Türkiye'den köşe yazarları
Yenişafak: Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay'dan ABD ürünlerine ek vergi açıklaması
Cumhuriyet:
CHP’de yeni MYK harekete geçti
Yeniçağ:
ABD yaptırımlarına karşı, misilleme
Şimdi ise hafta içi köşe yazıları:
...***
İbrahim Tığlı, 14 Ağustos tarihli Yenişafak gazetesinde, “Saldırıya karşı direniş ve mücadele”başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.
“Son günlerde rahip Brunson’la başlayan giderek ekonomik saldırıya dönüşen ABD emperyalizminin baskısı artacak gibi görünüyor. “ABD neden böyle davranıyor?” sorusuna pek kıymeti olmayan cevaplar verebiliriz. Çünkü sorundan çok çözüme odaklanarak; ABD’nin ne yaptığından çok bizim nasıl davranacağımız önemli olmalıdır.”diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:
...***
ABD ile ilişkilerde 10 Ağustos’la başlayan spekülatif ataktan sonra “normalleşme” beklemek anlamsız. Artık ABD ile Türkiye arasında yeni bir “doğallaşma” süreci başlayacaktır. Bu yeni süreçte şatları ortaya koyan, ilişkilerin belirlenmesinde aktif güç biz olmak zorundayız.
Öncelikle yeni paradigmayı kurgulamak için Başkan Erdoğan’ın çağrısına uyarak dolarları Türk Lirası’na çevirmekle başlamalıyız. Halkın bu seferberliğe katılması için siyasetçilerimizin, bürokratlarımızın yıllardır yatırımlarda öncü olmuş iş adamlarımızın döviz bozdurma işine yönelmesi gerekir. Nasıl kurbanlarını göstere göstere vakıf ve derneklerimize diğer kuruluşlara bağışlıyorsa, göstere göstere dolarlarını da bozdurmaları gerekmekte.
Türkiye, Tanzimat’la başlayan Batı eksenli düşünme, hareket etme paradigmasından kaymıştır. Bu kayma yeni fırsatları getirecek ve yüzyıllardır dikte edilen Batı emperyalizminin ne kadar boş ve anlamsız olduğu anlaşılacaktır. Müreffeh bir uygarlığın yolunun Batı’dan geçtiğini zihnimize sokmak isteyenler, yıllardır özgürlüğümüz önünde en büyük engel olduklarını anlayacaklardır.
Millî mücadele, Batı emperyalizmine karşı ilk direnişimizdi, başardık, teslim olmadık ve zafere ulaştık. İkinci direnişimizi, Batı ve onların taşeronlarının himayesindeki hain FETÖ darbesine karşı gerçekleştirdik. Tankların altında ezildik, kurşunlandık ama başardık, namusumuzu, özgürlüğümüzü, bağımsızlığımızı çiğnetmedik.
Şimdi yeni bir milli mücadele seferberliğine hazır olmalıyız. Görüntüde mücadele edeceğimiz alan ekonomi gibi gözükse de aslında öyle değil. Bu mücadele bütün alanlarda yapılmalı özellikle de kültürel olarak. Eğer her yerde direniş gösterebilirsek zafer kazanabiliriz ve bu zaferimiz bize yeni fırsatların kapılarını açar.
…***
Arslan Bulut, 14 Ağustos tarihli Yeniçağ gazetesinde, “Dolar, geri teper mi?”başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.
“Türkiye'ye yönelik ekonomik saldırı, dünya piyasalarını da etkilemeye başladı. Türkiye ile ekonomik ilişkileri bulunan Asya ve Avrupa ülkelerinin ekonomilerinde de sıkıntılar baş gösterdi.Bu kaos içinde en stratejik yaklaşımı Rusya Başbakan Birinci Yardımcısı ve Maliye Bakanı Anton Siluanov gösterdi. Siluanov, "Petrol ticaretinde yerel paralara geçme ihtimalini değerlendiriyoruz. ABD'nin yaptırımları Amerikalılara geri tepecek." dedi.Siluanov, "ABD varlıklarına yatırımlarımızı önemli oranda azalttık ve azaltmaya devam edeceğiz. Dolar yerine de Avro ve Çin Yuanı gibi para birimlerinin kullanımını artıracağız. ABD doları uluslararası ticarette tehlikeli bir enstrüman haline geldi." diye konuştu.”diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:
…***
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de "ABD'nin Dolar'ın kullanılmasına yönelik kısıtlayıcı adımlarını stratejik bir hata olarak görüyoruz." demişti.***Dolar, ABD tarafından silah olarak kullanılıyorsa, tersine de kullanılabilir. Öyle ya birkaç güçlü ekonomisi olan ülke Dolar kullanmaktan vazgeçtiğini açıklasa Dolar da düşer, Trump da!Gerçi Kremlin Sözcüsü Dimitriy Peskov, "Uluslararası ticarette milli para birimlerinin kullanılmasıyla ilgili uzun süredir çalışmalar yürütüyoruz. Rusya, Türkiye ile de milli para birimleriyle ticaret yapmak istiyor. Bu konu üzerinde titizlikle çalışılması gerekiyor" dedi.Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da Türkiye'nin Çin, Rusya, İran, Ukrayna gibi ülkelerle ticaretin milli para birimleri üzerinden yapılmasının plânlandığını bildirmişti.Yani hâlâ konu üzerinde çalışma aşamasındalar. Eyleme geçildiği an, Dolar'ın tahtı sarsılır.
İtalya Dışişleri Bakanı Enzo Moavero, Türkiye'nin Akdeniz bölgesinde finansal denge açısından önemli rol oynadığını söyledi ve Türk lirasındaki düşüşle ilgili olarak dayanışmaya ihtiyaç olduğunu belirtti.Almanya Ekonomi Bakanı Peter Altmaier, Trump yönetiminin Türkiye ve Çin'e karşı aldığı ek gümrük vergisi kararlarını eleştirerek ABD'nin giriştiği ticaret savaşının dünya ticareti için ciddi sonuçları olacağına dikkat çekti.Ekim ayında Türkiye'ye gideceğini belirten Altmaier, bu ziyareti sırasında Türkiye'de faaliyet gösteren yedi binden fazla Alman şirketinin çıkarlarını temsil edeceğini belirtti. Altmaier, NATO üyesi olan ve 80 milyonluk nüfusa sahip bir Türkiye ile ekonomik ilişkileri ilerletmek istediklerini ifade ederek, "Türkiye, Avrupa'da güvenlik ve güvenilirlik anlamına geliyor. Göçle ilgili konularda Ankara ile çok iyi bir şekilde çalışıyoruz" diye konuştu.
Yıllardır belirttiğimiz gibi bütün insanlık, Dolar basma yetkisini elinde bulunduran Federal Reserv'in sahibi olan petrol, ilaç ve silâh şirketlerinin kurduğu sistemden rahatsızdır. Ve devletler, Dolar kullanmaktan tamamen vazgeçmese de rezervlerinin bir kısmını Avro'ya çevirmektedir. Şu anda fiilen iki rezerv para vardır. Yarın ne olacağını, küresel ekonomide oyuncu durumunda olan ülkeler arasındaki mücadele belirleyecektir.ABD ekonomisine hâkim olan Federal Reserv sahipleri, 2008'de yeni bir oyun kurarak, kendi krizini kendisi yaratarak, rakip ülkelerin ekonomilerini çökertmeye çalıştı ve Amerikan ekonomisini düze çıkardı. Şimdi ise diğer ekonomileri tamamen çökertmeye çalışıyorlar ki Federal Rezerv düzeni sona ermesin.Tabii böyle bir mücadelede, artık en küçük bir hata yapma lüksü yoktur.
…***
Kazım Güleçyüz, 14 Ağustos tarihli Yeniasya gazetesinde, “Hukuk krizinden ekonomik krize”başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.
“Döviz kurlarındaki fahiş artışların kriz olarak hatırlandığı ve hafızalarda derin izler bıraktığı bir ülkeyiz. Özellikle 1994 ve 2001 krizleri unutulamaz.Yıllar sonra, onlara çok yakın seviyelerde yeni bir yükseliş dalgasıyla karşı karşıyayız.”diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:
…***
İktidar bu durumu 15 Temmuz’a benzer bir saldırı ve ekonomik taarruz olarak değerlendiriyor ve püskürtmek için halka “Yastık altındaki dövizinizi bozdurun” çağrıları yapmaya devam ediyor. Daha önce de benzer kampanyalar olmuştu, ama görünen o ki bu defaki çağrılar çok fazla etkili olamıyor.
Dövizdeki yükseliş dalgasını tetikleyen olay, odağında ABD’li Rahip Brunson’ın yer aldığı hararetli tartışmalar oldu. Rahip tutukluyken tepkisini söylem düzeyinde tutan Trump, ev hapsiyle tahliye sonrasında işi tırmandırdı ve iki Bakanımıza yaptırım boyutuna taşıdı. Diğer yaptırımlar da cabası.
Ankara’dan “rest”ler yükselirken gerilimi yatıştırmak için apar topar Washingon’a gönderilen Türk heyeti, önüne konulan yeni şartlar ve tahliye talepleriyle geri döndü.
Bu onur kırıcı tablonun gerisinde, son dönemdeki tutuklama furyasının ve OHAL uygulamalarının yargı sistemimizi maalesef iyice rayından çıkarmış olması yatıyor.
Bakalım, bu işin sonu neye bağlanacak? Ama şimdiden çok daha ağır bir fatura bıraktığı kesin.
Burada gözden kaçırılmaması gereken çok önemli bir nokta da, gerek keyfî gözaltı ve tutuklamalar, gerekse kayyım darbeleriyle çok sayıda şirketin üzerine çökülüp malvarlıklarının gasp edilmesi sonucu, en temel kişi hak ve özgürlüklerinin, teşebbüs özgürlüğü ve mülkiyet hakkının güvence altında olmadığı bir ülke imajının ortaya çıkmış olması. Böyle bir imaj hangi yatırımcının gözünü korkutmaz? Bugünün dünyasında insan haklarının ve hukuk devleti kriterlerinin iç mesele olarak görülmekten çıktığı, hele AB adayı bir ülkedeki hak ihlallerinin asla geçiştirilemeyeceği, her fırsatta vurgulanan bir gerçek.Ne yazık ki, bu gerçekle inatlaşılması ülkeyi ve ekonomiyi bu noktalara getirdi.Ve hukuk krizi, ekonomiyi de zora soktu.