Turizm; Mana alemine açılan pencere - 6
Dünya turizm örgütünün belirttiğine göre din ve inanç, seyahat etmenin en önemli saiklerinden biridir. nitekim dünya genelinde turistlerin üçte biri dini saikler ve amaçlar doğrultusunda seyahat eder.
Acaba şimdiye kadar kendinize, neden insanlar seyahat eder? diye sordunuz mu hiç? Ya da hangi etkenler insanların belli seyahatlere başlamasına sebebiyet verir?
Bu soruların doğrultusunda bugünkü sohbetimizde insanların seyahat amaçlarını ele almak istiyoruz.
Her insanın seyahat etmek için bir amacı ve gerekçesi vardır ve bu gerekçe ve amaç onu seyahat etmeye yöneltir. Bu arada din, dünya genelinde bir çok insanın seyahat etmek için en önemli ve en güçlü saiklerinden biridir ve onları evlerinden ayrılarak başka diyarların ve ülkelerin yolunu tutmaya teşvik eder. Biraz önce de belirtildiği üzere, dünya turizm örgütünün belirttiğine göre din ve inanç, seyahat etmenin en önemli saiklerinden biridir. nitekim dünya genelinde turistlerin üçte biri dini saikler ve amaçlar doğrultusunda seyahat eder. Nitekim turizm alanında en bariz manevi boyutu da dini turizm alanında görmek mümkün.
Dini turizm, dünya genelinde en yaygın turizm şeklidir ve dini turistin en önemli amacı da dini deneyimleri elde etmektir. Aslında bu tür turizmin mazisi asırlar öncesine dayanır. Tarih sayfalarında bir çok insanın tarihin çeşitli evrelerinde dini seyahat ve yolculuk yaptığı ifade edilir. Hristiyanların tarihi, papazların ve rahibelerin teşvikleri ile uzak diyarlarda kiliseleri ve manastırları ziyaret etmek üzere seyahat eden insanların deneyimlerini kayda almıştır. Miladi dördüncü yüzyılda Hristiyan aleminde ziyaret amaçlı seyahat oldukça yaygın bir şekilde ve organize olarak yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu dönemde Hristiyanlar Beytulmukaddes ve Roma gibi onların açısından kutsal olan kentlere gider ve manevi ve dini açıdan tatmin olmanın yanında çeşitli faaliyetlerde bulunurdu.
Dünyanın doğusunda da her yıl dünya genelinden milyonlarca Müslüman Hac sırasında kutsal Mekke kentinde bir araya gelir ve dünyanın en büyük dini merasimi olan Hac farizesini yerine getirir. İslam Peygamberi Hz. Muhammed’in –s– yüce Allah’ın emri üzerine Müslümanları Hac farizesini yerine getirmeye davet etmesi üzerinden 14 asır geçmektedir. O günden beri her yıl milyonlarca Müslüman Allah’ın evi Kabe’yi ziyaret etmek için Mekke’ye gelir ve burada yüce Allah katına yakınlaşmak için belli amelleri yerine getirir.
Yüce Allah’ı anmak, Hac farizesinin tüm aşamalarında amellerin kabul görme şartıdır. Netikem Hac amellerinin ilk aşamalarından Allah’ın evini ziyarete gelen Müslümanlar ihram bağladıktan sonra tek yürek ve tek ses Hac merasimine başlayarak şöyle diyor:
Lebbeyk Allâhümme lebbeyk,lebbeyke lâ şerîke leke lebbeyk,innel hamde venni’mete leke vel mülk,lâ şerîke lek.
Yani: “Allah'ım! Davetine uydum. Emrine boyun eğdim. Senin hiçbir ortağın yoktur. Davetine icabet ederek huzuruna geldim. Hamd sana mahsustur. Nimet ve mülk senindir. Senin hiçbir ortağın yoktur."
Allah’ım Sana itaat ve ibâdete hazırım, emrine boyun eğiyorum. Sana ibâdet üzereyim, Senin ortağın yoktur, emrine boyun eğiyorum. Hamd ve nimet gerçekte Senindir, mülk de Sana mahsustur. Senin ortağın yoktur.”
Telbiye adı verilen bu zikir, yüce Allah’ın Hac farizesini yerine getirme davetine cevap vermek ve bu daveti kabul ettiğimizi ilan etmektir. Hac farizesi, bu farizeyi yerine getirenleri alemleri yaratan Allah’a manevi açıdan bağlayan amellerden ibarettir. Bu ibadet yerine getirilirken ziyaretçi veya hacıdan beraberindeki diğer ziyaretçiler ve hacılarla birlikte Hz. İbrahim –s– ve Hz. Hacer –s– gibi ilahi seçkin kulların amellerini ve davranışlarını düşünerek nefsini gözden geçirmesi istenmektedir. Hac, insanı insan yapan bir programdır ki bu ziyaretin sonunda hacının kazanımı İmam Muhammed Bakır’ın –s– tabiri ile gölünün kavuştuğu huzurdur.
Ziyaret, dini seyahatlerin sırasında yerine getirilen amellerin en önemli bölümü ve yüce yaratan ile irtibat kurmak ve maneviyatı geliştirmenin önemli yollarından biridir. ziyaret amaçlı seyahatler, aslında en tanınmış manevi eksenli seyahatlerdir. Bir çok insan ziyaret ettiği mekanda kendini yüce Allah’a daha yakın hisseder ve bu yüzden ziyaret için katetmesi gereken yolu büyük bir şevk, aşk ve ilgi ile kateder. Gerçekte ziyaretçileri tarih boyunca en zorlu yolları katetmeye ve yolculuğun tehlikelerini göze almaya teşvik eden şey, onların kalbindeki istek ve ilgi ve eğilimdir. Bu yüzden turizm sektörünün uzmanları en sürdürülebilir seyahat ve yolculuğun dini saiklerle kutsal mekanları ziyaret etmek üzere yapılan seyahatler olduğunu belirtiyor. Bu tür kutsal mekanlar turistin ilgisini çekebilecek temel cazibeye sahiptir. İran’ın kuzeydoğsunda, kutsal Meşhed kentinde yer alan İmam Rıza –s– külliyesi bu mekanlardan biridir. her yıl yerli yabancı, milyonlarca turist dünyanın dört bir yanından bu kutsal mekanı ziyarete geliyor ve bu ziyareti, İran’a yaptıkları seyahatin en güzel deneyimi olarak tanımlıyor.
Hırvatistan’ın Vesernili gazetesinin Müslüman muhabiri Hasan Haydar Diyab, kutsal Meşhed kenti ve İmam Rıza –s– külliyesine ziyareti ile ilgili tecrübesini şöyle anlatıyor:
Her zaman İmam Rıza –s– külliyesini yakından görmek istiyordum. İmam Rıza –s– türbesinde saçılan müspet enerji ve dalgalar sadece türemenin civarında değil, tüm kentte hissediliyor. Gece yarılarında bir çok insan külliyede dua etmekle meşguldür. Yine çok sayıda yabancı ziyaretçinin varlığı da bu kentin cazibesine cazibe katıyor. İmam Rıza –s– külliyesine hakim olan manevi atmosferi başka hiç bir yerde tecrübe etmedim.
Amerikaı turist Cevidana ise aynı deneyimi farklı bir şekilde anlatarak şöyle diyor: İmam Rıza –s– külliyesi insanı farkında olmadan kendine çeken melekuti ve muhteşem bir atmosferi vardır.