Türkiye'den köşe yazarları
Yenişafak: Türkiye ile Rusya arasında vienin kalkması yakın
Evrensel:
İşçiler gidişattan şikayet etse de AKP’nin söylemlerinden etkileniyor
Yenimesaj:
Taşıt kredileri coştu
Şimdi ise hafta içi köşe yazıları:
...***
Orhan Uğuroğlu, 25 Ağustos tarihli Yeniçağ gazetesinde, "Yerel seçim ve Millet İttifakı"başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.
"24 Haziran'da yapılan Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili seçimlerinde Cumhur İttifakı başarılı oldu.Cumhurbaşkanlığına Recep Tayyip Erdoğan'ı seçildi.AKP 295+MHP 49 olmak üzere Cumhur İttifakı Türkiye Büyük Millet Meclisinde 344 sandalye ile çoğunluğu elde etti.Genel Başkan Devlet Bahçeli geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada yerel seçimde MHP'nin tek başına seçime gireceğini yani AKP ile ittifak yapmayacağını açıkladı."diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:
...***
Her ne kadar Bahçeli'nin fikir değiştirme ihtimali yüksek olsa da an itibarı ile Cumhur İttifakı'nın olmayacağını varsayalım.
Bu durumda Millet İttifakı ne yapacak?
24 Haziran seçimlerinden bir hafta önce 17 Haziran'da CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Millet İttifakı seçimlerden sonra da devam edecek" dedi.
24 Haziran seçimlerinden sonra;
İYİ Parti Genel Sekreteri Aytun Çıray, "Seçimlerin sona ermesiyle seçim iş birliğine ve ittifakına şu anda ihtiyaç kalmamıştır" dedi. Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, "İttifak genel seçimlerle ilgili bir konuydu. İttifak ömrünü o noktada tamamladı" dedi.Kemal Kılıçdaroğlu ise Millet İttifakı'nın dağıldığı yönünde kesin bir açıklama yapmadı.CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi yerel seçimde Millet İttifakı'nı yeniden canlandırır ve AKP'yi özellikle İstanbul ve Ankara başta olmak üzere birçok ilde yenme fırsatını kullanırlar mı?
Millet İttifakı'nın toplam oyları AKP+MHP'nin toplam oyundan fazla durumdadır ve "ortak aday" çıkartırsa Büyükşehir Belediye Başkanlıklarını kazanır.
İYİ Parti ve Saadet Partisi'nin 24 Haziran seçimlerinden sonra Millet İttifakı'nın dağıldığını açıklamaları yanlış olmuştur.
Kemal Kılıçdaroğlu'nun ise "tedbirli" davranması doğrudur.
Millet İttifakı'nı oluşturan CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi'nin Genel Başkanları için 31 Mart 2019'da yapılacak yerel seçim, "olmak ya da olmamak" gibi bıçak sırtı bir durumdur.
Kemal Kılıçdaroğlu ve Meral Akşener'in 24 Haziran seçimleri sonrası yaşadıkları çok önemli sıkıntılar ortadadır.
Kaybedilecek yerel seçimlerde koltuklarını kaybetme olasılıkları çok yüksektir.
Ayrıca AKP'yi yenilgiye uğratmak için 16 Nisan referandum sonuçları ile Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarını birlikte değerlendirmeleri Millet İttifakı'nın yerel seçimde yeniden bir araya gelmesini gerektirir.
Verdiğim 6 ilden 5'inde Millet İttifakı'nın AKP'yi yenilgiye uğratacağı "kesin" sayılabilir.
İstanbul'da ise ortak popüler bir aday çıkarmaları durumunda Millet İttifakı'nın kazanma şansı çok yüksektir.
Ancak olmazsa olmaz şart da bu 3 partinin teşkilatlarının küskünlük, kızgınlık yaşatmadan ortak aday için özveri ile çalışmasıdır.
Ayrıca unutulmasın ki yerel seçimlerde Millet İttifakı başarılı olur AKP'nin kalelerinin büyük kısmını kazanılırsa AKP+MHP'nin Meclis çoğunluğuna da darbe vurulmuş olur.
Yerel seçimlerde yaşatılacak "hezimet" ile AKP'ye ve Recep Tayyip Erdoğan'a ilk seçim yenilgisi yaşatılabilir, 16 yıl sonra siyaseten çok büyük bir darbe vurulabilir.
...***
Levent Yılmaz, 25 Ağustos tarihli Yenişafak gazetesinde, "Ekonomik felâket en çok doları vuracak"başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.
" Belki sizlere oldukça iddialı gelebilir ancak dünya ekonomisi tarihin en büyük felaketlerinden birisinin eşiğinde. Sebebi ise ABD yönetiminin bir süredir iyiden iyiye körüklediği “ticaret savaşları”. Süreç ilk başladığında adını hemen “ekonomik korumacılık” koyanları uyarmış bunun korumacılıktan daha ileri bir durum olduğunu hatta “ekonomik ırkçılık” olarak bile nitelendirilebileceğini ifade etmiş, bu anlayışın dünyayı “ekonomik felakete” sürükleyebileceğini belirtmiştim. İtiraf etmek gerekirse sürecin bu kadar hızlı işleyeceğini başlarda ben de tahmin etmemiştim."diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:
...***
Sorunu teşhis etmek için kavramları iyi tanımlamak ve içini doldurmak gerekir. Genel kabul görmüş teorilere göre ekonomik krizler yerleşik kapitalist sistemin doğal bir çıktısıdır. Bazı iktisatçılar da krizleri kapitalist sistemin devamı için bir gereklilik olarak da görürler. Bu bakımdan ekonomik krizler hatalı ya da eksik yürütülen faaliyetlerin neticesinde ortaya çıkar. Oysa dünyanın şu anda karşı karşıya olduğu risk bir krizin çok ötesinde. ABD yönetimi, uluslararası hukuku hiçe sayarak; ambargolar ve yaptırımlarla küresel ticareti baltalıyor, ticaret neticesinde yapılması gereken para transferini engelliyor, hukuksuz vergi artırımları yapıp yıkıcı gümrük vergisi miktarları uyguluyor, müttefiklerinde kur şokları yaratacak açıklamalar yapıyor, terör örgütlerine binlerce tır silah veriyor, yargı süreçlerine pervasızca müdahale etmeye çalışıyor. Özetle, dünyayı telafisi oldukça zor olacak bir felaketin eşiğine sürüklüyor. Unutmayalım; krizler telafi edilebilir ancak felaketler telafisi mümkün olmayan yaralar açar.
Her zaman belirttiğim üzere, dünyanın ekonomik ağırlık merkezi hızla Batı’dan Doğu’ya kayıyor ve ABD bundan aşırı derecede rahatsız. Dahası, dünya giderek daha fazla kutuplu hale geliyor ve ABD dünyanın geri kalanında eskiden olduğu kadar rahat hareket edemiyor. 2008 Krizi de tam olarak atlatılamayınca da ABD giderek panikliyor. Stratejik gücünü kaybetmeye başlayan ABD daha fazla kas gücü kullanarak ibreyi yeniden kendine döndürmeye çalışıyor. Bu bakımdan ben bu yıkıcı tavırların nedenini kendine aşırı güvenen bir ülkenin şımarıklığı değil, gücünü kaybeden bir aktörün paniği olarak görüyorum.
...***
Sadreddin Karaduman, 25 Ağustos tarihli Milli gazetede, " İYİ Parti Tamam mı, Devam mı?"başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.
" Meral Hanım geçenlerde küstü. Oyuna devam etmeyeceğini söyledi. Paylaştığı twitte kararının kesin olduğunu belirtti. 12 Ağustos’ta yapılan büyük kongrede ise, Genel Başkan olarak milletin karşısına çıktı.İYİ Parti, kurulduğu/kurulacağı andan itibaren kendisini önemli tartışmanın odağında buldu. Sayın Akşener’in Fethullah Gülen tarafından desteklendiği ifade edildi. Bu konuyu gündeme taşıyanlar haksız sayılmazlar. Çünkü bizzat, Sayın Akşener’in açıklamaları bu kanaati oluşturmuştu."diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:
...***
Hatta “küsme” hadisesinin de Gülen taktiği olduğunu yazanlar oldu. Her ne ise, şimdi, karşımızda bir İYİ PARTİ var ve hayatiyetini devam ettirmek istiyor. Geçtiğimiz Pazar günü yapılan kongrede, zımmen, devam kararı çıktığına göre, konuya girilmeyebilir.
Ancak, her şeye rağmen, meseleyle alakalı görüşlerimizi serdetmenin faydalı olacağı düşüncesindeyiz. Önce, aklımıza takılan birkaç soruyu soralım:
1- Böyle bir partiye ihtiyaç var mı?
2- İYİ PARTİ, MHP’nin bir alternatifi olarak mı yola çıktı, yoksa AK Parti sonrası için mi kurgulandı?
3- İYİ PARTİ, Sayın Akşener’le mi kaim?
Bu ve benzer soruları çoğaltmak mümkün. Kafalarda oluşan/oluşturulan imaj; İYİ Parti’nin merkez sağ’ı toparlayacağı ve iktidar olacağı şeklindeydi. En azından oluşan/oluşturulan algının böyle olduğu söylenebilir. Ancak, beklenti gerçekleşmedi; şimdi, yapılan kongreye bakarak şu söylenebilir:
İYİ PARTİ Meral Hanım varsa vardır ve aldığı oyla da; bırakın iktidar olmayı MHP’nin dahi gerisinde kalmıştır.
Buradan hareketle, şöyle bir sonuca varmak mümkün:
Gelecekte, siyasi yaşamda böyle bir parti olmayacaktır. Çünkü çıta çok yükseklere kondu ve ilk girdiği seçimde çıta devrildi. Akıllarda oluşanın şöyle olması muhtemeldir: “Yahu, iktidara namzet bir partidir diye oy verdik, oylarımız boşa gitti”.
Hâlbuki aslı bir işe yaramayan partinin fotokopisi ne işe yarar diye, bir soruyu kendilerine sorarlarsa, bu Partiyi kuranlar da bu sonuca varabilirler. Yeniden büyük kongreyi mi toplarlar, bilemeyiz; ama bir yolunu bularak Meral Hanım bu partiyi terk etmelidir.
Niçin, biz, Meral Hanım’a bu tavsiyelerde bulunuyoruz?
Bir kere daha açıklayalım; Sayın Meral Akşener, 28 Şubat sürecinde dik duruş sergilemişti. Bu tavrıyla milletimizin gönlünde kurduğu tahtın yıkılmasına gönlümüz razı olmuyor. İYİ PARTİ, 12 Ağustos’ta yaptığı kongre ile bir nevi devam demiş oldu; ama yeni bir kararla; “buraya kadarmış”, “tamam” diyebilir, demelidir.