İslam inkılabının zaferinden kırk yıl sonra İran - 9
İran İslam İnkılabının zaferi üzerinden kırk yıl geçiyor. Bu yılların tümü İran milleti için çok hassas ve önemli yıllar olmuştur.
Gerçekte bu yıllar İran milleti için büyük tecrübelerle beraber olmuştur. Öte yandan bu yılları İran İslam İnkılabının temellerinin güçlendiği ve İslamî İran’ın bölgesel ve küresel arenalarda konumunun güçlendiği yıllar olarak tanımlamak mümkün.
Küresel sulta düzeni son kırk yılda İran İslam Cumhuriyeti nizamını devirmek için her türlü komployu kurdu ve bu komploları bir bir uyguladı. Bu komplolardan biri, İslamî İran’ı münzevi etmektir. Bu komplo halen de ABD tarafından yürütülmektedir.
İslam inkılabının zaferi üzerinden kırk yıl geçtiği bir sırada İslamî İran’ın geldiği noktayı gözden geçirdiğimiz sohbetimizin bugünkü bölümünde İran İslam Cumhuriyeti’nin bölgede enerji kaynaklarının güvenliğini ve istikrarını temin etmekte ifa ettiği rolünü gözden geçirmek istiyoruz.
Ortadoğu bölgesinin jeo ekonomik durumunda başta doğalgaz sektörü olmak üzere enerji ekonomisi anahtar ve belirleyici etken sayılıyor. Doğalgaz ihraç eden ülkelerin forumu tarafından yapılan araştırmalar, gelecek 25 yılda dünyanın tükettiği enerjinin yarısından fazlası doğalgazdan karşılanacağını ortaya koyuyor. Öte yandan dünyada enerji tüketiminin artışı ile birlikte önümüzdeki yıllarda doğalgaza yönelik talebin de yüzde 50 artış kaydedeceği ifade ediliyor. Bu arada talepte bu artışın önemli bir bölümü elektrik enerjisi üretmek üzere Çin, Hindistan ve Ortadoğu ülkelerinde yaşanacağı belirtiliyor.
Dünyada enerji kaynakları üzerinde yapılan araştırmalar, doğalgaz ihraç eden ülkelerin forumuna üye olan ülkeler doğalgaz piyasalarının yüzde 40 kadarını kendi ellerinde tuttuklarını gösteriyor. Bu oranın gelecek 25 yılda aynı şekilde sabit kalacağı tahmin ediliyor. Bu arada 25 yıla kadar doğalgaz ihracatı da yüzde 60 artacağı ki bunun üçte ikisinden fazlası boru hatları ve geriye kalan bölümü de LNG şeklinde olacağı öngörülüyor.
Hali hazırda Rusya doğalgazın boru hatları ile ihracatında ve Katar da LNG şeklinde ihracatında en önemli aktörler sayılıyor. Ancak gözlemciler 2020 yılına kadar İran İslam Cumhuriyeti de bu iki ülkenin yanında doğalgaz ihracatında belirleyici rol ifa edeceği belirtiliyor. Yine doğalgazın en büyük alıcıları Avrupa, Çin ve Hindistan’dır ve her üç büyük enerji tüketicileri gelecek yıllarda bölenin doğalgazına ihtiyaçları artacağı kaydediliyor.
Araştırmalar ise İran İslam Cumhuriyeti petrol ve doğalgaz kaynaklarının toplamında dünyada birinci sırada yer aldığını gösteriyor. Hali hazırda orta Asya bölgesinin doğalgazını Avrupa pazarlarına taşıyacak bir çok proje bölge ülkelerinin gündeminde bulunuyor. Ancak bunun için en güvenli ve en ucuz güzergahların İran topraklarından geçtiği ifade ediliyor.
Bundan başka orta Asya’nın dışında dünyanın en büyük doğalaz kaynakları da Fars körfezi bölgesinde yer alıyor ki bu doğalgazın dünya piyasalarına ulaştırmak için en uygun güzergah yine İran’dır.
Öte yandan Fars körfezi kıyılarında yer alan Güney Pars doğalaz sahasi ve özel iktisadi bölgesi gibi çeşitli kapasitelerin bulunması ve bölge dışına kolay ulaşamı, İran’ı dünyanın enerji merkezlerinden birine dönüştürmüş bulunuyor. Yine Mokran kıyıları da Umman denizi ve Hint okyanusuna yakındığı ve stratejik Hürmüz boğazı gibi dünyanın en önemle boğazına bakması da bu bağlamda önemli bir imtiyaz sayılır. Nitekim Hindistan ve Çin gibi dünyanın en büyük enerji tüketicileri bu bölgede yatırım yapmaya öncelik veriliyor.
İran’ın Fars körfezi ve umman denizine geniş kıyıları bulunması ve yine kuzeyde Hazar denizi kıyılarında enerji kaynaklarına yakınlığı da İran için büyük bir imtiyaz sayılıyor. Bu seçkin imtiyaz ise enerji üretimi ve intikali ve hatta nükleer enerji gibi çevre dostu yeni enerji çeşitleri alanları üzerinde güvenli yatırım yapılması bakımından ve gerekli altyapıları oluşturma açısından gerekli zemini oluşturuyor.
Enerji bildirgesi genel sekreteri Urban Rusnak şöyle diyor: İran İslam Cumhuriyeti petrol, doğalgaz ve elektrik gibi sahalarda ve bildirgenin çeşitli oturumlarına ev sahipliği yapmakta ve enerji kurallarının hazırlanmasında işbirliği alanında küresel enerji denklemlerin arenasında aktif rol ifa edebilir.
Öte yandan petrol ve doğalgazın büyük üreticileri bölgede yer almaları ve enerji tüketcilerinin geniş piyasası genelde uygun şartlar oluşturuyor ve böylece İran’ın bölgede doğalgaz ve petrol transitinde eksen konuma getirmeye katkı sağlıyor. İran’ın en önemli özelliği ise coğrafi eşsiz konumudur ve İran’ı Doğu ile Batı ve Kuzey ile Güney arasında irtibat köprüsü haline getirerek üretici ve tüketici ülkelerin arasında enerji alış verişi ve transiti alanlarında anahtar konuma yerleştirmektedir.
İran’ın bir başka önemli özelliği sahip olduğu güven ve istikrar durumudur ki bunlar da tüketici ülkelerin ihtiyacını karşılamakta hayati rol ifa ediyor. Bu özelliklerin önemi, Ortadoğu bölgesinde enerji üreten ülkelerin çoğunun siyasi istikrar ve güvenlik bakımlarından riskli konumda olduklarını ve Çin gibi büyük tüketicilerin kaygı noktası sayıldığını düşündüğümüzde daha da belirgin hale geliyor. Zira dünyada enerji üreten ülkelerin arasında her üç özelliği bir arada bulunduran ülke sayısı yok denecek kadar azdır ve İran bu açıdan bir istisna sayılır.
Son yıllarda başta Ortadoğu bölgesi olmak üzere uluslararası arenalarda yaşanan diplomatik ve jeo stratejik gelişmeler İran’ın bölgesel ve küresel rolünü daha da koyu hale getirdiği ve uzmanların bu konuyu sürekli itiraf etmelerine sebebiyet verdiği anlaşılıyor. Örneğin Alman’yın Bremen üniversitesi Doğu Avrupa etüt merkezi, Almanya’nın Doğu Avrupa etüt derneği ve İsviçre’nin güvenlik etüt merkezi gibi önemli etüt ve araştırma merkezleri yayımladıkları raporlarında İran’ın Kafkasya ve Ortadoğu bölgesinde eksen konumda olduğunu vurgulamıştır. Bu merkezler Amerika’da Donald Trump Başkan olduktan sonra İran ile imzalanan nükleer anlaşma muğlak hale geldiğini, fakat İran’ın rolü halâ önemli ve stratejik düzeyde olduğunu ve bölgenin önemli altyapı projelerini etkilediğini vurguluyor.
Polonya’nın Varşova üniversitesi Doğu Avrupa etüt merkezi üst düzey uzmanlarından Hamed Kazımzade İran ve Güney kafkasyada enerji alanında işbirliği başlıklı bir rapor yayımlayarak şöyle yazıyor: sovyetler birliği dağıldıktan sonra İran’ın dünyının iki esas enerji üreten bölgesi olan Hazar denizi ve Fars körfezi arasında bir köprü olarak konumu çok hayati olmuştur.
Kazımzade raporda dünyanın petrol ve doğalgaz kaynaklarının yüzde 70 kadarı Hazar denizi ve Fars körfezi arasında uzanan bölgede bulunduğunu ve İran bu iki deniz bölgesi arasında tek kara parçası olduğunu vurguluyor.
Hamed Kazımzade, büyük petrol ve doğalgaz kaynakları, stratejik coğrafi konum, ihracatçı ve tüketici ülkelere yakınlık, İran’ın bölgede enerji denklemlerinde ve özellikle Avrupa’nın ihtiyaç duyduğu enerjinin önemli bir bölümünün karşılanmasında özel konum kazandırdığını belirterek şöyle devam ediyor: Dolaysıyla bölgede 3+3+1 bölgesel işbirliği modeline göre Kafkasya’nın üç ülkesi, yani Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan, artı üç bölgesel güç, yani Rusya, Türkiye ve İran artı AB arasında işbirliği üretici ve intikal ettirici ve tüketici ülkeleri birbirine bağlanıyor.
İran bu bağlantı zincirinde Hazar denizinden Fars körfezine veya tersi istikametinde ulaşmak isteyen ülkelerin önüne en kolay yolu koyuyor.
Hamed Kazımzade raporunda İran’ın AB’nin enerji ihtiyacını temin etmekte ifa ettiği rolün asla bu denklemden silinemeyeceğini ve Avrupa enerjisinin geleceğini İran’sız düşünmenin mümkün olmadığını vurguluyor. Nitekim aynı doğrultuda İran ile Avusturya, İtalya, Bulgaristan, Yunanistan ve Macaristan arasında imzalanan işbirliği protokolleri, Avrupalı enerji tüketicilerin Hazar denizi ve Kafkasya’dan Avrupa’ya enerji intikal projelerine ilgilerini yansıtıyor.
Almanyanın uluslararası güvenlik işleri müessesesi eski uzmanı Jana Zabanova İran’daki güzergahların bu ülkeyi Güney Asya ile Avrupa arasında ulaştırma bakımından köprü konumuna getirebileceğini belirtiyor. Zabanova, Ermenistan ve Azerbaycan Cumhuriyeti her biri kendi gerekçeleri yüzünden İran’a karadan bağlanmak istediklerini, nitekim Tahran da bu bağlantıdan büyük kazanç sağlayacağını kaydediyor. Ermenistan’ın önerdiği güzergah İran’ı Karadenize ve oradan Avrupa’nın güneyine bağlıyor. Azerbaycan cumhuriyetinin gözetlediği güzergah ise İran’ı Avrupa’nın kuzeyine bağlıyor.
Kuşkusuz tüm bu özellikler İran İslam Cumhuriyeti’ne hassas ve seçkin bir konum kazandırıyor ve İran’ın dünyanın enerji ihtiyacını karşılamakta olmazsa olmaz bir konuma yerleştiriyor. Bu durum ise küresel zorba güçleri panikletiyor.
İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei’ye göre bu güçlü dayanaktan hareketle karşı tarafla müzakere etmek gerekiyor ve böylece sultacı kibirli güçlerin kendi isteklerini İran milletine dayatamayacaklarını vurguluyor.
Ayetullah Hamanei ikili teamüllerde ve münasebetlerde her zaman ilişkiler düzenlemenin gözetilmesi gerektiğini ve böylece karşı tarafa her türlü olumlu olumsuz davranışı o davranışa uygun biçimde tepki göreceğini hissettirmek gerektiğini vurguluyor.