İslam inkılabının zaferinden kırk yıl sonra İran - 14
İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei hş. 1397 yılına girerken kutsal Meşhed kentinde yer alan İmam Rıza -s- külliyesinde yaptığı konuşmada İslamî nizamın ayakta kalmasının sebeplerini açıklayarak Amerika devletinin düşmanlıklarını ve bölgede yaşanan krizleri değerlendirdi.
Ayetullah Hamanei, İran İslam Cumhuriyeti nizamı geçen yılda İran milletinin izzet ve iktidar bayrağını bölgede dalgalandırmayı başardığını ve tekfircilerin belini kırarak güvenliğin sağlanmasında önemli rol ifa ettiğini vurguladı.
İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei konuşmasında İran İslam Cumhuriyeti bölgede bazı ülkelerin hükümetleri ve milletlerinin talebi üzerinde bu ülkelere yardımcı olduğunu belirterek şöyle devam etti: Biz ne zorbalık ettik, ne de başka ülkelerin içişlerine karıştık. Bu ülkeler bizden yardım talep etti, biz de yardım ettik ve bu yardımları da duygusallıkla değil, mantıklı ve akılcı hesaplarla yaptık.
İran İslam İnkılabının temel ülkülerinden biri, dünyada küresel sulta düzeni ile mücadele ve direniş kültürünü yaygınlaştırmaktır.
Bugün İran İslam Cumhuriyeti nizamı hayatının kırkıncı yılına girdiği bir sırada dünyanın mazlum milletlerinin haklarını savunmayı anayasasının bir ilkesi olarak belirlemiş ve bu ilkeyi de İslam inkılabının temel ülkülerinden biri olarak korumayı sürdürmüştür.
İran İslam Cumhuriyeti’nin dış politikasında dünya mustazafları ve Müslümanlarına sınırsız destek ilkesi gibi ilkeler yer alıyor. Bu ilkelerin temelini ise İran anayasası oluşturuyor.
İran anayasasının üçüncü maddesinin 16. bendinde ülkenin dış politikası İslam kriterleri, tüm Müslümanlara karşı kardeşçe yükümlülük ve dünya mustazaflarına sınırsız desteğe göre belirlenmesine vurgu yapılıyor. Yine bu anayasanın 154. maddesinde, İran İslam Cumhuriyeti başka ülkelerin içişlerine her türlü müdahaleden tam olarak sakınmakla beraber mustazaf milletlerin müstekbir güçlere karşı haklı mücadelesine dünyanın neresinde olursa olsan destek verdiği ifade ediliyor.
İran İslam Cumhuriyeti temel hukuku ve siyasi kurumları adlı kitabın yazarı Dr. Seyyid Celaleddin Medeni, İran anayasasının 154. maddesi hakkında şöyle diyor:
Milletler haklarını elde etmeye karar vermedikleri sürece, durumlarında bir değişiklik imkanı söz konusu olamak ve ne zaman bir grup insan gelişerek çiğnenen haklarını talep etmeye başlayınca değişime sebep olurlar ve İslam Cumhuriyeti nizamının zaten değişime yol açan böyle bir hareketi desteklemesi, müdahale sayılmaz, zira nizamın istikrarı ve sağlamlığı onların talebine ve verilecek desteğe bağlıdır ve eğer bir millet yardım talebinde bulunuyorsa aslında hakkını kullanmıştır, dış yardımı değil.
İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei bir konuşmasında bu destekleri İran İslam Cumhuriyeti nizamının kesin ve daimi politikası olduğunu belirterek şöyle diyor: biz müdahale ettiğimiz yerde bunu açıkça söyleriz. Biz İsrail’le zıtlık konularına müdahale ettik, sonucu da 33 günlük savaşta ve 22 günlük savaşta zaferlerdi. Bundan böyle de hangi millet veya grup siyonist rejimle mücadele edecek olursa biz onun arkasındayız ve ona yardım ederiz ve bu söylemekten de asla çekinmeyiz.
İran İslam Cumhuriyeti nizamının dini değerler ve inançlarından kaynaklanan ve tüm milletlerin haklarını hangi ırktan ve dinden ve kültürden olursa olsun savunmaya dayanan görüşüne göre tüm milletler uluslararası nizamda eşit haklardan yararlanmalıdır ve başka hiç bir ülke tarafından saldırıya ve zorbalığa maruz kalmamalıdır.
İran İslam Cumhuriyeti nizamı her türlü tecavüze ve işgale karşıdır ve nerede bir milletin saldırganlara karşı destek ihtiyacını gerekli görürse, mazlumun haklarını savunur ve zalimi ve tecavüzünü kınar.
İran İslam Cumhuriyeti nizamının büyük kurucusu İmam Humeyni -ks- bu konuda şöyle buyuruyor: Biz dünya mustazaflarını desteklemeliyiz, zira İslam dini dünyanın tüm mustazaflarının hamisidir ve İran gücünü başka Müslümanları destekleme uğruna harcar.
Gerçekte İmam Humeyni’nin -ks- bu tutumu, her türlü sultacı siyasete ve davranışa karşı olduğunun işaretidir. İran İslam İnkılabı direniş, fedakarlık, şehadettaleplik, özgürlüktaleplik, özgüven, din ve siyasetin birlikteliği, istikbar karşıtlığı ve adalettaleplik ilkelerine dayanarak şekillenmiş ve ta baştan küresel sulta düzenine de karşı çıkmıştır.
İnsanların en temel haklarından biri, hayat hakkıdır. Bugün dünyada çok rahat bir şekilde her türlü cinayeti işleyen ve hiç kimseden çekinmeden cinayetlerini sürdüren rejimler Amerika tarafından desteklenmektedir. Bugün eli kanlı siyonist rejim İsrail yetmiş yılı aşkın bir süredir bölgede kanser tümörü misali bölge milletlerine karşı her türlü zorbalığı yapmakta ve Amerika devleti de bu katil rejimi kayıtsız şartsız desteklemektedir.
Arabistan’da Suud rejimi de bu sürecin bir parçasıdır. Bebek katili Suud rejimi 25 Mart 2015’ten beri Yemen topraklarına saldırmaya başladı, ancak Amerikan patentli insan hakları bu cinayetin karşısında kılını bile kıpırdamadı.
Amerikalı gazeteci yazar Rania Halek twitter hesabında Suud rejiminin mazlum Yemen halkına barbarca saldırısı hakkında şöyle yazıyor: Yemen’de her saat başı bir vatandaş kolera hastalığı yüzünden hayatını kaybediyor ve bu ülkede koleranın salgın hale gelmesinin sebebi ise Suud rejiminin ABD tarafından desteklenen bombardımanları ve dayattığı kuşatmadır.
Gerçi sulta düzenine karşı mücadele ve savaşlar geçmiş çağlardan günümüze dek var olmuş, ama İran İslam İnkılabı ile birlikte direniş kültüründe ve öğretilerinde temel değişiklikler yaşandı. Bugün İran İslam Cumhuriyeti nizamının değerleri savunmak ve adalettaleplik ülkülerin uğruna mücadele etmek mahrum milletlerin küresel sulta düzenine karşı direniş simgesine dönüştüğü söylenebilir. Bu değişimin tesirlerini mazlum milletlerin hakları uğruna ayaklanmaya başlamasında görmek mümkün.
Bugün mazlum milletler İran İslam İnkılabından ilham alarak sultacılar ve zorba rejimlerle mücadele etmenin mümkün olduğuna inanmaya başlamıştır. Buna göre da İslam dünyasında direniş kültürü İslamî hareketlerin kalıbında veya zulüm altında olan ülkelerde zulüm karşıtlığı kültürü çerçevesinde şekillenerek sürekli takviye olmuştur.
İslam inkılabının değerlerinin evrensel hale gelmesi ile birlikte Amerika’nın sultacılığına karşı muhalefet ve dünya Kudüs gününde İsrail’in işgalini kınama yönünde sloganlar ve hareketler küresel boyut kazandı. Bundan başka küresel güçlerin çevre, silahsızlanma, ırkçılık ve ayrımcılıklarla ilgili sorumsuzluklarına karşı itirazlar da dünya genelinde hızla yayılmaya başladı. Yapısal alanlarda da güvenlik konseyi ve mali kurumlar ve güvenlik kurumları gibi küresel sulta düzeni ve tekelcilik yapısına bağlı yapılarla mücadele de öncelikli hale geldi.
Gerçekte İran İslam İnkılabının direniş kültürü üzerinde tesirlerini mazlum milletlerin sulta düzeni ile mücadelenin mümkün olduğuna inanmaya başlamalarında açıkça görmek mümkün.
Öte yandan bağımsızlık alanında tez üreten bir çok uzmana göre bugün sultacı güçlerin sultasından kurtulmak mağdur ve mahrum milletler için hayati bir değer kazanmaya başlamış ve küresel sulta düzeni ve ayrımcılığına karşı muhalefet şiddetlenmiştir.