Ocak 07, 2019 09:56 Europe/Istanbul

İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei’nin hş. 1397 yılına girerken kutsal Meşhed kentinde kutsal Rezevi külliyede yaptığı konuşmada İslam inkılabının kırk yaşına geldiği bir sırada İslam inkılabının halâ güçlü bir şekilde ayakta duran değerlerine işaretle bunun sebebini İran milletinin inkılap ülkülerine olan bağlılığı ve uğruna sergiledikleri direnişi şeklinde ifade etti.

Bu ülkülerden biri mazlum milletlere destek vermek ve zalime karşı durmak ve zalimlerin politikalarını kınamaktır. Buna görü bugünkü sohbetimizde İran İslam Cumhuriyeti’nin Bahreyn’in mazlum milletini destekleme politikasını gözden geçirmek istiyoruz.

Bugün dünyada mazlum milletlerin haklarının çiğnenmesi üzerinden uzun yıllar geçiyor ve bu milletlere reva görülen zulüm sadece Filistin milletine özel de değildir. Ancak İran İslam Cumhuriyeti her halükarda her türlü zulme karşıdır ve zulüm altında inleyen milletleri desteklemek üzere bu tür zalimane davranışları ve politikaları kınamaktadır. Mazlum milletlere destek vermek İran İslam Cumhuriyeti nizamının İslam inkılabı zafere kavuştuğu günden bu yana ilkeli politikalarından biridir ve kırk yıldır hiç değişmeden devam etmektedir. İran’ın mazlum Bahreyn milletini desteklemesi de bu politikanın bir başka mısdakı sayılır.

Bahreyn 14 Şubat 2011’den bu yana halkın zalim Halife rejimine karşı kıyamına sahne oluyor. Bu kıyamın alevleri asla sönmedi ve daha da güçlenerek devam ediyor.

14 Şubat 2011 günü Halife rejimi karşıtlarının duyduğu öfkenin dışa vurduğu gündür. 14 Şubat 2011’de Halife rejimi Bahreyn halkının düzenlediği barışçıl protesto eylemine kanlı bir şekilde müdahalede bulundu. Bu müdahalenin sonucunda çok sayıda protesto hayatını kaybetti veya yaralandı.

15 Mart 2011’de Amerika’nın dönem savunma Bakanı Robert Gates’in Bahreyn’e gelmesi ile birlikte Arabistan’dan ve bir kaç gün sonra da BAE’inden askeri birlikler Bahreyn’in yolunu tuttu ve ardından Halife rejimi bu güçlerden de yararlanarak tekrar protestoculara saldırdı. Bu saldırıda da onlarca protestocu hayatını kaybetti veya yaralandı.

Halife rejimi Bahreyn inci inkılabı adı ile anılan halk ayaklanmasının başladığı nokta olan Lolo meydanını tahrip etti ve kendince inkılabın bu simgesini yıkarak itirazları yatıştırmak istedi.

Bugün Bahreyn’de halk ayaklanması ve protesto eylemlerinin başladığı günün üzerinden yaklaşık sekiz yıl geçiyor. Bahreyn’in despot Halife rejimi bu yıllarda sürekli protestoculara güvenlik damgası vurarak sert bir şekilde müdahalede bulundu ve protestocuları hapse atmak, işkence etmek, idam etmek, sürgün etmek ve vatandaşlıktan çıkarmakla itirazları bastırmaya çalıştı.

Gerçekte Bahreyn rejimi Suud rejiminin entrikaları ve yanlış hesapları ile demir yumruk politikasını izleyerek sarsılan rejimlerini ayakta tutabileceklerini zannediyordu. Ancak yedi yılı aşkın bir süredir izledikleri demir yumruk politikaları halkın itiraz seslerini susturamadı.

Öte yandan Bahreyn rejimi içine düştüğü çıkmazdan kurtulabilmek için karşı karşıya bulunduğu sorundan İran İslam Cumhuriyeti’ni sorumlu tutmaya çalışıyor. Oysa gerçekte Halife rejimi bu çıkmaza Suud rejiminin müdahaleci politikalara uyarak düştü. Buna karşın Halife rejiminin elebaşıları İran İslam Cumhuriyeti’ni Bahreyn’in içişlerine karışmakla suçlamaya devam ediyor ve bu yalanı uluslararası camiaya da telkin etmeye çalışıyor. Ancak ne demir yumruk politikası ve ne de başkalarını suçlamak, Bahreyn halkını meşru taleplerinden vaz geçirmeye yetmediği anlaşılıyor.

Bu konu hakkında bir değerlendirmede bulunan Bahreyn vefak cemiyeti genel sekreteri Şeyh Ali Salman şöyle diyor: Bahreyn milletinin taleplerinin kabul edilmesi ve sorunun siyasi yollardan çözümlenmesi kaçınılmazdır. Bu yolda her türlü gecikme ise Bahreyn’e daha ağır bedeller dayatacağı kesindir.

İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei Temmuz 2016’da İslam ülkelerinin büyükelçileri ve nizamın önde gelen yetkilileri ile görüşmesinde Bahreyn olaylarına işaret ederek şöyle buyurdu: Biz Bahreyn meselesine asla karışmadık ve karışmayacağız, ama onları nasihat ediyoruz. Bahreyn’de siyasi bir sürtüşme devam ediyor, ancak onlar bu siyasi münakaşayı bir iç savaşa dönüştürmek istiyorlar. Eğer bilinçleri olsa, eğer marifetleri olsa, eğer siyasi akılları varsa, bunu yapmamaları gerekir. Her ülkede siyasi muhalefet ve siyasi münakaşa olabilir. Neden milletleri zorluyorlar ve insanları karşı karşıya getiriyorlar? Bunlar maalesef günümüzde bazı İslam ülkelerinde göze çarpan yanlışlardır.

Halife rejimi insan haklarını savunduklarını iddia eden sahtekarların destekleri ve işgalci ve baskıcı Suud rejiminin Bahreyn’i işgal etmelerine müsaade ederek, 20 Haziran 2016’da mazlum Bahreyn halkına karşı en tehlikeli macerayı başlattı ve Bahreyn’in en büyük alimlerinden birini vatandaşlıktan çıkardı. Gerçi Halife rejiminin Bahreynlı büyük alim Şeyh İsa Kasım’ı vatandaşlıktan çıkarma yönündeki akılsız ve cahilce kararı, vatandaşlık hakkının ihlal edilmesin reddeden uluslararası yasaların çiğnenmesi anlamına gelir, ama yine de bu tür baskıcı politikalar tam tersine Bahreyn halkını isteklerini elde etme doğrultusunda daha da kararlı hale getirdi ve onlara ayrı bir güç kazandırarak morallerini müthiş derecede yükseltti. Bu arada insan haklarını savunduklarını iddia eden Batılı devletler ve en başta Amerika kukla Halife rejiminin bu kararına gösterdikleri tepkide, karardan sırf kaygı duyduklarını açıklamakla yetindi.

Gerçek şu ki işgal ve tecavüz, ecnebilerin Müslümanların kaderine musallat olmak için başvurdukları yöntemlerdir ve maalesef bazı baskıcı kukla rejimlerde bu sömürücü politikada müdahaleci zorba güçlerle işbirliği yapıyor. Ancak İran İslam Cumhuriyeti nüfusunun büyük bir bölümünü şia Müslümanların oluşturduğu Bahreyn halkını savunduğu gibi aynı şekilde son kırk yılda Filistin’in sünni Müslümanlarını da destekledi ve bu uğurda ağır bedelleri de ödedi. İran İslam Cumhuriyeti nasıl ki Mısır, Tunus ve diğer bazı ülkelerde halkın adalettalep isteklerinin gerçekleşmesine destek verdiyse, Bahreyn, Arabistan ve diğer bazı ülkelerde halkın bastırılması ve haklarının çiğnenmesinden de kaygı duyduğunu ifade ediyor.

Bu doğrultuda İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei 30. Uluslararası İslamî vahdet konferansının konukları, İslam ülkelerinin büyükelçileri ve nizamın üst düzey yetkililerini kabulünde Doğu Asya’da Myanmarlı Müslümanların katliamından Batı Afrika’nın Nijerya kentinde Müslümanlara yönelik cinayetlere ve Ortadoğu bölgesinde Müslümanların karşı karşıya getirilmesine kadar hepsi küresel istikbarın tefrikacı kumpaslarının sonucu olduğunu ve amacı da Müslümanları zayıflatmak ve aralarını açmak olduğunu belirtti. Ayetullah Hamanei, İslam dünyası bir çok acı ve musibete sürüklendiğini, bu durumdan kurtuluş yolu ise vahdet olduğunu, Müslümanlar ancak ihtilafları bir kenara bırakmak ve İslamî ortaklıklara vurgu yapmakla bu acılardan ve musibetlerden kurtulabileceklerini vurguladı.

Bugün dünyanın mazlum milletleri İran İslam İnkılabından ilham alarak sulta düzeni ve despot rejimlerle mücadele etmenin mümkün olduğuna inanıyor. Bu yüzden İslam dünyasında bir çok İslamî hareket direniş kültürü ekseninde ve zulüm altında bulunan ülkelerde zulüm karşıtlığı temelinde şekillenerek takviye olmaya başladı.

Bugün İran İslam İnkılabı kırkıncı yılında halâ dünyanın mazlum ve inkılapçı milletlerine ilham kaynağı olmaya devam ediyor. Nitekim dünyada sulta düzenleri ile mücadelede direniş kültürünün iyice güçlendiği de söylenebilir.

Bugün İslam inkılabı değerlerinin evrensel hale gelmesiyle birlikte Amerika ve kukla rejimlerin sultacılığına karşı hareketlerin uluslararası boyutlara taşındığı gözleniyor. Gözlemciler, bugün sultacı güçlerin sultasından kurtulmak mustazaf milletler için değersel bir ülküye ve sulta düzenlerine karşı itirazların da artık toplumların inkar edilemez gerçeklerine dönüştüğünü belirtiyor.