Ocak 18, 2019 12:42 Europe/Istanbul

Çocuklar, insan topluluğunun en hassas ve savunmasız grubudur.

Bu grup, büyüklerin hayatından kaynaklanan sorunların, baskıların, tatsızlıkların saldırısına maruz kalan ve tahammül etmeye mahkûm ilk gruptur. Yer yüzünde milyonlarca çocuk, sahipsizlik, boşanma, savaştan ve doğal afetlerden dolayı avare olma, sağlıksız ve yetersiz beslenme, tehlikeli hastalıklar ve ebeveynlerin bağımlılıklarından kaynaklanan sorunlardan dolayı zor bir hayat sürmektedirler. Bir taraftan da kimi çocuklar, şerli insanların farklı suiistimallerine maruz kalarak uyuşturucu madde satıcılığı, fuhuş ve angarya iş yapmaya mecbur bırakılır. Böylece çocuk haklarının açık bir şekilde ihlalini görmekteyiz. Tabii dünyanın farklı bölgelerinde çocuk haklarının ihlali çeşitli şekillerde karşımıza çıkar. Gelişmekte olan ülkelerde çocuklar daha çok yoksulluk ve onun neticesinde oluşan yetersiz beslenme, sağlık, tedavi ve eğitim imkânlarının azlığıyla karşı karşıyadır. Gelişmiş ülkelerde ise, ahlaki sorunlar ve aile temellerinin zayıf olması, çocukların başta gelen sorunlarından sayılır.

Çocukluk dönemi, çocukların büyümesi ve eğitilmesi bakımından önemli bir yere sahiptir. Aslında, çocuğun bedensel, zihinsel,  duygusal ve toplumsal gelişiminin temellerinin atılması tam da bu zamana denk gelir. Bu yüzden bu dönemi koruma altına almak için çocuklar haklarıyla ilgili uygun kanunların oluşturulması zaruridir. Böylece çocukların sağlıklı bedensel ve ruhsal gelişimi de güvence altına alınacaktır. Aslında çocuk haklarıyla ilgili kanunların var olmasının zarureti, psikolojik bir aksiyomdan kaynaklanıyor.  Bu psikolojik aksiyoma göre, çocuklar ve büyükler arasında nitelik bakımından farklılıkların yanı sıra nicelik bakımından da temel farklılıklar mevcuttur. Özel istekler, ihtiyaçlar ve özellikler bu farklılıklardan sadece birkaçıdır. Bunlara dayanarak çocukların da kendilerine has kanunlara sahip olmalarının kaçınılmaz olduğunu söyleyebiliriz.

İslam dini de bu konunun önemini göz önünde tutarak, çocuk haklarına ilişkin gelişmiş ve değerli öğretiler sunmaktadır. Biz de bu dizi sohbetimizde bu öğretileri tanıtmaya ve incelemeye çalışacağız. Buna başlamadan önce, önemli sayılan çocuk haklarının kavramsal tanımı, geçmişi ve temellerine değineceğiz.

Çocuk ve delikanlı sözcükleri, açıklanması gereken anahtar kelimelerdendir. Çocuk ve delikanlı tanımı için aralarındaki çizgiyi belirlemek lazım. Bunun için çocukluk döneminin bitmesi ve ergenlik döneminin başlamasının sınırını oluşturan, "buluğ" ve "büyüme" sözcüklerini inceleyeceğiz.

İlk olarak uluslararası belgelerde çocukluğun kavram tanımını ele alacağız. Uluslararası alanda insan hakları çerçevesinde, karşılaştığımız en önemli çocuk haklarıyla ilgili belgelerden biri, 1989 Çocuk Hakları Konvansiyonu'dur. İşte bu belgede çocukluk tanımı yapılmıştır. Konvansiyon'un birinci maddesinde şöyle yazılmaktadır: " Bu konvansiyonda geçen Çocuk kelimesinden kastımız, 18 yaşın altında bulunanlardır. Özel durumlarda bu yaşın daha da aşağıya indirilmesi mümkündür."

Çocuk Hakları Konvansiyonu'nun birinci maddesiyle ilgili birkaç noktaya dikkat etmek lazım: Birinci nokta, anılan maddede çocukluk döneminin sadece bitme yaşına değinilmesidir. Böylece çocukluk döneminin başlangıcıyla ilgili bir yaş belirtilmemiştir. Bu yaşın belirtilmemesi iki anlam taşıyabilir: Birincisi, çocukluk döneminin başlangıcını doğal olarak çocuğun dünyaya gelmesi olarak bilmek ve böylece buna değinmek ihtiyacı duymamak. Öbür sebebi açıklamak için, ilk olarak Konvansiyon'un hazırlandığı sırada çocukluk döneminin başlangıcıyla ilgili tartışmalar yaşandığının altını çizmek gerek. O dönemde Polonya'nın önermesi şuydu:" İnsan olarak çocukluk döneminin başlangıcı, dünyaya geldiği andır. " Kimilerine göre bu tanımın önerilmesinden güdülen hedef, Doğu Avrupa'da yaygın olan bebek düşürmesine yasal zemin hazırlamaktı. Nitekim çocukluk döneminin başlangıcı olarak dünyaya gelmeden önceki dönemi var saymak, bebek düşürme konusunun sorgulanacağı anlamını taşırdı.

Buna karşı, Latin Amerika ülkeleri, İrlanda Cumhuriyeti ve Vatikan, çocukluk döneminin başlangıcını, nutfenin oluşması ve ana rahmindeki yerleşmesi olarak tanımladılar. İslam hukukunda da bu konuyla ilgili aynı şey geçerlidir. İslam'da da çocukluk döneminin başlangıcı, nutfenin oluştuğu an olarak belirlenmiştir. Amerika Birleşik Devletleri'nde ise çocukluk döneminin başlangıcı, çocuğun dünyaya gelmesinden sonra hayatta kalma ve devam edebilme kabiliyetine  sahip olmasına bağlıdır.

İşte bu gibi görüş farklılıklarından dolayı, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi toplantısında onaylanmak istenen, Çocuk Hakları Konvansiyonu'nun birinci maddesinde çocukluk döneminin başlangıcı belirtilmedi, ancak bu dönemin sonu olarak 18 yaş belirlendi. Görünen o ki, çocukluk döneminin başlangıcını, her ülkenin kendi iç kanunlarında aramak gerekir. Bu arada kimi insanlar, çocuk dünyaya gelmeden önce, ona çocuk adı verilemez, çünkü çocuk dediğimiz zaman, bir varlığın olması lazım, halbuki ceninin ölü mu diri mi dünyaya gelmesi belli değil gibi eleştiriler yapması da mümkündür.

Görünen o ki, uluslararası toplum geçmiş zamanlara kıyasen, biraz tutumunu değiştirmiştir. 1959'da onaylanan Çocuk Hakları Bildirisi'nin başlangıcında şöyle bir açıklama yer almaktadır: " Çocukların dünyaya gelmeden önce ve dünyaya geldikten sonra bedensel ve zihinsel olarak himaye edilmesi ve bunun dikkate alınması, özellikle de kanun olarak ilgi görmesi şarttır…". Bu açıklamalara rağmen, Çocuk Hakları Konvansiyonu'nda bu konuya ilişkin hiçbir açıklama yapılmamıştır.

Bu Konvansiyonun birinci maddesinde şöyle bir açıklama yer almış: " Gerçi, kanunun teşhisine göre, ergenlik yaşı aşağıya indirilebilir."  Bu cümlenin anlamı şudur ki Çocuk Hakları Konvansiyonu'nda, çocukluk döneminin bitmesinin belirlenmesine ilaveten, farklı ülkelerin iç kanunlarına göre ergenlik yaşı, 18'den az olabilir. Pratikte bu konvansiyon, 18 yaşı altını da ergenlik yaşı olarak dolaylı bir şekilde kabul etmiştir.

Başka bir konu da, konvansiyonun erginlik ve gelişim yaşını ayırmamasıdır. Böylece erginlik ve gelişim yaşını aynı bilmiştir. Böylece çocuğun 18 yaşa ulaşması, sahip oldukları bütün hakları uygulama yetkisini ona veriyor. Bunun neticesinde ergin sayılan bir kişi bağımsız olarak tanımlanabilir. Kimi zamanlarda, özellikle gayrimüslim ülkelerin kanunları ve ayrıca konvansiyonun temelleri " gelişim" üzerinde atılmıştır. Böylece onlar için, çocukluk döneminin sonu, buluğ kavramıyla bir ilişkisi yoktur.

Bunlara ilaveten çocuk tanımına başka belgelerde de rastlayabiliriz. Birleşmiş Milletler 1966 olağan toplantısında onaylanan Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi'nin 6. Maddesinin 5. Fıkrasında, idam cezasıyla ilgili şu ifadeler yer almaktadır: " Hamile olanlar ve 18 yaş altı olan suçlular, idam cezasına çarptırılamaz."

Diğer uluslararası belgelerde de çocukluk döneminin sonuna dair açıklamalar yer almıştır. Örneğin 1962 Cenevre Kölelik ve Köle Ticareti Yasağı Ek Sözleşmesi'nin D maddesine ve Çocuk Hakları Konvansiyonu'nun 2. Maddesine ve Dünya Sağlık Örgütü'nün görüşüne göre, çocuk kelimesi 18 yaş altında olanlar için kullanılır. Her halükarda uluslararası belgelerden anlaşılan o ki, çocukluk döneminin bitmesi ve ergenlik çağının başlamasıyla birlikte kişisel ve toplumsal sorumlulukların başlaması için 18 yaş uygun yaş olarak görülmüştür. Ayrıca bu belgelere göre bu yaş gelişim yaşı olarak da görülmektedir.