İslam'da Çocuk Hakları
Geçen bölümlerde, çocuk haklarıyla ilgili uluslararası belgeler ve bu belgelerin tarihi gelişimini inceledik. Bu bölümde ise, çocuk haklarının İslam'daki geçmişine göz atacağız.
Çocuk hakları, insan haklarının bir alt grubu sayılmaktadır. İnsan haklarını tanımak hususunda, onun asıl konusu olan insanın tanınması zaruridir. Çocuğun tanınması ise, onun özel durumunu göz önünde tuttuğumuzda daha da önemlidir. Çocuk hukuka sahip olan bir insandır. Halbuki bu hukuku koruyacak ve savunacak güce sahip değildir. Bu yüzden vahiyden yararlanarak çocuğu tanımak ve hukukunu ortaya koymak, insanın aklı aracılığıyla elde edilenlerden çok daha geniş kapsamlı bilgileri bize aktaracaktır. Bu hususta, bütün işlerin ekseni, insanı yaratan ve onun ihtiyaçları ve gereksinimleri ve eksiklerini bilen Allah'tır.
Genel olarak insan ve onun hukuku, İslam'da çok önemli bir yere sahiptir. İnsan hukuku ve onun kerametine dikkat etmek, İslam'ın en önemli hedeflerinden sayılır. Çocukluk dönemi, insanın hayata başlama dönemi olduğu itibarıyla, insan hayatının en temel ve en önemli dönemidir. Semavi İslam öğretilerinde, kız olsun veya oğlan olsun bütün çocuklar, belli bir hukuka ve üstünlüklere sahipler ve herkes onlara karşı şiddet dolu ve sıkı bir şekilde davranmaktan sakındırılmıştır. İslam öyle bir dönemde ortaya çıktı ki, insanlar ve tabii çocuklar şiddetin tavan yaptığı bir ortamda zor bir hayat sürdürüyordu. İslam'ın Cezire-tül Arab'da ortaya çıkışı, oradaki halkın, kızları kara leke olarak görüp diri diri gömdükleri cahiliye dönemine denk gelir. Kimi Kur'an ayetlerine göre, bu dönemde, yoksulluk ve zorluk çekme korkusundan, erkek çocuklar bile öldürülüyordu.
İslam'dan önce çocuklar, Araplar ve başka kavimler arasında, kötü bir durumdaydı ve en ufak hakka bile sahip değillerdi. Yoksulluktan kurtulmak ve hayat masraflarını azaltmak bahaneleriyle çocuklar öldürülüyorlardı. Durum bu haldeyken kız çocukların durumu daha da vahimdi. Arap büyükleri ve tanınmış isimler, kız çocuğa sahip olmayı büyük bir kara leke olarak görürlerdi ve bundan dolayı onları diri diri gömerlerdi.
Allahu Teala ise Kuran-i Kerim'de, Nahl suresinin 58. Ve 59. ayetlerinde bununla ilgili şöyle buyurmuştur:
" Onlardan birine bir kız müjdelendiğinde, öfkelenerek yüzü mosmor kesilir. Verilen müjdenin (kendisine göre) kötülüğünden dolayı halktan gizlenir. Böyle bir alçaltıcı duruma rağmen onu yanında mı tutsun yoksa toprağa mı gömsün! Görün işte, ne kötü yargıda bulunuyorlar!"
İslam'ın gelmesiyle birlikte, güzel tabirlerin kullanılmasıyla beraber, kötü adetler yok olmaya başladı ve böylece çocukların değeri de toplum tarafından anlaşılarak ebeveynlerin çocuklarını içi boş bahanelerle öldürmeleri de durduruldu. Böylece çocuklara karşı sergilenen acımasız davranışlar, şefkat dolu davranışlara dönüştü.
Bu hususta, Kuran-i Kerim'de yer alan İsra suresinin 31. Ayeti kerimesinde şu cümlelere rastlıyoruz:
" Yoksulluk korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin. Onları da, sizi de biz rızıklandırırız. Onları öldürmek gerçekten büyük bir günahtır."
Kuran-i Kerim'de, çocuk haklarıyla ilgili düşündürücü ve çok önemli ayetler mevcuttur. Çocuk haklarının temel konularından sayılabilen birçok şey, uzun yıllar önce, Çocuk Hakları Evrensel Bildirgesi ve Konvansiyonu yokken, ebeveynlere hitaben indirilen Nisa suresinin 9. Ayetinde açıklanmıştır. Allahu Teala, ebeveynleri, çocuklarının bedbahtlığına, mutsuzluğuna ve geri kalmalarına ve hastalanmalarına sebep olacak her işi yapmaktan sakındırmıştır.
Bu ayeti kerimede şöyle buyurulmaktadır:
" Kendileri, geriye zayıf çocuklar bıraktıkları takdirde, onlar hakkında endişeye kapılanlar, (yetimler hakkında da) ürperip korksunlar. Allah'a karşı gelmekten sakınsınlar ve doğru söz söylesinler."
Böylece İslam çocuk haklarını her açıdan güvence altına almak için birçok kural ve teklif belirlemiştir. Bu emirler ve teklifler, yıllarca çocuk doğmadan önce başlar. İslam, topluma yetenekli ve uygun çocuklar teslim etmek için, eş seçme konusunda birçok ölçüt ve kural belirlemiştir. Ayrıca İslam'da, annelerin, çocuk hayatının başlangıç devri sayılan hamilelik dönemiyle ilgili ceninin ve çocuğun sağlıklı büyümesi doğrultusunda birçok yol gösterici ve faydalı talimata yer verilmiştir.
İslam öğretilerine göre, anne ve babaların davranışı, tavrı ve ahlaksal özellikleri, çocuklar üzerinde büyük bir intiba bırakmaktadır. Kimilerinin tabirince, Kuran bu gerçeği Nuh suresinin 26. ve 27. Ayetinde, şöyle anlatmaktadır:
"Nuh şöyle dedi: Ey Rabbim! Kâfirlerden hiç kimseyi yeryüzünde bırakma!Çünkü sen onları bırakırsan, kullarını saptırırlar; sadece ahlâksız ve kâfir kimseler yetiştirirler."
İslam, hamilelik dönemiyle ilgili de medeni hukuk ve korumacı kanunlar belirlemiştir. Bu dönemde çocukları koruma alına alarak annelerin de çocuklar kadar öneme sahip olduğuna vurgu yapmıştır. Yaşama hakkı ve korunma hakkı, cenin için vasiyet hakkı, ceninin miras hakkı ve cenine zarar verilmesi için hamile kadınların cezasının ertelenmesi gibi ayrıcalıklar tanınmıştır.
Öte yandan İslam, çocuğun zihinsel ve fiziksel olarak gelişmesine de büyük önem vermektedir. Öyle bir önemseme ki, evlenme güdüsü, hamilelik döneminde sağlıklı beslenme ve çocukların zihinsel ve fiziksel sağlığı ile ilgili birçok yol gösterici tavsiyede bulunmuş. İslam, ailenin sağlam temellere dayanarak kurulmasına ve böylece sağlam çocukların terbiye edilmesine vurgu yapmıştır.
İyi ve takvalı çocukların yetiştirilmesi için, bir insanın dindar ve güzel huylu bir eşe sahip olması şart. Böyle bir eşin de dindar ve ahlaklı, keramet sahibi ve saygılı bir ailede yetişmiş olduğu kaçınılmazdır. Bu gibi özellikleri aramak, eş seçmek için en müstahab işlerden sayılır. Peygamber Efendimiz ise bu konuyla ilgili şöyle buyurur: " Kadınların eş olarak seçilmesi için dört sebep vardır: Mal ve Servet, aile asaleti, güzellik ve dindarlık. Siz dindar ve takvalıyı seçiniz. Çünkü bu seçim, hayır ve berekete sebep olacaktır. "
Çocuğun İslam'a göre belli bir hukuka sahip olmasından dolayı ve bu hakları müdafaa edecek güze sahip olmamasından ötürü, İslam, ebeveynleri ve veliyi emri ve hâkimi(devlet veya hükümeti)bu hakların korunması ve muhafaza edilmesinden sorumlu bilmiştir. İslam, sahipsiz ve yetim çocuklar gibi özel durumda olan çocuklar için de özel bir destek ve yardım çerçevesi belirlemiştir. Yetim çocukların haklarına riayet etmek, yetimlere iyi davranmak, onları büyütüp yetiştirmek gibi tavsiyeler ve din bakımından koruma altına alınmalar, böyle çocukların sapmalarını ve yanlış yollara sürüklenmelerini engelleyecektir.
Özetli bir şekilde söylemek gerekirse, çocuk haklarıyla ilgili bütün İslam öğretilerinin, çocukların yararına olduğunu iddia edebiliriz. Fıkıh bakımından ise, anne ve babaların, çocuklarıyla ilgili aldıkları her karar, çocuğun yararına olması şart.
Burada bu noktaya değinmemiz yerinde olacaktır. İslam, 14 asır önce, dolaylı ve dolaysız bir şekilde çocuklarla ilgili 216 Kur'an ayetiyle, bu konuya ilişkin 3000 rivayet ve hadisiyle, Şia fıkhındaki 60'tan fazla başlıkla, büyük fakihlerin bu konudaki çalışmalarıyla, bu alanda büyük bir başarıyı ortaya koyarak çığır açıcı rol oynamıştır.
Çocuk haklarını bu denli muhafaza etmek, öyle bir devirde ortaya çıktı ki, çocuğun haklarını savunacak hiçbir uluslararası kurum, kuruluş veya konvansiyondan eser yoktu. İslam ise, çocukların her türlü fiziksel, ruhsal ve zihinsel gereksinimlerini göz önünde bulundurarak onların haklarını savunup böylece çocukların her açıdan büyüyüp gelişmelerine sağlam bir zemin hazırlamaktadır.