İslam inkılabının zaferinden kırk yıl sonra İran - 20
İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei’nin hş. 1397 yılına girerken kutsal Meşhed kentinde kutsal Rezevi külliyede yaptığı konuşmada İslam inkılabının kırk yaşına geldiği bir sırada İslam inkılabının halâ güçlü bir şekilde ayakta duran değerlerine işaretle bunun bir sebebini İslamî nizamın temel ilkelerinden biri demokrasi olması şeklinde ifade etti.
Ayetullah Hamanei şöyle dedi: Son kırk yılda İran’da hemen hemen her bir veya iki yıl içinde seçimleri düzenlendi ve İran milelti özgürce ve büyük bir şevk ve coşku ile bu seçimlere katıldı ve bunun sonucu da son kırk yılda çeşitli ve farklı siyasi eğilimlerde hükümetin işbaşına gelmesi oldu.
İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei’nin bu açıklamasından hareketle bugünkü sohbetimizde İran İslam Cumhuriyeti nizamında demokrasi bileşenlerini ve endekslerini ve altyapılarını ele almak istiyoruz.
İran İslam İnkılabı, kökleri İran camiasının milli ve dini öğretileri ve değerlerine uzanan makul ve gerçekçi hedef ve ülkülere dayanan bir inkılaptır. Kalkınma ve ilerleme eğilimi ve doruklara ve zirvelere ulaşma isteği, İslam inkılabının ufkunu daha da aydın hale getiren getirilerden biridir. Bu doğrultuda kalkınmanın en önemli boyutlarından biri, yani siyasi kalkınma ve İslam inkılabından sonra kurulan nizamda işlevi, dini demokrasi çerçevesinde özel olarak göz önünde bulunduruldu. Nitekim siyasi kalkınma ve etkinliği dini demokrasi nizamının şekillenmesinde büyük önem arzeden bir konudur.
İran’da dini demokrasi nizamına hakim olan kriterler ve ölçekler, siyasi kalkınmanın İslamî nizamın şekillenmesi ve dini demokrasi bekası ve süreklililiği bakımından olmazsa olmaz bir kriter olduğunu ortaya koyuyor. Gerçekte dini demorkasi nizamı halkın hoşnutluğu, değerleri önemsemek, hakkı önemsemek, kanun ekseninde hareket etmek gibi ilkelere ve kriterlere dayandığı gibi, siyasi kalkınma çerçevesinden başka bir çerçevede gerçekleşmesi mümkü nolmayan özelliklere sahiptir.
Siyasi kalkınma gerçekte dini demokrasi nizamının özel ihtiyaçlarından ve zaruretlerinden biridir. Kuşkusuz İran’da İslam inkılabından sonra ilahi değerlere dayanan siyasi kalkınma, İslamî nizamın en kıymetli getirilerinden biri sayılır. Tarihi belgelerdee belirtildiği üzere, insanların sosyal alanlarda kalkınma çabaları ilkel toplulukların oluşmasına, iskan şartlarının iyileşmesine ve daha ileriki dönemlerde de devlet – kent’lerin kurulmasına vesile oldu. Bu yolda Yunanistan’da bazı kurumlar kuruldu ve ardından dünya genelinde az çok farklılıklar ve büyük benzerliklerle yayılmaya başladı.
Öte yandan çeşitli toplumlarda sosyal, iktisadi ve kültürel kalkınmanın yanı sıra kurulan devlet – kent’lerde siyasi kalkınma konusu önem kazanmaya başladı. Bu bağlamda güç ve iktidarı uygulamak üzere bazı kurumlar kuruldu ve ardından toplumun yönetilmesi için bir takım kurallar belirlenmeye başladı. Böylece yıllar ve belki de asırlar sonra hükümet ve devlet kavramları toplumu yönetmekten sorumlu en temel kurum olarak halk tarafından benimsendi.
Böylece siyasi kalkınma, bedevi toplumların kurulduğu günlerin başından itibaren başlamış olmasına rağmen yeni süreçte ivme kazandı ve bir çok toplumda yolu diğer sahalarda kalkınmak için açmış oldu.
Bu gelişmenin devamında siyasi kalkınma için üniversitelerde akademik branşlar tanımlanarak ders verilmeye başladı ve devleti yönetme ilkelerine diğer bilim dalları gibi önem verildi.
Eğer kalkınmayı farklı değişkenlerden etkilenen bir süreç olarak kabul edecek olursak, değişik toplumlarda siyasi kalkınmanın ivmesi sosyal, siyasi, iktisadi ve hatta tarihi mazisi, söz konusu toplumun özel bilinçaltı gibi değişkenlerle farklı hızları ve farklı süreleri tecrübe ettiği söylenebilir. Bazı hükümdarlar ve güç sahipleri başında bulundukları toplumun has koordinatlarından yararlanarak siyasi alanda kalkınma trenini kolayca toplumun rayı üzerinde hareket ettirmeyi ve bin yıllık yolu yüz yılda katetmeyi başardı, ama bazı toplumlar ise halâ bu kalkınmanın ilk adımlarını bile atamadı.
İran’da ise siyasi kalkınmanın gerçek ve kalıcı anlamda izlerini İslam inkılabı zafere kavuştuktan sonraki yıllarda ve inkılabın zaferi üzerinden geçen kırk yılda ve toplumda demokrasiyi kuramsal hale getirme çabalarında aramak gerekir. Gerçekte her toplumda demokrasinin yaygınlaşması ve demokrasi ilkelerinin kuramsal hale gelmesi o toplumun insanlarının zihninde ve inancında başlaması gerekir. Bu bakış açısından hareketle ve İran milletinin zihinsel ve psikolojik inançları irdelenerek son bir asırda İran’daki hakimiyetlerin döneminde son kırk yılın bu yönde büyük bir sıçrama sayıldığı söylenebilir.
Aslında İran milleti asırlar boyu despot rejimlerin hükmü altında yaşaması ve zihniyeti ve bilinçaltı bu yönde etkilenmesi bu milleti siyasete ve siyaset adamlarına yönelik kötümser yapmıştı. Bu kötümserliğin sonucu en iyimser durumda bile siyasi kalkınmaya katkısı olmadı ve gerçekte İran’ın kalkınmamış bir ülke olarak yerinde saymasının önemli etkenlerinden biri oldu. Bu kötümserlik ve siyasilere kuşkulu bakış, bir çok dönemde devlet ve millet arasında gerekli olan güveni olumsuz etkiledi ve sonuçta İran milletinin zayıflamasına sebebiyet verdi.
Gerçekte o dönemlerde İran milletinin bir çok bireyi, siyasi kalkınma yolunda çaba harcamanın onlara hiç bir fayda sağlamadığı ve sadece hükümdarların ve yöneticilerin yararına olduğu ve kendileri zararlı çıkacağı kanaatine varmıştı. Sosyal arenada da İran toplumunda bir nevi sosyal ve kültürel bakımlardan bölünmüşlük göze çarpıyordu ki bu da geçmişte İran’da siyasi kalkınma alanında geri kalmışlığın önemli nedenlerinden biriydi.
Bir çok tarihçi ve İran bilimcisi coğrafi konum, etnik çeşitlilik ve dini inanç çeşitliliği İran’ın siyasi geri kalmışlığının başlıca nedenleri olarak görüyordu. Ancak siyasi İslam değerlerinden kaynaklanan siyasi düşünce ve bakış, bu tezin yanlış olduğunu ispat etti. Nitekim telkin edilenlerin aksine dini ve kültürel çeşitlilik ve kültürel farklılıklar İran toplumunda çatlak oluşturmadığı gibi, siyasi kalkınmanın ön şartları olarak vurgulandı.
Gerçekte tarihin çeşitli dilimleriinde savaşlar, ecnebi müdahaleleri ve benzeri durumlar, İran’ın siyasi durumunun iyileşmesine mahal bırakmamıştır. İran’da çeşitli tarihi dönemlerde bir çok hükümdar ve yöneticiler, ülkede güvenlik ve siyasi kalkınmadan söz etmenin adeta bulunmaz gevher ve hatta bazen milli çıkarla çelişki arzeden bir konu olarak değerlendirilecek kadar bir çok savaşlara ve içi ve dış saldırılara maruz kalmıştır.