Ocak 29, 2019 10:08 Europe/Istanbul

İran İslam Cumhuriyeti nizamının kırk yıllık onurlu ve iftihar dolu ömründe en önemli getirilerinden biri demokrasiyi gerçekleştirmektir. Buna göre bugünkü sohbetimizi bu konuya ayırdık.

Demokrasi ilkesini iki boyuttan ele almak mümkün. Bir boyut, konunun teorik boyutudur ve bazı tanımları içerir. Diğer boyut ise konunun sosyolojik boyutu ve demokrasinin tarih zemininde mahiyeti ve nasıl şekillendiği gibi konuları içerir.

Bu açıdan bakıldığında, İran İslam Cumhuriyeti aslında cumhuriyet ve islamiyet olmak üzere iki temelin üzerinde inşa edildiği söylenebilir. Yani hükümetin şekli, siyasi yapısı ve kurumların biçimi cumhuriyet, ancak muhtevası ise İslamiyettir.

İran İslam Cumhuriyeti anayasası da İslam’ın halkın sosyal konulara katılımına demokratik bakışını yansıtır ve demokratik bir nizamın en bariz mısdakı sayılır ve başta dördüncü maddesi olmak üzere, içindeki maddelerde İslam Cumhuriyeti nizamının muhtevasına açıklık getirmektedir. Gerçekte dini demokrasi, İslam’ın siyasi düşüncesinin özü ve mayasıdır ve İran İslam Cumhuriyeti anayasasında bu ilkeye özel özen gösterilmiştir.

İran İslam Cumhuriyeti anayasasının ikinci maddesinde halkın dini demokraside rolüne vurgu yapılmış ve bunun dini ilkelere ve öğretilere uygun olduğu ifade edilmiştir. Bu maddeye göre halk tüm işlerde seçim yapar. Yani halk cumhurbaşkanını ve yasamada temsilcileri olan milletvekillerini seçer veya Bilgeler meclisinde seçerek ülkenin en yüksek makamı olan nizamın önderini seçme sürecine katılım sağlar.

İran İslam Cumhuriyeti anayasasının altınca maddesi nizamın halkçı ve demokratik oluşunu şöyle beyan ediyor: İran İslam Cumhuriyeti nizamında ülke halkın oylarına dayanarak yönetilmeli, seçimlerin üzerinden, Cumhurbaşkanı, İslami Şura Meclisi milletvekilleri, şuraların üyeleri vesaire seçimleri veya referandumla ve bu yasanın diğer maddelerinde belirlenen durumlardı.

Dini demokrasi, siyasi kalkınma ve endekslerinin temel kriterlerini ve ölçeklerini içeren ilkelere dayanır. Dini demokrasinin dayandığı ilk ilke, halkın rızasını kazanmaktır ve bunun için nizam ihlasla halkın işleriyle ilgilenmeli ve bu yoldan hizmet veren bir nizamdan güzel bir görüntü sunmalıdır. Bu konu İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei’nin çeşitli etkinliklerde beyan edilmiş ve üzerine vurgu yapılmıştır. Ayetullah Hamanei bu bağlamda halka hizmet etmeyi dini demokrasinin bir ilkesi olarak sürekli gözetlemiş ve bir yerde açıkça şöyle buyurmuştur: dini demokrasi nizamında halkın işleri ile ilgilenmek, refah ve huzurlarını temin etmek ve sorunlarını çözümlemek, önemli bir ilkedir.

Bu ilkenin önemi, İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei dini demokrasinin iki boyutunu beyan ederken, dini demokrasinin kuruluş ve analitik boyutları hakkında yaptığı değerlendirmede halka hizmet etmeyi dini demokrasinin analitik boyutunun somut ve gerçek tecellisi olarak beyan etmesinde ortaya çıkıyor. Ayetullah Hamanei bu konudan milletle devlet arasında bağlantıda önemli bir etken olarak söz ediyor ve hatta dini demokrasinin kuruluş boyutundan önce geldiğini vurguluyor.

Dini demokrasinin diğer boyutu, yetkililerin ve devlet adamlarının halka karşı ciddi görevleridir. Halkın oylarını kazanmak için propaganda yapmak ve ardından verilen sözleri unutmak ve halkın taleplerine cevap vermemek, dini demokrasi ile bağdaşmaz. İslam açısından demokratik bir nizam, halkın oylarına dayanmanın yanı sıra, halka karşı üstlenen yükümlülüklerine da bağlı kalması ve sırf vaatte bulunmakla yetinmemesidir. Böyle bir tutum halkın hoşnutluğunu beraberinde getirdiği gibi yaratanın da rızasına vesile olur. Böylece hem yaratan ve hem yaratılan memnun olur ki bu da dini demokrasinin eşsiz özelliğidir. Dini demokrasilerde İslamî ilke ve değerler gerçek anlamda mana kazanır.

İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei bu noktaya açıklık getirmek üzere bir konuşmasında İmam Humeyni -ks- gözünde halkın rolünün önemine işaret ederek şöyle diyor:

Halkçılık iddiası tüm nizamlarda, hatta despot rejimlerde vardır. Ancak önemli olan şu ki bu nizamlar hakikaten nerede halkın şanı ve mevkilerine hak ve rol tanıdığıdır. İmam -ks- kelimenin tam anlamı ile İslamî nizamda halk unsurunun asaletine inanırdı ve halkı bir kaç alanda hakiki anlamda gözetledi. Birinci alan, nizamın halkın oylarına dayandığına vurgu yaptığı alandı. Nizamın halkın oylarına dayandığı alan, halkın rol ifa ettiği alanlardan biridir. Halkın varlığı ve onlara inanmak bu alanda kendini göstermelidir.

İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei şöyle devam ediyor: bizim anayasamızda, İmam Humeyni’nin -ks- tealimi ve tavsiyelerinde sürekli nizam halkın desteği ve oyları olmaksızın gerçekte bir hiç olduğu noktasına vurgu yapılmıştır. Bu nizamda biri, halkın oylarına dayanarak işbaşına gelmelidir. Nizam halkın iradesine dayanarak hareket etmelidir. Cumhurbaşkanlığı seçimi, bilgelerin seçimi, İslami Şura Meclisi seçimi, başka seçimler, hepsi halkın oyu, iradesi ve isteğinin söz konusu olduğunun simgesidir. Gerçekte seçimler ve halkın cumhurbaşkanını ve milletvekillerini seçmeleri veya başka seçimlere katılmaları hem hakları ve hem de görev ve yükümlülükleridir.

Bu yüzden İran’da dini demokrasi nizamı üzerinden kırk yıl geçtiği bir sırada halâ canlı ve neşeli bir şekilde yoluna devam ettiği söylenebilir. Burada temelleri halkın hakiki çıkarlarına dayanan ve topluma hakim olan değerlerden beslenen ve demokrasinin sürekliliğini güvence altına alarak pekiştiren kriterler rol ifa etmektedir.