İslam inkılabının zaferinden kırk yıl sonra İran - 23
Dinî demokrasi, dinî değerlere dayanan ve halkın ilahi ahkam çerçevesinde makbuliyetini gözetleyen hakimiyet çeşitlerinden biridir.
Buna göre İran İslam Cumhuriyeti’nin dinî demokrasi temeline dayanan nizamı, son kırk yılda hiç bir zaman din ve dinin değerleri ve ilkeleri ile çelişmeyen bir model sundu ve hatta içten veya dıştan kaynaklanan sorunların gündeme geldiği şartlarda demokrasi ilkesini korumayı başardı.
Dinî demokraside halkın isteği, dinin değersel ilkeleri ve hedeflerinin pekişmesi ve gerçekleşmesine yöneliktir. Bir başka ifade ile halkın istediği dinin ilkeleri ve değerlerinin zayıflatılması veya reddedilmesine yönelik değildir, zira bu durumda demokrasi, değersel muhtevasını kaybetmiş olur.
İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei’nin yetkililere ve halk kitlelerine dinî değerleri korumalarını tavsiye etmesi de dinî demokrasinin şu boyutuna vurgu yapmaya yöneliktir ve değerler alanında asla müsamahaya ve gözardı etmeye yer olmadığını ortaya koymaktadır.
İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei şöyle diyor: yetkililer İslam adına, İslam için, İslam’ın mesajları doğrultusunda cesaretle, güçlü ve hiç bir sakıncayı gözetmeksizin hem tavır sergilemeli, hem konuşmalı, hem amel etmelidir. Aziz milletimiz ve özellikle gençler de Gadir-i Hum bereketi ile İslam dini, Kur'an'ı Kerim ve Gadir-i Hum’un belirlediği yolun aydın bir yol olduğunu bilmelidir. Bu yol güçlü bir istidlal ve felsefe ile çizilmiştir ve büyük izleyenleri olmuştur.
Aslında dinî demokrasiyi Batı’nın demokrasisinden ayıran özelliği de budur. Bu çerçevede İran’da yapılan seçimlerle başka ülkelerde yapılan seçimlerin arasındaki fark da, halkın seçimlere katılıp katılmamakta özgür olmalarıdır. İslam inkılabı karşıtı uyduk kanalları ve medya organlarının İran’da seçimlerin serbest olmadığı ve seçimlere katılmanın zorunlu hale getirildiği yönündeki tüm propagandalarına rağmen asıl İran milleti en kritik siyasi ve iktisadi şartlarda bile özgürce sandıkların başına gelmiş ve oy kullanmıştır.
İran İslam Cumhuriyeti’nde seçimlere katılıp katılmama konusunda halk karar vermekte serbestken, Belçika, Avusturya ve Avustralya gibi ülkelerde seçimlere katılmak zorunludur ve halk seçimlere katılmak zorundadır. Bu ülkelerde herhangi bir vatandaş seçimlere katılmadığı takdirde vatandaşlık haklarından mahrum bırakılır ve siyasi ve iktisadi bedellerine de katlanmak zorundadır.
Halkın oylarına başvurmak ve halkın meşru taleplerine karşılık vermek, dinî demokrasinin iki önemli ilkesidir ve Allah teala insanlara bu iki alanda hak tanımıştır. Dolaysıyla İslamî nizam sırf halka lütufta bulunmak için değil, görev ve sorumluluğu gereğin dinî demokrasinin üzerine koyduğu görevi yerine getirmektedir.
İslamî nizamda ülke yönetimi, biri veya birilerinin halkın üzerinde tek yanlı bir hakimiyet hakkı anlamında değildir. Burada karşılıklı haklar söz konusudur, üstelik halk tarafının hakkı daha ağır basmaktadır.
İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei bu ilkeden hareketle yasalara uymak ve ayrımcılıktan ve menfaatçilikten sakınmak gibi durumlara uygulmasını dinî demokrasinin önemli boyutlarından biri olduğunu belirterek şöyle diyor: Yakınlara ve dostlara iktisadi fırsatları ve imkanları sunmak, dinî demokrasi karşıtı işlerdir ve resmen fesattır ve bu durumla mücadele edilmesi gerekmektedir.
İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei ayrıca bu nizamın “halkçı” boyutu hakkında da şöyle diyor:
Hükümetin halkçı olması, halka hükümette yer vermektir. Yani halk hükümeti yönetmekte ve hükümeti kurmakta ve yöneticiyi belirlemekte ve belki de hükümetin biçimini belirlemekte rol ifa eder. Bir başka ifade ile, İslamî hükümetin halkçı olması için İslamî hükümetin halkın hizmetinde olması gerekir. yönetici için gündemde olması gereken şey, beli kişilerin veya belli kesimlerin veya belli sınıfın değil, tüm halkın menfaatleridir.
İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei ayrıca İmam Humeyni -ks- bakışında halkın rolü hakkında şöyle diyor: Halkçılık iddiası tüm nizamlarda, hatta despot rejimlerde vardır, ancak önemli olan halkın şanı, makamı, hakkı ve rolüne hakikaten nerede uyulduğudur.
Nizamın halkın oylarına dayanması, halkın rol ifa ettiği meydanlardan biridir. Halkın varlığı ve halka inanma meselesi bu meydanda tecelli etmeli ve kendini göstermelidir. İran İslam Cumhuriyeti anayasasında, İmam Humeyni’nin -ks- tealiminde nizamın halkın desteği ve oyları olmaksızın gerçekte bir hiç olduğuna sürekli vurgu yapılmıştır. Buna göre halkın oyları ile biri işbaşına gelmeli, nizam da halkın iradesine dayanarak hareket etmelidir.
İran İslam Cumhuriyeti’nde cumhurbaşkanlığı seçimleri, Bilgeler meclisi seçimleri, İslami Şura Meclisi seçimleri ve diğer tüm seçimler halkın iradesinin tecelli ettiği alanlardır. Gerçekte halkın cumhurbaşkanlığı seçimleri, Bilgeler meclisi seçimleri, İslami Şura Meclisi seçimleri ve diğer tüm seçimlere katılması hem halkın hakkı ve hem de üzerine düşen bir görevdir. İslam dininde ve İslam Cumhuriyeti nizamında yetkililerin yetki alma felsefesi, halk için çalışmalarıdır. Bu nizamda yetkililer halka hizmet etmelidir. Bu nizamda yetkililer halk eksenlidir ve onlara hizmet borcu vardır.