İran İslam Cumhuriyeti'nin Kırk Yıllık Dış Siyaseti-4
21'inci yüzyılda siyasetin etikleştirilmesi Batılı güçlerin öncelik verdiği konuları arasına girmesine rağmen İran'da İslam İnkılabının zaferinden sonra İslami İnkılabın Rehberi Rahmetli İmam Humeyni dikkatleri dış siyasette de insanlığa ve ahlaka önem verilmesi konusuna çekti.
İmam Humeyni İslam İnkılabının içeriğinin insani ve ahlaki olduğuna değinerek şöyle buyurmuşlardı:" Bu inkılabın muhtevası, İslam, İslami ahlak, insani ahlak ve insanlık kurallarına dayanarak insanları terbiye etmeye yöneliktir. "
Buna göre siyasetin ahlak açısından ele alınması sonucunda dış siyaset de bu çerçevede değerlendirilmiştir. Rahmetli İmam Humeyni başka ülkelerin içişlerine karışmamak, karşılıklı saygı çerçevesinde davranmak ve başka milletler ile uzlaşmak ve şiddeti reddetmek gibi ilkelere dayanan bir dış siyaset tanımı yapmıştır. Rahmetli İmam Humeyni karşılıklı saygı ve başka ülkelerin içişlerine karışmamakla ilgili şöyle bir açıklamada bulunmuşlardır:" Biz hiçbir İslami ve gayri müslim ülkeye tecavüz etme niyetinde değiliz. Biz bütün İslami ülkelerin bulundukları yerde başka İslami ülkelerle kardeş olduğuna inanıyoruz. "
Rahmetli İmam Humeyni bir başka yerde de şöyle buyurmaktadır:" İran milleti, hiçbir ülkeye içişlerine karışmaya müsaade etmeyecektir. Böylece kendi bağımsızlığı ve özgürlüğünü müdafaa edecektir ve bütün ülkelerle karşılıklı saygı çerçevesinde bir davranış sergileyecektir. "
Aynı zamanda Rahmetli İmam Humeyni uzlaşma, barış ve başka milletlerle ilişki kurmakla ilgili şöyle bir açıklaması vardır:" Bütün devletlere uzlaşı çerçevesinde davranmalıyız. Hiçbir zaman şiddet dolu bir davranış sergilemeye niyetimiz yoktur…." "Biz barış istiyoruz hatta çok çok barış istiyoruz. Biz bütün halklarla barış içerisinde olmak istiyoruz. Biz bütün dünya ile uzlaşmak istiyoruz. Biz dünya halkı arasında yaşamak istiyoruz…" "Biz hiçbir millete karşı kötü değiliz. İslam da zaten bütün halklar ve milletler için gelmiştir… "Nas" için…." İnsani ilişkileri engelleyecek hiçbir neden yoktur ve biz de bütün milletler ile iyiyiz. "
Buna esasen Rahmetli İmam Humeyni'nin dış siyaseti düşüncesinin en önemli özelliklerinden biri de bütün halklar ve devletler ile ahlak çerçevesinde davranılması gerektiği idi.
Dış siyaset ile ilgili Rahmetli İmam Humeyni'nin düşüncelerinde yer alan önemli bir ilke de Kurani bir ilke olan Nefyi Sebil kaidesidir. Bu Kurani ilkeye göre " Allah kâfirlerin müminler üzerinde sulta kurmasına bir yol bırakmamıştır. " Buna esasen de Rahmetli İmam Humeyni dış siyasette sultanın nefyedilmesine özel bir vurgu yapmışlardır. Rahmetli İmam Humeyni bu konu ile ilgili şöyle buyurmuşlardır:" Bizim mantığımız İslam mantığıdır. Başkalarının sultasına girmemektir mantığımız. Siz başkalarının sultası altına girmemelisiniz. Biz de sulta altına girmek istemiyoruz. "
Aynı zamanda bir başka yerde Rahmeti İmam Humeyni şöyle buyurmuşlardır:" İslami devletler ve yabancı devletler arasında kurulan siyasi ilişkiler, kâfirlerin Müslüman ülkeler ve halkların üzerinde bir sulta kurmalarına veya bunların siyasi esaretine neden olursa bu ilişkiler haramdır. Yapılan anlaşmalar ve sözleşmeler geçersizdir. Bütün Müslümanlar böyle bir durumda hakimleri irşat etmeleri ve onları böyle bir ilişkilerin devam etmemesine zorlaması gerekiyor. "
Rahmetli İmam Humeyni bu ilkeyi sadece siyasi ilişkilerde değil başka ülkeler ile diğer alanlarda da kurulan ilişkilerde de geçerli olduğunu savunarak şöyle buyurdular:" Eğer kafirler ile yürütülen ticari ilişkiler İslami toplumda korku yaratırsa bu ilişkilerin terkedilmesi bütün Müslümanlar için vaciptir. "
Gerçekte Rahmetli İmam Humeyni'nin sultanın altına girmemek ve Nefyi Sebil kaidesi ile ilgili sözlerinden çıkaracağımız sonuç, ülkenin bağımsızlığıdır. İran İslam Cumhuriyeti Dış Siyasetinde "Ne Doğu, ne Batı" ilkesine yapılan vurgu da inziva boyutundan değil bağımsızlık boyutundan değerlendirmelidir. Rahmetli İmam Humeyni şöyle buyurmaktadır bu konu ile ilgili:" İran İslam Cumhuriyeti Milleti sırtını ne Doğu'ya ne de Batı'ya yaslamak istemiyor. Kendi ayakları üstünde durmak istiyor. Kendi sırtını dini ve milli sermayelerine dayamak istiyor. "
Rahmetli İmam Humeyni bağımsızlık ve Nefyi Sebil ilkelerinin inzivaya çekilme ve başka ülkeler ile ilişkileri kesmek anlamına gelmediğine ve olayı inzivaya çekilmeye getirerek bağımsızlığı inzivaya çekilmekle eşit bilenleri eleştirerek şöyle buyurmuşlardır: " Bu anlamı çıkarmak isteyenler garazkar ve cahil kesimlerdir. Bunlar ya anlamıyor ya da garazkar davranıyorlar. Çünkü bir insan İslami Nizamın temeline karşı cahil veya karşı olmadığı takdirde bu nizamın dünyadan ayrı kalmasını söyleyemez. Biz hiçbir millete karşı kötü davranmıyoruz. Biz her zaman başka devletler ile dost olmak istiyoruz. Her daim karşılıklı saygı çerçevesinde iyi ilişkiler kurmak istiyoruz onlarla. Bizim ihtiyacımız olanları onlar versin, onların ihtiyacı olanları da biz onlara verelim. Bunun aksini yapanlar ise bunun haricinde tutulmalıdır. "
Rahmetli İmam Humeyni Kur'ani bir kaide olan Nefyi Sebil ve sulta altına girmenin nefyedilmesine yaptığı vurgunun yanı sıra aynı derecede de İran'ın başka ülkelere karşı sulta kurmak peşinde olduğunu savunanların iddialarını da kesin bir şekilde reddetmiştir. Aynı hususta Rahmetli İmam Humeyni şöyle buyurmuşlardır: "Biz Peygamber Efendimizin öncülüğünde, iki kelimeyi uygulamak istiyoruz. Ne zalim olmak ne de mazlum olmak istiyoruz. Biz tarih boyunca mazlum olduk. Her bakımdan mağdurduk. Bugün mazlum olmak istemiyoruz ancak zalim olmak da istemiyoruz. Biz İslam dininde verilen emirlere uyarak başka ülkelere tecavüz etmeyeceğiz, etmemeliyiz de zaten. Ancak başkalarının bize yapacağı tecavüz karşısında da duracağız. "
İslam İnkılabı Kurucusu Rahmetli İmam Humeyni'nin bu açıklamaları açık bir şekilde İran İslam Cumhuriyeti'nin başka bir ülkeye saldırının başlatanı olmayacağını, başka ülkelerin içişlerine özellikle de Müslümanlarınkine ve komşularınkine müdahale etmeyeceğini ve hiçbir zaman kendi görüşlerini başkalarına dayatmaya çabalamayacağını gösteriyor. Bu açıklamalar kimi Batı ve Arap ülkeleri tarafından farklı dönemlerde ve mevcut durumda da İran İslam Cumhuriyeti'nin başka Arap ülkelerin içişlerine müdahale etmesi konusundaki iddiaları ve ithamlarının içi boş olduğunu gösteriyor.
Rahmetli İmam Humeyni'nin dış siyaset alanındaki önemli görüşlerinden biri de Müslümanların birliği ve İslami vahdet meselesidir. Çünkü İslam cumhuriyeti Kurucusu Rahmetli İmam Humeyni İslami ittihadı, İslam Aleminin sorunları ve engellerini aşması için önemli bir strateji olarak görürdü. Rahmetli İmam Humeyni konuşmalarının birinde şöyle buyurmuşlardı:" Ey dünya Müslümanları ve zalimlerin sultasının altında olan mustazaflar, ayağa kalkın ve bir ve beraber olun, İslam'ı ve kendi mukadderatınızı savunun…."
Rahmetli İmam Humeyni ayrıca İslami vahdeti, İslami ülkelerin süper güçlerin sultasından kurtulmak için önemli bir etken sayarak bu konuda şöyle buyurmuşlardı:" Eğer İslami vahdet oluşturulup İslami milletler ve devletler birbirinin yanında yer alsaydı bir milyara yakın bir Müslüman nüfusun başka güçler tarafından yönetilmesi anlamı kalmazdı. Eğer bu kudret ilahi kudret sayesinde gerçekleşmiş olsa hiçbir güç bu kudrete karşı galip gelemez. "
Bunların yanı sıra Rahmetli İmam Humeyni İslam'ı ve İslami ülkeleri de savunmanın gerekliliği ile ilgili şöyle bir açıklaması bulunmaktadır:" Biz İslam'ı ve İslami ülkeleri ve bu ülkelerin bağımsızlıklarını savunmak için her halükarda hazırız. Bizim yolumuz İslam yoludur. Müslümanların vahdetidir. Müslüman ülkelerin birleşmesidir. "
Rahmetli İmam Humeyni'nin Müslümanlarla ilgili görüşlerinin üçüncü ayağı da İslami hareketler ve akımların desteklenmesi idi. Rahmetli İmam Humeyni bu konu ile ilgili şöyle buyurmuştur:" Hür İran milleti, dünyanın mustazaf ülkelerinin, mantıkları top ve tank olan ve sloganları sünger olan güçlere karşı şanlı mücadelelerini tamamen destekliyor. Biz Allah yolunda, hak, hakikat ve hürriyet için savaşan ve mücadele veren bütün özgürlükçü hareketleri dünyanın dört bir yanında destekleyeceğiz.