İslam'da Çocuk Hakları-14
Bu bölümde milliyet ve uyrukluk hakkı ve çocukların özgürlük hakkını konu edineceğiz.
Çocuklar da başka insanlar gibi ilkel ve zati haklara sahiptirler. Çocukların kültürel, sosyal ve siyasi haklarına uluslararası belgelerde de büyük bir önem verilmiştir. Ayrıca yüce dinimiz İslam'ın öğretilerinde de bu konuya özel bir ilgi gösterilmiştir. Çocukların milliyete ve uyrukluk hakkına sahip olmaları ve onların özgürlük hakları bu çerçevede değerlendirilmelidir.
Çocukların milliyet ve uyrukluk hakkına sahip olmaları ile ilgili Uluslararası Çocuk Hakları Konvansiyonunun 7'inci ve 8'inci maddelerinde uyrukluk hakkına yer verilerek bu hakkın çocuğun kimliğe, milliyete ve uyrukluk hakkına sahip olmasının bir parçası olduğu belirtilmiştir. Çocuk hakları anlaşmalarının uygulanması için yazılan kılavuz kitapların yazarlarına göre çocukların milliyet ve uyrukluk meselesi tartışmaya açık ve çok karmaşık ve zor bir meseledir. Bütün milletlerin hakimiyet ve vatandaşlık konusundaki hassasiyeti, uyruk değiştirme alanındaki çeşitli dini ve yasal önyargılar ve ilkelerin varoluşu ve zengin milletlerin fakir milletlerin vatandaşlık haklarını inkar etmesi veya göz ardı edip iptal etmesi, çocukların uyrukluk konusunu çok karmaşık ve ciddi bir sorun haline gelmesine neden olmuştur. Bu yüzden Uluslararası Çocuk Hakları Konvansiyonunun 7'inci maddesinin 2'inci fıkrasında devletler çocukların milliyet ve uyrukluk hakkını yerine getirmek için belli bir düzenin ayarlanması ile yükümlü kılınmışlardır.
Çocuklar da özgürdürler ve başka insanlar gibi özgürlük hakkına sahiptirler. Özgürlük hakkı ifade özgürlüğü, düşünce özgürlüğü ve din özgürlüğü gibi konuları kapsar. Uluslararası Çocuk Hakkı Konvansiyonunun 12'inci ve 17'inci maddelerinde çocukların özgürlük hakkı ile ilgili çok önemli noktalara değinilmiştir. Buna rağmen bu haklar, az bile olsa düşünce bağımsızlığı ve görüşlerini bildirme yeteneğine sahip olan çocuklar için söz konusudur. Bundan kastedilen, çevresindeki olup bitenleri anlayıp kavrama ve değerlendirebilen çocuklardır.
Görüşlerin özgürce ifade edilmesi hakkına da Uluslararası Çocuk Hakları Konvansiyonunun 12'inci maddesinde geniş bir yer ayrılmıştır. Bu maddede açıkça kendi düşüncelerine ve görüşlerine şekil verebilen bir çocuğun bu düşüncelerini özgürce ifade etme hakkına sahip olduğuna değinilmiştir. İfade özgürlüğü hakkı sayesinde görüşlerini özgürce bildiren bir çocuğun bakış açısı, onun yaşına ve akli erişkinliği göz önünde bulundurularak başkaları tarafından önemsenmeli ve ilgi görmelidir. Bunun yanı sıra çocuklarla ilgili olan soruşturmalarda ve yargı süreçlerinde çocuklara kendi görüşlerini doğrudan veya temsilci aracılığı ile bildirmelerine müsaade edilmelidir. Bu da ulusal kurallar ve yasalar çerçevesinde gerçekleştirilmelidir.
Uluslararası Çocuk Hakları Konvansiyonunun 12'inci maddesine esasen devletler, çocukların sosyal, siyasal ve dini alanlarda bile görüşleri ve bakışlarını özgürce ifade etmelerine zemin hazırlamakla mükellef kılınmışlar. Ayrıca bu konvansiyonda, yargısal ve adli süreçlerde de çocuklar ile ilgili olduğu zamanlarda onlara görüş bildirme hakkı tanınmasına vurgu yapılmıştır. Gerçekte bu maddeyi açıklamak ve değerlendirmek istersek şöyle bir özet sunabiliriz: Çocuk, aile, toplumsal ve yargısal çevrelerde kendi görüşlerini özgürce ifade etme hakkına sahip olmalıdır. Zaten bu hakkın uygulanması için zemin hazırlığına da ihtiyaç vardır.
Her toplumda ve ulusta mevcut özel gelenek ve görenekler çerçevesinde değerlendirmek gerekir bu konuyu. Çocuğun kendi kişisel bakışları baz alınarak onun yaşamının yönetilmesi sonucu çıkarılmamalı tabii bu haktan. Dinimiz İslam da çocuğu ve onun temel hakları ve çıkarlarını savunmak için kayyumluk ve velayet hakkını öngörmüştür. Geçen bölümde zaten bu konuya geniş bir şekilde yer vermiştik. Dini öğretiler ve tavsiyelerde çocuklar için bu konuda bir vazife belirlenmemiş olmasından dolayı onların ifade özgürlüğü ve görüşlerini bildirme hakkına sahip olduğu sonucu çıkarılabilir.
Fikir, inanç ve din seçme alanındaki özgürlük hakkı çocukların sahip olduğu diğer haklardır. Uluslararası Çocuk Hakları Konvansiyonunun 14'üncü maddesinde kamu alanındaki kısıtlamaların ve başka insan kesimlerinin özgürlüklerine riayet edilmesinin göz önünde bulundurulması ile şöyle bir açıklama yer almıştır:" " Konvansiyonu'na taraf olan ülkeler çocukların din, düşünce ve inanç özgürlüğüne saygı duymalıdır. Çocukların görüş bildirme ve dini özgürlük hakkı sadece yasada belirlenmiş kısıtlamalar çerçevesinde başkalarının düzen, sağlık, genel ahlak, temel özgürlüklerinin korunmasından dolayı sınırlandırılabilir. "
Uluslararası İnsan Hakları Bildirgesinde ve Uluslararası Medeni ve Siyasi Hukuk Sözleşmesinde de bütün insanların ifade, görüş bildirme ve dini inanç özgürlüğüne sahip olduğuna vurgu yapılmıştır. Anılan anlaşmaların maddelerinde bu haklar çocuklar için daha kısıtlı bir şekilde kabul edilmiştir. Bu anlaşmalarda devletlerin ve ebeveynlerin çocukların haklarının alınması için onlara yardımcı olmaları gerektiğine de vurgu yapılmıştır. Ayrıca başka maddelerde de her ülkenin iç yasalarının bu alandaki kısıtlamaları da göz önünde bulundurulmuştur.
Bu anlaşmalarda geçen başka maddelerde ise çocuğun din seçme özgürlüğü hakkına da değinilmiştir. Bu hak ile ilgili olan maddede çocukların 18 yaş öncesindeki dönemde ebeveynlerinin dinlerine tabi olmaları konusunda bir zorlama olmadığını görüyoruz. Bunun yanı sıra, bu anlaşmanın 8'inci maddesindeki kimliğin korunması, 20'inci maddesinin aile ortamından yoksun olma döneminde dinin korunması ve 30'uncu maddenin toplu dini merasimlerin düzenlenmesi ifadelerine dayanarak tanınan çocukların ebeveynlerinin dinlerini koruması hakkı da göz önünde bulundurulmalıdır.
Bu açıklamalardan yola çıkarak bu ilkelerin İslam'daki öğretilere uymadığını söylemek mümkün. Bu yüzden kimi İslami ülkeler bu maddeleri şartlı olarak kabul etmişlerdir. Bunun nedeni ise bu ülkelerin gelenek görenek ve iç yasalarındaki mevcut kısıtlamalar ve sınırlandırmalardır.
Birçok ülkede ebeveynler çocuklarının dinini seçip belirlerler. Örneğin Danimarka'da 15 ila 18 yaş arası bir çocuğun ebeveynleri çocukların rıza göstermesi şartı ile bu çocukları kiliseye götürebilir. İngiltere'de de çocuk belli bir gelişme seviyesine ulaştığı zaman ebeveynleri onun dini seçmek isterse çocuğun kararını ve görüşünü de almak zorundadır. Bu gibi ilkelerden çıkaracağımız sonuç, çocukların belli bir gelişim seviyesine ulaşıp anlama ve kavrama kabiliyetine sahip olduktan sonra artık ebeveynlerin hakkı değil çocukların hakkı söz konusu olur.
Bunların yanı sıra Güney Kore Cumhuriyetinin medeni kanununda da çocuğun sahiplerinin onun eğitim görevini ve haklarını koruması görevini de üstlendiği belirtilmiştir. Bu kanuna göre yasal sahipler ve ebeveynler için dini ve ahlaki eğitimin özgürlüğü hakkı tanınmıştır.
Görünen o ki çocuklar ergen oldukları zamana dek anne babalarının dinine tabi olurlar. İslam dininde de çocukların akıl ve fikir gelişmesi bakımından durumuna baktığımız zaman ebeveynlerin birisinin Müslüman olduğu zaman çocuğun da Müslüman olması şarttır. Zaten ebeveynlerin her ikisi Müslüman olduğu zaman çocuğun da Müslüman olması kaçınılmazdır. Örneğin Allahu Teala Kuran-ı Kerim'deki Tur suresinin 21'inci ayetinde şöyle buyurmaktadır:" İman eden ve nesilleri de iman konusunda kendilerinin yoluna uyanlar var ya, biz onların nesillerini kendilerine kattık. Bununla beraber onların amellerinden hiçbir şey eksiltmeyiz. Herkes kazandığı karşılığında rehindir."
Kimi fakihler de bu meseleye işaret ederek çocukların anne ve babaya tabi olmalarının çocukluk döneminde de bir Müslüman gibi tavır görmeleri anlamına geldiğini savunuyorlar. Yani çocuk miras hakkına sahip olacak ve kim onu öldürürse bir Müslüman öldürmüş sayılacaktır. Bunlara ilaveten her hangi başka bir Müslüman'ın sahip olduğu haklara bu çocuk da sahip olacaktır.
Ehlibeyt imamlarının -s- tavsiyeleri ve öğretilerinde de çocukların dini meselelerde eğitim görmesine ve dini farizaları yerine getirmesine vurgu yapılmıştır. Örneğin nakledilen bir rivayete göre çocukları 7 yaşına kadar serbest bırakmak gerekir. Bundan sonra ise 7 yıl içerisinde onları görevleri ile tanıştırmak gerekir.
Başka bir rivayete göre ise ebeveynlerin çocuklarını namaz kılmak gibi ibadetlere alıştırması ve teşvik etmesi tavsiye edilmiştir.
Her halükarda dini öğretilerde de özgürlüğe önemli bir yer verilmiştir. Zaten çocuğun din hakkı da ikamet ve milliyet hakkı gibi ebeveynlere bağlı bir haktır.