Mayıs 17, 2019 18:27 Europe/Istanbul

Bu bölümde çocukların kişisel alanlarının korunmasının zarureti ve ayrıca eğitim ve öğretim haklarından yararlanma haklarını konu edineceğiz.

Bugünkü bölümde çocukların başka haklarını konu edineceğiz.

Kişisel alan, bir kişinin izni olmadan o alana başkalarının giremeyeceği veya kontrol altına alamayacağı örfi ve yasal bir alandır. Çocuğun kişisel alanına saygı duymak görünüşte ebeveynlerin onun terbiyesindeki rollerine aykırı olarak görünebilir. Çünkü çocuğun terbiyesi ebeveynlerin onun erişiminde olan bilgilerin ve ilişkililerinin kontrolü ve gözlemini gerektiren bir süreçtir. Özellikle de günümüzdeki bilişim ve iletişim teknolojilerinin gelişmesi ve yayılması ile bu kontrol ve gözetim daha önemli bir konuma sahip olmuştur.

İnsanlar kendi hayatlarında sadece belli kişilerin girmesine izin verdikleri özel alanları vardır. Bu çeşitli alanlar, insanların kültürüne, cinsiyetine ve etnisitesine bağlı olarak farklılık göstermektedir. Kimilerine göre kişisel alan farazi bir baloncuk gibidir. Böylece  kişisel alana herkesin girme izni yoktur. Ancak izni olmayan birisi bu alana giriş yaparsa o zaman bu baloncuk patlar ve işte burada kişisel alan anlamını ve kavramını kaybeder. Neredeyse bütün toplumlarda kişisel alan önemli bir yere sahiptir. Farklı ülkelerin yasalarında bile defalarca kişisel alan ve özel alan konuları ele alınmıştır.

Kişisel alan meselesinde önemli olan konu ise kişinin kısıtlamalar ve sınırlamalar getirerek kendine özel bir alan yaratma isteğidir. İlk adım olarak ebeveynler kendilerini çocuklarının özel ve kişisel alanlarına saygı duymakla mükellef kılmaları önemlidir. Bir sonraki adım ise çocuğun kavrayabilme ve algılama yetisini belli bir dereceye ulaşana kadar ona bu mesele ile ilgili gerekli eğitimlerin ve farkındalık yaratmaların yapılmasıdır.

Çocuğun kişisel alanı ile ilgili Uluslararası Çocuk Hakları Konvansiyonu'nun 16'ıncı maddesinde şöyle yazılmaktadır:" Hiçbir çocuğun ailevi, kişisel veya yazışmaları ile ilgili meselelerine kimse başına buyruk ve yasa dışı olarak müdahale edemez, hürmetsizlik edemez. Çocuklar hürmetsizlikler ve müdahaleler karşısında yasa tarafından himaye edilecektir. "

Uluslararası Çocuk Hakları Konvansiyonu'nun 16'ıncı maddesini iki varsayım üzerinden değerlendirmek mümkün. İlkin ebeveynler veya aile fertlerinin çocuğun özel işlerine ve alanına başına buyruk bir şekilde karışması ve ikincisi de başka kişilerin çocuğun işlerine ve özel alanına başına buyruk bir şekilde karışmasıdır. İlk varsayım konusunda çoğu ülkelerde yasanın da bu alan ihlaline bir çare bulamadığı gözlemlenmektedir. Çünkü aile sınırları öyle bir sınırdır ki çocuklar ve aile bireyleri arasına girmek aslında ailenin çocuğun gelişmesindeki rolüne müdahale etmek ve bunu engellemek anlamına gelir. Örneğin Finlandiya'nın Uluslararası Çocuk Hakları Konvansiyonu'nun uygulanışı ile ilgili ön raporunda şöyle yazılmıştır:" Ebeveynlerin, çocuklarının davranışlarını denetlemek amacı ile çocuklarının yazışmalarını kontrol edip telefon konuşmalarını dinlemeleri konusunda Finlandiya'da fazla kafa yorulmamıştır ancak Finlandiya eğitim ve öğretim siteminde yasaya uygun bir şekilde Finlandiyalı çocuklara teknik tavsiyelerin sunulması garanti altına alınmıştır. "

Buna ilaveten anne ve babanın çocuğun özel işlerinden haberdar olması onların çocuğun kişisel alanını ihlal etmesi anlamına gelmemektedir. Tam tersi çocukların karar almaları ve davranışlarının korunması ve desteklenmesi mahiyeti taşımaktadır. Çocuklar pratikte bağımsız olmamaları ve karar alma gücüne sahip olmamalarından dolayı yardıma ve korunmaya ihtiyaçları vardır. Dini öğretilerimizde ise bunu layıkı ile yapacak olan kişilerin çocuğun ebeveyni olduğuna değinilmiştir. Ebeveyn arasında ise anne, babaya göre daha şefkatli ve muhabbetli kişi sayılır.

İslam açısından çocuğun doğmasından sonra anne, babaya göre çocuğu koruma ve destekleme bakımından daha üstündür. Tabii özel durumlarda  ebeveynlerinin birisi veya ikisi tarafından şiddete maruz kalan çocuklar da yasa tarafından himaye edilmesi gerekir. Uluslararası Çocuk Hakları Anlaşmasının içeriğine göre çocukların büyüklerinden ayrılmama ilkesi ile ilgili istisnai durumlar da söz konusu olabilir. Bu istisnai durumlar ise çocukların çıkarlarının korunmasının gerekli ve zaruri göründüğü zamanlardır.

İkinci varsayımda ise çocukların kişisel alanlarının toplumun başka bireyleri tarafından ihlal edilmesinden korunması gerektiği söz konusudur. Hükümetler bu konu ile ilgili düzenlemeler yaparak hem yasalar hazırlamalı ve hem de bilgilendirme ve eğitim yolları ile ve hem de toplumda kültür oluşturma bakımından bu istikamette hareket etmelidir. Bunların yanı sıra çocukların özel alanlarının başka toplumsal durumlarda da korunması ve yargı sürecinde çocuk dosyalarının özel olarak ele alınması da hükümetler tarafından dikkate alınmalıdır.

Çocukların talim ve terbiye hakkından yararlanması da çocukların bir diğer haklarından sayılır. Talim ve terbiye iki ayrılmaz kelimeden oluşmaktadır. Ancak biz burada bu ikiliyi ayrı konular halinde ele alacağız.

Çocuğun eğitim hakkı çocuğun temel haklarından sayılır. Bugünkü dünyamızda çocuk haklarının en önemli konularından olan mesele talim ve öğrenim meselesidir. Dini talimatlarımızda da çocukların çocukluk döneminin ilk zamanlarından itibaren bilim öğrenmelerine ve bilgi biriktirmelerine vurgu yapılmıştır. Hatta bu konuya her meseleden daha fazla değindiği de söylenebilir. Bilim elde etmek bir fariza sayılmaktadır. Nitekim Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed saa de bu konu ile ilgili halka şöyle bir tavsiyede bulunur:" Beşikten mezara kadar ilmi arayınız." Peygamber Efendimiz ebeveynlerin çocuklarına karşı sorumlukları ile ilgili de şöyle buyurmaktadır:" Bu sorumlulukların biri de çocuğa okuma ve yazmayı öğretmektir. "

Gerçekte anne ve baba, çocuklarına okuma yazma ve görgü kurallarını öğrettiği zaman ona saygı duymuş olur. Çocuğun kişiliğinin hayatının ilk dönemlerinde ailede şekillenmesinden dolayı çocuklara okuma yazma ve daha sonra bilim öğretmek ebeveynin sorumlulukları arasına girer. Böylece çocuklar hayatlarının ilk döneminden itibaren sorunlara çözmelerinde onlara yardımcı olacak bilim silahına kuşatılırlar. Ebeveynlerin çocuklarını bilim silahı ile donatması ise çocuklarının hakkında yaptıkları en büyük iyiliktir.

Gelişmiş dünyamızda ise artık okuma yazma zorunlu hale gelmiştir. Bu istikamette etkili adımların atılmasının yanı sıra uluslararası Çocuk Hakları Konvansiyonu'nun 28'inci maddesinde ise taraf ülkeler şöyle bir bağımlılıkta bulunmuşlardır:" İlk öğretimin zorunlu ve ücretsiz olması, orta öğretimin farklı şekillerinin desteklenmesi ve yüksek öğretim düzeyindeki eğitimin yeteneklere uygun bir şekilde hizmet vermesi için zemin hazırlaması."

Çocuk kendi kapalı ve kısıtlı dünyasından geniş ve açık bir dünyaya adım atan bir varlıktır. Bu yüzden bu geniş dünyadaki sıraları çözmek peşindedir. İşte çocuğun içgüdüsü onu böyle sorgulamaya yöneltiyor. Bu ebeveynler için altın bir fırsat yaratır. Anne ve baba onun bu merakını yönlendirip doğru cevaplar bulmasına yardımcı olmalıdır.

İmam Ali as'ın dediğine göre çocukluk dönemindeki bilim öğrenmek taş üzerindeki yadigârlar gibi kalıcıdır. Kuran-ı Kerim'in de bazı ayetlerinde ilahi peygamberlerin gelmesinden güdülen hedefin aslında talim ve tezkiye olduğuna vurgu yapılmıştır. Bu hak iki bakımdan ele alınabilir: İlk olarak çocuğun eğitilmesi hakkının uygulanmasının ebeveynlerin sorumlulukları arasına girmesi ve bir diğeri de toplumun velisi olarak hükümetin imkânlardan ve fırsatlardan yararlanarak çocuklara bilim elde etmek yönünde yardımcı olması zaruretidir.