Mayıs 17, 2019 18:47 Europe/Istanbul

Bu bölümde çocukların silahlı çatışmalar ve savaşlar döneminde korunması ve desteklenmesi hakkını konu edineceğiz.

İnsanlık tarihinin en acı gerçeklerinden biri de savaşlar ve bu şom olayın insan hayatında bıraktığı olumsuz etkilerdir. Savaşlar sırasında birçok insan kurban gitmiştir. Savaşları kınayan uluslararası merciler, anlaşmalar ve belgelere rağmen yine de uluslararası arenada silahlı çatışmalar ve savaşların gerçekleştiğine şahitlik etmekteyiz. Bu savaşların kurbanlarının bir kısmı da çocuklardır. Savaşların ister iç savaş ister uluslararası savaş olsun, milletlerin güvenliği, sağlığı, refahı ve asayişi ve ekonomisine verdiği zararlar inkar edilemez bir nitelik taşımaktadır.

Savaşların doğasında maddi, insani, ahlaki ve kültürel olmak üzere birçok  zarar vardır. Çocuklar konusunda ise bu zararlar daha da belirgin bir hale gelmiştir. Çocukların yaşama hakkı, aile ve toplum ile birlikte olma hakkı ve eğitim görme hakları savaşın etkisi altında kalarak büyük aksaklıklar ve sorunlara maruz kalmıştır.

Çocukların korunması ve  desteklenmesi ister savaş sırasında ister savaşın bitmesinden sonra hükümetlerin sorumluluklarından biridir. Savaş sırasında veya avarelerin yer değiştirmesi sırasında çocuk annesiz babasız kalabilir. Böyle bir olay çocuğun hayatını birçok olumsuz yönde etkiler. İlk etki, anne ve babanın yokluğundan dolayı duyulan psikolojik rahatsızlık ve moral kaybıdır. Sahipsiz çocukları belirsiz bir kader beklemektedir.

Çocukların yetersiz beslenmesi veya ailelerinin geçimini sağlamak için çalışmaya zorlanması çocukların okulu bırakmalarının en önemli sebeplerindendir. Sahipsiz çocukların yakın akrabaları tarafından desteklenmesi ise onlara anne ve baba boşluğunu doldurması için yardımcı olabilir. Ancak tüm akrabalarından ayrı düşen veya onları kaybeden sahipsiz bir çocuğun durumu daha kötü olabilir. Bu tür çocuklar daha fazla desteğe ihtiyaç duymaktadırlar.

Bu doğrultuda uluslararası toplum da Birinci Dünya Savaşından sonra çocukları desteklemeye başlamıştır. Bu girişim ise kimi Avrupa devletleri ve Kuzey Amerika ülkelerinin gelecekteki olası faciaların gerçekleşmesini engellemek kaygısından kaynaklanmıştı. Çocuklar ile özel bir şekilde ilgilenmek ise insanlık topluluğunun geleceği için de büyük önem taşımaktadır.

Tabii İkinci Dünya Savaşının başlaması ile zor durumda kalan binlerce çocuk yine de özel bir bakım veya destekten yararlanamadı. İkinci Dünya Savaşından sonra 1949 yılında Uluslararası Toplum dörtlü Cenevre Konvansiyonlarını onayladı. Bu konvansiyonların dördüncüsü ise insanların savaş döneminde korunması ve çocukların silahlı çatışmalar ve savaş sırasında korunma altına alınması ile ilgili kurallar içermekteydi. 

Toplamda çocukların silahlı çatışmalar ve savaşlarda korunmasını konu eden bölgesel ve uluslararası kurallar ve ilkeleri şu şekilde sıralayabiliriz: 1949 yılına ait dörtlü Cenevre Konvansiyonları ve 1977 yılında bu konvansiyonlara eklenen iki protokol, 1989 yılına ait Uluslararası Çocuk Hakları Konvansiyonu, Çocukların ve Kadınların Silahlı Çatışmalardaki Katkısına ilişkin 2000 yılına ait Çocuk Hakları Konvansiyonuna eklenen ek protokol, 1998 yılına ait Uluslararası Ceza Mahkemesinin anlaşması, Çocukların Çalışmasının En Kötü Şekilleri başlıklı   Birleşmiş Milletler Teşkilatı'nın 182 sayılı mukavelesi ve 190 sayılı teklifi, 1990 yılına ait ve 1999'da uygulanan Afrika'daki Çocukların Sosyal Refah ve Hukuku Anlaşması ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ve Genel Kurulu tarafından çıkarılan bazı kararlar.

Sohbetimizin devamında örnek göstermek için çocukların korunması ile ilgili birkaç belgeden alıntılar yapıp sizlere okumak istiyoruz.

Cenevre Konvansiyonlarının dördüncüsünün 17'nci maddesinde çatışan tarafların çocuklar ve kadınların abluka altına alınmış bölgelerden çıkışı için güvenli bir yol oluşturması gerektiğine açıklık getirilmiştir. Ayrıca aynı konvansiyonun 23'üncü maddesinde de tüm devletlerin sağlık ve ilaç yüklü araçların geçmesine izin vermesi gerekiyor. Sözü geçen konvansiyonun 38'inci maddesinin 5'inci fıkrasında ise 15 yaş altında olan çocukların korunmasının özel bir şekilde yapılması gerektiğine vurgu yapılmıştır.

Burada önemli olan nokta ise bu maddelerin uygulanmasının güvence altına alınmasının Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin anlaşmasında konu edilmesidir. Bu anlaşmaya göre bu kuralları çiğnemek savaş suçu işlemeye eşit bir eylemdir.

Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarından sonra çocukların silahlı çatışmalar sırasında ve sonrasında da korunma altına alınması fikrinden dolayı bu hususta birçok belge hazırlanmıştır. Birleşmiş Milletler Teşkilatı 1959'a ait Çocuk Hakları Bildirisinde ise çocukların, savaşlar ve silahlı çatışmalar gibi özel durumlarda desteklenmesi ve yardım almasına vurgu yapılmıştır. 1989 yılına ait Çocuk Hakları Konvansiyonunda da çocukların silahlı çatışmalara karışmaması ve bu durumlarda korunma altına alınması gerektiğine vurgu yapmıştır.

Sözü geçen konvansiyonun 38'inci maddesinde ise şöyle yazılmıştır:

1-Konvansiyona taraf olan ülkeler silahlı çatışmalar ve savaşlar döneminde çocukların korunmasına ilişkin uluslararası insancıl kurallara uyup bu kurallara saygı duymayı kabul etmiştir.

2-Konvansiyona taraf ülkeler 15 yaş altında olan çocukların silahlı çatışmalarda yer almaması için gereken her girişimde bulunmasını garanti altına almıştır.

3-Konvansiyona taraf olan ülkeler 15 yaş altında olan çocukları silahlı kuvvetlere almaktan sakınmalıdır. Ayrıca bu ülkeler 15 ila 18 yaş arasında olan çocukların arasından büyük olanların seçimine öncelik vermelidir.

Bu maddenin eksik tarafı ise 15 ila 18 yaşı arasındaki çocukları yeteri kadar desteklememesidir. Bu yüzden Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 2000 yılında çocukların savaşlarda kullanılması ile ilgili ek bir protokolü onaylayıp 2002 yılında yürürlüğe soktu. Bu ek protokolde bu konuya şu şekilde açıklık getirmiştir:" Üye devletlerin 18 yaş altındaki çocukların silahlı çatışmalar veya savaşlara katılmamasını garanti altına almak için ciddi uygulamalarda bulunmaları zaruridir.

Dini öğretilerimiz yani Hz. Muhammed saa ve Masum Ehlibeyt İmamlarının öğretilerinde ve tavsiyelerinde de çocukların, yaşlıların ve kadınların özellikle de savaş ve silahlı çatışmalar sırasında korunması gerektiğine dair birçok örnek mevcuttur. Peygamber Efendimiz ve Ehlibeyt İmamlarının tavsiyeleri ve emirlerinde de Cihada katılanların görevleri ile ilgili olan bir cümlede, kimsenin çocuk haklarına taarruz etmeye hakkı olmadığını buyurmuşlardır. 

Bir çocuk savaşa katılsa ve yardımcı olsa bile ona bir zarar verilmemelidir. İmam Sadık as ise bu konu ile ilgili Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed saa'den naklen şöyle anlatmaktadırlar:

" Allah Resulü, bir orduyu gönderdiği zaman bu ordunun komutanına ilahi takvaya riayet etmesini ve askerlerine de bu tavsiyede bulunmasını hatırlatıp şöyle buyururlardı:" Allah adına, Allah yolunda savaşın, Allah'ı inkar edenler ile savaşın, hileye baş vurmayın, hıyanet etmeyin, ölenleri parçalamayın, çocukları ve ibadet edenleri öldürmeyin. Hurma ağaçlarını ateşe vermeyin ve suya atmayın. Hiçbir zaman meyve ağacını kesmeyin, hiçbir tarımsal araziyi ateşe vermeyin. Çünkü bir gün bunlara ihtiyacınız olabilir. Helal etli hayvanları, yemeğe ihtiyacınız olduğu zaman hariç boşuna öldürmeyin. Gayrimüslimler ile karşılaştığınız zaman onları Müslüman olmaya, cizye ödemeye veya savaşı terk etmeye çağırın. Bunların her birini kabul etmeleri halde onları bırakın. "

Bu hadisin benzeri ise Peygamber Efendimizin tarihi ve siyerini konu eden kitaplarda da nakledilmiştir. İmamiye fakihleri ise cihat meselesi ile ilgili yorumlarında özellikle çocukların, kadınların ve yaşlıların öldürülmesinin yasak ve haram olduğuna değinmişlerdir.

Böylece hem uluslararası belgeler ve anlaşmalar, hem de İslami öğretilere esasen çocukların özellikle de savaş ve silahlı çatışmalarda korunması meselesine özel bir yer ayrılmıştır. Devletler bu kırılgan kesimin korunması için gereken uygulamaları hayata geçirmelidir. İslami öğretilerde de çocuk kesimleri gibi kırılgan kesimlerin himaye edilmesine ciddi derecede vurgu yapılmıştır. Buna rağmen dünyanın birçok noktasında hala birçok çocuk savaşların ve kötü sonuçlarının kurbanı olmaya devam etmektedir.