Mayıs 17, 2019 18:53 Europe/Istanbul

Bu bölümde daha çok dini öğretilerimizdeki çocuk hakları meselelerini ele alacağız.

Uluslararası Çocuk Hakları Konvansiyonu ve İslami fıkıh arasında görülen farklılıklara rağmen toplamda hem uluslararası belgelerde ve hem de İslami öğretilerde çocuk hakları konularında bir türlü destekleyici ve koruyucu kuralların var olduğu söylenebilir.

İslami dini ilk baştan beri çocuk hakları meselelerine özel bir yer ayırmıştır. İslam'da çocuğun öldürülmesi ciddi şekilde menedilmiştir. Nitekim Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed saa de farklı şekillerde bu kötü ameli Kuranı Kerim ayetlerini yorumlamak yardımı ile halka anlatmıştır.

Kuranı Kerim'de insanların üstün olmasının kriteri takva ve ibadet olarak tanıtılmış ve daha önceleri cinsiyetin üzerine kurulu üstünlüğü nehyetmiştir. Allahu Teala Kuranı Kerim'in Hucurat Suresinin 13'üncü ayetinde şöyle buyurmaktadır:" Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır."

Ayrıca Kuranı Kerim'in Esra suresinin 31'inci ayetinde de şöyle buyurulmuştur:" Yoksulluk korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin. Onları da, sizi de biz rızıklandırırız. Onları öldürmek gerçekten büyük bir günahtır.

Günümüzde çocukların gelişme sürecinin ilk döneminde sadece fiziksel bakıma ihtiyacı olmadığını bunun yanı sıra sosyal, duygusal, kişisel ve zekasal alanlarında da tüm boyutları ile bakıma muhtaç oldukları gerçeği inkar edilemez bir hal almıştır. Doğal olarak insanoğlu çocukluğun ilk dönemlerinden beri sosyal bir hayatta ihtiyacı olan kabiliyete ve iletişim kurma becerisine sahiptir. Bu arada anne ve babanın rolü hayati bir önem taşımaktadır. Zaten çocuk sosyal ilişkilerdeki ilişkilerinde anne ve basından öğrendiklerini uygular. Sosyal bir çocuk yetiştirmek istiyorsak ilk dönemlerden itibaren onun gereksinimlerine karşılık verip onun sosyal ihtiyaçlarını bilmemiz lazım.

Çocuk sosyalleşme sürecinde genellikle ebeveynden özellikle de anneden örnek alıp davranışlarını başkalarını taklit ederek sergilemeye çalışır. Bu yüzden çocuğun ihtiyaçlarının tanınması ve davranışsal modellerinin düzeltilmesi, çocuğun sosyal şahsiyetinin şekillenmesinde önemli bir paya sahiptir.

İslam'a göre aile insanoğlunun sosyal hayatının başlangıcı ve beşiğidir. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed saa ise bu hususta şöyle buyurmuşlardır:" İslami kurumlar arasında Allah katında evlenme ve aileden daha üstün bir kurum yoktur."

Buna esasen aile temel bir kurum olarak Uluslararası Çocuk Hakları Konvansiyonunun önsözünde de temel bir kurum olarak ele alınıp çocukların doğal bir ortamda büyümesine vurgu yapılmıştır. Çocuğun gelişmesi ailenin maddi ve manevi desteklerinin sayesinde gerçekleşir. Çocuğun temel haklarından biri de toplumun ve ailenin ona karşı şefkatli ve anlayışlı davranmasıdır. Böyle bir çocuk her türlü ayrımcılık ve aşağılanmadan uzak kalarak verilen yardımlar sayesinde toplumda varlık göstermeye hazır hale gelecektir.

Çocuklar doğdukları ilk andan itibaren gelişme ve büyümek için anne ve babanın özel bakımına ve korumasına ihtiyaçları vardır. Çocuk gelişiminin en önemli boyutlarından biri de onun ruhsal ve duygusal sağlıdır. Çocukların duyguları genel olarak huzur ve huzursuzluk duygusu çerçevesinde değerlendirilmelidir. Daha sonraki dönemler ise sevinç, hüzün, gülme, ağlama, korku ve kızgınlık gibi ruhsal ve davranışsal özellikler gibi olumlu ve olumsuz heyecanları da benimsemiş olurlar.

Rağbet, çaresizlik ve nefret hissi çocuğun doğduğu andan itibaren onda oluşan bir histir. Çocukta sosyal gülümseme olarak da bilinen lezzet hissi 4 ila 6 haftalığında oluşur. Sinirlenme, hayret ve hüzün hissi ise 3 ila 4 aylığında, korku hissi ile 5 ila 7 aylığında oluşur. Utanma ve çekinme hissi ise çocuğun süt emme döneminde bilinçlendiği bir sırada 6 ila 8 aylıkta oluşur. Günahlı olma ve yenilme hissi ise çocukta hayatının ikinci yılında oluşmaya başlar.

Çocuk doğduğu andan itibaren annesinin vücuduna sıkı sıkıya bağlıdır. Bu yüzden uzun saatler için anneden uzak kalmaması şart. Araştırmalara göre altı aylık ila 3 yaşı arasında olan çocuklar annelerinin yanında olmaları onların duygusal anlamda gelişmesini sağlamasının yanı sıra onun bedensel ve akılsal olarak gelişmesinde de büyük rol oynadığını göstermiştir.

Gerçekte anne ve babanın çocuk yetiştirme yöntemleri çocukların ruhsal sağlığının gelişiminde büyük bir rol oynamaktadır. Özellikle de çocuğun hayatının ilk dönemlerinde anne ve baba, çocuğun özgüveninin ve kişiliğinin kontrolünün en büyük kaynakları sayılırlar. Anne ve baba çocuklara başkaları ile nasıl ilişki kurabileceklerini ve böylece utangaçlık ve düşük özgüvenden nasıl kurtulacakları için en önemli kaynaktırlar. 

Çocuklarını sürekli destekleyen, onlara karşı sıcak ve samimi davranan anne babalar çocuklarına karşı mantıklı ve dengeli bir davranış sergilemelidirler. Bu gibi anne babalar çocuklarında olumlu sosyal davranışları edinme zevkini yaratırlar. Böyle bir ailede çocuğun becerileri ve yeteneklerini göstermesi için uygun bir ortam hazırlanmış olur. Bunun tam tersine kısıtlayan ve dışlayan ebeveynler çocuklarının becerilerini ve yeteneklerini sınırlandırarak onları böyle bir fırsattan mahrum bırakırlar. Böyle bir ailede yetişen bir çocuk yavaş yavaş anne babasının yardımları olmadan hayatta kalamayacağını düşünmeye başlayıp özgüven kaybı yaşar. Böyle bir özgüven kaybı yaşayan bir genç veya çocuk onun ızdıraba ve korkuya kapılmasına yol açar. Bunun yanı sıra çocuklara karşı saygısızlık etme ve onları küçültme, yersiz bir şekilde eleştirme ve serzeniş etme, sözlü saygısızlıkta bulunma çocukta kin ve nefret tohumu eken en önemli sebeplerdendir.

İslami kavramlar, Kuranı Kerim ayetleri, Peygamber Efendimizden yapılan rivayetler ve Masum Ehlibeyt İmamlarımızın siyerinden anlaşılacağı üzere çocuk çok ince ruhlu bir yaratık olarak zaman içerisinde adım adım gelişip filizlenmesi gereken bir canlıdır. Bu gelişimin sağlanması için uygun yetiştirilme ortamına ihtiyaç duyulmaktadır. Böylece onun ahlaki güzellikleri de potansiyelden fiile dönüşebilir.

Çocuğun vücudunun sağlıklı olması için yemek yemesinin yanı sıra onun fikri ve zihninin gelişmesi için de uygun bir ortam hazırlanması ve bu alanda sonuca ulaşması için gereken araçlar ve koşulların sağlanması gerekiyor. İslam dini çocuk hakları alanında birçok özelliği göz önünde bulundurması sureti ile çocuğun kişiliği karşısında da derin bir bakışa sahiptir.

Kişilik, bir kişiyi başka insanlardan ayıran özellikler ve vasıfların toplamıdır. İnsan kişiliği ile ilgili Kuranı Kerim'de geniş çaplı ve ilgi çekici konulara yer verilmiştir. Kuranı Kerim insanı iki boyutlu yani maddi ve manevi bir yaratık olarak nitelendirmektedir. Bu iki boyut insanoğlunun tarih sürecindeki sosyal kişiliği ve insani kültürünü aydınlatmaktadır.

Sosyal ve dini uzmanların ve araştırmacıların vurgu yaptığı meselelerden biri de çocukların sosyal kişiliğe sahip olmasını ve fikri erginliğe erişmesini sağlayan eğitim programlarına ihtiyaç duyulduğu zaruretidir.

Çocukların yetiştirilmesindeki temel düşünce ve onun ruhsal ve psikolojik gelişmesinin tüm boyutları ile desteklenmesindeki önemli konu ise çocuk haklarına saygı duyulmasıdır. Suç işleyen çocuklar veya gençlerin durumunun incelenmesi ile bu tür çocukların haklarının çocukluk döneminden itibaren ayaklar altına alındığı ve bir şekilde ruhsal ve psikolojik işkenceye maruz kaldıkları gözlemleniyor.

İlahi dinler özellikle de İslam'ın sağlam ve sağlıklı bir toplum için çocukların zati haklarına riayet edilmesi gereken hususlar, uluslararası çocuk hakları konvansiyonunda da tekrar tekrar ele alınmıştır.

Uluslararası belgelerde ve çevrelerde çocuk haklarının lehindeki kurallar ve ilkelerin var olması ise çocukların gerçek ve yasal haklarından yararlanmalarını güvence altına alma müjdesini vermiştir.