İslam inkılabının zaferinden kırk yıl sonra İran - 25
İran’da İslam inkılabının zafere ulaşması, kronik bir siyasi geri kalmışlığa son verdi ve hakimiyetin temelini yeni bir nizamı inşa etme ve halkın oyları ve görüşlerine hakiki bir şekilde dayanmanın üzerine kurdu.
Buna göre oldukça ilerici ve halkçı olan İran İslam Cumhuriyeti anayasası kısa sürede tedvin edildi ve referanduma sunuldu ve İslami Şura Meclisi kuruldu ve ardından halkçılık ya da bilinen demokrasi çerçevesinde yasal kurumlar dini değerlerin temelinde kurularak çalışmaya başladı.
İslam inkılabı hş. 22 Behmen 1357 tarihinde zafere kavuştuktan sonra kurulan yeni nizamın ilk ve en temel işi, bir yandan içinde demokratik ilkelere ve kriterlere uyulduğu ve İran’dan istibdat tehlikesini ebediyen uzaklaştırdığı bir devletin inşa edilmesi ve öbür yandan İran milletinin kalbi ve hakiki isteği olan İslamî ahkamın uygulanması oldu. Bu yüzden İran İslam inkılabının en önemli ve en büyük siyasi getirisi dini demokrasi temeline dayanan bir nizam olan İran İslam Cumhuriyeti nizamıydı. Bu durum İran İslam Cumhuriyeti anayasasında açıkça bellidir.
İran İslam Cumhuriyeti anayasasında hakimiyetten iki kavram yan yana gelmiştir. Bu anayasanın birinci maddesinde İran devleti İslam Cumhuriyeti olduğu ifade ediliyor. Bunun anlamı İran’da devletin şekli Cumhuriyeti ve muhtevası islamiyet olmasıdır ve sonuçta meşruiyeti inanç ve halkın seçimi olmak üzere iki ilkeye dayanır. Dini demokrasi nizamında İslam inancı ve dini öğretileri sosyal düşüncelerin ve davranışların temeli olarak kabul edilir. Örneğin seçimlerin konusunda bireysel ve sosyal ilkeler ve kurallar anayasada belirtilen haklara göre gözetilerek vurgulanır.
İran İslam Cumhuriyeti nizamında halkın seçimlere katılımı ve kendi kaderlerini belirlemeleri gerçektir ve İran milleti taşıdığı sorumluluk duygusu ile seçimlere katılır, nitekim bu yüzden İran’da seçimlere katılım oranı Batı’dakki liberal demokrasilerde katılım oranları ile karşılaştırılamayacak kadar yüksektir.
İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei bu konuda şöyle buyuruyor:
Ben herkese bu doğru çizgiyi izlemelerini tavsiye ediyorum. Dikkatli olun, biz İslam dünyasını vahdete davet ederken düşmanlar bizim saflarımıza tefrika ve ihtilaf sokmasın. Esas zafer, İslam cumhuriyetinde çeşitli kanatların birbirine saygı göstermeleri ve birlikte olmalarıdır. İran İslam Cumhuriyeti nizamında seçim seçim rekabeti değil, daha salih olanı seçmektir. Bu tür rekabetler ve kavgalar Allah’tan ve dinden hiç bir şey anlamayan Batılı demokrasilere özel bir şeydir. Burada bazılarının yaptıkları bazı şeyler İslam cumhuriyetine yakışmaz. Burada seçim, daha salih olanı seçmektir.
İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei ayrıca şöyle diyor:
Bugün dünyada demokrasi adı ile andıkları şey, aslında eski diktatörlükler, ancak yeni kılıklardadır, yani grupların diktatörlüğüdür, eğer rekabet de varsa bu grupların arasında rekabettir ve halk bu arada hiç bir etkisi yoktur. Burada bir grup güç kazanır ve siyasi gücün sayesinde ülkenin tüm işlerini ele alır ve bu gücü kötüye kullanarak kendi lehine servet, para ve sermaye toplar ve onları yeniden güç kazanma uğruna harcar. Günümüz dünyasında demokrasiler yalan propaganda ve gözleri ve kalpleri boyamaya yöneliktir. Bugün dünyada nerede demokrasi sloganı varsa oraya bakın, Cumhurbaşkanı veya milletvekili adayları neler yapmıyor, ne paralar harcamıyor. Buralarda demokrasi paranın iktidar pençesinin tutsağıdır.
İran İslam Cumhuriyeti nizamının modeli dini demokrasi adı ile anılan eşsiz bir demokrasi modelidir. Dini demokrasi modelinde Batılı kandırmaca demokrasilerden farklı olarak halkın oyları hakiki anlamda etkili ve belirleyicidir. Dünyada hiç bir inkılapta zaferinden 50 gün sonra seçime gidilmemiştir, oysa bu önemli gelişme İran İslam İnkılabından sonra yaşanmıştır ve halk İslam inkılabı zafere kavuştuktan yaklaşık 50 gün sonra ülkenin siyasi nizamını belirlemek için sandıkların başına gitmiş ve dünyada düzenlenen tüm seçimlerin arasında en kesin oyları ile İslam Cumhuriyeti nizamının kurulmasına evet demiştir.
İran İslam Cumhuriyeti nizamında son kırk yılda hemen hemen her yılda bir seçim düzenlenmiştir. İran’da ülkenin tüm yetkililerin doğrudan veya dolaylı bir şekilde halkın oyları ile seçilir.
İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin cumhurbaşkanlığını onayladığı tören10
de yaptığı konuşmada şöyle buyurdu: ülkenin yeni ve genç kuşağı inkılaptan önceki dönemi görmedi, fakat halkın hükümette ifa ettiği rol muazzam bir kazanımdır ki büyük imamımız millet okyanusunu harekete geçirmek ve asırlarca süren saltanat düzenine ve ecnebilerin sultasına son vermekle ülkenin ve milletin hareket yönünü değiştirmeyi başarmıştır.
İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei aynı törende yaptığı konuşmanın devamında İran milleti ve yetkilileri ülke genelinde kırk yıldır hakim olan dini demokrasi ile iftihar etmeleri gerektiğini belirterek şöyle devam etti: yeni dönemde işbaşına gelecek yetkililer, çeşitli yetkililerin kırk yıllık çabaları ve inkılaptan önce mutlaka söz konusu bile olmayan çeşitli ilmi ve pratik alanlarda ve altyapılarda emeklerinin ürünlerinin mirasçılarıdır.
İran milleti son kırk yılda bir çok uluslararası engeli aşarak azimli ve kararlı bir şekilde Amerika’nın dayattığı krizlere rağmen yoluna devam etti. Bu süreç ve İran İslam Cumhuriyeti nizamının demokratikleşme alanında başarıları İran’ın bölgesel gücünün gelişmesine zemin oluşturdu.
Dış politika meseleleri uzmanı Dr. Seyyid Rıza Sadrul Hüseyni, demokratikleşmenin bu düzeyinin bölge ülkeleri ile karşılaştırırken etkili oluşu hakkında şöyle diyor: Amerika ve müttefiklerinin son kırk yılda İran’dan öfke duymalarının sebebi, İran nizamında milletvekillerinden Cumhurbaşkanı ve bilgeler meclisi üyelerine kadar tüm yetkililerin halkın oyları ile ve belirlenen sürede seçilmiş olmasıdır, nitekim bu durum başka ülkelerin aydınlanması ve gıpta yemelerine yol açmıştır. Bu yüzden İran ile düşmanlık her zamankinden daha ciddi ve daha ağır olmuştur.