İslam inkılabının zaferinden kırk yıl sonra İran - 27
Günümüzde İran İslam İnkılabı söylemi sınırları aşmış ve günden güne milletlerin pak yüreklerinde yerini almaya başlamıştır. İran İslam İnkılabının söylemi İslam ümmetinin vahdeti ve küresel istikbarın karşısında durmaktır.
İran İslam İnkılabı dünyanın bir çok inkılabından farklı olarak ilkel değerlere ve ülkülere göre şekillenmedi ve gelişme arzeden bir hareket olarak siyasi ve sosyal yaşamda haktalep bir akımın simgesine dönüştü. İran İslam İnkılabı zafere kavuşunca uluslararası ilişkiler alanında tekelcilik temelleri sarsıldı ve bu modelin yarattığı kapasitelerle beraber İran İslam Cumhuriyeti küresel istikbar ve küresel güçlerin zorbalıkları ile mücadele gibi konularda etkili ve sürekli rol ifa etmeye başladı.
İran İslam Cumhuriyeti nizamının temeli dini değerlere ve küresel güçlerin tek yanlı politikalarını reddetmeye ve milletlerin kendi kaderlerini kendileri belirlemelerine dayanır. Buna göre İran İslam Cumhuriyeti modeli siyasi nizamların modelleri alanında yapıcı ve yaratıcı stratejileri ve çözüm yollarını sunmakla tehditleri fırsata dönüştürme yolunda adım atmıştır. Bu göstergeler ise İran İslam İnkılabının yumuşak gücünü gösteriyor. Bu güç ise zulüm altında inleyen milletlerin arasında sulta düzenlerine karşı direnme ruhunu geliştiriyor.
Batı’nın medeniyetlerarası savaş tezini üreten ve siyasi İslam’ın İran İslam İnkılabından esinlendiğine inanan Huntington bu konuda şöyle diyor: kendini Batı’nın rakibi gören İslam, Amerika’nın küresel düzeni karşısında en temel tehlikedir.
Gerçekte Amerikalı yetkililerin açıklamaları da bu konuda açık ve net belgeler sayılır. Örneğin ABD Dışişleri Bakanı eski Yardımcısı Martin İndaik bu konuda şöyle diyor: İran İslam İnkılabını cezalandırmak bağımsızlık ve ABD sultasının altından kurtulma yolunda adım atan ülkeler için bir ibret olacaktır.
Ancak tüm bu husumetlere rağmen İran İslam İnkılabı halâ büyük bir zaferle ve başı dik yoluna devam ettiği belirtilmelidir. İran İslam İnkılabı İran milletine bağımsızlığı armağan etti ve ayrıca dünya genelinde bağımsızlık ruhunu ihya etti ve zulüm altındaki milletlere kurtuluş modeli oldu. Bu yüzden Amerika devleti kırk yıldır İran’a karşı her türlü kumpası kurmaktan, iftira atmaktan ve mesnetsiz iddiaları ileri sürmekten çekinmedi ve hatta İran çevresinde bir dizi hareketlerle bulundu ve böylece İran’ı inzivaya itmeye ve İran’a karşı kötümser bir bakış yaratmaya çalıştı.
Amerika devleti yıllardan beri ve özellikle Tahran’daki casusluk yuvası olan büyükelçiliği İmam Humeyni’nin -ks- çizgisinde olan Müslüman öğrencilerce fethedilmesinden sonra bir çok siyasi girişimde ve askeri müdahalelerde bulundu. Amerika devleti Fars körfezine donanmasını yollaیه ve her an İran topraklarına saldırmak üzere tam teyakkuzda bekletti. Ancak Amerika tüm bu senaryolarda bozguna uğradı. Amerika’nın Tebes çölünde askeri operasyonunda bozguna uğraması, Maske adı ile anılan askeri darbe planında başarısız olması, İran’ı uluslararası arenalarda inzivaya itme çabasında başarılı olamaması ve İran’ın adını kendince şer ekseni listesine alması, İslam inkılabı zafere kavuştuktan sonra İran’a karşı izlediği hasmane ve agresif politikalarından bazılarıydı.
Amerikalı filozof ve düşünür Noam Chamsky’nin tabiri ile: Amerika’nın İran İslam Cumhuriyeti’ne yönelik düşmanlığı derin kökleri bulunan bir konudur. Amerika’ya göre İran’ın affedilmez günahı, Washington’un 1953’te bir darbe ile işbaşına getirdiği bir diktatörü devirmekti. Bu darbe aynı zamanda İran’ın parlamenter sistemini ve kendi doğal kaynakları üzerindeki mülkiyet hakkı inancını yok etmişti. Aslında dünya kolay kolay anlatılamayacak kadar komplike bir şeydir, fakat bence maceranın kökü bundadır.
Bugün yine aynı sözler, davranışlar ve düşünceler Amerikalı şimdiki devlet adamları tarafından tekrarlanıyor. Aslında Amerika’nın en büyük stratejik hatası, İran İslam Cumhuriyeti nizamını temelleri gevşek ve bağımlı olan rejimlerle karşılaştırması ve İran’ı geçmişte olduğu gibi bugün yine tehditle teslim olmaya zorlayabileceği düşüncesini veya daha doğrusu kuruntusunu taşımasıdır. Oysa son kırk yılın gerçekleri ve İran İslam Cumhuriyeti nizamının canlılığı ve dinamikliliği, İran İslam İnkılabının etkileri İran’ın coğrafi sınırlarını çoktan aştığını gösteriyor.
Bugün İran İslam İnkılabı hayat veren bir meltem misali dünyanın dört bir yanını katetmiş ve hak ve adalete susamış insanların kalbine ve ruhuna yerleşmiştir. Bundan başka İran İslam İnkılabı dünyada bir çok milletin uyanmasına ve halkçı hareketlerin şekillenmesine vesile olmuştur. İmam Humeyni -ks- tarihi vasiyetnamesinde bu önemli noktaya değinerek şöyle yazıyor: kuşkunuz olmasın ki İran İslam İnkılabı başka tüm inkılaplardan farklıdır, hem ortaya çıkışı, hem mücadele kalitesi ve hem inkılabın ve kıyamın saikleri bakımından.
İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei İslam inkılabının sürekliliğinin en önemli sebebi bu inkılabın hak sözü olduğunu belirterek şöyle buyuruyor: inkılabın sözü, hak sözdür. Bu, hakkın özelliğidir. Örneğin şecere-i tayyibe gibi. Bu ağaç, pak ve sağlam ve iyi bir ağaçtır ve sağlıklı bir zeminde yetişir, kökleri güçlenir, dalları ve yaprakları yayılır, meyvesi de daimidir ve her mevsimde meyve verir.
İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei şöyle devam ediyor:
Hak söz kalıcıdır. İran İslam Cumhuriyeti son kırk yılda hakkı savunma uğruna sağlam ve büyük bir iktidarla dik durmuştur. Düşmanlar İran milletine değil, asıl İran milleti düşmanlara tokat vuracaktır.
Amerikalı yetkililer son kırk yılda ve şimdi İran İslam Cumhuriyeti nizamına darbe vurmak için ellerinden geleni yaptılar, fakat şunu bilmeleri gerekir ki kim İran milletine el uzatacak olursa en başta kendisi zararlı çıkar. Nitekim İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei’nin de vurguladığı üzere Amerikalı yetkililerin İran milletine karşı husumetleri onların hesap yapma gözünü kör etmiştir ve bu yüzden sürekli geçmişteki hatalarını tekrarlamaktadır.
Uluslararası meseleler uzmanı ve üniversite hocası Nasır Hadian Amerika’nın İran’a karşı husumetinin kökleri ve yeni dönemde de Donald Trump’ın beyaz saray girdiği günden bu yana bu husumetin şiddetlenmesinin sebepleri hakkında şöyle diyor: tüm bu baskılar İsrail içindir. Trump İran’da rejimi değiştirme peşindedir. Bu alanda altı akım İran’da rejimi değiştirme politikasını ABD’nin İran’a karşı politikalarında öncelikli hale getirmeye çalışmaktadır. Bunlar İsrail, İsrail lobileri, S. Arabistan, S. Arabistan lobileri, münafıklar ve yeni muhafazakarlardır. Bu akımlar ABD başkanlarının farklı dönemlerinde İran’ı uluslararası camiaya yönelik esas tehdit şeklinde tanıtmaya çalıştılar, fakat Trump tüm bu tehditleri birleştirme ve İran’da asıl nizamın sorun olduğunu telkin etme peşindedir. Trump şimdi her zamankinden daha fazla ve İsrail’in baskıları altında İran’da rejimi değiştirme politikasını izliyor.
Bugün Trump Amerika’nın milli güvenliğine yönelik yeni tehditleri dizerken de dikkatini bölgede bu konuya odaklamıştır. Nitekim uluslararası gözlemcilere göre de Amerika’nın dış politikasının ağırlık merkezi İran ile mücadele üzerinde odaklanmıştır. Fakat son kırk yılın deneyimleri Amerika’nın bu mücadelede hezimete uğrayacağını ve dünyada rezil rüsvay olacağını göstermektedir.