Mayıs 17, 2019 21:15 Europe/Istanbul

İran İslam İnkılabının en büyük getirilerinden biri Amerika’nın elini İran üzerinden kesmek ve İran’da milli egemenliği yeniden inşa etmek oldu.

İran İslam Cumhuriyeti nizamı halkın gücüne dayanarak ülkenin istiklalini kurumsal hale getirdi ve başta ABD olmak üzere küresel zorbaların zorbalıklarına karşı direndi. İran milleti İslam inkılabının zaferi üzerinden geçen kırk yılda Amerika ve yandaşlarının bir çok komplosunu da etkisiz hale getirdi.

Bugün İslamî İran dünya milletlerine ilham kaynağı olmakla beraber bir çok bölgesel ve uluslararası dengelerde de köklü ve büyük değişimlere kaynaklık ediyor. inkılap tezleri üzerinde çalışan Karin printone “dört inkılabın anatomisi” adlı eserinin bir bölümünde şöyle yazıyor: inkılaplar bir gün doğuyor ve bir günde ölüyorlar. Printone’a göre Fransa, İngiltere, Amerika ve Rusya inkılaplarında bu ortak özelliği görmek mümkün.

Printone’un tezine göre her inkılapta inkılabın zafere ulaşması ile birlikte, inkılaptan önceki dönemden farklı olan bir umut ve sevinç dönemi başlıyor. Printone bu dönemi inkılapların balayı dönemi adlandırıyor. Bu dönemde eski rejim dağılıyor ve yerini yeni bir rejime bırakıyor. Ancak Printone’a göre balayı dönemi çok çabuk sona eriyor ve ılımlı veya radikal hükümetlerin işbaşına gelmesi ve inkılap içinde çatışmalar ve tezatların baş göstermesi, inkılabın ölümüne zemin oluşturuyor. Bu açıdan inkılaplar toplumu aniden ateş basması veya bir başka tabirle anormal bir fenomendir ve bu yüzden çok hızlı bir şekilde normal şartlara göre dönmek gerekir.

Ancak İran İslam İnkılabı dünyada gerçekleşen bir çok inkılaptan farklı olarak değerlerinden ve ülkülerinden uzaklaşmadı ve tekamül sürecini izleyerek siyasi ve sosyal hayatta haktalep bir akıma dönüştü. İran İslam İnkılabının zafere kavuşması ile beraber dünyada uluslararası ilişkilerin arenasında tekelcilik anlayışı kırıldı ve İslam inkılabının sunduğu modelin kapasiteleri ile birlikte İran İslam Cumhuriyeti terörle mücadele gibi konularda yapıcı rol ifa etmeye başladı.

Gerçekte İran İslam Cumhuriyeti nizamının temelleri dini değerlere dayanıyor ve küresel güçlerin tek yanlı politikalarını reddederek milletlerin kendi kaderini kendileri belirlemelerini savunuyor. Buna göre İran İslam Cumhuriyeti modeli siyasi nizamlar alanında yapıcı ve yaratıcı stratejileri ve yöntemleri gündeme getirerek tehditleri fırsata dönüştürme yolunda adım atmaya başladı. Bu yüzden bir çok uzmana göre İran İslam İnkılabı ister ortaya çıkışı, ister kalıcılığı ve ister etkili olması bakımlarından eşsiz bir inkılaptır ve her geçen gün etki alanını genişletmektedir.

Bugün İran İslam İnkılabı dinden etkili bir imaj sunarak dini öğretilerin ve inançların insanların bireysel, sosyal ve siyasi yaşamlarında marifet kaynağı olduğunu ortaya koydu ve dinin gücünü ecnebi sultasını bertaraf etmek üzere manevi bayrak olarak beşeriyeti sundu ve dine inanç ve ülkücülük endeksleri ile dini siyasi bir fenomen ve kültürel bir varlık olarak tanıttı.

Aslında İran İslam İnkılabının zaferi bir çok sebepten dolayı küresel istikbar güçlerini telaşa sürükledi. Bu inkılap her şeyden önce bir milletin hatta eli boş olmasına karşın küresel güçlerin hesaplarını altüst edebileceğini ve büyük değişimlerin kaynağı olabileceğini ortaya koydu. Gerçi bu güçler hakikatleri İran İslam Cumhuriyeti nizamını bölgede müdahalelerde bulunmak ve inkılabı ihraç etmek ve teröre destek vermek gibi yaftalarla suçlayarak örtbas etmeye çalışıyorlar. Bu zorba güçler aciz olduklarını itiraf etmek istemiyorlar, zira tüm kin ve düşmanlıklarına karşın İslam inkılabının değerinden hiç bir şey eksiltemediler.

Aslında bu endeksler İran İslam İnkılabının yumuşak gücünün ifadesidir, zira bu inkılap dünyanın mağdur ve zulüm altında inleyen milletlerinde direniş ruhunu takviye etmeyi başardı. İran İslam İnkılabı rahmetli İmam Humeyni’nin çizdiği yolda hiç bir koşul altında ve tüm baskılara rağmen değerlerinde nve ülkülerinden taviz vermedi ve bu değerlerden ve ülkülerden uzaklaşmadı. Bu yüzden İslam inkılabı tekamül sürecini izleyerek siyasi ve sosyal hayatta haktalep bir akıma dönüştü.

Kuşkusuz küresel istikbarın İran İslam İnkılabı söylemi ile husumeti asla son bulmayacaktır. Gerçekte Amerika devleti son kırk yılda sürekli yaptırım dayatmak, türlü bahaneleri uydurmak ve baskı uygulamakla İran milletine karşı düşmanlığını sürdürdü ve bir dizi ittifaklara giderek İran İslam Cumhuriyeti nizamının inkılapçı hareketini engellemeye çalıştı.

İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei geçenlerde Tahran’ın Azadi stadyumunda yüz bin gönüllü seferberin düzenlediği mitingde yaptığı konuşmada küresel istikbarın amacı İslamî İran’ın iktidarına darbe vurmaktan ibaret olduğunu belirterek şöyle buyurdu: istikrar, sosyal istikrar, milli güvenlik ve milli vahdet, inkılap ilkelerine bağlı kalmak, bilimsel alanlarda ileriye doğru hareket etmeyi sürdürmek, inkılapçı ve islamcı kültürü derinleştirmek, savunma ve füze gücünü arttırmak, İran İslam Cumhuriyeti nizamının iktidar unsurlarıdır ve düşmanlar bu iktidar unsurlarına darbe indirme peşindedir.

Şikago üniversitesi öğretim üyesi prof. John Merşaymer geçenlerde Tahran’da düzenlenen “İran ve ABD bakışında Ortadoğu bölgesinde düzenin ufku” başlıklı seminerde yaptığı konuşmada Amerika’nın 2002 ila 2017 yılları arasında ve 11 Eylül 2001 olaylarından sonra izlediği dış politikasına işaret ederek şöyle dedi: Rejimleri değiştirmek Amerika’nın Ortadoğu bölgesine yönelik dış politikasının hedeflerinden birine dönüşmüştür. Nitekim bu doğrultuda Afganistan, Irak, Suriye, Libya ve Mısır’dan oluşan beş bölge ülkesinde bir takım girişimlerde de bulunmuştur.

Ancak Amerika’nın tüm bu kumpaslarına rağmen bölgedeki gelişmelerin seyri, her şeyin halk direnişleri ekseninde şekillendiğini gösteriyor, nitekim bu eğilimin tesirlerini Amerika’nın bölgede art arda hezimete uğramasında görmek mümkün.

Bugün İran İslam İnkılabı kırkıncı yılına giriyor ve İran İslam İnkılabının büyük mimari ve İran İslam Cumhuriyeti nizamının büyük kurucusu İmam Humeyni’nin -ks- ülkeleri eskisi gibi devam ediyor.

Gerçekte İran İslam İnkılabı ve İran İslam Cumhuriyeti nizamının son kırk yılda katlandığı baskılar ve zorluklar, İran milleti tüm gücü ve iktidarı ile yoluna devam ettiğini ve bu özelliklerini koruyarak dünyanın özgürlükçü milletlerine örnek oluşturduğunu gösteriyor. Nitekim İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei’nin de vurguladığı üzere ilahi sünnete göre düşmanın bozguna uğrayacağından asla kuşku duymamak gerekir.