Mayıs 17, 2019 21:44 Europe/Istanbul

Amerika devleti son kırk yılda İran İslam Cumhuriyeti’ne karşı hiç bir hasmane tutumdan çekinmemiştir. Yaklaşık yarım asırlık bu mazi, Amerika’nın İran’ın içişlerine doğrudan ve dolaylı bir şekilde müdahale ettiğini açıkça ortaya koyuyor.

Amerikalı yetkililerin son kırk yılda İran’a yönelik tehditleri ve ucuz sözleri bu bağlamda en somut delillerdir. Ancak Amerika’nın tüm bu husumetleri ve düşmanlıklarına rağmen İran İslam İnkılabı ilk günden beri her daim muzaffer ve başı dik bir şekilde yoluna devam etmiştir. İran milleti hedef ve ülkülerine ulaşmak için Amerika ve Batı’nın tüm baskılarına karşı dimdik ayakta durdu ve dünyanın bağımsızlık talebinde bulunan hür milletleri için ideal bir model oluşturdu.

İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei silahlı kuvvetler subay akademisinde düzenlenen törende yaptıtğı konuşmada şöyle buyurdu: Biz Amerikalılara karşı kötümseriz ve onlara asla güvenmiyoruz. Amerika devleti asla güvenilmez, kibirli, mantıksız ve sözünü tutmayan bir devlettir. Amerika devleti uluslararası siyonizm çetesinin sultası altındadır ve siyonistlerin hatırı için gaspçı İsrail rejimi ile iyi geçinmek zorundadır.

Peki ama, İran milletinin Amerika’ya güvenmemesinin sebebi nedir, dersiniz? Tarihten de anlaşıldığı üzere, İslam inkılabından önceki son yarım asırda nerede İran milleti yasal hakkını talep ettiyse, Amerika devletinin komploları, engellemeleri, yıkıcı faaliyetleri ve hasmane uygulamaları ile karşılaşmıştır.

Amerika devletinin komploları, engellemeleri, yıkıcı faaliyetleri ve hasmane uygulamalarına şu örnekleri verebiliriz:

1953 Ağustos askeri darbesi,

İran milletine kapitülasyon yasasının dayatılması ve böylece aşağılanması,

Tebes çölünde hezimete uğrayan askeri operasyon,

Başarısızlıkla sonuçlanan Noje askeri darbesi,

İran milletine her türlü siyasi ve iktisadi yaptırımın dayatılması,

Saddam rejiminin İran’ın üzerine salınması ve sekiz yıl süren bir savaşı dayatması,

İran yolcu uçağının 290 yolcusu ile birlikte vurularak düşürülmesi,

İran İslam Cumhuriyeti nizamını devirmek amacıyla inkılap karşıtı terör çetelerinin desteklenmesi,

Medya üzerinden İran İslam Cumhuriyeti’ni karalama kampanyalarının yürütülmesi,

İran’ın İslam inkılabından önce parası ödenen askeri alımları ve yurtdışındaki mal varlığına el konması,

Başka ülkelere İran İslam Cumhuriyeti ile işbirliği yapmamaları yönünde baskı uygulanması,

İran içinde kadife devrim çerçevesinde isyan çıkarılması ve inkılap karşıtlarının yurt içinde ve dışında desteklenmesi,

Tüm bunlar Amerika yönetiminin İran İslam Cumhuriyeti’ne dayatmadığı bir şey kalmadığını gösteriyor.

Şimdi sohbetimizin devamında biraz önce sıraladığımız Amerika’nın İran İslam Cumhuriyeti’nin içişlerine müdahaleleri sayılan başlıkları kısaca gözden geçirmek istiyoruz ve en başta da Ağustos 1953 askeri darbesini ele almak istiyoruz.

Aslında Amerika devletinin İran karşıtı politikaları 1950’li yılların başında ve daha net olarak Ağustos 1953 darbesinden sonra başladı ve şimdiye kadar da bir kaç aşamada yeniden gözden geçirilerek planlandı.

Bu darbede Dr. Musaddık hükümetinin devrilmesinin üzerinden 60 yıl geçtiği bir sırada Amerika merkezi casusluk örgütü CIA Ağustos 2013 tarihinde bazı belgeleri üzerinden gizlilik kodunu kaldırarak bu darbede Amerika devletinin eli bulunduğunu itiraf etti. Gizlilik kodu kaldırılan belgelerde Amerikalı yetkililerin bu darbe ile ilgili operasyonun hakkındaki şifrelere yer alıyor. Bu belgeler Amerika’nın İran ve Ortadoğu bölgesinde özel ajanı Kremit Ruzvelt’in Tahran’da darbe ile sonuçlanan günlerde çalışmaları ile ilgili dosya da bulunuyor.

Amerika ve İngiltere casusluk örgütlerinin gizlilik kodunu kaldırarak yayımladıkları Ağustos 1953 darbesi ile ilgili belgeler Amerika yönetiminin bu darbe ile birlikte bölgeye yönelik ne gibi uzun vadeli hedefleri izlediğini açıkça ortaya koyuyor. Bazı gözlemciler, Amerika’nın bu darbeyi tasarlamaktan amacı Amerikalı petrol firmalarının İran’daki uzun vadeli çıkarlarını korumaktan ibaret olduğunu belirtiyor.

CIA’nin İran ve Ortadoğu bölgesinde özel ajanı Kremit Ruzvelt bu konuda şöyle diyor: İran darbesi, CIA tarafından Thruman’ın başkanlık döneminin son aylarında yabancı bir ülkede uygulanan ilk gizli operasyondu.

Ağustos 1953 darbesi ile ilgili belgeler, Amerika devleti İran’ın bağımsız bir devlet olarak Washington’un bölgeye yönelik sultacı politikalarına mani olmasını istemediğini ortaya koyuyor. Bu yüzden Amerika’nın İran’a karşı hasmane uygulamaları son onyıllarda bir takım değişikliklerle devam etti ve son zamanlarda da İran’ın barışçıl nükleer faaliyeti ve ardından füze programı İran’ı inzivaya itmek üzere devreye sokuldu.

Siyaset ve tarih meseleleri uzmanı Muhammed Şahidi bu konuda şöyle yazıyor: Amerika devletinin mukaddes İran İslam Cumhuriyeti nizamına küstahça ve utanmazca hakaretleri, tarih Amerikalı beyazların bu ülkenin esas sahipleri olan kızılderililere karşı katliamlarını ve onları kendi topraklarından ihraç etmelerini unutmadığı bir sırada gündeme geliyor. Bugün Japonya halkı halâ Amerika’nın Hiroşima ve Nakazaki’ye attığı nükleer bombaların acılarını yaşıyor. Vietnam halkı da Amerika’nın bu insanlara uyguladığı katliamları unutmadı. Bugün Afganistan ve Irak halkı da terörle mücadele bahanesi ile Amerikalıların katliamına uğradıklarını unutmuş değil. Nitekim mazlum Filistin halkı da bebek katili İsrail rejiminin binlerce masum Filistinli kadını ve çocuğu ve gençleri kana buladığını ve onları evinden yurdundan ettiğini unutmadı.

Amerika’nın pew anket kurumunun yaptığı ve Bloomberg haber ajansının yayımladığı anketin sonuçları dünya halkının Amerika’dan nefret ettiğini ortaya koyuyor. Gerçekte Amerika devletinin Tebes’te başarısızlıkla sonuçlanan askeri müdahalesi, inkılaptan sonra maske adlı başarısız darbe girişimi ve benzeri politikalar Washington yönetiminin bölgeye yönelik yıkıcı faaliyetlerini sürdürmekte kararlı olduğunu ve bu politikalar da sadece İran’a yönelik olmadığını gösteriyor.

Amerika’nın bir önceki Başkanı Barack Obama de 2006 yılında ve senatör olduğu günlerde yazdığı Umut cesareti adlı kitabında Ağustos 1953 askeri darbesine işaret ederek, bu darbenin Amerika’nın bir başka ülkenin içişlerine aşırı derecede müdahale ettiğini ve bir diktatöre destek vererek o ülke ile ittifak kurduğunu ortaya koyduğunu belirtti.

Her halükarda İran milleti Amerika’nın hasmane tutumuyla ilgili olarak bir çok deneyimi bulunan bir millettir. Tebes askeri müdahalesi Amerika’nın İran’ın içişlerine müdahalesine bir örnektir. İslam inkılabından sonra gerçekleşen bu müdahale işin ta başında başarısızlıkla sonuçlanmıştı.