İslam inkılabının zaferinden kırk yıl sonra İran - 36
Amerika devleti sulta düzeninden kurtulmaya ilham kaynağı olan İran İslam Cumhuriyeti gibi İslam ülkelerinin iktidarlı olmalarına her daim karşı olmuştur.
Gerçekte son yıllarda Amerikanın dış politika alanında davranışları ve tutumuna bakıldığında, Amerikalı devlet adamlarının temel politikası İslam inkılabının içine nüfuz etmek ve İslam Cumhuriyeti nizamının güvenlik alanına girmek olduğu açıkça anlaşılır.
Bu doğrultuda İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei’nin beyanatı anahtar noktaları içermektedir, zira Amerika’nın bölgeye yönelik uzun vadeli şom planlarına karşı uyanık olma zaruretini hatırlatır. Bu bağlamda en önemli nokta, Amerika’nın bugün dayattığı savaşın askeri savaş olmadığına dikkat etmektir.
İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei bir konuşmasında düşmanların yumuşak savaşını askeri savaştan daha tehlikeli niteleyerek, düşmanın İslami nizamla düşmanlığının esas nedenini şöyle açıklıyor: İslam inkılabı son kırk yılda dünyaya hakim olan gücün yanlış formülünü ve yapısını değiştirdi ve bir milletin ne sultacı ve ne de sultaya teslim olması gerektiğini ve ne zorbalık yapması ve ne de hiç bir türlü zorbalığa boyun etmesi gerektiğini gösterdi. Gerçi bazı Amerikalı yetkililer demir yumruklarını kadife eldivenlerin içinde saklayarak bir dönem bizi oyalamayı başardılar, fakat çok çabuk foyaları ortaya çıktı ve bugün Amerika’nın İslam’a ve İslam Cumhuriyeti nizamına karşın hakiki şom niyetleri gün yüzüne çıktı.
Buna karşın Amerika devleti İslam inkılabı ve İslami nizamın içine nüfuz etme çabalarından el çekmiyor ve bu yoldan İran’ı bağımlı hale getirmeyi ve ardından nihai amacı olan İslami nizamı devirme hedefine ulaşmaya çalışıyor. Amerika’nın Dışişleri eski Bakanı Hillary Clinton “zor seçimler” adlı kitabında İran’da cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra çıkardıkları fitne olaylarına işaret ederek şöyle yazıyor: ABD Başkanı Barack Obama yönetimi İran’da 2009 cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra çıkan huzursuzlukların ardından dünya genelinde İran yönetimi karşıtı 5000 kişiyi eğitmek için on milyonlarca dolar ödedi.
Amerika’nın önceki Başkanı Obama kongreye ve senatoya gönderdiği raporda, Washington’un İran İslam Cumhuriyeti nizamına karşı yumuşak savaş alanında uygulamalarını anlattı. Obama’nın raporunda şu ifadelere yer verildi: Seçimlerin ertesi günü Amerika’nın sesi radyosu Farsça yayını iki yeni programı gündemine alarak İranlılara ülkelerinde yaşanan olayların hakkında bilgi ulaştırmak istedi. Yeni bir sabah programında iki saat süren özel rapor başlıklı bir program yerleştirildi ki bu program seçim haberlerini ve ardından yaşanan olayları anlatıyordu.
Siyaset meseleleri uzmanı Mehdi Fezaili 2009 yılında çıkarılan fitnenin bedeli ülkenin milli menfaatlerine dayatıldığını belirterek şöyle diyor: 2009 fitnesinin karmaşık olmasının bir sebebi, inkılap karşıtı akımın o sıralarda tüm kapasitesini ortaya koymasıydı. Bu kapasite sadece seçim sonuçlarına itiraz etmek için ortaya koyulmadı ve esas amacı nizamı devirmekti.
Bu alanda yapılan araştırmalar da Amerika’nın bölgede İran’a karşı hasmane uygulamalardan başka hiç bir hedefi olmadığını ortaya koydu.
İran’da 2009 yılında cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra yaşanan sokak eylemleri ve fitne olayı, Amerika’nın hasmane tutumunun bir örneğidir. 2009 fitnesi, Amerika devleti İran İslam Cumhuriyeti nizamını inzivaya itmeye ve İran halkını siyasi süreçlere katılmaktan soğutmaya çalıştığı bir dönemde çıkarıldı. Ancak İran milletinin seçimlere coşkulu katılımı Amerika’nın hesaplarını bozmuştu. Bu yüzden Amerika bu kez seçim sonuçlarını hedef alarak halkı nizamdan soğutmaya çalıştı. Fitne olaylarından sonra ele geçirilen belgeler ve deliller, Amerika ve bazı Avrupa ülkeleri tarafından görevlendirilen belli kişilerin bu komplonun uygulanmasını üstlendiklerini ortaya koydu.
Uluslararası meseleler uzmanı Sadullah Zarei 2009 fitnesinde etkili olan bileşenleri irdelerken, Batılı medya organları ve şahsiyetlerinin fitneyi yönetenlere verdikleri desteğe işaret ederek şöyle diyor: Bu zümre dayatılan 8 yıllık savaşta düşmanla işbirliği yaptıkları ve Baas ordusunun birliklerine dönüştükleri gibi, 2009 fitnesinde de aynı şekilde aktif hale gelerek fitne olayını desteklemeye başladılar.
Reçeteleri Londra ve Washington’da yazılan fitne olayı İran’da bir kaç gün boyunca huzursuzluk çıkarmayı başardı, ancak sonunda hş. Takvimine göre 9 Dey gününde İran milleti hangi etnik ve dini gruba mensup olursa olsun, ülke genelinde sokaklara dökülerek basiretleri ve zamanı doğru tanımaları ile düşmanların tüm komplolarını suya düşürdüler.
İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei tarihî 9 Dey gününün önemi hakkında yaptığı değerlendirmede, 9 Dey günü onca azameti ile milletin bu tür oyunlara verdiği cevap ve İslam ve inkılap değerlerini savunmalarının simgesi olduğunu vurguladı.
Gerçekte İran milletinin 9 Dey günü düzenledikleri milyonluk yürüyüşleri ve 2009 yılında düzenlenen onuncu dönem cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra çıkarılan fitne olayına karşı dik duruşu, inkılabın ve İslami nizamın temel direği olan halkın bir bütün olarak meydanları doldurmaları düşmanlara asla nüfuz izni vermeyeceğini ortaya koydu. Zira 2009 fitnesi ve sokak eylemleri nizamı devirmek üzere hazırlanan bir senaryo idi.
Siyasal bilimler hocası ve araştırmacı Seyyid Abdullah Mütevellian bu konuda şöyle diyor: İran milletinin savaş, suikast, iktisadi yaptırım gibi kumpaslara karşı direnmesi, Amerika devletini İslami nizamı devirme modelini değiştirmeye yöneltti. Bu eğilimle beraber Amerika’da düşünce odalarının İran hakkındaki araştırmalarının sonuçları yumuşak savaş başlatmaya işaret ediyordu. Gerçekte Patrick Klavson, Fransis Fukuyama, Kont Timerman, Samuel Huntington ve benzeri şahsiyetlerden oluşan seçkin bir takımın araştırmaları ve analizlerinin sonucu Amerika’da İran İslam Cumhuriyeti nizamını yumuşak savaşla devirme şeklinde yeni bir doktrinin geliştirilmesine yol açtı.
Amerika’nın yumuşak savaş projesi tüm siyasi, güvenlik, iktisadi, sosyal ve kültürel alanların üzerinde odaklanmaya vurgu yapıyor. Bu projeyi hazırlayanlara göre hedef ülkelerde siyasi nizam, ancak siyasi düzen, iktisadi düzen, kültürel düzen ve nihayetinde sosyal düzen gibi dört temel düzen birlikte çökünce çökertilebilir.
Amerika devleti propaganda sistemi ve ayrıca siyasi ve iktisadi nüfuz gücünden yararlanarak hedef ülkelere karşı yumuşak savaş başlatıyor.
Andrew Kuribko adlı teorisyen bu konuda şöyle yazıyor: Amerika Irak savaşı ve bu ülkeyi 2003 yılında işgal etmesinin facia boyutunda bedeline katlandıktan sonra konvansiyonel askeri savaşlardan el çekerek yumuşak savaşlara yöneldi. Bu savaşlar öz itibarı ile asimetrik ve “iç/medeni” savaşlardan ibarettir.
İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei gönüllü seferberlerin büyük mitinginde yaptığı konuşmada ise şöyle buyurdu: Ülkenin gerçekleri, bu millet ve genç kuşağı artık aşağılanmamaya karar verdiğini gösteriyor; artık ecnebi güçlerin ve düşmanların peşinden gitmemeye ve Aziz İran’ı izzet ve onurun doruğuna ulaştırmaya karar verdiğini gösteriyor; nitekim ilahi fazl ve inayet sayesinde bunu yapabilecek güce de sahiptir.
Son yıllarda Amerika devletinin gerçek amacı İran İslam Cumhuriyeti nizamını tefrika ve iç ihtilaf çıkararak uydurma krizlerle uğraştırmak, nizamı zayıflatmak ve İran milletinin vahdetini bozmak olmuştur. Amerika İran İslam Cumhuriyeti nizamını siyasi ihtilaflar ve sosyal kopmalarla içten çökertmeye çalışmıştır.
Kuşkusuz İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei’nin de vurguladığı üzere Amerika’nın onca karmaşık planları ve İran içinde siyasi, dini ve etnik tefrika çıkarma gayretleri hiç bir şekilde fayda etmemiş ve hezimete uğramıştır ve yine şimdiki Başkanı Donald Trump döneminde de Amerika’nın hezimetleri devam ederken İran İslam Cumhuriyeti gelişmeye ve ilerlemeye tüm hızı ile devam edecektir.