Haziran 29, 2019 22:53 Europe/Istanbul
  • İslam inkılabının zaferinden kırk yıl sonra İran - 37

Amerika devleti İran İslam Cumhuriyeti’nin bilim alanında ilerlemesini engellemek ve İran’ı bilimsel alanlarda geride tutmak için elinden geleni ardına koymadı.

İran’ın bilimsel çevrelere ulaşması yolunda engel çıkarmak ve başka ülkelere İran’ın bilimsel ve akademik çevreleri ile ilişkilerini kesmek için baskı yapmak ve hatta İran’ın bilimsel makalelerinin uluslararası muteber dergilerde ve sitelerde yayımlanmasını ve yine İranlı bilim adamlarının uluslararası seminerlere ve konferanslara katılmalarını engellemek sureti ile İran’ın bilimsel ilerlemesine mani olmaya çalışmak, Amerika’nın bu yöndeki çabalarıdır.

Bu süreçte İran’ın barışçıl nükleer teknolojiye kavuşmasına karşı çıkmak diğer bilimsel alanlara nazaran daha da ciddi bir şekilde gündeme gelmiştir. Amerika’nın bu muhalefeti, İran, 1979’da İslam inkılabı zafere kavuşmadan önce 1956 yılında Amerika ile barışçıl nükleer enerjiden yararlanmak üzere 11 maddelik bir anlaşma imzaladığı halde gündeme geliyordu. Bu anlaşmadan bir yıl sonra İran yönetimi UAEK’na üye oldu ve sonunda nükleer silahların yayılmasını yasaklayan ünlü NPT anlaşmasını da 1958 yılında imzaladı ve iki yıl sonra dönemin milli şura meclisinde onaylattı ve İAEK kuruldu.

İran İslam inkılabının zafere kavuşması ve sekiz yıllık dayatılan savaşın başlamasından sonra nükleer enerjiden yararlanma projesi askıya alında ve bu kez Batılı devletlerin bu yöndeki tutumu de değişmeye başladı. Gerçekte ABD elebaşılığındaki Batılı devletler İran’ın barışçıl nükleer enerjiden yararlanmasını engellemek istiyordu. Ancak buna karşın İran İslam Cumhuriyeti 1994 yılında Rusya ile yarım bırakılan Buşehr nükleer santralinin inşa edilmesi doğrultusunda yeni bir anlaşma imzaladı ve böylece bu anlaşma ile birlikte Buşehr nükleer anlaşması bir Rus firma tarafından tamamlandı ve en son 2003 yılında İranlı uzmanların nükleer santralin ihtiyacı olan nükleer yakıtı üretmeyi başardıkları haberi dönemin Cumhurbaşkanı tarafından açıklandı. Üç yıl sonra da İran, uranyum zenginleştirmeyi başardığını dünyaya duyurdu.

Aslında o günlerde İran’ın Batı’nın tüm yaptırımlarına rağmen bu zafere imza atması, İran milletinin bilim zirvelerini fethetmekte kararlı olduğunu ortaya koydu. İranlı bilim adamları nükleer yakıt sirkülasyonu teknolojisini yerel hale getirmeyi başardı. İranlı nükleer bilimcileri Yezd ve Benderabbas’ta çıkarılan uranyum madenini sarı pastaya dönüştürmeyi ve İsfahan’daki nükleer tesislerde elde etikleri Exofloraid gazını Natanz nükleer tesislerindeki santrifüjlere enjekte ederek uranyumu zenginleştirmeyi başardı.

İranlı bilim adamları tarım ve tıp alanlarında da nükleer teknolojiden yararlanmakta büyük adımlar atmayı ve bu iki sektörün gelişmesine katkı sağlamayı başardı.

İAEK Başkanı Ali Ekber Salihi euronews kanalına verdiği mülakatta şöyle dedi: Biz hiç bir zaman nükleer bomba yapma peşinde olmadık. Bu konuda kesin fetvamız vardır. Bu bir hükümet fetvasıdır. Biz nükleer sanayi altyapılarında, nükleer yakıt sirkülasyonundan nükleer reaktör tasarımı ve yapımı ve nükleer sanayiinin ihtiyacı olan her türlü teçhizatına kadar çeşitli nükleer alanlarda bazı eşikleri aştık. Biz şimdi nükleer enerjiye sahip bir ülkeyiz. Gerçi biz Almanya, Amerika ve Rusya gibi gelişmiş nükleer ülke sayılmayız, fakat nükleer sanayii alanında gerekli olan tüm potansiyellere sahibiz.

İAEK Salihi şöyle devam etti: Bercam nükleer anlaşmasında biz gönüllü olarak bazı kısıtlamaları kabul ettik. Örneğin bir kaç yıl boyunca uranyumu 300 kilogramdan daha fazla zenginleştirmeyiz, dedik. Biz bu kısıtlamayı bir kaç yıllığına kabul ettik, fakat bu kısıtlamayı kaldırabiliriz, örneğin 300, 500, 600 kilogram, yani istediğimiz kadar üretebilir ve depolayabiliriz. Bizim kabul ettiğimiz kısıtlamalar bu türden ve bunları rahatlıkla kaldırabiliriz.

İAEK Başkanı Salihi şöyle devam etti:

Örneğin biz uranyumu kısıtlı bir süre yüzde 3.67’nin üzerinde zenginleştirmemeyi kabul ettik. Ama biz daha yüksek düzeyde zenginleştirebiliriz. Eğer siz yüzde 3.67 düzeyinde zenginleştirebiliyorsanız, teknik olarak bunu yüzde 5, yüzde 20 veya istediğiniz kadar attırabilirsiniz. Biz eski şartlara rahatlıkla dönebiliriz. UAEK raporlarında sürekli İran yükümlülüklerini yerine getirdiğini belirmiştir. Biz yükümlülüğümüz dışında hiç bir şey yapmadık ve yapmayız, fakat eğer Bercam nükleer anlaşması bitmiştir, siz de gidin işinizi yapın, yönünde bir talimat gelirse, biz çok rahat eski konumumuza dönebiliriz ve bu bir blöf değildir.

İAEK Başkanı Salihi açıklamasını şöyle diyor:

Biz hş. 1388 yılında yüzde 20 zenginleştirilmiş uranyum satın almak istedik ve UAEK’una mektup yazdık. Ancak onlar bir sürü şart ileri sürdüler. Ben o günlerde UAEK dönem genel müdürü El Baradei’ye gittim ve onunla konuştum. El Baradei Amerikalıların ve Rusların yazdığı mektubu bana gösterdi. Mektupta bir sürü şart ileri sürülmüş ve bu şartlar yerine getirilirse ancak o zaman yüzde 20 zenginleştirilmiş uranyum verileceği yazılmıştı. Ben İran’a geri döndükten sonra dönem cumhurbaşkanına bu durumu ve ileri sürülen şartları anlattım ve yüzde 20 uranyum vermediklerini, bunun için kollarımızı sıvamamız ve yüzde 20 zenginleştirmeyi kendimiz yapmamız gerektiğini, aksi takdirde Tahran reaktörünün çalışmaları aksayacağını ve radyoaktif ilaçların üretimi sorunla karşılaşacağını söyledim. Dönem Cumhurbaşkanı da gidin yapın, dedi, biz de işe başladık.

İAEK Salihi maceranın devamını şöyle anlatıyor:

O günlerde karşı taraf İran blöf yapıyor, yüzde 20 zenginleştiremez, diyordu. Karşı taraf İran yüzde 20 zenginleştirilmiş yakıt levhalarını üretemeyeceğini söylüyordu, fakat İranlı bilim adamları iki yıldan daha az bir süre içerisinde bunu yaptı ve şimdi Tahran reaktörü İranlı uzmanların yüzde yirmi zenginleştirdikleri yakıtla çalışıyor.

İAEK Başkanı Salihi bu başarıların devamında Ocak 2019’da da İran İslam Cumhuriyeti ilk kez Tahran reaktörü için yüzde 20 zenginleştirilmiş modern nükleer yakıt üretmeyi başardığını ilan etti.

Hali hazırda İran’da yüzde 20 zenginleştirilmiş modern nükleer yakıtın üretilmesi için tüm ön hazırlıkların tamamlandığı anlaşılıyor.

Aslında modern yüzde 20 zenginleştirilmiş yakıt, eski yüzde 20 zenginleştirilmiş yakıttan farklıdır ve hem şekli değişir ve hem randımanı artar. Şimdi Tahran reaktörü gibi inşa edilen her reaktörün yakıtını İranlı nükleer bilimcileri yakıtını karşılayabilmektedir.

İAEK Başkanı Ali Ekber Salihi, İran İslam Cumhuriyeti bugün nükleer bilim ve teknolojiyi tamamen ele aldığını belirterek şöyle diyor: Bugün nükleer bilim ve teknolojide başkalarının çalışmalarını çözmek yerine kendimiz tasarlayarak yeni yakıt türlerini üretebilecek güçteyiz ve bu da ülkemiz için büyük bir kazanım sayılır.

İran’ın nükleer bilim ve teknolojilerde elde ettiği en büyük kazanımlardan biri de, nükleer sanayiinin ihtiyacı olan teçhizatı imal etmekten başka nükleer bilimi ele almak ve bu kazanımlarını belgeselleştirmek ve bilimsel formüllerini yazılım haline getirmek ve tasarımlarında kullanmaya başlamaktır.

İAEK Başkanı Salihi ayrıca İranlı nükleer bilimcilerin radyoaktif ilaçların üretiminde bir ham madde olan FDG maddesini ürettiklerini, FDG maddesinin ilk maddesi Oksijen-18 olduğunu, İran Oksijen-18 maddesinin de yüzde 95’lik saflık derecesi ile Arak nükleer tesislerinde üretmeyi başardığını kaydetti. Salihi, İran bu alanda da neredeyse kendine yeter hale geldiğini ve artık her kilogramı 25 ila 30 dolar olan Oksijen-18 ithalatından bağımsız hale geldiğini vurguladı.

Gerçekte İran İslam Cumhuriyeti’nin tüm bu başarıları ve kazanımları, Amerika devleti İran’a darbe vurmak ve barışçıl nükleer programını engellemek için elinden geleni ardına koymadığı bir sırada gerçekleşmiştir. Amerika İran’ı durdurmak için İranlı nükleer bilimcilere suikast düzenlemek ve İran’ın nükleer tesislerine siber saldırı düzenlemek ve bu hareketlerinde korsan İsrail’i de yanına almaktan çekinmemiştir.

Ancak tüm bu engellemelere rağmen İran milleti nükleer bilim ve teknoloji alanında başı dik bir şekilde yoluna devam etmeyi başarmıştır. Nitekim İran milletinin binlerce yıllık mazisi bu tür komplolara karşı asla taviz vermeyen bir millet olduğunu ispat etmiştir.