Aralık 06, 2019 18:59 Europe/Istanbul

Bu programımızda İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei'nin yayımladığı İkinci Adım Bildirisin çerçevesinde Batı toplumlarındaki toplumsal sorunlar ve anomalileri ele almak istiyoruz.

Hayat tarzı sosyoloji biliminin önemli konularından olarak kültürün alt bileşenlerinden sayılıp öneminden ve konumundan dolayı çok hassas bir konu haline gelerek hükümetlerin ilgisini çekmiştir. Amerika ve Avrupalı merkezlerin ve kurumların özellikle de Müslüman toplulukları gibi dünyanın başka noktalarındaki insanların hayat tarzını değiştirme çabaları göz önünde bulundurulduğunda bu konunun önemi daha da belirgin bir şekilde göze çarpmaktadır. Bu doğrultuda İslam İnkılabı zaferinin ardından günümüze dek Batılı ülkeler tarafından yönetilen 100'ü aşkın radyo, televizyon ve uydu kanalı İran İslam Cumhuriyeti aleyhinde faaliyet göstermektedir. Batılılar medya aracını kullanarak her daim İran toplumunun hayat tarzını değiştirip insanları İslam İnkılabının ilkelerinden ve hedeflerinden ayrı düşürmek istemiştir.

İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamanei ise hayat tarzı hususunda konuşmalar yapan İslam aleminin büyük ve basiretli liderlerindendir. Ayetullah Hamanei defalarca konuşmalarında hayat tarzı konusuna değinerek muhataplarından seçtikleri hayat tarzının sonuçlarına ve yan etkilerine dikkat etmelerini istemiştir.

Batı'nın bu doğrultudaki sinsi ve hedefli girişimleri bir yandan ve de yetkililerin gafleti ve ihmalkarlığı da bir başka taraftan İslam İnkılabının yayımladığı İkinci Adım bildirisinde bu konu hakkında açıklamalar yapmasına neden oldu: "Batı'nın, Batılı hayat tarzını İran'da yaygınlaştırmaya çalışması ülkemize ve milletimize telafi edilemeyecek ahlaki, ekonomik, dini ve siyasi zararlar vermiştir. Bu girişimlerle mücadele etmek için ise akıllıca yürütülen çok taraflı topyekun bir cihat hareketine ihtiyacımız vardır. Bu doğrultuda ise gençlere umut bağlamışız."

Maalesef günümüzde gelişmiş ve kapsamlı medya organları ve araçları, maneviyat ve ahlak düşmanları odakları için pak yürekli genç, delikanlı ve hatta çocukları kendi şom amaçlarına hedef seçmelerine neden olmuştur. Öyle ki İslam İnkılabı Liderinin açıklamalarına göre Batı'nın günden güne yaşadığı ahlaki düşüş ve de insanları fesat bataklığına sürükleme propagandası dünyanın büyük bir bölümünde ahlak ve maneviyatı tecride sürüklemiştir. Bu şom olay Batı'nın bilim ve ilim alanındaki sürekli başarılarından kaynaklanmaktadır. Aslında bilim, her ülkenin izzeti ve gücünün asıl kaynağı ve aracıdır.

Bilim sahibi olmak, yetenekli ve becerikli olmak demektir. Batı dünyası da bilimine dayanarak servetini, nüfuzunu ve gücünü son 200 yılda göz alıcı bir şekilde arttırmıştır. Ahlak ve inanç temelleri zayıf olan  Avrupa ve Batı, bilimden elde ettikleri güce dayanıp Batılı yaşam tarzını geri kalmış ülkelere empoze edip bu ülkelerin siyaseti ve ekonomisini yönlendirme imkanı bulmuştur.

Çoğu uzmanlar ve sosyologlara göre böyle bir ortamda önemli bir soru ile karşı karşıyayız. Acaba Batı, başka toplumlar için ütopya sayılabilir mi? Gerçekten de Batı göründüğü gibi midir? 

Amerikalı psikolog Edgar Schein kültür ve bileşenlerini üst, orta ve alt kesimi olan buzullara benzetmektedir. Ona göre kültür farklı düzeylerde analiz edilebilir. İnsanların görebildiği düzeyden yaşayıp sezebileceği ve hatta gizli düzeylerden söz edilebilir. İşte bu gizli düzeyler veya daha doğrusu kültürün bilinçaltı düzeyini kültürün özü olarak adlandırmak mümkün.

Bu psikolog açısından kültürün dış görünümü görülen, duyulan ve sezilen mamuller ve insanın yapımı ürünlerden ve eserlerden medyana gelir. Bunlar arasında mimari eserleri, giyim kuşam, beslenme, teknoloji, sanat eserleri ve etkinliklere değinebiliriz. Schein'ın dediğine göre kültürün bu düzeyindeki en önemli özelliği rahatça görünebilirliği ve sırlarının keşfedilmesidir.

İnsanlık tarihine baktığımızda yüzyıllar boyunca uzun bir süre yeryüzünün farklı noktalarında yaşayan insanların yaşam tarzı esasında büyük farklılıklar içermiyordu. Giyim kuşam, beslenme, tüketim, kişisel davranışlar, evlenme ve aile kurma, ev yapma, çalışma ve geçim sağlamak kolaydı. Ancak bilimin gelişmesi ve farklı düşünce akımları ve hareketlerinin başlaması ile yavaş yavaş eskilerden duyduğumuz yaşamdan çok farklı bir yaşam tarzı meydana geldi. İşte Batı dünyası bu yeni hayat tarzının öncüsü idi.

Günümüz dünyasında birçok insan psikolojik krizler geçirmektedir. Acaba hayat tarzımız bunda ne kadar etkili olmuştur? Liseli bir öğrencinin eline bıçak alıp başka öğrencilere saldırmasının nedeni nedir? Çıplak bir kadının Florida eyaletinde Mc. Donald restoranını yağmalamasının nedeni nedir? 18 yaşındaki 2 gencin 30 yaşındaki akıl hastasının elinden oyun konsülünü almak içi onu ölesiye dövmesinin sebebi nedir? Nasıl olur da bir baba 6 haftalık bebeğini ağladığından dolayı derin dondurucuya bırakır?

İşte bu sorular sosyal bilimler uzmanı Michael Snyder'in " Amerika Toplumundan İnanamayacağınız 65 Gerçek" başlıklı makalesinde sorulmuştur. Bu sosyoloğa göre çoğu Amerikalılar artık ahlaki düşüş ve ahlaki yoksunluktan bir şey duymak istemiyorlar. Çünkü Amerika'nın rol model bir ülke olduğunu düşünmeyi istiyorlar. Michael Syder yazdığı makalesinde istatistikler ve belgelerden yararlanarak şöyle bir değerlendirmede bulunuyor: "Doğru düzgün bakarsak bu ahlaki düşüşü her gün görebiliriz. Çoğu insanlar bu olayların nadiren yaşandığını düşünüyorlar. Ancak bu tür olaylar daha büyük bir hareketin parçasıdırlar. Toplumumuz içeriden dağılmaya başlamıştır. Bunu engellemek için ise gerçekler ile yüzleşmek zorundayız. "

Batı toplumlarındaki hayat tarzının asıl bileşenleri nelerdir acaba? Genel bir bakış atıp Batıda yaşananların göz önünde bulundurulması ile şöyle bir değerlendirmede bulunabiliriz: "Batılı yaşam tarzı genelde geleneklerden ve dinden kaçmanın yanı sıra ani lezzetler ve haz almalara dayanmaktadır. Batılı hayat tarzının bariz özelliği dünyevi ve seküler olmasıdır. Öyle bir hayat ki din, en azından anahtar bir konu olarak hayatın odağında yer almıyor. Böyle bir hayat tarzında ailevi ve toplumsal bağlar gevşeyip para ve ekonomik meseleler öne çıkarılmıştır. İşte modern hayat para ekseni etrafında dönüyor.

Modern alemde insanların bile para kavramına göre tanımlandığı söylenebilir. Böylece insanoğlu modern toplumda aileden uzak ve hatta aile düşmanı bir yaşam sürdürmek isteyecektir. Günümüzde insanlar ilk olarak aile ve akraba karşımı ortamdan uzaklaşıp daha sonra sırf aile ortamında yaşayıp onun ardından da tamamen tek başlarına bir hayata yönelirler.

20'inci yüzyılın ikinci yarısından itibaren Batılı toplumlarda açık bir şekilde göze çarpan özellik ise aşırı tüketiciliktir. Kapitalizmin toptan üretim merhalesine ayak basmasından beri yani 20'inci yüzyılın başlarından itibaren tüketicilik kültürü tasarruf kültürünün yerine geçti. İşte tüketicilik modern hayatın olmazsa olmazlarından haline gelmiştir. Bunun yanı sıra Batılı toplumların özelliklerinden bir diğeri de aceleciliktir. Bu acelecilik, ızdırap ve strese yol açmıştır. Bunun sonucunda ise insanların ilişkileri mekanik bir hal almıştır.

Para, istihdam ve süre ızdırabı, ayrıca aileden kaçma özellikleri Batılı insanın hayat tarzını da değiştirmiştir. Bu doğrultuda Batılı hayat tarzında beslenme tarzı da değişmiş ve böylece insanlar hazır yemekler ve fast foodlara yönelmişlerdir. Günümüzde büyük gıda şirketlerinin yeni ürünleri dolayısı ile insanların beslenme şekli bile derinden etkilenmiştir.