Aralık 11, 2019 07:48 Europe/Istanbul

Bu bölümde İran'ın güvenliğinin korunması ve de tehditleri etkisizleştirme gücünü konu edineceğiz.

İran geniş çaplı bir ülke olarak sahip olduğu uzun sınırları ile doğal olarak çevresel gerilimlerden ve komşu ülkelerden doğan tehditlerle de daha fazla karşı karşıya gelmektedir. 

Bu tehditlerin büyük bir bölümü son yüzyıllarda Fars Körfezi ve Umman Denizi bölgesindeki  gelişmelerden süregelen bugün de İran'ın ve bölgenin güvenliğini ciddi sorunlarla karşı karşıya bırakan tehditlerdir. Son onyıllarda ise Amerika bölgede kendine bağlı despot rejimleri ayakta tutmak için Fars Körfezi bölgesini askeri bir bölgeye dönüştürmeye çalışmıştır. Bu doğrultuda Amerika Fars Körfezi bölgesinde askeri üsler kurup, bölgedeki Arap krallıklara uçak gemileri ve nükleer denizaltıları konuşlandırarak bu kukla yönetimlere askeri silahlar satmaya devam etmiştir. Bu çerçevede Obama bile bu ülkelerden biri olan Suudi Arabistan'a 119 milyar dolarlık Trump ise Beyaz Saray'a girer girmez 110 milyar dolarlık silah sattı. Bu süreç ise hala İranofobik girişimleri çerçevesinde devam etmektedir. Amerika Dışişleri Bakanı Mike Pompeo 25 Mayıs'ta bir bildiri yayımlayarak Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Ürdün'e temel silahların satışını onaylayarak bundan güdülen hedefin İran'ı saldırganlıktan sakındırmak olduğunu bildirdi. 

Pompeo bu bildiride bu silah satışının değerinin 8.1 milyar dolar olduğuna değinerek Arap ülkelerine yapılan bu fevri silah satışı ile ilgili şöyle bir açıklamada bulundu: "Bu silah satışını İran'ın savaştalepliği karşısında caydırıcı güç oluşturma ve bölgesel ortaklarımızın savunma kapasitelerinin arttırılması hedefi doğrultusunda gerçekleştirildi. Bu silah satışı aslında ortaklarımızı destekleme, bölgede istikrarı güçlendirme ve bölge milletlerinin İran İslam Cumhuriyeti karşısında kendilerini savunmaya yönelikti." 

Donald Trump hükümeti İran ile gerilimlerin artması bahanesi ile Kongre kurallarını bile ayaklar altına alarak Suudi Arabistan ve kimi bölge ülkelerine silah satışı sürecini daha da hızlandırmıştır. 

Trump defalarca Suudi Arabistan'a yapılan silah satışlarını desteklemiştir. 

Florida eyaletinin Senato'daki temsilcisi Marco Rubio bu hususta şöyle bir açıklamada bulunmuştur: "Batı Asya'ya silah satmak için kongrenin devre dışı bırakılması büyük bir hatadır."

Amerika Yemen aleyhindeki savaşın başladığından beri tüm bu yıllarda Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirliklerine istihbari ve silah alanında destekler vererek Suudi Koalisyonunu ciddi bir şekilde teşvik etmiştir. 

Suudi Koalisyonun Yemen'e saldırıları sonucunda ise bu ülkenin altyapısı yerle yeksan olup Arap dünyasının en fakir ülkesi yoksulluk, işsizlik ve bulaşıcı hastalıkların artması ile karşı karşıya kalmıştır. 

Farklı kaynakların verdiği bilgilere göre bu savaşta ölenlerin sayısı en az on binlerce kişi olarak tahmin edilmiştir. İnsan hakları alanında faaliyet gösteren kurumlar ise savaşın başladığından beri en  az 85 bin çocuğun açlıktan dolayı hayatını kaybettiğini yaklaşık 14 milyon kişinin de kıtlık tehlikesi altında olduğunu bildiriyorlar. 

İşte Amerika'nın İran aleyhindeki yaklaşımı da Amerika'da yaşanan kuralsızlık ve zorbalığın bir parçasıdır. Bu gizli bir konu sayılmıyor. Zaten kimi üst düzey Amerikan makamları ve kimi bölgesel liderler açık bir şekilde Trump'a İran'a karşı daha sert politikalar izlemesini dayatmaktadırlar. Bu kesim hatta İran'da rejim değişikliği peşindedirler. Bunlar yalan dolan sahte raporlar ile İran'ı Batı Asya bölgesindeki tüm sorunlar ve kargaşalardan sorumlu göstermeye çalışarak İran'a askeri bir müdahalenin masraflarını ve araçlarını karşılamayı bile göze alanlardır. 

Amerikan casusluk İHA'sının İran hava sahasını ihlal etmesi de aynı siyasetler çerçevesinde gerçekleştirildi. 

20 Haziran tarihinde Global Hawk adlı Amerikan casusluk İHA'sı Fars Körfezinin güney bölgelerinden belirsiz bir noktadan kalkıp havacılık kurallarına aykırı bir şekilde tüm tanıtma teçhizatını kapatarak Hürmüz Boğazından İran'ın güneyindeki Çabahar bölgesine doğru yola çıktı. 

Amerikan casusluk İHA'sı geri döndüğü sırada Hürmüz boğazı bölgesinde İran İslam Cumhuriyeti kara suları ve hava sahasını ihlal ederek bilgi toplama ve casusluk yapmaya başladığı sırada İran İslam Cumhuriyeti Devrim Muhafızları Ordusu Hava-Uzay Birlikleri tarafından hedef alındı. 

İran İslam Cumhuriyeti Silahlı Kuvvetler Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Muhammed Bakıri Amerikalı yetkililerin İran aleyhindeki propaganda savaşına değinerek şöyle bir açıklamada bulundu: "İran İslam Cumhuriyeti, Fars Körfezi'nden geçen petrol ihracatını engellemek isterse bunu aleni ve açık bir şekilde bildirir. Ancak Amerika ve bölgesel ve küresel kuyrukları gibi aldatmak ve gizli oyunlara baş vurmaz. İran petrolü ihraç edildiği müddetçe diğerlerinin petrol sevkiyatı da güvenli bir şekilde gerçekleşecektir."

Uluslararası siyaset uzmanı İranlı Seyyid Ahmed Hüseyni Donald Trump ve onun radikal siyasetlerine değinerek şöyle bir değerlendirmede bulunmuştur:"Böyle birisi Amerika'nın sultacı senaryolarına ve hedeflerine engel olan İran İslam Cumhuriyeti dahil tüm ülkeler için büyük bir risk sayılır."

Tarih boyunca İranlılar her daim ülke dışından gelen dayatmalara direnerek böylece varlıklarını garanti etmişlerdir. Bu gerçek tarihçiler tarafından da açık bir şekilde ifade edilmektedir. İranlılar her zaman tehdit ve korkutma dilinden nefret edip karşılıklı saygı çerçevesinde ilişki kurmak istediklerini gözler önüne sermişlerdir. 

İran İslam Cumhuriyeti var gücü ile güvenlik ve istikrarını, toprak bütünlüğünü ve sınır güvenliklerini korumaya çalışıp en başından beri hiçbir zaman zorbalıklar ve tehditlere boyun eğmeyeceğini göstermiştir. İran milletinin zorbalar ve emperyalistler karşısında direnmesi, İran'ın istikrar ve güvenliğin korunmasındaki azmini gözler önüne sermiştir. Bu gerçek ise İran İslam Cumhuriyeti'nin düşmanlarının bile itiraf ettiği bir husustur. 

Etiketler