Aralık 17, 2019 13:01 Europe/Istanbul

Bilindiği üzere su krizi, uzun süren kuraklık, su kaynakları yönetim yetersizliği ve yer altı ve üstü suların kirlenmesi sonucu oluşabilir.

Geçen iki bölümde çeşitli biyolojik ve kimyasal kirleticiler hakkında konuştuk. Bu sohbetimizde uzun süren kuraklığın su krizi üzerindeki etkisi ve aralarındaki bağlantıyı ele alacağız. Birlikte dinleyelim.

İnsan hayatı tarih boyunca ve tüm dünya çapında her zaman doğal afetler ve tehlikelere maruz kalmıştır; söz konusu afetler bazen deprem, yanardağların faaliyete geçmesi ve sel gibi jeolojik ve jeomorfolojik olaylardan kaynaklanmıştır. Fakat daha geniş çapta ve daha sık yaşanan diğer bazı doğal afetler genelde su ve hava arasındaki bağlantıdan dolayı yaşanmıştır üstelik bu olayın yoğunluğu ve sıklığı ise bölgenin coğrafi konumuyla ilişkilidir.

Kuraklık insan hayatına ve doğa ekosistemine büyük hasar veren doğal afetlerden biridir ve iklimsel bir sorun olarak en tehlikeli ve en çok zarar veren iklim sorunlardan sayılıyor. Bu sürüngen doğal afeti yaklaşık her bölgede görünür ve kapsadığı bölgelere çok büyük maddi ve doğal afetler verir.

Hızlı nüfus artışı ve tarım ürünlerine daha çok ihtiyaç duyulan gıda maddelerinin sağlanması zarureti ise daha çok toprağın tarıma ihtisas edilmesini gerektirir. Başka bir ifade ile günümüz insan toplumunun ihtiyacı, yenilenebilir ve yenilenmez doğal kaynaklara çok baskı yapıyor öyle ki bir çok alanda bu kaynakların hızla tükenmesine ve yok olmasına sebep oluyor.

Tarım ürünlerinin nitelik ve nicelik açısından önemli oranda gerilemesi, ovaların tahrip edilmesi, ormanlık arazilerin azalması, sulakların kuruması ve yok olması, dağ eteklerindeki hava şartlarının kalıcı olmaması, yolu üzerindeki her şeyi yıkan sellerin akması, yer altı su kaynakların azalması, çevrede telafi edilemeyen hasarların meydana gelmesi ve en sonda da  yoksulluk ve insani toplumlarda sosyal istikrarsızlık insanlığın doğa ve çevreye yönelik gerileme sürecinin bazı endeksleridir.

Son on yıllarda insanlık toplumunu etkileyen doğal olaylar arasında bir çok kuraklık olayının yaşandığı gözleniyor; üstelik yoğunluk, süre, etki alanı, can kaybı, ekonomik zararlar ve sosyal gibi özellikler açıdan toplum üzerindeki uzun vadeli etkilerinin diğer doğal afetlerden daha fazla olduğu söylenebilir.

Kuraklık diğer doğal afetlere rağmen alt yapılarda daha az zarara ve hasara sebep oluyor ve bu yüzden bu doğal afete karşı yardım çalışmaları deprem veya sel gibi diğer afetlere nazaran daha karmaşık bir süreçtir. Gerçi bu olay için farklı tanımlar yapılmıştır fakat bu olay uzun süre ve genelde bir mevsim veya daha fazla bir zaman kesiti için yağışların az olmasından dolayı yaşanır.

Kuraklık genelde her yerde yaşanır fakat bölgelerin farklı özellikleri nedeni ile bölgeden bölgeye değişir. Kuraklık genelde yaşamın çeşitli boyutları ve toplumun özellikle doğal çevrenin değişmesinde direkt ve dolaylı etkisi olur. Kuraklığın doğru anlaşılmaması ise yönetim, ekonomi ve hatta makro planlamaların çeşitli bölümlerinde durgunluğa sebep oluyor.

Kuraklık büyük bir alan ve büyük bir toplumu etkileyebilir ve çevrede değişiklikler oluşturarak, yangın, ani su baskınları ve seller, toprak kaymaları, toz fırtınaları gibi tehlikeleri beraberinde getirebilir.

İklim faktörlerinden yağışlar, kuraklığın yaşanmasında en önemli faktördür. Yağış oranlarının değişmesi direkt olarak toprağın rutubeti, yüzeysel hava akımları, yer altı su kaynakları vb. fenomenlerde etkilidir.

Kuraklık terimi, yağış oranının istatistiksel normlardan sapan kuru bir yılın anlamı olsa da tüm bir yıl boyunca yağışların normların altında olması anlamında değildir; aslında az yağışlı dönemlerde nemli aylar boyunca çok az yağışlı dönemlerin yaşanmasıdır ve asla mutlak kuru bir dönem anlamında değildir.

Kuraklık su oranından dengesizliğe, su sıkıntısına, bitkilerin kurumasına, hidroelektrik santrallerde su debisinin düşmesine, yüzeysel suların derinliğinin azalmasına ve toprak neminin düşmesine sebep olabilir. Bu olay, belirli bir zaman diliminde topraktan ve bitkilerin yapraklarından normalden daha fazla suyun buharlaşmasına sebep olabilir. Bu yüzden kuraklık, tüm dünyada çiftçiler için en ciddi fiziksel sorundur.

Ekolojist Donald Wilhelm ve atmosfer bilim adamı Michael Glantz kapsamlı bir araştırma sonucu, “kuraklık fenomeninin anlaşılması: tariflerin rolü” başlığında yayınladıkları makalede kuraklığın tanımını, dört kategoriye dayanarak yaptılar: meteoroloji, hidroloji, tarım ve sosyo-ekonomi.

Meteorolojistler kuraklığı, iklim değişikliğine sebep olan normalden daha az yağış olarak tanımlıyorlar. Bu yüzden meteoroloji açısından esasen kuraklık, yağışların eksikliğinden ve azlığından kaynaklanıyor. Tabi ki kuraklık çeşitli ülkelerde ve farklı zamanlarda meteorolojisiler açısından farklı tanımları olabilir.

Hidroloji, yer altı ve yüzeyinde, yüksekte suyun kalitesi, dağıtımı ve döngüsünü tanımlayarak inceleyen bilim dalıdır. Kuraklığın bu bölümü, nehirler, göletler gibi yer üstü ve altı su kaynaklarına dönemsel yağışların azalması ile bağlantılıdır. Gerçi su krizi yağışların eksikliği sonucu yaşanıyor fakat su bilim insanları ise bu krizin bir hidroloji tesisindeki rolünü ve etkisini incelemeye çalışıyorlar. Bu gibi kuraklıklar genelde iklimsel veya tarımsal alanda suyun az olduğu veya geciktiği dönemlerde yaşanır.

Hidrolik kuraklık genelde kış yağışlarının az olduğu veya yaşanmadığı bölgelerde yaşanır. Yağışlara ilaveten yüksek sıcaklık, güçlü rüzgarlar ve rutubetin azlığı gibi iklimsel şartlar hidrolik kuraklıkta etkilidir. Hidrolik açıdan akan sular, nehirler, göletler ve yer altı suların miktarı, kuraklığın kriteridir ve yağışların azlığı ile nehirler ve akan sular, göller ve yer altı suların azalması arasında belirli bir zaman dilimi söz konusudur. Bu yüzden hidrolik kriterleri kuraklığın ilk belirtileri olamaz zira yağışların azalması ile bir süre sonra yer altı ve üstü suların hacminde azalma olur.

Tarım açısından ise toprak rutubeti, ürünün gerçek ihtiyacından az olduğu ve üründe hasara sebep olduğu zaman kuraklık yaşanıyor. Bu yüzden çiftçiler açısından da çeitli ürünlere göre kuraklık anlamı farklı oluyor. Tarımsal kuraklık genelde meteorolojinin kuraklığı ardından ve hidrolik kuraklığından önce yaşanır ve çiftçiler, ekonomi alanında kuraklıktan etkilenen ilk kesim oluyorlar.

Tarımsal kuraklık da suyun az olması veya olmaması ile tamamen bağlantıdadır. Fakat suyun az olduğunu inceleyen bu alan, kuraklığın tarım üzerindeki etkisinin çeşitli özelliklerini ele alıyor. tarımda önemli olan faktörlerden biri bitki ve ürünün ihtiyacı olduğu suyun miktarıdır ki bizzat geleneksel iklim şartları, bitki veya ürünün biyolojik özellikleri ve toprağın biyolojik ve fiziksel özelliklerine bağlıdır.

Ekonomi ve sosyal açıdan kuraklık, insanın ihtiyaçları için suyun azlığı ve ya eksikliğinin sosyal ve ekonomik sorunlara sebep olduğu zaman yaşanır. Kuraklığı minimuma indirmek için hiç şüphesiz kriz yönetimini risk yönetimine devretmek, kaçınılmazdır ve kuraklığı denetleyerek değerlendirmek de zaruridir.

Burada önemli olan ise kuraklıktan doğan zararların, diğer doğal afetlere göre alanı ve çapının çok daha fazla olmasıdır. Ayrıca sosyal, ekonomil ve çevresel zararların ise kuraklık döneminden uzun süre sonra devam etmesini de unutmamak gerekir.

Kuraklığın sonuçları birkaç bölüme ayrılır, örneğin rüzgarla yaşanan aşınma ve etkileri, bölgedeki bitki örtüsünün yok olması, çöllerin yayılması, kuraklık veya göllerdeki suyun azalması sonucu kuşlar veya hayvanların göç etmesi ve evcil hayvanların ölmesi.

Bunlara ilaveten kuraklık insan hayatını derinden etkileyebilir nitekim sağlığı ve genel hijyeni, doğrudan suyun miktarı ile bağlantılıdır. Kuraklığın insan hayatını direkten etkilemesi konusunda hastalıklar, örneğin akciğer enfeksiyonu, vücut suyunun azalması ve ilgili hastalıklar, kötü beslenme, tarım ürünlerinin azalması, kıtlığın yaşanması, bireysel ve topluca göçlerin yapılması, eğitimin yarıda kesilmesi ve hatta su ve gıda kaynakları için savaşların yaşanmasına değinebiliriz.

Kuraklık dünya çapında su üzerine savaşların yaşanmasına sebep olabilir zira toprağın kurumasıyla suya ulaşmak, savaş için bir malzemeye dönüşebilir. Nitekim dünyanın bir çok hassas noktasında su üzerine yapılan savaşlar günümüzde de yaşanıyor.

Sohbetimizi Ahamenişi kralı Daryuş’un milattan 5 asır önce söylediği ve Taht-i Cemşid’de (Perspolis) Apadana Sarayı’nın güney duvarında yazılan, bir millet ve toplumun hayatını tehdit eden 3 sebebe işaret ettiği sözü ile noktalıyoruz:

“Tanrı bu ülkeyi düşman, kuraklık ve yalandan korusun.”