Dünya'da su krizi, endişeler ve umutlar – 13
Hatırlanacağı üzere geçen sohbetimizde su krizi ve kuraklığa sebep olan bazı faktörlere değindik ve kuraklık, yer altı ve üst akan suların kirlenmesinin su krizine sebep olabileceğini söyledik.
Bugün ise su kaynakları yönetimindeki eksiklikler ve su krizinin oluşması veya yoğunlaşmasındaki etkilerine değineceğiz.
Suyun eksikliği bir çok soruna sebep olabilir fakat unutmayalım ki bizim fikrimizi meşgul eden ise sadece suyu görmemizdir; fakat su sadece su değildir! Su ekonomidir. Su istihdamdır. Su gıdadır. Su sağlıktır, su enerjidir, su barıştır, su huzurdur, su vahdettir, su emniyet ve güvenliktir…
Suya olan bakış açımızı değiştirdiğimizde su ile ilgili sorunların bir çoğunun, su alanı dışında olduğunu ve çözüm yollarının da belki su ile ilgili alanın dışında olduğunu anlıyoruz.
Su yer yüzünde hayatın devam etmesinin en önemli faktörüdür fakat varlığına pek dikkat edilmiyor ve maalesef yokluğu ise köklü bir krize sebep oluyor. En iyimser durumda suyun olduğu fakat sağlıksız olması durumunda yine de yaşam döngüsünde bir dönüşüm olacak.Gelecek on yıllarda insanın en temel ihtiyaçlarından biri, su kaynaklarının temin edilmesidir. Son yıllarda yayınlanan raporlar, 2040 yılına kadar en az 33 ülkenin su krizi eşiğine geleceklerini gösteriyor. Bu konu münakaşa yaşayan ülkelerde gerginliklerin yoğunlaşmasına sebep olabilir. “Dünya kaynakları” kurumu araştırmacıları, bir takım iklim modelleri ve de sosyo-ekonomik senaryolara dayanarak, 167 ülkede su krizini sınıflandırdılar.Gelecek 25 yılda su kaynakları açısından en yoğun kriz yaşayan ülkeler batı Asya bölgesinde olacaklar; Kuveyt, Filistin, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, işgal edilen Filistin, Umman ve Katar söz konusu ülkeleri oluşturacaktır.
Buna rağmen konunun önemine karşı söz konusu ülkelerde su krizinin incelenerek tedvin edilen belirli her hangi bir program söz konusu değildir; üstelik hayat öneminde olan bu önemli konuda sağlanması gereken yakınsamanın, hidro-politik yani su siyasetine kurban edildiği görülüyor
Su sorunlarının çözümlenmesi, bu olayın yaşanmasına sebep olan hasarlar ve faktörlere bağlıdır. Gerçek şu ki yaşanan su krizinin bir bölümü doğa ile ilgilidir ve bir kısmı da insanın özüne, tabi ki doğa ile ilgili olan bölümde de biz insanların ayak izleri görülüyor!
Su krizinin sebebi ister doğa veya insanın yönetimsizliği veya her ikisi olsun, oluşan sorunun ilk uyarısı olabilir.
Londra üniversitsi akademisyenlerinden ve yazar Stephen Brichieri- Colombi, su kaynaklarının genişletilmesi ve programlanmasında uzun bir tecrübeye sahiptir ve “Küresel Su Krizi: Kaynakları Yönetme Zaafı” kitabında şöyle yazıyor:
Yarısından çoğunu okyanusların oluşturduğu ve kutuplarının da buz tabaklarından oluşan mavi gezegen her zaman rutubetle dolu bir hava ile kaplanmıştır… dünya su eksikliğine doğru ilerliyor ve sadece sulama için su kaynaklarını yönetme konusunda detaylı bir program ile toplumlar, bir faciadan uzak tutulabilir. Söz konusu program, iyimserlik, mantık, kaynaştırma, yakınsama, konularla ilgili uzun vadeli bakış gibi özellikler taşımalıdır.Su krizinin çözümünde su yönetim unsurunun önemini açıklamak için önce kullanma alanlarını kategorilere ayırmak gerekiyor. Bu sınıflandırmalar, nüfus ve çevre odakları çerçevesinde köyler ve küçük kentlerden başlayarak mega kentlerdeki su kullanma yönetimine, çevre alanında ulusal büyük alanlara ulaşabilir.
Tabi ki her ülkenin coğrafi alanına göre su yönetiminin önem oranı söz konusu bölgenin iklimsel ve coğrafi şartlarına göre değişebilir.
Örneğin kurak ve çöl bölgesinde olan bir kentte bu konu diğer bölgelere nazaran daha hassastır ve bu özellik hem ulusal büyük planlarda ve de uluslararası dayanışma konularında dikkate alınması gereken önemli konudur.
Genelde kuru iklimlerde en fazla su kaybı, tarım alanı ile ilgilidir ve köyler ile kasabaların ekonomi ekseninin tarım faaliyetlerine dayandığı nedeni ile bu alanda suyun kullanım modellerini düzenlemenin büyük önemi vardır. Örneğin İran’da su kaynaklarının %90’ı tarım için kullanılır ve bu alanda su kaynaklarının yönetilmesi ve doğru siyasetlerin uygulanması hayati önem taşır.
Tarım ürünlerini, kullanılan sanal suya göre yönetmek, su krizini azaltma bağlamındaki bazı stratejilerdir. Geçen programlarda da değindiğimiz sanal su, aslında tarım veya sanayide bir ürünün üretilmesi için kullanılan su miktarıdır ve tarım alanında program yapmak için bir temel sayılır. Sanal su konusu 90’lı yıllarda İngiliz prof. John Antony Alen tarafından gündeme geldi ve o tarihten bugüne kadar onun araştırmaları ekonomi ve siyaset alanında büyük ilgi çekti.
Konuyu hatırlamak ve açıklamak açısıdnan bir örnek verelim. Bilim insanlarının araştırmalarına göre her fincan kahvede 140 litre su gizlidir, bu su miktarı kahve bitkisinin yetişerek ürün vermesi için gerekiyor.
Bu yüzden tarımda üretim konusunda suyun az olduğu iklimlerde, su tüketimi az olan ürünleri dikkate alarak öncelik vermek gerekir.
Tarım konusunda su kaynaklarının yönetilmesinde önemli olan diğer konu ise illegal kazılan su kuyuları ve yer altı suların yağmalanmasının önlenmesi, güncel tekniklerle sulama performansını yükseltmek, su tüketiminde randımanın arttırılması ve tarımdan kaynaklanan mesleklerin küçük kasaba sanayisine doğru kaydırılmasına değinebiliriz. Böylece su eksikliği kriz durumundan kurtulurken tarıma dayalı toplumlarda ekonominin gelişmesine yardımcı olur.
Ülkelerin büyük şehirlerin etrafında bulunan orta büyüklükteki kentler genelde sanayi ve üretim merkezleri ve dolayısı ile bu alanda en çok su tüketen alanlardır. Araştırmalar sanayi sektörde büyük ölçekte su, geri dönüşüm olmadan kullanıldığını gösteriyor. Bu alanda doğru bir yönetim ile sanayide öncelikli olarak tüketilen su miktarını azaltabilir ve ardından tekrar suyun tasfiyesi ve geri dönüşümü ile diğer alanlarda örneğin soğutucularda, sulamada, salonlar ve teçhizatların yıkanması vb. alanlarda kullanılabilir. Böylece tüketilen suların yaklaşık %95’i tekrar kullanılabilir.
Büyük şehirlerde ise evde tüketilen su miktarı fazladır ve bu sorunun çözümü ise tüketim modelinin değiştirilmesidir. Bu alandaki çözümlerin başında kültür oluşturmak ve suyun doğru kullanımı ve israftan kaçınma modellerine değinebiliriz. Bu görev ise aileler, eğitim merkezleri ve medyaya düşer. Bu konuda okullarda çocuklara verilen eğitim ile suyun değeri, hayattaki rolü anlatılarak suyun doğru kullanılması ve boşa akmasının önlenme yolları öğretilerek kültür oluşturulabilir.Fakat çevre alanında su yönetim yollarının en önemlisi, su ile ilgili her proje hatta bir su kuyusunun kazılması kadar küçük bir proje için güçlü araştırmaların yapılması ve küresel tecrübelerden yararlanılmasıdır. Bazı ülkeler su krizine çözüm olarak baraj yapmak veya su intikali projelerini denemişlerdir, fakat araştırmalardaki eksiklik nedeni ile çevreye telafisi imkansız hasarlar verilmiştir.
Baraj göletinin ve alt arazilerin tuzlanması, ayrıca yüzeysel suların kuruması ve toz bulutları ise söz konusu çevre hasarlarından bazılarıdır.
Bu arada geçen yıllarda yer altı su kaynaklarından fazlasıyla ve kontrolsüz bir şekilde su alınması nedeni ile yer altı su kaynaklarının sabit hacminde büyük düşüşler olmuştur. Böylece toprak ve yerin bazı bölgelerinde çöküş ise bu olayın dikkat edilmesi gereken tehlikeli sinyallerindendir.
Su krizi halklar ve hükümetlerin ulusal iradesi, tüm kurumların destek ve işbirliği ve tüm makro planlar ve mega projelerde titiz ve dikkatli çalışmalar ile giderilebilir. Her birey ve grubun su tüketim istatistiklerinin çıkartılması, ayrıca etkili plan için mevcut su miktarının belirlenmesi ise makro alanlarda siyaseti belirleyen yetkililer için en önemli konulardandır, üstelik uzun vadeli çıkarları da her kes tarafından bilinir.
Zira sorunun teşhisi ardından ikinci adım su sorunlarının çözümü için doğru planlar yapmaktır. Uluslararası kurumlar bu aşamada sorunların giderilmesi bağlamında aktif rol üstlenebilirler. Gerçi uluslararası kurumlar ve teşkilatların her zaman karşı karşıya kaldıkları sorunlardan biri, onlar tarafından yapılan önerilerin ülkeler tarafından kabul edilmemesi ve yapılmamasıdır. Fakat su meselesinin hayati önem taşıması nedeni ile uluslararası kurumların maksimum kapasiteleri ile dünyada su meselesine el atması gerekir.
Unutmayalım ki bir çok çevre uzmanına göre bizler iklim değişikliği veya doğal kuraklıkla değil, yönetim kuraklığı ile karşı karşıyayız. Bu yüzden suçlamak için parmağımızla göklere işaret etmeye hakkımız yok.