Aralık 17, 2019 14:08 Europe/Istanbul

Bilindiği üzere kuraklık ekolojiyi bozmanın yanısıra, sosyal düzen, sosyal sermaye ve toplumun dayanma sınırını da etkiliyor. Etnik, bölgesel ve hatta küresel kriz ve çatışmalar, kıtlık ve su krizi etkilerinin sadece bir bölümüdür, fakat dünya ve tüm insanları bir çok sorunla yüz yüze bırakabilir.

Doktorlar vücudun önemli oranda su kaybettiğinde özellikle tansiyonu olan veya kalp rahatsızlığı olan insanlarda kalp krizi riskinin artacağı konusunda uyarıda bulunuyorlar. Ayrıca insanlar yine önemli oranda su kaybettiklerinde kasları kasılır ve tansiyon düşmesi sonucu gözleri kararır, başları döner, kendilerini güçsüz hisseder ve vücutlarında bir çok sorun yaşarlar. Çevresel sosyal uzmanlar da su krizi ve su eksikliğinin ülke yetkilileri, vatandaşlar ve köyde yaşayanların karşı karşıya olduğu en ciddi sorunlardan biri olarak onların yaşamını ciddi tehditle karşı karşıya getirdiğini belirtiyorlar.

Çevresel sosyal uzman ve üniversite hocası Lokman İmamgoli’ye göre nüfus artışı, tüketim mallarının artması, yaşam seviyesinin yükselmesi ve halk taleplerinin artması, hükümetlerin kalkınma planlarını gerçekleştirmedeki zaafı ve çevreye destek olan ekolojik projelerin yetersizlikleri ve en son da insanların sorumsuz davranışları sonu istenmeyen sonuçlar ve hasarlara yol açmıştır ve her geçen gün su krizi ve yıkıcı sonuçları daha da artmaktadır.Söz konusu araştırmacı ve çevre uzmanı, dünya toplumunun en ciddi sorunlardan birinin su krizi olduğuna işaretle, çeşitli bölgelerde nehirler üzerine gerekli inceleme ve araştırma yapılmaksızın barajların inşa edilmesi, binlerce kuyunun kazılması, yanlış su tüketimi ve doğru yönetilmemesi, kentlerin orantısız ve dengesiz gelişmesi ve köylerden orantısız göçün yaşanması, dünyada su krizini yoğunlaştıran etkenler olduğunu belirtiyor.Eğer uzmanların görüşlerini kabul etmek istersek, yaşanmakta olan su krizi nedeni ile dünya toplumu bu krizin nitelik ve nicelik açısından sonuçlarını tecrübe etmekte olduğunu söylemek gerekir. Uzmanlar tarafından yapılan incelemeler ve endişe verici istatistiklere ilaveten medyadan yansıyan görüntüler de su krizinin boyutlarını gözler önüne seriyor.Uçak kanatının orta çizgisine paralel olarak mahrum kadınlar, başlarında su testileri; uzak bir nehirden günlük su taşıma yolculuğundan dönüyorlar. Kirli Sudan ince bir ırmak, ana nehri kirletmek için kirlenmiş bir köy sokağını dolduran çöpler arasından kendi yolunu açıyor. Bir deri bir kemik kalmış bir çocuk gözleri tamamen açık, anne kucağında üzgün ve yardım ekipleri tarafından verilecek bir sonraki öğünü beklerken ufuklara dalmıştır.Hiç şüphesiz tüm insanlar bu ve benzeri sarsıcı görüntüler ve fotoğraflar karşısında sorumludurlar. Bu görüntüleri yayınlayan medya, bu sorumluluğun bir parçasını üstleniyorlar. Bizler de elimizdeki araştırmalar ve bilgilere dayanarak, yer kürenin su kaynaklarının yönetilmesi, içme suyu ve tarlaların suyunun temin edilmesi ve aç insanların doyurulması için yüklü yatırımların dünya toplumunun önceliği olması gerektiğini vurguluyoruz. Finansal ve pratik destekler onları kurtarabilir ve yeni yaşamlar yaratabilir, fakat su krizi ciddiye alınmalıdır.Su krizinin sonuçlarından, su isteyenler arasındaki rekabetin yaşanmasına, gıda güvenliğinin temin edilmesindeki sorunların yaşanması, yoksulluk ve işsizliğin yayılması, etnik çatışmalar ve ön yargılara değinebiliriz. su kalitesinin sonuçlarından da çeşitli hastalıklar, özellikle de kanser gibi tedavisi zor olan hastalıklar, vatandaşların sağlığının tehdit edilmesi ve dolayısı ile sağlık ve tedavi masraflarının artması, tıp dünyasına güvensizliğin artması ve hükümetlerden duyulan hoşnutsuzlukların artmasına ilaveten, sosyal sermayelerin zarar görmesi, sosyal gerginlikler ve çatışmaları beraberinde getirebilir

Hatırlanacağı üzere geçen programda su yönetiminde krizin, kuraklık ve su krizinin yoğunlaşmasında önemli bir etken olduğunu söyledik. Su, bölgesel krizleri başlatan faktör olabilir. Örneğin suya ulaşmak her zaman Hindistan’da huzursuzlukların başlangıç sebebi olmuştur. diğer bir örnekte Somali’de el-Şebab grubu kuraklıktan etkilenen insanların güvenlik açığını suiistimal etmek istedi.

Son 20 yılda su kaynaklarının yönetim yollarındaki sorunlar, krizin oluşum sebepleri, çevre üzerindeki etkileri ve yöntemleri üzerinde bir çok araştırma ve çalışma yapıldı. Fakat bu krizin kentler ve köylerdeki sosyal sonuçları ile ilgili kapsamlı bir araştırma ve yorum ne yazık ki yapılmadı. Son yıllarda su krizi yaşayan bölgeler, kuraklık, yer çökmesi, toprak erozyonu, tayfunlar ve kum fırtınası ve tarım ürünlerinin azalması gibi sorunlarla karşı karşıya kaldılar.

Bu arada, köylerin boşalması ve kentlere orantısız göçler, işsizliğin artması, tarım ekonomisine dayalı bölgelerde yoksulluğun artması, su talebinde olanlar arasında rekabetten doğan gerginlik ve çatışmalar, köylülerin depresyon ve hayal kırıklığı, kentte yaşayanların moralinin bozulması ve hatta boşanmalar ve uyuşturucu bağımlılığı gibi sorunlar, su krizinin dolaylı veya dolaysız sosyal sorunlarını her geçen gün arttırmaktadır. Başka bir ifade ile su krizi hayatın tüm boyutlarına ve bizim varlığımıza, ister, sosyal, ekonomik ister siyasi veya kültürel olsun, insanların ilişkileri ve bağlantıları, makro ve mikro boyutlarda etkilidir.

Küçük ve yerel toplumlarda bu sorunlar, güven, ortaklık, sosyal vahdet gibi değerli ilke ve ahlaki değerler ayrıca kültürel sermayeyi etkileyebilir ve giderek toplumun geleneklerini yok ederek sahte meslekler, suç ve cinayet oranını arttırabilir. Daha büyük toplumlarda sosyal sorunlar daha da  karmaşık  bir halde olur. Bir sosyoloji kurala göre, toplumda sıra dışı her türlü değişiklik, sosyal karışıklık ve isyana sebep olabilir. Köyden kentlere orantısız göç, tarım sektörüne darbe vururken köylerin de yok olmasına, kent nüfusunun artmasına ve büyük kentlerde varoş bölgelerin oluşmasına sebep olur. Bu orantısız artış, kent yönetiminde sorunlar oluştururken, mega kentlerde refah seviyesi ve sosyal güvenlik düzeyinin düşmesi, sınıf farkı, kültür çatışması ve sosyal düzenin bozulmasına sebep olur.  

Kuraklık ekoloji düzeni bozmaya ilaveten sosyal düzeni ve de sosyal sermaye ve toplumun dayanıklığını etkiliyor. Kentlerde gıda temini, kuraklıktan doğan çiftçilerin zararını telafi etmek, halk için sağlıklı ve temiz içme suyu sağlamak ve su kirliliğinden doğan hoşnutsuzluklar, sağlık masraflarının artmasına ve siyasi nizamdan memnuniyetsizliğe, dolayısı ile ülkelerin ulusal güvenliğin yaşanmasına sebep olur. Makro  boyutta hatta ortak su kaynaklarının kota oranı konusunda iki ülke arasında ihtilaflara ve hatta savaşlara sebep olabilir.

Başka bir ifade ile su kaynaklarının yönetilmesi, teknik, teçhizat veya maddi kaynaklar konusunda bağlı kalmaktan önce, su kaynakları, yönetilmesi ve kullanılması için masraf yöntemleri konularında karar almak için siyasi ve sosyal bir düzene ihtiyaç var. Öyle ki bu bağlamda teknik ve yönetim çözümleri, ancak sosyal sermaye ve insan eksenli olduğu zaman sonuç verir. Bu bağlamda yerel topluluklar için bir sosyal ağ oluşturmak, güçlendirmek ayrıca su yönetim ve doğal kaynaklar ile ilgili tüm kamu kurum ve kuruluşlar arasındaki uyumu güçlendirmek, su krizi ve kuraklık konusunda insanlık toplumu için bir çözüm yolu olabilir.

Tatlı su kaynaklarının kısıtlı olması ve telafi edilemez bu hayati madde için talebin artması bir yandan, su kaynakların dağılımı ve heterojenliği ayrıca nüfus ihtiyacının çeşitliliği diğer yandan, su konusu ve yönetim tarzını, teknik mühendisliği ve ekonomi alanlarından geçirmiştir. Bu durumda su, yönetim, kültürel ve hatta siyasi ve güvenlik gibi sosyal alanlarda önemli bir konuma sahip olur ve insanlık toplumunun gelecek gelişmeleri ona bağlı olur.Bu yüzden su kurallarına kapsamlı bir bakışla suyun gerçek değerini şeffaflaştırmak, aslında bu alanda entegre yönetimi güçlendirmek ve sosyal, ekonomi ve kültürel bileşenleri dikkate alarak gerçekleşen bir modeldir.

Su kuralı aslında su kaynaklarını yönetenlerin siyasi, ekonomik ve idari düzenidir ve katılımcı ve tutarlı önlemler arasında sürekli anlaşmanın sağlanması, ortak işlerin idare edilmesi ve programlanması için özel ve kamu, bireysel ve kurumsal girişimlerin toplamıdır ve vatandaşların sosyal sermayeleri, resmi ve gayrı resmi ilişkilerini kapsar. 

Bu yüzden teknik ve iklimsel faktörlerden önce, su yönetimi için uygun bir siyasi ve sosyal düzene dayalı ve de su kaynakları hakkında doğru karar alama bağlamında suların kullanılması için uygun yatırım yöntemleri hakkında karar alınmalıdır. Tabi ki su krizi uyarısı da genelde tarım ve sanayinin de aralarında olan tüm üretim alanları ile ilgilenenlere ve kullanıcılara özellikle de bu alandaki yetkililere yönelik olacaktır.

İklimsel değişiklikler, nüfus artışı ve su kullanan sanayinin gelişmesi bir yandan ve su kaynaklarının azalması diğer yandan dünyayı sağlıklı içme suyu temin etmekte sorunla karşı karşıya getirmiştir. Su kalıcılığı konusunun insanın su döngüsü ile ilgili davranış modelinin değişimine bağlı olduğunu kabul etmek gerekir. İnsanlık toplumu, su yönetimdeki kabiliyetini elinden geldiği kadar geliştirmeli, böylece insanın kullandığı suyun niteliği ve niceliğini, aynı kaynaklara ulaşabilecek olan gelecek nesiller için koruyabilir.