Batı'da Yaşam-11
Bu bölümde Batı'da çocukların durumunu ele alacağız.
Çocuklar her toplumun en kırılgan ve en hassas kesimleridir. Bu kesim, haklarını aramaktaki güçsüzlüğü yüzünden her zaman insani duyguların en çok mazharı olan kesimdir. Batı'da ise çocuk haklarının en iyi şekilde karşılandığı iddia ediliyor. Ancak acaba istatistikler ve raporlar da böyle bir hususu onaylayıcı mahiyette midir? Acaba Batı'daki tüm çocuklar, mutluluk ve huzur içinde mi yaşıyorlar. Sohbetimizin devamında tüm propagandalara ve reklamlara rağmen Batı'nın da çocukların cenneti olmadığı hususunu anlatmaya çalışacağız.
Günümüzde Batı toplumundaki çocukların en önemli sorununun ahlaki konularla ilgili olduğunu söylemek mümkün. Guardian Gazetesi Nisan 2015 yılında İngiltere'de çocuk istismarı ile ilgili şöyle bir yazı yayımladı: "Avrupalı ülkeler arsında İngilizler çocuk istismarından büyük keyif alırlar. Bir diğer yandan ise böyle bir suçun cezalandırılması için uygun hükümlerin olmaması çocuk istismarı vakalarını da arttırmıştır. "
Bu İngiliz gazete yazısının devamında şöyle bir ifadeye yer veriyor: "İngiltere'de her 6 erkek çocuktan biri cinsel istismara maruz kalıyor. Bu rakam ise kız çocuklarında daha fazladır. Öyle ki her dört kız çocuğundan biri cinsel istismara maruz kalıyor. "
Bu raporda toplu çocuk istismarlarına, çocuk kaçakçılığına ve kimi devlet makamlarının da bu suçlarda pay sahibi olmalarına değinilmiştir.
Avrupa'da çocukların en çok cinsel istismara maruz kaldığı ülkelerden biri de Almanya'dır. Almanya polisi bir rapor yayımlayarak rutin olarak günlük bazda ülke çapında 40 çocuğun cinsel istismara maruz kaldığını bildirdi. Süddeutsche Zeitung'un raporuna göre Almanya Kriminoloji Polisi tarafından sunulan son istatistiklere göre 2018 yılında 14 bini aşkın çocuk ülke çapında cinsel tecavüze uğramıştır.
Almanya Polisinin bildirdiğine göre gerçek istismar oranı çok daha fazladır. Ancak çocuklar daha çok aile bireyleri, aile arkadaşları ve yakınları ve tanıdıkları tarafından cinsel istismara maruz kaldıkları için şikayette bulunmaları da çok zordur. Bu yüzden gerçek istatistikler daha yüksektir.
Amerika'da da çocukların istismarı özellikle de cinsel istismar durumu dehşet vericidir. Amerika sağlık ve insani hizmetler bakanlığının istatistiklerine göre ortalama olarak her sekiz dakikada bir çocuğun cinsel istismara uğradığına dair belgeler ve kanıtlar bulunmaktadır. Amerika'da faaliyet gösteren Cinayet Kurbanları Hukuki Merkezi ise bu alanda istatistikler yayımlayarak yıllık olarak 90 bin çocuğun Amerika çapında cinsel istismara uğradığını bildirmiştir. Ancak yine de uzmanlara göre gerçek rakamlar çok daha fazladır.
Maalesef dünyamız bugün de çocuk istismarı diye bir sıkıntı ile karşı karşıyadır. Çocuk istismarı her insanın içini acıtacak türden bir suçtur. Çocuk istismarının birçok şekli vardır. Çocuklara karşı fiziki şiddet uygulamak bu şekillerden biridir.
Fransa'da ebeveynlerin gösterdiği şiddetten dolayı günlük olarak ortalama iki çocuğun hayatını kaybetmesi sonucunda Fransa Parlamentosu ebeveynlerin de çocukları dövmesini yasakladı. Aslında çocukları dövme, kimi ülkelerde ırkçı bir eyleme de dönüşmüştür. Örneğin Amerika'da şiddet olaylarında ve fiziki şiddet uygulamak sureti ile hayatlarını kaybeden siyahi gençler ve çocukların çoğu 10 ila 19 yaşları arasındadırlar. Daha esef verici husus ise Amerika'da siyahi çocukların beyaz çocuklara oranla 19 misli daha fazla şiddet kurbanı olmalarıdır. İnsan Haklarını İzleme Örgütü Eylül 2015'te yayımladığı raporda Amerika'nın Florida eyaletinde yıllık olarak yüzlerce gencin reşit kişi olarak adil olmayan bir şekilde yargılandıklarını duyurdu. Bu gençlerin reşit kişiler olarak yargılanması daha ağır cezalar almalarına neden olmuştur. Bu rapora göre 2014 yılının başlarından bu raporun yayımlanma tarihine dek, göz ardı edilebilecek suçlardan tutuklanan çoğu siyahi çocuk ve genç, çocuklar mahkemesinde yargılanacağına sıradan mahkemelerde yargılanıp ağır cezalar almış hatta uzun süreli hapis cezalarına çarptırılmışlardır.
Batı'da çocuk ve gençler haklarının göz ardı edilmesinin örneklerinden biri de bu kesimin hukuki süreç ve adli sistemi tanımalarına müsaade edilmemesidir. Avrupa Birliği Temel Haklar Ajansı Avrupa Adli Sisteminin çocuklarla ilgili dosyalara bakmaktaki başarısızlığına ilişkin raporunda şöyle diyor: "Her yıl iki buçuk milyon çocuk Avrupa'nın genelinde adli süreç ve adli yargılarla karşı karşıya kalırlar. Bu süreç, ebeveynlerin boşanması veya çocuk istismarı, cinsel taciz veya tanıklık çerçevesinde yaşanabilir. Ancak çoğu çocuklar polis memurlarının bilgisizliği ve eğitimsizliği yüzünden hep göz ardı edilmişlerdir. Polis memurları bu zarar görmüş sorun yaşamış çocuklara nasıl davranacaklarını bilmiyorlar. Bu yüzden de dosyaların ve yargı sürecinin nasıl yürütüldüğüne dair de kurbanlara doğru düzgün bilgi veremiyorlar. "Bu raporun yazarlarından Astrid Podsiadlowski bu hususta Euronews'a verdiği mülakatta şöyle diyor: "Örneğin çocuk istismarları soruşturmalarında çocuklar her şeyi polise anlatmıyor çünkü onların ilk ifadelerinin adli süreçteki önemi anlatılmamıştır. Bu durumlarda ise çocuklar daha çok tanık konumundadırlar. "
Avrupa genelinde yaşanmış 400 çocuk istismarı vakasının incelenmesi sureti ile yapılan bu araştırmanın bir bölümünde çocukların genel olarak adli ve yargı sürecinde güven ve desteklenme duygusu içerisinde olmadığına da değinilmektedir.
Kimileri " yoksulluk ve çocuk sorunlarının " sadece gelişmekte olan ülkelere has olduğunu düşünüyorlar. Halbuki Birleşmiş Milletler Teşkilatı Çocuklara Yardım Fonu'nun raporuna göre gelişmiş ülkelerde de yoksul çocuklar oranı yüksektir. Bu arada Amerika bu açıdan küresel ortalama rakamlarının daha üstünde bir fakir çocuk oranına sahiptir. Almanya'nın Deutsche Welle televizyonunun sitesi Birleşmiş Milletler Teşkilatı Çocuklara Yardım Fonunun bu raporunu yayımlayarak gelişmiş ülkelerde yoksul çocukları düzeyi ile ilgili uyarılarda bulundu.
Bu hususta Uluslararası Çocukları Koruma Örgütü de bir rapor yayımlayarak sadece 2018 yılında 1 milyon 260 bin çocuğun İtalya'da tam bir yoksulluk düzeyini yaşadıklarını bildirdi. Euronews'un raporuna göre her 7 İtalyan çocuğundan biri yoksulluktan dolayı dersi bırakmak zorunda kalıyor. Buna karşın 61 milyon nüfuslu İtalya'nın Euro para birimi ekonomik bölgesinin üçüncü güçlü ekonomisi olduğu söylenmektedir. Uluslararası Çocukları Koruma Örgütü'nün raporuna göre İtalya yeşil kıtada yoksul çocuklar hususunda rekor sahibidir.
Söylenenlere göre Avrupa Birliği üyesi ülkelerde yaşayan yoksul çocukların ortalaması yüzde 20 kadardır. Fransa'da her 5 çocuktan biri yoksul sayılır. İngiltere'de Toplumsal Yoklamalar Komisyonu-SMC'nin raporuna göre yaklaşık 4 buçuk milyon çocuk yoksul sayılırlar. Bu rakam İngiliz çocuklarının yüzce 33'ünü teşkil etmektedir.
İngiltere'nin Kuzey Batısındaki Lancashire şehrinin Morecambe ilinin okullarının müdürlerinden biri Callingwood okulunda 35 öğrencinin ailelerinin gıda yardımları aldığını söylüyor. Callingwood, muhtemelen bu tür ailelerin sayısının fazla olduğunu ancak istatistiklere yansımadığını da sözlerine ekliyor.
Almanya'da sadece ekonomi büyümüyor yoksul çocuklar oranı da büyüyor. Yapılan incelemeler ve araştırmalar son yıllarda Almanyalı çocuklar arasındaki yoksulluk da yüzde 20 arttığını gösteriyor. Hannoversche Allgemeine Zeitung Almanya'da günden güne artan yoksul çocuklar hususunda yayımladığı yazıda şöyle bir ifadeye yer verdi: "Yaklaşık 2 milyon çocuk Almanya'da Haartz 4 adı ile bilinen sosyal hizmetler ve yardımlara bağımlı olarak yaşıyorlar. Bu ise Almanya gibi zengin bir ülke için rezalettir. "
Boltzmann Enstitüsünün 2016 incelemelerine göre ekonomik durumun iyileşmesi ve gelişmesine rağmen Almanya'da yoksul çocukların sayısında artış gözlemlenmiştir. Bu Alman enstitünün incelemelerine göre geçen yıl yaklaşık 2 milyon Alman çocuk yoksulluk içinde büyümüşlerdir. Bu enstitünün uzmanlarından Ante Stein ise çocukların yoksulluk içerisinde ne denli uzun süre yaşarlarsa toplumun da o kadar büyük sorunlar yaşayacağını söylüyor.
Bu haftaki sohbetimizi Amerika'daki Rutgers Üniversitesi Sosyoloji profesörlerinden David Popenoe'nin sözleri ile noktalamak istiyoruz.
" Kanıtlara göre bizim çocuklarımızın bugünkü kuşağı, ülke tarihinde ebeveynlerinin aynı yaşlardaki dönemine göre daha az toplumsal ve psikolojik sağlığa sahip ilk neslidir. Şiddet, intihar, uyuşturucu madde kullanımı, evlilik dışı doğumlar, psikolojik baskılar, depresyon ve anksiyete alarm düzeyine ulaşmıştır. Bu durum gerçekten kaygı verici bir düzeye ulaşmıştır. "