Haziran 25, 2020 16:24 Europe/Istanbul

Bu bölümde de geçen sohbetimizde olduğu gibi görüş sahipleri ve düşünce kuruluşlarının Hürmüz Boğazı ile ilgili görüşlerini ele alacağız.

Batılı medyalar ve kimi gerici Arap ülkelerinin medya organlarının  İran'ın Fars Körfezi'ne yönelik yaklaşımını tehdit gösterme çalışmalarına rağmen  sadece İranlı uzmanlar değil, birçok uluslararası düşünce merkezi ve kuruluşu da İran'ın Hürmüz Boğazı ve Fars Körfezi'nin güvenliğinin sağlanmasındaki eksen rolüne vurgu yapmaktadır. 

Uzmanlar açısından Amerika'nın ve kimi ülkelerin sözde Fars Körfezi'nde gemicilik güvenliği koalisyonu oluşturması,  bölgenin güvenliğinin sağlanması için hiçbir yardımı dokunmamasının yanı sıra tam ters sonuç da doğuracaktır.  İran dışişleri bakanı Arap-Afrika işleri eski yardımcısı Dr. Hüseyin Emir Abdullahiyan ise   Amerika ve ortaklarının  Batı Asya özellikle de Fars Körfezi ile ilgili siyasetlerine değinerek şöyle düşünüyor: "  Amerika'nın Hürmüz Boğazındaki askeri koalisyonu, Irak ve Afganistan'ın işgali gibi bölgede güvensizliği şiddetlendirecektir. "

Londra'daki Durkheim üniversitesi uluslararası ilişkiler fakültesi siyasi bilimler hocası Christopher Davidson ise " Fars Körfezinde Çöküş Dominosu; Batı Asya'da Dördüncü Uyanış " başlıklı kitabında  kimi Fars Körfezi çevre Arap ülkelerinin İran'a karşı çıkmasının güvensizliğin nedenlerinden biri olduğunu ve Amerika'nın dış siyasetindeki bölgeye yönelik müdahaleci girişimlerinin sebebi olduğunu belirtiyor.    Onun açısından   Suudi Arabistan, BAE ve Bahreyn gibi kimi Fars Körfezi çevre krallıkları  son yıllarda  İran'a karşı sert bir tavır takınmışlardır. Yine bu siyasi uzmana göre bu gerçek bu bölgedeki krallıkların Batı'nın güvenlik tertibatına bağlı olduğu hastalığının göstergesi olduğunu  ve Batılı ülkelerin bu ülkelerdeki askeri üslerinin varlığının da bu bağlamda analiz edilmesi gerektiğini düşünüyor. 

Ünlü Amerikan analistleri ve uzmanları arasından ise Chicago Üniversitesi hocalarından John Mearsheimer uluslararası ilişkiler alanındaki tanınmış teorisyenlerden biri olarak  bölgesel güvenlik özellikle de Hürmüz Boğazı ve Amerika'nın bu bölgeye yaklaşımı çerçevesinde ilgi çekici bir görüşe sahiptir. Onun açısından Doğu Asya, Güney Doğu Asya ve Avrupa sırası ile Amerika için birinci,ikinci ve üçüncü öncelik sırasına sahiptir. 

Fars Körfezi sadece petrol ve doğalgaz rezervleri yüzünden Amerika için önemli değil. Amerika halihazırda Kuveyt, Katar, Bahreyn, Irak, BAE, Ürdün ve Umman olmak üzere bölgedeki üslerinde  45 bin kadar askeri bulunmaktadır. Doğal olarak  Amerika Çin'i en büyük düşmanı olarak gördüğünden  bu kadar askeri güç Çin'e götürülen enerji güvenliğinin temin edilmesi için değil bölgenin güvenliğine halel getirmek içindir.  John Mearsheimer ise Amerika'nın İran'a maksimum baskı uygulamasından hedefinin Çin'in İran'dan aldığı petrolü engellemek olduğunu düşünüyor. 

Kimi Amerikan uzmanlar ise  İran'ın Fars Körfezi bölgesinin güvenliğinin sağlanmasındaki eksen rolüne değinerek  İran'ın Amerika'nın gerilim yaratıcı girişimlerine karşılık olarak Hürmüz Boğazı'nı kapatmaya karar vermesi halinde   pratikte  Amerika'nın da bir şey yapamayacağını itiraf etmişlerdir.   Amerikan Tufts Üniversitesi  Denizcilik Araştırmaları  Programları Müdürü Rakford Witz  İran'ın Hürmüz Boğazını kontrol etmekteki askeri gücüne ve kabiliyetlerine değinerek şöyle demiştir:   İranlı askeri güçler Hürmüz Boğazını kapatmak için gereken olağanüstü kabiliyetler ve becerilere ihtiyaç duymuyorlar. Çünkü  hücum botları, füzeleri veya mayınları ile denizaltıları ile bunu rahatlıkla yapabilirler.  Bunun sonucunda ise gemicilik süreci duracak ve enerji ticaretine büyük bir zarar verilecektir. Bu geçitten geçen petrol akışının tamamen durması bile mümkün.  Böyle olursa birçok uluslararası şirket de tanker gemilerinin geçişini askıya alacaktır. "

Rusya savunma ve dış siyaset konseyi başkanı Fedor Lukyanov ise  İran'ın Hürmüz Boğazının güvenliğine yönelik yaklaşımı hususunda  2019 gelişmelerini göz önünde bulundurarak   Hürmüz Boğazı ve Fars Körfezi bölgesi gerilimlerinin arttığını ve İran'ın Amerika ve İngiltere'nin tek taraflı siyasetleri karşısında geri adım atmayacağını gösterdiğini söylüyor. Bu yüzden gelecek ile ilgili tahminde bulunmak da zordur.   

Bir diğer Rus uzman Aleksey Malaşenko ise  İran'ın Hürmüz Boğazının güvenliği hususunda temel rol oynadığına değinerek her türlü sorun ile baş edebilecek güce sahip olduğunu, istediğini ele geçireceğini ancak savaşın da ne Tahran ne Washington'un lehine olmayacağını söylüyor.  Bu çerçevede Amerika da savaşı kendi lehine görmüyor çünkü böyle bir savaşın sonunu Amerika değil İran getirecek ve son noktayı koyacaktır. 

Harward Üniversitesi Batı Asya meseleleri uzmanı Ubeir Kyde ise  Hürmüz Boğazı hususunda özellikle de bu bölgenin güvenliğinin sarsılmasının bölge Arap ülkelerinin ekonomisine büyük etki yapacağını düşünüyor.  Bu uzman şöyle diyor: "   Hürmüz Boğazı  Fars Körfezi çevre Arap ülkelerinin petrol ihracatı şah damarı sayılıyor. Bu ülkelerin petrolünün yüzde 80'i  bu boğaz vasıtası ile ihraç edilir. " Söz konusu uzman ayrıca İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin konuşmalarına ve özellikle de "İran'ın petrolünün ihraç edilmediği bir ortamda bölge ülkelerinin petrolünün ihraç edilmesinin de bir anlamı kalmayacaktır. " şeklindeki sözüne değinerek  Hürmüz Boğazının kapatılması halinde tüm petrol zengini ülkelerin zarar göreceklerini söylüyor.   Bu boğazın kapatılması Suudi Arabistan'ın ekonomisine de büyük bir darbe indirecektir. Irak ve BAE de bu açıdan zararlı çıkacaklar ve kısa bir sürede petrole dayalı ekonomileri çökecektir.   

Amerika dış ilişkiler  konseyi düşünce merkezi başkanı Eilan Berman ise  İran'ın Hürmüz Boğazı'nın güvenliğinin sağlanmasındaki eksen rolüne itiraf ederek Tahran'ın petrol fiyatını yükseltmek ve bunu da Amerika ile askeri bir çatışmaya girmeden yapabileceği kabiliyetine değiniyor.  Berman açısından İran  küresel ekonomiyi petrolün fiyatlarını arttırarak zora sokacağını bunun yolunun da sadece Hürmüz Boğazının kapatılmasının olmadığı  bu önemli su geçidinde geçişleri azaltmakla yapabilecektir.   Böyle olursa Amerika da askeri müdahale için hiçbir mazeret bulamayacaktır. İran ise askeri tatbikatlar düzenleyerek  Hürmüz Boğazı'ndaki geçişleri azaltabilir ve böylece küresel petrol piyasalarında artışa neden olabilir. 

 Atlantik Konseyi Düşünce Merkezi ise " Yaptırımlar İran'ın Küresel Enerji Hesaplarındaki Öneminin Artmasına Neden Olur" başlıklı yazısında   Fars Körfezi'ndeki enerji aktarımı güvenliğinin İran'a bağlı olduğunu  İran'ın Hürmüz Boğazındaki öneminin hala bariz konumda olduğunu vurguladı.  İran'ın Hürmüz Boğazındaki gövde gösterisi   İran'ın gelecek müzakerelerdeki üstünlüğünü arttıran faktörlerdendir.  Bu doğrultuda  İran  Fars Körfezi güvenliği yapısında üstünlüğünü arttırmak da istiyor.   Fars Körfezi bölgesinde denizcilik faaliyetlerinin artması ise Tahran'ın Amerika'nın maksimum baskısı karşısında direnişinin en etkili stratejisidir. 

İran Fars Körfezi ve Hürmüz Boğazı güvenliğinde  kilit rol oynayarak  bölgenin güvenliğinin bölgesel işbirliği ve kolektif çalışmaya dayalı temin edilmesinden yanadır. Bu hususta İran İslam Cumhuriyeti dışişleri bakanı Muhammed Cevad Zarif  Norveç'in Uluslararası İşler Enstitüsü'ndeki konuşmasında  Fars Körfezinin geleceği ve savaş çıkma tehlikesine işaretle  Fars Körfezi ve Hürmüz Boğazının güvenliğinin İran olmaksızın sağlanamayacağını söyledi. 

Muhammed Cevad Zarif    bölge dışı devletlerin Hürmüz Boğazının güvenliğine yönelik yaklaşımlarının yapıcı olmadığına işaretle  şöyle bir vurguda da bulundu: "  Tek yolumuz, uluslararası hukuka saygı duymaktır. "   Zarif ayrıca  Fars Körfezi güvenliğinin bölge ülkelerinin iş birliği ile sağlanabileceğini ve  bölgenin güvenliğinin temininin İran'ın önceliğe olduğuna vurgu yaparak  bu hususta bölgesel diyaloglar derneğinin oluşturulmasını önerdi.