İslam'da Azınlıkların Hakları-6
Bu bölümde Zimme ehlinin ve İslam'a sığınanların haklarını ele alacağız.
İslami kuralların kesin ilkelerinden biri de İslami toplumda tüm grupların haklarının korunması ve tüm vatandaşların haklarına riayet edilmesidir. İster çoğunluk ister azınlık olsunlar bu yapılmalıdır. Bu çerçevede geçen bölümlerde de değindiğimiz gibi Zimme ehli olan, kitap sahibi semavi dinler örneğin Yahudiler ve Hristiyanlar ve öte yandan Kuran-ı Kerim'de sözü geçen Saibiler ve Mecusiler de bu dini azınlıklardan sayılırlar.
Bu çerçevede Müslümanlar bu gruplar ile Zimmet anlaşması imzalayıp böylece hem onların İslami kurallara uymasını sağlarlar hem de onlara dini hukuklarını tanıdıklarını bildirirler. Böylece Zimmet anlaşması çerçevesinde İslami toplumlarda yaşayanlar, güvence babında müşrikler ile yapılan emanname anlaşması yapanlar arasında farkın söz konusu olduğu söylenmelidir.
Kuran-ı Kerim ise Ehli Zimmet için öngördüğü hakları farklı ayetler çerçevesinde bize sunmuştur. Tevbe suresinin 29'uncu ayetinde ise bu hususta şöyle buyrulmaktadır:" «قاتِلُوا الَّذینَ لا یُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَ لا بِالْیَوْمِ الْآخِرِ وَ لا یُحَرِّمُونَ ما حَرَّمَ اللَّهُ وَ رَسُولُهُ وَ لا یَدینُونَ دینَ الْحَقِّ مِنَ الَّذینَ أُوتُوا الْکِتابَ حَتَّی یُعْطُوا الْجِزْیَةَ عَنْ یَدٍ وَ هُمْ صاغِرُونَ»
" Ehl-i kitap’tan Allah’a ve âhiret gününe inanmayan, Allah ve resulünün yasakladığını yasak saymayan ve hak dine uymayan kimselerle, yenilmiş olarak ve kendi elleriyle cizye verinceye kadar savaşın."
Ehli Zimmet'e verilen ilk hak olarak onlara cizye ödemeleri halinde anlaşma sözleşmesi imzalamalarının önerilmesidir. Böylece Müslümanlar Ehli Kitap'a saldırma hakkı yoktur. Bu yüzdendir ki Allahu Teala ayetin başında müşrikler ile savaşmaya izin vermiş ancak ayetin sonlarına yaklaşırken onlara bir avantaj tanımış ve bunun karşılığında onları görevli kılmıştır. İşte bu anlaşmaya katılan müşrikler Ehli Zimme'den sayılırlar ve bu anlaşma gereğince güvence altına alınırlar. Ehli Zimme anlaşmaya bağlı kaldığı müddetçe Müslümanlar da onların haklarına uymak zorundadırlar.
Ehli Kitap, Müslümanlar ile beraber yaşamakta böyle bir seçim hakkına sahiptirler. Bu ayette ise cizye ödemeleri ve Müslümanlar ile anlaşma imzalamaları için bir zorunluluk söz konusu değildir. Sadece istedikleri durumda cizye ödeyip İslami devletin güvencesi altına alınırlar. Zimme anlaşması güvence altına alma anlaşması olduğundan dolayı bu anlaşmayı ihlal eden sığınmacı biri kendi ana topraklarına geri gönderilir.
Tevbe suresinin 6'ncı ayetinde ise bu hususta şöyle bir açıklama yapılmıştır:" «وَ إِنْ أَحَدٌ مِنَ الْمُشْرِکینَ اسْتَجارَکَ فَأَجِرْهُ حَتَّی یَسْمَعَ کَلامَ اللَّهِ ثُمَّ أَبْلِغْهُ مَأْمَنَهُ ذلِکَ بِأَنَّهُمْ قَوْمٌ لا یَعْلَمُونَ»
"Ve eğer müşriklerden biri senden korunma isterse, Allah’ın sözünü duymasına fırsat vermek için onu koruma altına al; sonra onu kendi güvenlik bölgesine ulaştır. Bu uygulama, onların bilmeyen bir topluluk olmalarından dolayıdır."
Allahu Teala bu ayetlerde sığınmacıların İslami anlaşmalara uymaması halinde veya fırsatının bittiği halinde kendi seçtiği güvenli bölgeye götürüleceğini buyuruyor. Bu sığınan biri için temel bir hükümdür. Bu güvence ise hem şahsı hem de malvarlığını, çocuklarını, eşini ve kalfalar ve hizmetçilerini de içermektedir.
Müşrikler kendi seçimleri ile güvence anlaşmasına gerek görmeyip cizye de ödemek istemedilerse veya diğer anlaşmaların koşullarına uymadılarsa o zaman onların güvenliği güvence altına alınamaz ve İslami devlet topraklarını terk etmelilerdir.
Sp9 İslami topraklarda ikamet etmek Ehli Kitap için zimmet anlaşması ile mümkün olacaktır. Bu anlaşma çerçevesinde Müslümanlar Ehli Kitap mensuplarını İslami toplumun vatandaşları olarak saymalı ve onlar ile barışçıl bir şekilde yaşamalıdırlar. Zimme anlaşmasındaki ikamet hakkı daimi bir haktır. Bu hak anlaşma devam edene kadar sürmektedir. Anlaşma feshedilip kuralları çiğnenirse o zaman bu hak da kaldırılır.
Her ahit ve anlaşma tarafların koştuğu şartlar dahilinde kabul edilebilir. Zimme anlaşmasında da şartlar konuşulabilir. Bu yüzden ikamet izninin ve hakkının de belli kısıtlamaları olabilir. Örneğin Zimme anlaşmasında İslami devlet Ehli Kitap'ın özel ve hassas askeri ve güvenlik eksenli alanlardaki varlığına ve ikametine izin vermeyebilir. Böylece Ehli Kitap özel bölgelerde ikamet etmemelidirler.
Aslında İslam ve Müslümanları en çok tehdit eden tehlikelerden biri de güvenliksizlik tehlikesidir. Güvensizlik açık bir şekilde İslam ve Müslümanları çıkarlarını elde etmekten mahrum bırakır. Gayrı Müslimlerin kritik askeri ve güvenliğin sağlanmasında önemli olan bölgelerdeki varlığı ise bu tehlikeyi arttırmaktadır.
Zimme anlaşmasına göre Ehli Kitap için resmi olarak tanınan bir başka hak da onların mülkiyet hakkıdır. Gerçekte Ehli Kitap, İslami devlete cizye ödeyerek mülkiyet hakkı da kazanır. Buna ilaveten Zimmet anlaşmasına göre İslami devlet Ehli Kitap'ın can, mal ve namusunu koruma sorumluluğunu da üstlenir. Bu da İslami topraklarda bu Ehli Kitap kesminin mülkiyet hakkına sahip olduğunu gösteriyor.
Burada dikkat edilmesi gereken nokta ise Ehli Kitap'ın İslami kurallara aykırı düşmeyecek şekilde mülkiyet hakkına sahip olmalarıdır. Başka bir ifade ile onlar İslami topraklarda yasa dışı girişimlerde bulunamazlar. Örneğin Ehli Kitap İslami Devletten arsa veya bina alıp orada alkollü içecekler üretip satamazlar. Çünkü Ehli Zimmet cizye ödeyerek bu anlaşmaya katılarak her türlü hasmane girişimden de sakınacağı sözü vermiş olur. Böylece ribacılık, alkollü içecekler üretmek ve satmak, domuz yetiştirmek ve etini satmak da bu kesim için caiz değildir.
Ehli Kitap'ın zimmet anlaşmasını kabul edip cizye ödemekle sahip oldukları bir başka hak da can, mal ve namuslarının İslami devlet tarafından korunmasıdır. Müslümanlar toplumdaki gayrı Müslimlerin can, mal ve namuslarını korumakla mükelleftirler. Bu çerçevede Ehli Zimme'nin de güvenliği sağlanmalıdır. Böylece Zimmet anlaşması ile Ehli Kitap İslami toplumun vatandaşlarından sayılırlar. Ehli Zimme'nin can, al ve namuslarına Müslümanlar tarafından gelen her türlü hasmane girişim ise kınanmaktadır. Bu çerçevede bu olayların failleri de İslami kurallara göre yargılanıp cezalandırılırlar.
İslami Hükümeti Zimmet anlaşması gereğince gayrı Müslimlerin güvenliğini güvence altına alıp onları destekler ve bir diğer yandan da onlara dini özgürlük hakkı verir. Böylece Müslümanlar onları İslam'ı seçmeye mecbur bırakamazlar ve onlara tacizde bulunamazlar.
Allahu Teala Mumtehine suresinin 8'inci ayetinde ise bu hususta şöyle buyurmaktadır:" «لا یَنْهاکُمُ اللَّهُ عَنِ الَّذینَ لَمْ یُقاتِلُوکُمْ فِی الدِّینِ وَ لَمْ یُخْرِجُوکُمْ مِنْ دِیارِکُمْ أَنْ تَبَرُّوهُمْ وَ تُقْسِطُوا إِلَیْهِمْ إِنَّ اللَّهَ یُحِبُّ الْمُقْسِطینَ»"
Allah, din konusunda sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlarla iyi ilişkiler içinde olmanızı ve onlara adaletli davranmanızı yasaklamaz. Allah adaletli olanları elbette sever."
Aslında bu ayeti kerime, Müslümanlara gayrı Müslimlere iyilik yapmasını ve adaleti uygulamasını hatırlatır. Böylece bu kesim bile İslami topluma entegre olabilir. Bu kesim Müslümanlar ile aynı dini paylaşmamalarına rağmen düşmanlık da yapmazlar. İşte Müslümanlar bu kesime iyi davranmalı ve dinleri ve haklarını tanımalıdır.
Bu hususta İmam Ali as'dan Ehli Zimmet ile ilgili bir hadis nakledilmiştir. Bu hadiste şöyle buyrulmaktadır:" Müslüman olsun kafir olsun, bizim için geçerli olan onlar için de geçerlidir. Onun aleyhinde olan bizim aleyhimizedir. Allah ehli olan gibi ona davranılmalı. Ona karşı davranışlar da bize karşı davranışlar sayılır. "
Böylece Müslümanlar Ehli Zimmet'in haklarını tanımalı ve onların dini törenlerini düzenlemelerine izin vermelidir. İbadet yapılması ve törenlerin düzenlenmesi için tapınakların yapılmasında bile sorun yoktur.
Allahu Teala Hacc suresinin 40'ıncı ayetinde şöyle buyurmuştur:"«الَّذینَ أُخْرِجُوا مِنْ دِیارِهِمْ بِغَیْرِ حَقٍّ إِلاَّ أَنْ یَقُولُوا رَبُّنَا اللَّهُ وَ لَوْ لا دَفْعُ اللَّهِ النَّاسَ بَعْضَهُمْ بِبَعْضٍ لَهُدِّمَتْ صَوامِعُ وَ بِیَعٌ وَ صَلَواتٌ وَ مَساجِدُ یُذْکَرُ فیهَا اسْمُ اللَّهِ کَثیراً وَ لَیَنْصُرَنَّ اللَّهُ مَنْ یَنْصُرُهُ إِنَّ اللَّهَ لَقَوِیٌّ عَزیزٌ»
"Onlar sırf "Rabbimiz Allah’tır" dediklerinden dolayı haksız yere yurtlarından çıkarılmış kimselerdir. Eğer Allah’ın, insanların bir kısmıyla diğer kısmını engellemesi olmasaydı, manastırlar, kiliseler, havralar ve mescidler -ki oralarda Allah’ın adı çokça anılır- yıkılır giderdi. Allah kendi dinine yardım edenlere muhakkak yardım edecektir. Kuşkusuz Allah güçlüdür, mutlak galiptir."