İslam ve Azınlıkların Hakları-9
Bu bölümde Ehli Zimmet'in İslami temellere göre güvenlik, sosyal güvence, çalışma ve ekonomik faaliyetlerde bulunma hakları ile ilgili konuşacağız.
İslami devlet sorumluluklarından biri de İslami sınırlar içerisinde, İslam egemenliği çerçevesinde yaşayan gayrı Müslimlerin güvenliğini sağlamak ve onları desteklemektir. İslami devlet İslam'ın ahkam ve kurallarına göre, gayri Müslimlerin haklarına tacizleri ve onların eziyet edilmesini önlemelidir. Bu çerçevede Ehli Kitap'tan olan gayrı Müslimler'in can, mal ve namusları korunmalıdır.
Allah Resulü Hz. Muhammed saa ise bu hakkı yerine getirmek için pratik adımlar atmış ve onlar ile imzaladıkları mektuplar ve anlaşmaları mühürlü olarak kayda almıştır. Örneğin Hz. Muhammed saa Nahya bin Ru'ye'ye şöyle yazmıştır:" Bu Allahu Teala ve Allah'ın Resulünün Nayha bin Ru'ye ve Eyle ehline verdiği aman yazısıdır.... Allahu Teala ve Peygamberi Muhammed onların ve Şam, Yemen ve Bahr ehli olan herkesin sorumluluğunu üstlenmiştir. "
İmam Ali as ise Mısır'daki temsilci valisine Ehli Zimmet arasında bile güvenliği sağlamasını ve onlara karşı taahhütlerine bağlı kalmasını, onları desteklemesini emretmiştir. Bu çerçevede İmam Ali as vasiyetinde şöyle buyurmuştur:" Elinizin altındakine merhamet göstermek ve onlara karşı lütufkar olmayı kendine şiar edin ve onlara karşı kan içen yırtıcı olma. Onları param parça etme fırsatı kollama. Çünkü onlar iki grupturlar. Ya senin din kardeşin ya da senin cinsinden bir insan. "
İmam Ali as Şam halkının Müslümanlar ve Ehli Zimmet haklarnı ihlaline aynı derecede üzülüp Kufe halkının İslami ülkeleri savunmaktaki lakayıtlığı ile ilgili de şöyle buyururdu:" Müslüman biri bu sürecin ardından esef duyup ölürse onu azarlamayın çünkü o benim nezdimde zaten ölümü hak etmiştir. "
İmam Seccad as ise hukuk risalesinde şöyle buyurmuştur:" Müslümanlara sığınan ve İslami toplumda yaşayanların haklarından biri de Allahu Teala tarafından kabul gören durumlarını kabullenmektir. Onların Allah ile bağladıkları ahitlerine bağlı oldukları sürece onların haklarına riayet et. İlahi amana uyup Allah ve Resulünün ahdine vefalı kalarak kendini zalimlerden ayrı tut... "
Bu yüzdendir ki değerli İslami öğretilere ve hükümlere dayalı İran İslam Cumhuriyeti anayasasının 20'nci ilkesinde de şöyle denmektedir:" Toplumun her bireyi, ister kadın ister erkek, yasalardan eşit bir şekilde yararlanırlar. Tüm insani, siyasi, ekonomik, toplumsal ve kültürel haklardan İslam kuralları çerçevesinde yararlanırlar. "
İran İslam Cumhuriyeti Anayasasının 20'nci ilkesinde ise şu ifadelere yer verilmiştir:" Kişilerin haysiyeti, canı, malı, mülkü, hakları ve işi tacize karşı dokunulmazdır. Sadece yasa gereği bu durum değişebilir. "
Rahmetli İmam Humeyni açısından ise gayrı Müslimler Zimmet anlaşmasının koşullarına uydukları müddetçe can ve malları güvendeler.
Zimmet anlaşmasının belli şartlarından bazıları şunlardır:
- Azınlıklar güvenliğe ters düşecek girişimde bulunmamalılar. Örneğin Müslümanlar ile savaşmamalı ve müşriklere destek vermeliler.
Ayrıca İslami ülkedeki azınlıklar münker işlerle de uğraşmamalılar.
Buna ilaveten azınlıklar Müslümanların hükümlerine uymalı haramdan sakınmalılar.
Sonunda da azınlıklar, Müslüman kadınlar ile zina yapmamalı, hırsızlık yapmamalı ve müşrikler ve casusları yanlarında tutmamalı onlara destek vermeli ve sonuçta Müslümanları eziyet etmemeliler.
İslam, Müslüman hakimiyeti altında yaşayan gayrı Müslimlerin mali ve ekonomik haklarını tanımış ve onların mülkiyetinde olan mallara tacizde bulunmayı da reddetmiştir. Bu kesime cizyeden başka bir vergi yüklememiştir. Ayrıca Müslümanların zekat ve hums ödedikleri gibi azınlıkların da cizyeye tabi tutuldukları söylenebilir. Ancak burada önemli olan nokta Ehli Zimmet'ten cizye alınırken onların ekonomik durum farklarına dikkat edilmesidir. Öyle ki yoksullar, çocuklar, kadınlar, köleler, yaşlılar ve zihinsel ve fiziksel hastalar bu durumdan muaf tutulmuşlardır. Tüm fakihler de bu muafiyetleri tanımış ve tarafların kabul ettiği şartlara uyulmasını söylemişlerdir.
Rahmetli İmam Humeyni ise bu hususta şöyle buyurmuşlardır:" İslami devlet Zimmet anlaşması sırasında kişiler için vergi belirlemişse daha sonra onların sahip olduğu mülk ve mallardan başka bir vergi alamaz. Eğer anlaşmada cizyeyi hem kişiler hem de mülkleri için belirlemişse o zaman Zimmet anlaşması şartları uyarınca davranılmalıdır. "
Bu çerçevede İslam'da Ehli Zimmet mallarına tacizin önlenmesi hususunda Ziman yasası vardır. Bu yasa çerçevesinde kim Ehli Zimmet mallarına zarar verirse telafi etmek zorundadır. O mal değersiz olursa ve mal sayılmasa bile bununla yükümlüdür. Bu yüzden onların şarap veya keyif sürme araçlarını bozarsa zarar veren kişi Müslüman olsa bile bunu telafi etmeli. Tabii bunun bir şartı vardır. O da Ehli Zimmet'in bu araçları ve malları gizli kullanmasıdır. "
İslam ve İslami devlet Müslüman ve gayrı Müslim yoksullar ve mustazafların ihtiyaçlarına karşılık verme sorumluluğunu kabul etmiştir. Allah Resulü Hz. Muhammed saa de her daim Müslim ve gayrı Müslim muhtaçlar ve yoksulların durumundan haberdardı. Onlara infak edip herkesi merhamet göstermeye çağırırdı.
Allah Resulü ayrıca tek Arap olmayan eşi, Hayber savaşı sırasında esir düşen kadınlardan olan Hayyi bin Ahtab kızı Safiye'yi Yahudi akrabaları ve yakınlarına sadaka vermekten bile sakındırmıyordu.
İmam Ali as'ın yaşlı bir dilenciye rastladığı ve şöyle buyurduğu nakledilmektedir:" O dilenci kimdir acaba? " " O dilenci iş yapamayan güçsüz düşmüş bir Hristiyan'dır. " dediler.
İmam Ali as ise " Onu çalıştırmış ve şimdi de yorgun bitkin düştüğü sırada onu mahrum bırakmışlar. Size onun masraflarını beytülmalden karşılamanızı emrediyorum. "diye buyurmuştur.
Bu çerçevede İslam, Müslüman hakimiyeti altında yaşayan Ehli Zimmet için çalışma hakkı da tanımıştır. Onları tek bir işle kısıtlamamıştır. Ehli Zimmet bu hususta özgürler ve çalışmak için belli bir kısıtlamaları yoktur. İslam onların bu haklarını da kabul etmiş ve onların ticari ve tarımsal işlerdeki işbirliğini de kabul etmiştir. Bu alanda İslami devlet de onları kendi çalışmalarına ortak etmiştir.
İslami yasalar, ister Müslim ister gayri Müslim ülkelerinde yaşayan Ehli Zimmet'e çalışma izni vermiş ve bu kesim için bile iş fırsatlarının yaratılmasına vurgu yapmıştır. İran İslam Cumhuriyeti anayasasının 29'uncu ilkesinde ise şöyle bir açıklamaya yer verilmiştir:" Sosyal güvence, emeklilik, işsizlik, yaşlılık, erken emeklilik, sahipsiz kalmak, muhtaç duruma düşmek, kaza geçirmek ve sağlık ve sosyal hizmetlerden herkes yararlanılmalıdır. "
Buna esasen rahmetli İmam Humeyni de şöyle bir fetvada bulunmuşlardır:" Gayrı Müslimler de Müslümanlar gibi alışveriş ve ticaret ahkamına uymalılar. " İmam Humeyni tüm kafirler ile bile ticari ilişkilerin tabii Müslümanların maslahatına olmaları halinde caiz saymış ve zekattan da gayrı Müslimlere ödenmesine izin vermiştir. Ayrıca Müslümanlara Ehli Zimmetten olan akrabaları ve yakınlarına da infakı vacip saymışlardır. "
Ekonomik faaliyetler İslam'ın temel programlarından olmuştur. İslami rivayetlerde de ekonomik faaliyet ve çalışmaya bolca vurgu yapılmıştır. Allah Resulü Hz. Muhammed saa ise bir genç ile karşılaştığı zaman ilk olarak onun işini, mesleğini sorardı. Kişi işsiz olsaydı artık sözünü kısa keserdi. Ancak mesleği olan zanaat sahiplerini hep teşvik edip şöyle buyururdu:" İnsanın değeri işi ve mesleğine bağlıdır. "
İslam'ın çalışmaya yaptığı bu vurgudan yola çıkarak bu durumun sırf Müslümanlar için değil İslami toplumda yaşayan azınlıklar için de geçerli olduğunu söylemek mümkün.
Azınlıklar istihdam ve çalışma alanında belli haklara sahipler. Onlar bu çerçevede fesada yol açacak girişimlerde bulunmamalı toplumsal düzeni bozmamalılar. Tabii İslami devlet anlaşmaya göre maslahat gereği kısıtlamalar uygulayabilir. Örneğin İslami devlet azınlıkları özel bir meslekten veya özel bir ülkeden ticaret ve ilişki kurmaktan sakındırabilir. Ancak şartlar Zimmet anlaşmasında belirlenmediği sürece bu yapılamaz. "
Müslüman toplumlarda yaşayan İslam dışı dinlerin mensupları bile tarımcılık yapabilirler. Aradaki fark Müslümanların zekat ismi altında vergi ödemeleri ancak ehli zimmetin böyle bir yükümlülüğünün olmamasıdır. Ancak ehli zimmetten İslami devletin onları savunması ve güvenliklerini sağlaması amacı ile cizye alınmaktadır.
Azınlıklar kendi ayinlerine, kendi dini gereksinimlerine göre ekonomik ve ticari faaliyetlerde bulunabilirler. Müslümanlar da bu gruplar ile ticaret yapabilirler. Sadece yasaklanan alanlarda bunu yapamazlar. Allah Resulü Hz. Muhammed saa de Medine Yahudileri ile alış veriş yapar ve onlardan da borç alırdı. Hz. Ali as da Ehli Zimmet'e benzer şekilde davranıp ekonomik ilişkilerde Zimmet ehli ve Müslümanlar arasında fark gözetmezdi. Tabii Allah Resulüne ait kimi ahitler ve anlaşmalarda ticari ilişkilerde ribacılık yasa sayılmıştır. Bu da İslam'ın dikkate aldığı bir husus olmuştur.