Temmuz 31, 2020 19:48 Europe/Istanbul

Günümüzde yapılan çalışmalar su krizinin çok ciddi boyutlarda olduğunu gösteriyor.

Bu sorunun çözümü ile ilgili geçen sohbetlerimizde bazı yeni yöntemlere değindik. Bugünden itibaren İranlıların eski yöntemleri ve bu bağlamda tarihin bize öğrettiklerini ele alacağız.

Bir çok uzman su kaynaklarının kullanılması için gereken yönetim ile ilgili eski bilgi ve tecrübelerin bu konuda bize yardımcı olabileceğini savunuyor.

Eski dönemlerde kurak ve yarı kurak bölgelerde yaşayanlar daha fazla su kaynağı bulma ve kullanma konusunda her türlü çalışmada bulundular. Onlar daha çok yüzeyde akan suları depolama işlemi üzerine odaklanmışlardı. Günümüzde gerçi “çeşme” kentsel alanları ve yerleşim bölgeleri güzelleştirmek için kullanılıyor fakat tarih boyunca bir çok çeşitli alanlarda rol alabilmiştir. Tabi ki İran’ın medeniyet platosu da bu kaideden müstesna değildir ve İranlılar çok eski dönemlerden itibaren suyun önemini algılayarak çeşmeleri doğru kullanmaya çalıştılar.

Antik İran’da hayat kaynağı olarak bitkiler, hayvanlar ve insanları beslediği için suya saygı duyulurdu. Kozmoloji ve Arkeolojide yaratılışın ikinci unsuru olan su, dünyada dağıtılan 7 temel unsurdan biridir. Su, “gök yüzünün” alt yarım küresini doldururken tüm bunlar yer altında yer alıyor.

Evesta coğrafyası yani İran platosunun doğusundan Hindistan sınırına kadar olan bölgede “Vorukaşa” adında büyük bir deniz vardır. Bir çok araştırmacıya göre burası Hazar Denizi, Hint okyanusu veya Fars Körfezi’dir. Burası “suların toplandığı yerdir” ve efsanevi bir nehir tarafından besleniyordur. Ondan iki başka nehir kaynaklanıyor ve yer küreyi ihata ediyor. Söz konusu iki nehir etrafında yağmur bulutları olarak buharlar ise akışkan haldeler.

Bu yüzden toprağa yağan veya topraktan çıkan tüm sular Vorukaşa’dan kaynaklanıyor ve en ufak fidan veya hatta toz taneleri ise suyun oluşmasında bir temsilci olarak kabul edilebilir. Suyun yaratılması onların yaşamı için zaruri olduğundan antik İranlılar suyu canlı ve temiz tutmaya çalışıyorlardı.

Antik İranlılar, suyu temizleme ve depolama, doğru kullanma ve koruma, intikali ve dağıtımındaki kabiliyetleri ile tanınıyorlardı. Yoğun su sorunu yaşayan bölgelerde suyun yönetilmesi ise kendi başına büyük bir sorundu ve bu sorun ile mücadele ise bir uygarlığın beka ve imar için verdiği mücadeledeki iradesini gözler önüne seriyor.

İran’da suyun kullanılması için bazı binalar ve tesisler inşa edilmişti ve günümüzde de bu tesisler ve binalar tarihi kalıntılar olarak, bu ülkede uzun asırlar boyunca suyun nasıl yönetildiği ve kutsal sayıldığını gözler önüne seriyor.

Arkeolog ve İlam proje sorumlularından Dr. Kamyar Abdi bu bağlamda şöyle diyor:

Antik İranlılar binlerce yıl önce yarı kurak bir bölgede yaşadıklarını dikkate alarak çeşitli alanlarda ihtiyaç duydukları suyun temini için bazı konuları dikkate alıyorlardı. Onlar doğanın kimse ile şakası olmadığını biliyor ve sorun yaşamamak için doğal olaylara karşı ihtiyatlı olmaları gerektiğini biliyorlardı. Bu yüzden onlar tarih boyunca bu konuda üstün bilgiye ulaştılar.

Dr. Kamyar Abdi medeniyetin ön hazırlığının verimli toprak ve bol su olduğuna değinerek şöyle devam ediyor:

İran'ın, kendi güney batısında Huzistan ilinin kuzeyinde, İran’da uygarlığın beşiklerinden biri olan Şuş kenti etrafında muazzam verimli toprakları vardır. Zagros merkezinde ve Şiraz kentinin 40 km kuzeyinde ise Kor nehrinin havzasında tarımcılık ve hayvancılık için yeterli suyu olan bir alan daha bulunuyor. Bu ova ilk kentsel yaşamın temellerinin atıldığı uygarlıkların mekanıdır.

İran’da kentsel yaşam başladığından beri, halkın bir arada yaşamaları ve bir bölgede uzun vadeli yaşam tarzları daha ilkeli hale geldi. insanların daha iyi bir yaşam için uzun yıllar önce kullandığı yöntemlerden biri ise kanalizasyon sisteminin çalıştırılarak kullanılmasıdır. Fakat acaba İran’da bizim atalarımızın inşa ettikleri en eski kanalizasyon sistemi nerededir?

Antik İran’da su ulaştırma ve kanalizasyon sistemi farklı yöntemlerle gerçekleşirdi; örneğin Çoğa Zenbil, Taht-ı Cemşid (Parse) ve Behbahan Bend-i Marun bölgelerinde çok uygun su ulaştırma ve kanalizasyon sistemleri mevcuttu. En eski kanalizasyon sistemi ise Taht-ı Cemşid (Parse) bölgesindedir. Yağmur suları ve de dağdan akan sular taşlar arsındaki oluklardan aşağı doğru yönlendirilirdi. Aslında Taht-ı Cemşid (Parse) Sefe ve Rahmet dağlarından akan sular oluşturulan kanallarla bölgenin dışına aktarılırdı.

Taht-ı Cemşid alanında ilk su yollarının bulunması ardından yapılan yeni araştırma ve kazılar bu geniş alanda eşsiz bir su yollarının kullanıldığını gün yüzüne çıkarttı; bu sistem aynı zamanda yağmur sularını da dışarıya akıtıyordu.

Taht-ı Cemşid alanında yapılan arkeolojik kazılar, 2 km’yi aşkın su ulaştırma ve kanalizasyon şebekesinin yeni bölgelerini ortaya çıkarttı. Bu yer altı drenaj sistemi ise milattan 5 asır önce ve Ahameniş mimari özellikleri ile inşa edildi ve bazı bölgelerde ise 5 ila 6 metre yüksekliği bulunuyor. Bu drenaj yolları yer altı tüneller ve kanallar şeklinde inşa edilerek Taht-ı Cemşid’in atık suları ve kanalizasyonunu kentin dışına çıkartıyordu.

Taht-ı Cemşid kalıntılarında yapılan ilk arkeolojik kazılar, 1930 yılında bir su kanalı şebekesinin ortaya çıkmasına sebep oldu, fakat büyük bir bölümü ise hala toprak altında bulunuyordu. Son yıllarda ve yoğun yağışlar ve tarihi alanda su birikintilerinin oluşmasını engellemek için kullanılan pompalamanın faydasız olması nedeni ile arkeologlar söz konusu drenaj sistemini ihya ederek kullanmaya karar verdiler.

Böylece uzun asırların geçmesine rağmen drenaj sisteminin yüksek bir performansla halen çalıştığı ortaya çıktı. Drenaj sistemindeki kanalların derinliği tam olarak bilinmiyor fakat eni yaklaşık 60 cm olan kanalların yönü ise güney doğu-kuzey batı tarafınadır.

İran’ın en eski kültürel ve antik miraslarından olan Taht-ı Cemşid milattan 512 yıl önce ve Ahameniş şahlarından birinci Daryuş’un emri ile inşa edildi ve ardından oğlu Haşayar Şah (Serhas)  ve torunu Birinci Erdeşir (I. Artaserhas) kompleksin inşaatına devam ettiler.

Antik İran’dan geriye kalan kalıntılar, kanıtlar ve kitabelerden anlaşıldığı üzere Taht-ı Cemşid kompleksinin inşaatı 120 ila 150 yıl dürdü. Bu muazzam taş binalar, Fars ilinin mekrzi Şiraz kentinin yakınında bulunan Rahmet dağının (Kuh-i Mehr) eteğinde bulunuyor ve 1979 yılında UNESCO dünya kültürel miras listesinde kayda geçti.

Arkeolog Kamyar Ebadi Taht-ı Cemşid’in (Parse) 3 farklı su sistemine sahip olduğunu belirtiyor. Bunlardan biri Rahmet dağının tepesindeki suları yer altı sarnıçlara taşıyordu ve yıkanmak için kullanılırdı. Buna ilaveten iki kanalizasyon sisteminin bulunduğunu, bunlardan birinin lavabolar ve diğeri ise yağmur suları için kullanılırdı.

Fakat günümüz anlamı ile kanalizasyon Hasanlu tepeleri ve ondan önce de İlami ve Orta İlami dönemlerin başında Melyan böylesinde ve ardından da Yahya tepesinde tespit edildi. Fakat bu sistemin en önemli ve en moderni ise Şehr-e Suhte’de (Yanık kent) bulunuyor ve 2500 yıllık geçmişe sahiptir.

Bu arada antik Mısır’da da benzer durum yaşanıyordu. Fakat Hindistan ise bu drenaj sistemine İran ile birlikte başladı. Nitekim antik Sind uygarlığı kentleri de drenaj sistemlerine sahiptiler.

Böylece Taht-ı Cemşid’in çeşitli bölgelerinde su yönetimi ve kanalizasyon için yapılan programlar ve uygulanan projelerin, bu taş binanın dünyada eşsiz ve İran’ın mimari şaheserlerinden biri olmasına sebep ola faktörlerden olduğu söylenebilir.

Dünyaca tanınan bu komplekste su ulaştırma ve dolambaçlı kanalizasyon sisteminin uzunluğu 2 km’yi aşarken bazı bölgelerde kanalların derinliği ise 5-6 metreye ulaştığı görülüyor. Bu su yolları yer altı sayısız tünel ve kanal şeklinde inşa edilerek Taht-ı Cemşid’in yüzeysel suları ve atık sularını kentin dışına taşıyordu.

Bu arada bir çok sarayda ise kerpiç oluklar suları ye altı kanallara taşıyor ve sonuçta kanallar vasıtası ile bir arada toplanan sular yine kanallar ile güney doğu bölgesine taşınıyordu. Taht-ı Cemşid su drenaj kanallara doğal zift ile izolasyon yapıldığı, böylece atık suların diğer bölgelere sızmasının engellendiği de yapılan kazılarda ortaya çıkan bir diğer kanıt olarak antik İranlıların mimari sanatında ne kadar ilerlediklerini gösteriyor. Kanallar sarayın tahrip edilmesi ve zaman aşımı ile toprakla doldular; bu durum Taht-ı Cemşid’de arkeolojik kazıların yapılmasına kadar devam etti.

Etiketler