Batı'da Yaşam-21
Bu bölümde teknolojinin Batı toplumlarını nasıl etkilediğini ele alacağız.
Sanayi devrimi ve ardından gelen iletişim ve bilgilendirme devrimlerinin ardından insanların hayat tarzında büyük değişiklikler yapıldı. Özellikle de Batılı yaşam tarzında teknoloji insanları çeşitlilik arayan, hazcı ve kendine düşkün tipler yapmıştır.
İki yüz yıl öncesine kadar ise Batılı insanların günlük konuşmalarında hayat tarzı diye bir konu yoktu. Ancak günümüzde bu kavram, bu toplumların literatüründeki en yaygın ifadelerden biri olmuş ve sosyologlar ve diğer insani bilimler alanındaki bilim insanlarının ilgi odağında yer almıştır.
Hayat tarzı kavramını ele almak önemlidir çünkü hayatımızın tam göbeğinde yer alan bir kavramdır. Öyle geniş çaplı bir kavram ki yediğimiz içtiğimizden kişisel ve toplumsal ilişkilerimizi kapsamaktadır.
Teknoloji de son onyıllarda şahlanan ve gelişen yeni bir olay olmuştur. Sanayileşmek, gelişme ve kalkınma teknolojiyi de beraberinde getiren kavramlar olmuşlardır.
Teknolojinin ilgi çekici derecede gelişmesi ile halkın yaşayış anlamı da hızlı bir şekilde değişmiştir. Teknolojinin özellikle de dijital medya ve modern iletişim araçları çerçevesinde insanları ruhsal ve fiziksel olarak etkilediğinden dolayı hayat tarzının önemli bileşenlerinden biri haline geldiği söylenebilir.
Teknoloji diğer araçlar gibi bir yandan faydalı olup insanların hizmetinde olabilir diğer yandan da onlara zorluklar ve sorunlar dayatabilir. Uzun bir zaman teknolojik gelişme hızı o kadar insanları sarhoş etmişti ki kimse teknolojinin kusurlarından söz etmeye cesaret edemiyordu. Ancak günümüzde bu sarhoşluğun üzerinden zamanın geçmesi ile Batı dünyasında bile teknolojiye yönelik eleştiriler de arttır.
Amerikalı yazar ve medya eleştirmeni Niel Pestman ise bu hususta şöyle bir değerlendirmede bulunmuştur:" Teknoloji çarpmasına maruz kalmadan, teknolojiyi sırf olumlu bir hibe hayaline kapılmadan bu alandaki ziyanları ve zararları da göz önünde bulundurmalıyız. "
Sanal ortam yeni bir kavram ve çağdaş dönemin doğurduğu bir olgudur. Bilgilendirmeye yönelen modern teknolojiye dayalı çağdaş düşünce ve yaşam tarzı ile yakından alakalı olan yeni bir kavramdır. Sanal ortam şimdi de ikinci hayat olarak sanal alem olarak adlandırılıyor. Günümüzde çoğu insanların hayatının bir bölümü de sanal alemdir.
E postaları ve mesajlarımızı okurken, veya tele konferans ve grup konuşmalarına katıldığımızda sanal alemde etkin bir şekilde faaliyet gösteriyoruz. Yeni insanlar ve gruplar ile tanışma fırsatı bulup dünyanın farklı noktalarından insanlar ile bağlantı kuruyoruz.
Sanal ortamlarda yaşamak tabii bilgilerin erişimini kolaylaştırıp, masrafları azaltabilir, yaratıcı seçimlere, gelişmiş bankacılık imkanlarına ve daha iyi eğitim süreçlerine yol açabilir. Ancak bu ortamda bulunmak zarar verici de olabilir.
Uyuşturucu madde kartelleri, silah ve patlayıcı madde satıcıları, insan organları tüccarları ve kötü işler yapan gruplar da internet ve sanal alem üzerinden yıkıcı ve bozucu faaliyetlerini farklı şekillerde devam ettiriyorlar. Hatta burada da daha tanınmaz ve daha gizli işlerini ilerletiyorlar.
Teknoloji kullanıcılara kimliklerini gizli tutma imkanı da sunuyor. Araştırmalar ise kimi insanların şiddet, tehdit ve aşağılayıcı davranışlar gibi toplumsal normlara karşı durumları bu ortamda sergilemek istediklerini gösteriyor. Onlar insanlık dışı hedeflerini gerçekleştirmek için sahte kimlikleri ile internet ve sosyal medya üzerinden kendi düşüncelerini yaymaya çalışırlar. Bunlar arasında çocuklara yönelik cinsel isteklerde bulunan kimseler de yer alır.
İndependent'in raporuna göre bir süre önce İngiltere polisi sosyal medya, yazılımlar ve online oyunlar vasıtası ile yapılan suçların ve suiistimallerin arttığını açıkladı. Sunulan istatistiklere göre 2015 ile 2016 yıllarında 4 bin çocuk sanal alem aracılığı ile cinsel olarak suiistimal edilmeye ve cinsel tacize maruz kalmışlardır. 2018-2019 arasında ise bu rakamlar ikiye katlanmış ve 8 bine ulaşmıştır. Yani ortalama her 22 günden bir, sanal ortam aracılığı ile bir çocuk cinsel tacize uğruyor. NSPCC enstitüsü genel müdürü Peter Wanlice'in söylediğine göre ise bu olayların ve suçların perde arkasında bir çocuk acı çekmektedir. Aslında bu rakamlar da gerçeğin sadece bir kısmını yansıtmaktadır.
Kullanıcıların özellikle de gençler ve çocukların sanal alem ve sosyal medyadan aldıkları etki çok da kaygı vericidir. 2019 yılının şoke edici haberlerinden biri de ırkçıların Yeni Zelanda'nın Christ Church şehrindeki iki camiye saldırıda bulunulması idi. Irkçı saldırganlar bu olaylarda 49 Müslüman'ı hem de namaz kılarken şehit etti ve onlarcasını da yaraladı. Bu saldırganların biri ise camiye girişini, Müslümanları kurşun yağmuruna tuttuğu ve camiden çıktığı görüntüleri canlı olarak Twitter ve Facebook'tan yayımlattı ve paylaştı. Bu terör olayından canlı olarak verilen görüntülerden dolayı medeni aktivistler de bu görüntülerin paylaşılmasının önlenmesini istediler. Kimi uzmanlar ise saldırganların bilgisayar oyunları ve sosyal ortamdaki radikal düşünceler etkisi altında kalarak bunu yaptıklarını söylediler.
Böylece bilgisayar oyunlarının çocukları, gençleri ve yetişkinleri etkileyen bir sanal ortam aracı olduğu söylenebilir. Dünyadaki büyük bilim insanları ise politikacılar ve siyaset belirleyenlerin simülasyon yardımı ve medya aracılığı ile gerçeklerden istediği izlenimi bırakmak için yararlanıyorlar. Bu kesim bu sahte görüntüleri gerçeklerin yerine getirip, yeni semboller yaratıp insanların davranışlarını, düşüncelerini ve ihtiyaçlarını etkilemeye çalışıyorlar. Böylece gerçek dışı ve ötesi durumlar yaratarak insanları yönetmeye çalışıyorlar. Böylece gerçekler dış dünya ile temas yardımı ile elde edilmeyip televizyon ve bilgisayar oyunları aracılığı ile çarpıtılmış bir şekilde elde edilir.
Yeni medyaların devrinde, bilgilerin sınırları, eğlencelerin, görüntülerin ve siyasetlerin sınırları ortadan kalkar ve bunun ardından da haberler, belgeseller ve bilgisayar oyunları, siyasi, propagandif, eğlence ve eğitim boyutları kazanırlar. Böylece insanların çevresine yönelik görüş açısı da yönlendirilmeye çalışılır.
Kimi zaman ise gerçekte başarısızlık örneği olan durumlar sanal ortamda başarıya dönüşürler. Mesela Kuma War isimli oyunda gerçeklere zıt düşecek bir şekilde Amerikan askerlerinin Tahran'daki Amerika casus yuvası büyükelçiliği rehinelerinin kurtarılması operasyonu başarılı gösteriliyor halbuki gerçek tamamen farklıdır. Veya İslami ülkelerde geçen oyunlarda bu ülkeler hep çöl, deve, şiddet, zalim yöneticiler, yıkık dökük binalar ve benzeri durumlar ile bağdaşlaştırılmak istenmektedir.
Bu ortamda ve oyunlarda İslami ülkeler ile ilgili gerçekler o kadar saptırılıyor ki Batılı insanlar İran gibi Müslüman bir ülkeye geldiklerinde neden deve görmediklerinden ve tam tersi modern hayatının belirtilerini görmelerinden dolayı şaşırıyorlar.
Yeni teknolojinin insanların hayat tarzındaki büyük etkilerinden biri de insani iletişim ve etkileşimi azaltmaktır. Çoğumuz insanların bir sofraya oturduğunu toplu bir şekilde yemek yeyip lezzet aldıklarını görmüşüzdür. Beraber şaka yaptıklarını ve güldüklerini eğlendiklerini görmüşüzdür. Bu arada biri bulduğu her fırsatta cep telefonunu eline alıyor. Ancak kimse buna dikkat etmeyip bir şey demiyor. Sanki bu durumu kabul etmişizdir. Aslında cep telefonuna bakmak bulaşıcı bir durumdur. Biri eline alınca diğerleri de aynı şeyi tekrarlıyor. Böylece zincirli bir tepkisel durumla karşı karşıya kalınıyor. Kimi durumlarda ellerinde cep telefonu olan insanların sayısı artar ve sonunda size onları baka kalırsınız. Neler oluyor acaba?
İşte bu tür durumlar insanların ilişkilerinin kopmasına ve yalnızlık hissine kapılmalarına yol açabilir. Psikologlar ise bu tür yalnızlığı modern yalnızlık olarak adlandırıyorlar. Araştırmalar ise gerçek hayattaki ilişkilerin yokluğunun insanları depresyon ve psikolojik sorunlara sürüklediğini düşünüyor.
Pittsburg Üniversitesinin Sağlık, Teknoloji ve Medyatik Araştırmalar Merkezi'nn yaptığı milli ankete göre 7 ila 11 sosyal medya imkanından yararlanan genç yetişkinler, iki kadar sosyal medya aracından yararlanan kişilerden üç kat daha depresyon ve anksiyete psikolojik sorunları ile karşı karşıya kalma tehlikesi yaşıyorlar. Bu araştırma merkezinin müdürü Brian A. Parimack ise şöyle düşünüyor:" Bu anlamlı durum o kadar güçlüdür ki doktorlar muhakkak depresyon ve anksiyete sorunu yaşayan hastalardan sosyal medya ile ilgili soru soruyorlar ve onlara bu araçları kullanmalarının ne kadar tehlikeli olabileceğini anlatıyorlar. "
Sohbetimizin sonunda ise teknolojik gelişmenin doğrudan insanların hayat tarzını etkilediğini onların estetik istekleri ve eğilimlerini bile etkilediğini belirtmeliyiz. Hayat tarzının değişmesi ile hayat çevresi de değişir. Modernite kültüründen etkilenen toplumlarda kültürel eğilimlerin de değiştiği görülmektedir. Sanayi devrimi ve ardından iletişim ve bilgilendirme alanında yaşanan devrimler de hayatın birçok bileşeni değiştirmiştir. Böylece bilhassa Batı toplumlarında çeşitlilik düşkünü, çeşitlilik arayan, hazcı ve kendine düşkün toplumlar meydana gelmiştir.