Eylül 04, 2020 16:30 Europe/Istanbul

Bu yeni sohbetimiz boyunca sizi doğanın mucizeleri ve insanların tedavisindeki rolü ayrıca bu alanın turizmdeki konumunu ele almaya çalışıp İran'ın da bu alandaki potansiyellerini sizlere tanıtmak istiyoruz.

Sağlık turizmi ve tedavi ya da medikal turizm ülkelerin turizm alanındaki fırsatlarından ve potansiyellerinden sayılır. İran da  doğal güzellikleri, dört mevsimli iklimsel özellikleri, ılıcaları ve kaplıcaları, maden suyu kaynakları ve benzeri doğal zenginlikleri ile  bu alanda büyük kapasiteye sahiptir. Bu seri sohbetimizde özel olarak  İran'ın turistik açıdan önemli olan kapasiteleri ve potansiyellerini tanıtmaya çalışacağız. 

Turizm son yıllarda yatırımcı alma konusunda farklı toplumlarda büyük gelişmeler yaşamış ve önemi iyice artmış alanlardan biridir.   Bu büyüme ve gelişme o kadar ehemmiyetli ki  bu dalın endüstri olarak adlandırılmasına yol açmıştır. Öyle bir endüstri dalı ki yatırım yapmak için farklı potansiyellere sahiptir.  

Turizmin eğlence turizmi, ticaret turizmi, kültürel turizm, dini turizm, bilimsel turizm, sportif turizm ve sağlık turizmi diye farklı dalları vardır.  Sağlık turizmi de  turizmin önemli alt bölümlerinden biri olarak bilinip önleyici, kondisyon turizmi ve tedavi turizmi diye alt grupları vardır.  Tedavi turizminin alt dalları arasında ise doğa terapi, anormal tedaviler, tıbbi tedaviler, cerrahi, klinik tedaviler, teşhis, hastane tedavileri, geleneksel tıp, akupunktur, enerji terapi, yoga, meditasyon gibi dallarına değinmek mümkün.  

Dünya Turizm Örgütü'nün tanımına esasen turisti  yolculuk yapmak ve seyahat etmeye teşvik eden  hedeflerden biri de sağlığın ve kondisyonun korunmasıdır. Sağlık alanları ve komplekslerine seyahat edip  maden suyu kaynakları, spa ve kaplıcaların bulunduğu bölgelere gitmek  monoton günlük hayatın gerilimlerinden kurtulmak ve tıbbi müdahale olmadan  yeniden canlanmak için yararlıdır.  Turistin belli bir fiziksel hastalığı olmadığı zaman yaptığı seyahatlerin de sağlık turizmi alanında olduğu söylenmelidir. 

Sağlık turizmi doğrultusundaki seyahat ise fiziksel ve zihinsel sağlığın korunması, iyileşmesi ve tekrar kazanılması için  24 saati aşkın ve 1 yıldan daha az bir süre süren seyahattir. Hayat tarzının değişmesi, nüfusun yaşlanması ve  sağlık hizmetleri sisteminin gereksinimleri  sağlık turizminin zuhurunun önemli etkenlerindendir.  Bu etkenlerin toplamı ise  sağlık turizmini halihazırda turizm türlerinin en gelişmeye yatkını haline getirmiştir. 

Bu nedenden dolayı ülkeler de  bu endüstri ve turizm dalını geliştirmeye odaklanmışlardır.  Bu çerçevede ülkeler bu alanda planlamalar da yapmışlardır.  Belki de makine ve bilgisayar çağında, insanların fit olma isteği, doğal kaynaklar ve vitamin ve mineraller alma isteği, acıları azaltma ve stres düzeylerini düşürme yönündeki talepleri  kaplıca, maden suyu veya bitkisel ilaçlardan yararlanma isteğini de iyice arttırmış ve ilgi odağına yerleştirmiştir. Öyle ki  her toplumsal kesim ve her gelir grubuna ait insanlar bile doğal tedaviye dayalı turizme  ilgi göstermeye başlamışlardır. 

Tedavi turizminde tıbbi müdahaleler  temel sayılır.  Müşteri ya da bir başka ifade ile kronik veya ağır hastalıktan dolayı rahatsızlık yaşayan turist  kendi sorunlarını ve hastalığını tedavi etmek veya normal ve bilinen tıbbi yöntemlerden yararlanmak  ya da bilimsel olmayan tecrübe ile denenmiş yöntemlere baş vurmak için  başka bir yere seyahat yapar. Ancak önleyici turizmde kişiler gidecekleri mekanda doğal imkanlardan yararlanmak için seyahat ederler. 

Bu doğal imkanlar arasında uygun ve el verişli iklim, kaplılcalar, tedavi amaçlı çamur havuzları, zihinsel huzur verici alanlar ve benzerlerine değinmek mümkün. Bu gibi alanların insanı rahatlattığı ve sakinleştirdiği bilinmektedir. Gerçekte  bu imkanlardan yararlanmak insanın hem ruhsal ve psikolojik hem de fiziksel olarak kendini yeniden ayağa kaldırmasına yol açıp  sıradan faaliyetlerini devam ettirmek için ona gerekli enerjiyi aşılar.  Bu imkanlardan yararlanan kişilerin belli bir hastalıkları veya rahatsızlıkları yoktur.  Bu insanlar  doğal imkanlardan yararlanarak gerçekte her hangi bir ruhsal veya fiziksel hastalığa ve rahatsızlığa yakalanma riskini düşürmek ve bu gibi durumları önlemek istiyorlar. 

Doğa tedavi turizminde de turist doğal imkanlardan yararlanır. Ancak aradaki temel fark, turistlerin  özel bir hastalıklarının veya sorunlarının olmasıdır.  Bu çerçevede bu alandaki turistler  doğal durumlarını elde etmek ve fiziksel veya ruhsal hastalık durumundan kurtulmak için doğal mekanlara baş vuruyorlar.  Bu kişiler tedavi süreçlerini denetleyen ve planlamalarını yapan uzmanlar yardımı ile de bu seyahatlere çıkabilirler.  

Cilt hastalıkları, solunum yolu hastalıkları, romatolojik ve adale sorunları yaşayanlar da genel olarak bu alanda yer alan insanlardandır.   Ayrıca  cerrahiden geçen  hastalar, sağlıklarını tam olarak kazanmak için kaplıcalara, tuz göletlerine, çamur havuzlarına, güneş, kum ve benzeri havuzlarına  gidebilirler.  Tabii bu süreç  doktorların ve uzmanların denetimi altında olursa daha da etkili olacaktır. 

Demin de söylenenlerden yola çıkarak kaplıcaların yabancı turistlerin ilgi odağında yer aldığı aşikardır.  Tabii kaplıcalar en çok da psoriasis adı ile bilinen sadaf hastalığının  tedavisindeki rolleri ile tanınıyorlar. Ancak  romatizma, sinirsel sorunlar, ortopedik, travmatolojik, kadın sorunları, cilt sorunları, böbrek hastalıkları ve psikolojik sorunlara da iyi gelmekte ve bu durumlara da merhem olmaktadır. 

İran'ın sağlık turizmi alanlarındaki büyük kabiliyetleri arasında ise su terapisi, kaplıca ve maden suyu alanlarına değinmek mümkün.  İran'daki maden su ve kaplıca çalışmaları ve araştırmaları  1927 yılında başladı. Bir yıl sonra ise ilk kez Haraz karayolunda  Ab Ali maden suyu kaynağı kullanıldı. 1974 yılında ise  İran jeoloji örgütü  İran maden suyu kaynaklarını araştırma ve sınıflandırmayı gündemine aldı ve yaklaşık  400 kadar maden suyu ve kaplıca kaynağını  jeolojik, tektonik ve temel kaynakları açısından araştırdı.  Böylece  İran genelinde birçok kaplıca ve maden suyu kaynağı  turist alma hedefi ile tedavi amaçlı kullanılmaya başlandı. 

Mineral sular ise içlerinde bulunan kimyasal maddelerden dolayı  kükürtlü, sulfatlı, bikarbonatlı, kloritli, demirli ve radyoaktif olarak sınıflandırılmaktadır. Sulforlü olarak da bilinen kükürtlü sular, örneğin İran'ın Kuzey'indeki Tonekabon bölgesinde bulunan Sahte Ser mahallesindeki  Sadat kaynağı gibi kaplıcalar  genelde solunum yolu, cilt ve romatizmal sorunların tedavisi için kullanılır.  Sulfatlı sular ise sodyum ve magnezyum katyonları içerdiğinden dolayı  vücudun atıklarının boşaltılmasında etkilidirler. Bu sular kloritli olmaları halinde klorosulfatlı sular olarak biliniyorlar. Sakinleştirici, kaşınmayı önleyici özelliklere sahipler.  İran'ın Kuzey Batısında bulunan Serab kentindeki  kaplıca sulfat kaynakları ve kaplıcaların örneklerindendir. 

Bikarbonatlı sular ise gazlı olduklarından dolayı  vücudun dış bölümlerine iyi gelmektedir. Bu sular  idrarı arttırıp nabzı düşürür ve damarların açılmasına yol açıyor.  Kazvin eyaleti  Harakan kaynakları karbonatlı ve Erdebil eyaletindeki Sareyn bölgesindeki kaplıcalar ise  bikarbonatlı suların birer örneği sayılabilir.  Klorürlü sular da hem iç organlar hem de dış organların tedavisi için kullanılır.  Romatizma, raşitizm, veya lokal sorunlar için kullanılır.  Klorürlü sularda yıkanmak dış damarların açılmasına da yol açar. Bu da solunum yolu sorunları için iyi gelir.  Bu sular ayrıca  tetikleyici, idrar arttırıcı ve sakinleştirici olup  sindirim sistemine de iyi gelebilir. 

Demir zengini sular ise farklı düzeylerde demir oranına sahip olup hemoglobin ve alyuvarların artmasına neden olup anemi ve  sindirim sistemi ayrıca gelişme sorunları tedavisinde kullanılır.  Ab Ali ve Larican kaplıcaları ise demirli suların tanınmış örneklerindendir. Son olarak da radyoaktif sular  özellikle de radon gazı içeren   sular olup  dokuları daha aktif hale getirirler. Çoğunlukla da  romatizmal, eklem ve sinirsel sorunların tedavisi için kulllanılırlar.  Bu sular  ayrıca  cilt hastalıklarının tedavisinde ve kimi kadın hastalıklarında da etkilidirler.  İran'ın Kuzeyinde bulunan Ramser Ab Siyah kaynağı ve Erdebil'in çoğu kaplıcaları bu gruba girmektedirler. 

Yıllık olarak yaklaşık 45 milyon turist dünya genelinde kaplıcalardan hastalıklarını tedavi etmek için yararlanırlar.  İran da  sağlık turizmi özellikle de doğal tedavi turizmi alanında büyük kapasitelere sahiptir. İran jeoloji örgütü ise  kimyasal analizini yaparak yaklaşık 369 kadar maden suyu ve kaplıca kaynağını tanıtmıştır.  Bu arada Batı Azerbaycan eyaleti 49, Erdebil eyaleti  ve Mazenderan da  42'şer  kaynakları ile önde gelen bölgelerdir. 

İran'ın maden suları ise  tedavi ve ekoturizm kullanımlı kaynaklar olarak İran'ın farklı noktalarında bulunmaktadırlar.  Böylece İran'ın birçok eyaletinde bu kaynaklara rastlamak mümkün.