Eylül 25, 2020 16:28 Europe/Istanbul

Bu bölümde İslam'daki ahlaki düşünceleri ve temelleri konu edineceğiz.

Ahlaki değerlere bağlı kalma zarureti hususunda, en temel ve en önemli adımın  insanın kendini tanıması olduğunu hatırlatmamız gerekiyor. Kuşkusuz Allahu Teala'nın bize hibe ettiği bu değerli pırlantayı tanıyıp varlık aleminde ne denli yüce bir konuma sahip olduğumuzu anlarsak ahlaki değerleri var gücümüz ile koruyacağız. 

Allahu Teala insanın yaratılışını en yüce şekilde gerçekleştirip kendi kutsal ruhundan bile üflemesinin ve insanı yeryüzündeki kendi halefi olarak belirlemesinin yanı sıra insanın vücudunda da Allah'ı arayan bir fıtrat yerleştirdi. Bunu yaptı çünkü insanın ahlaki iyilikler ve faziletleri ve de kötülükleri tanımakta yanlış yola sapmasını istemedi. Onun paklıkları ve pak olmayanları tanımasını istedi. 

Tüm bunlara rağmen alemlerin yaratıcısı insanın her daim erdem yolunda adım atması için tüm manevi ve maddi imkanları onun için sağladı. Maddi boyutta göklerde ve yeryüzündeki her şeyi onun elinin altında bulundurdu. Nitekim Casiye suresinin 13'üncü ayetinde de bu hususa şöyle değinilmiştir: "Ayrıca O, göklerde ve yerde ne varsa hepsini kendinden bir lütuf olarak emrinize vermiştir. Bütün bunlarda düşünenler için işaretler vardır."

İnsan geçen yüzyıllarda bilimsel gelişmeler ve medeniyet oluşturmakta doğanın müthiş hazinelerinden ve kaynaklarından yararlanmasının yanı sıra şimdi de göklerin, denizlerin ve okyanusların ta derinliklerine inmiş ve daha büyük başarılar ve kazanımlar elde etmiştir. Bu maddi imkanların yanı sıra manevi açıdan da Allahu Teala insana eşsiz ve kader belirleyici nimetler bahşetmiştir. 

Bu manevi nimetlerin en belirginlerinden biri de Peygamberlerin gönderilmesi ve semavi kitapların indirilmesidir. İnsanın iyilikler ve faziletler ile dolu fıtratlı bir şekilde yaratılmasına rağmen doğru terbiye yolunda yetiştirilmesi büyük önem taşımaktadır. Bu yetenekler ve kabiliyetler sadece doğru eğitim ve terbiye şekli ile filizlenir. 

 

  

Peygamberlerin gönderilmesi ve semavi kitapların indirilmesinden güdülen hedef de insanın fıtratına dayalı ihtiyaçlarının karşılanması ve doğru hayat şeklinin uygulanması için belli planın ve yol haritasının belirlenmesi ve insanlara gösterilmesidir. İnsan, ilahi peygamberlerin öğretileri ile paklığa ve yüce mertebelere ulaşıp yaratılıştan güdülen son gayeye ulaşabilir. 

Kuran-ı Kerim'in Hadid suresinin 25'inci ayetinde bu husus şöyle anlatılmıştır: "   Andolsun biz peygamberlerimizi açık kanıtlarla gönderdik, beraberlerinde kitap ve adalet terazisini de indirdik ki insanlar hakkaniyete uygun davransınlar. Bir de demiri indirdik ki onda büyük bir güç ve insanlar için yararlar vardır. Böylece Allah, görmeden iman ederek kendisine ve peygamberlerine yardım edecekleri ortaya çıkaracaktır. Şüphesiz Allah güçlüdür, üstündür."  

Yine de insanlığın yaratılışının güzel tablosunun bozulmaması için vahiy peygamberinin yanı sıra Allahu Teala insanların içinde de aydınlatıcı kılavuz sayılan aklı yerleştirmiştir. Böylece insan hem aklı hem vahiy kaynağından yararlanarak insani, ahlaki değerlerini ve Allahu Teala'nın bahşettiği yüce konumunu koruyup nefsani istekleri ve şeytani vesveselerden uzak durabilir. 

Alemlerin yaratıcısı, güzellerin en güzelini yaratan Allah'ın insana bahşettiği tüm özelliklere rağmen, insan hep bu nimetleri hatırlamalı, aklında tutmalı ve kendi değerleri ve konumunu kaybetmemelidir. Bu hususta İsra Suresinin 70'inci ayetinde şöyle buyrulmaktadır: "Andolsun biz insanoğluna şan, şeref ve nimetler verdik; onları karada ve denizde taşıdık, kendilerine güzel güzel rızıklar verdik ve onları yarattıklarımızın çoğundan üstün kıldık."

Acaba insan bundan daha üstün bir konumu düşünebilir mi? Hangi dünyevi toplumsal ve siyasi konumlar ve anmalar, bu gibi büyük ilahi keramet ve anmadan daha büyüktür ki? Alemlerin yaratıcısı  insanın özel durumunu anlatmak için İsra suresinin 70'inci ayetinin son bölümünde şöyle bir vurguda bulunuyor: ".....ve onları yarattıklarımızın çoğundan üstün kıldık."

İnsanın yaratılışı ve fıtratından çizdiğimiz bu müthiş tablo ve açıklamalardan da İslam'ın yüceltici, insan yetiştirici kültüründeki ahlakın öneminin farkına varmak mümkün. İnsan sadece yüce ahlaki süsler ve özellikler ile süslenerek kendi değerini koruyabilir. Bu yüzdendir ki Allahu Teala da İslam Peygamberi'nin en büyük özelliğini açıklarken tüm özellikleri arasından onun ahlakına değinir ve Kalem suresinin 4'üncü ayetinde şöyle buyurur: "Sen elbette üstün bir ahlâka sahipsin."

Yine de İslam Peygamberi risaletinin felsefesini anlatırken şöyle buyurmaktadır: " Ben sadece ahlaki kerametlerin tamamlanması ve yüceltilmesi için peygamberliğe seçildim. "