Eylül 25, 2020 16:29 Europe/Istanbul

Bu bölümde geçen bölümlerin devamında bazı önemli ahlaki özelliklere değinmek istiyoruz.

Geçen bölümlerde dini öğretilere göre ahlaki faziletler kazanma ve rezaletlerden uzaklaşma yolundaki ilk adımın insanın kendisini tanımak olduğunu ve insanın varlık aleminde nasıl yüce bir konuma sahip olduğunu anlattık. İnsanın yaratılışında ruhuna ilahi ruhtan üflendiğini, keramet sahibi kılındığını, dengeli ve en güzel şekilde yaratıldığını, Allah vergisi yeteneklere sahip olduğunu ve yerlerin ve göklerin onun hizmetinde olduğunu, peygamberlerin ve semavi kitapların insanın hidayeti için gönderildiğini, erdem zirvelerine ulaşmak için hidayet erdirildiğini ve Allahu Teala'nın insanı hedefli olarak yarattığını  ve insanın en yüce mertebelere kadar yükselebileceğini anlattık. 

Uçsuz bucaksız güzelliğin ta kendisi olan Allah sevgisi insanda görülmektedir. İşte insan eşsiz ilahi ahlaki özelliklere bürünen biri olmalıdır. Gerçekte insanın kendini tanıması, Allah'ı tanıma yolunda da en büyük köprüdür. Hepimiz alemlerin rabbi tarafından bize bahşedilen ahlaki özelliklerin tecelligahı olmaya çalışmalıyız. 

Buna esasen birkaç temel ve kilit noktaya dikkat etmeliyiz. Bunlardan biri İslam'ın ahlaki okulunda, her şeyin ilahi motivasyon ile yapılması gerekmesine yapılan vurgudur. Bu çerçevede insanın amelleri, bencillik, şehvetçilik, hazcılık ve kişisel, toplumsal, ulusal ve siyasi riyakarlıklardan uzak olmalıdır. 

İmam Sadık as bu hususta şöyle buyurmaktadır: "Allah için seven ve ilahi motivasyonlar ile öfkelenen, savaşan ve Allah için bağışta bulunanlar imanlı tamamlanmış olanlardırlar. "

Ahlaki yaklaşımlar ve davranışlar tevhide dayalı inançlar ve niyet çerçevesinde gerçekleştirilirse her türlü şaibe ve kuşkudan uzak kalacağının yanı sıra her yandan Allah'a doğru yani sonsuz erdeme doğru olması yüzünden ahlaki değerlerin gelişmesine yol açar.....Bu yolda ahlaki kerametler zirvelerine tırmanmalıyız ve bu yönde durmadan usanmadan yola devam etmeliyiz. 

Allahu Teala bu hususta İslam Peygamberi'ni ahlaki mekarim ve faziletlerin en yüce örneği ve model ismi tanıtarak Kalem suresinin 4'üncü ayetinde şöyle buyurmaktadır: "Sen elbette üstün bir ahlâka sahipsin."

Peygamber Efendimiz'in yüce ahlaki ocağında büyüyen İmam Seccad as ise Mekarim-ül Ahlak isimli ünlü duasının bir bölümünde bu hususta şöyle buyurmuşlardır: " Allahım! Muhammed ve ehlibeytine selam ve salavat olsun. İmanımı, en doruk noktaya ulaştır ve yakinimi en güzel yakin olarak yap ve niyetimi ve motivasyonumu en güzellerine dönüştür ve amelimi en iyi amellere hidayet eyle. "

İmam Seccad as duasının bir başka bölümünde ise şöyle diyor: " En yüce ve en iyi ahlaki değerleri de bana bahşet". 

Kuşkusuz dünyadaki hiçbir ahlaki ekolde, böyle bir bakış ve eğilim ve erdeme varma isteği görülmemektedir. Çünkü tevhide dayalı dünya görüşünün özelliklerinden biri de sonsuzluğu kabul etmesidir. Allahu Teala bu doğrultuda insana İnşikak suresinin 6'ıncı ayetinde şöyle buyurmaktadır: " Ey insan! Sen rabbine doğru büyük bir çaba içindesin; sonunda kuşkusuz O’na kavuşacaksın da." 

Ahlaki mekarimler ve faziletlere bağlı kalmak, insanın vücudunda kalıcılaştığı, kurumsallaştığı zaman asıl değerini kazanmış olur. Her açıdan ahlaki kerametlerle kuşanan ilahi seçkin insanlar Ehlibeyt imamlarına Camii Kebire  ziyaret duasında  hitap etmek istediğimiz zaman şöyle diyoruz: "  Sizin adetiniz ve yönteminiz, ihsan eylemeye dayalı idi ve siz hep keramet ve büyüklük sahibi oldunuz. " 

Bu yüzden geçici ahlaki özellikler ve tecelliler İslam'ın ahlaki kuralları açısından fazla öneme sahip değildir. Aslında ahlaki faziletleri ve kerametleri kalıcı hale getirip kurumsallaştırmak gerekiyor. İnsanın her mekanda ve zamanda ahlaki ve zati vasıflarının hayat verici ışıklarının saçıldığı Allah'a bağlanması şart. 

Değinilmesi gereken son nokta da ahlaki faziletlere ermek için sağlam ve güvenilir bir dayanağa ihtiyaç duyulmasıdır. Bu dayanak, insanın ahlaki değerlere, toplumsal ve bireysel değerlere bağlı kalmanın motivasyon kaynağı sayılır. Tecrübe de Allah'a inanmaktan başka bir dayanağın ahlaki değerlere bağlı kalmak için yeterli olmadığını gösteriyor. 

Allahu Teala ise bu hususta şöyle buyurmaktadır: " De ki istediğiniz gibi davranın. Kuşkusuz Allah ve Peygamberi sizin amellerinizi görüyor ve ölümden sonra gizli ve açıktan haberi olan Allah'a doğru geri döneceksiniz. Sizi yaptıklarınızdan haberdar edecektir. "

Bu yüzden bizim amellerimiz dünyevi yankılarının yanı sıra uhrevi sonuçlar da doğuracaktır. Bu ameller, ölümden sonraki alemde de değerlendirilip tartılacaktır. İşte Allah'a ve kıyamete inanma da İslam'daki ahlaki öğretileri dünyadaki diğer ahlaki ekollerden ayırmaktadır.