İslam'da Ahlak-15
Bu bölümde emanettarlık ve İslam'ın bu ahlaki özelliğe yönelik yaklaşımını ele alacağız.
Geçen bölümde asaletli İslam kültüründe doğruluk ve sadakatin önemi ve konumundan sizlere bahsettik. Tabii amel ve söylemde sadakate paralel olarak önemli ahlaki değerlerden biri de emanettarlıktır. Bu özellik de dini öğretilerimizde dikkate alınmış ve hakkında önemli açıklamalar yapılmıştır.
Emanettarlık hususunun öneminin farkına varmak için Allahu Teala'nın bu özellikler hakkında Nisa suresinin 58'inci ayetinde şöyle buyurduğunu hatırlatmakta fayda vardır:" ﴾58﴿ Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi emreder... "
Bu ayette Emanetler ifadesinin mutlak bir şekilde hiçbir şart olmadan söylenmesi yüzünden yorumcular ve uzmanlar da farklı görüşlerini açıklamış ve emanetler ifadesinden kastedilenin sırlar ve gizemler, emanet bırakılan paralar ve mallar ve hatta posta emanetleri, dini, siyasi, kültürel, ekonomik ve askeri sorumluluklar olduklarını söylemişler. Bu çerçevede yetkili ve liyakatli olmayan insanlar bu emanetleri doğru insanlara teslim etmeliler. Zaten böyle yapmazlarsa kuşkusuz emanettarlık ilkesine riayet etmemişler ve kendi toplumlarına da ihanette bulunmuşlardır.
İlahi peygamberlerin özelliklerinden biri de kendi çağlarında emin ve emanettar olma özellikleri ile anılmalarıdır. Bu yüzdendir ki insanlar da bu seçkin şahıslara güvenmişlerdir. Allah Resulü Hz. Muhammed saa ise bisetin ardından bile insani ve ahlaki değerlerden yoksun yaşayan cahiliye dönemi insanları arasında emanettarlığı yüzünden Muhammed Emin olarak tanınıyordu.
İmam Sadık as ise Nebevi mektebinde yetişen seçkin bir şahıs olarak peygamberlerin risaletleri ve bu göreve seçilmelerinin felsefesi hakkında şöyle buyuruyor:" Gerçekten de aziz ve yüce Allah, hiç bir peygamberi doğruluk ve emanettarlık vasıfları ile süslemeden peygamberliğe seçmedi. "
Peygamberlerin dışında Allah'a ve gönderdiklerine yönelik gerçekçi ve farkındalık içerisinde iman eden mümin insanlar da Allah elçilerinin yaşam tarzları ve adetlerini örnek almalı ve onlar gibi emanettar olmaya çalışmalılar.
Kuran-ı Kerim'de ise Muminun suresinde kimi iman getirenlerin ibadi, ahlaki, toplumsal özelliklerine değinilmesinin ardından surenin 8'inci ayetinde şöyle buyrulmuştur:" ﴾8﴿ Yine o müminler emanetlerine ve ahidlerine sadakat gösterirler;"
Ahlakı görece bir husus sayan ve ahlaki değerleri araç olarak kullanan, çıkarları icap ettiğinde bu değerlere bağlı kalan, icap ettiğinde de bağlı kalmayan kimi kişiler ve ekollere karşı İslam gerçek mensuplarından tüm ahlaki ilkelerde ve durumlarda emanettarlık ilkesine bağlı kalmalarını, dostları ve düşmanları karşısında eşit davranmalarını ve hiç bir fark gözetmemelerini istiyor.
İmam Sadık as bu hususta ise şöyle buyurmaktadır:" Allah'ın karşısında günah işlemekten kaçının. Emaneti sahibine teslim edin, iade edin. Öyle ki ceddim müminlerin lideri Hz. Ali as'ın katili bile bana emanet verirse kuşkusuz ben onu sahibine iade ederim.
İmam Sadık as yine başka bir rivayette şöyle buyuruyor:" Emaneti sahiplerine verin. Hüseyin bin Ali as katili bile olsa. "
Maalesef bu ahlaki öğretilerin tersine kimi münafık ve fırsatçı kişiler ve gruplar demagoji, insanları aldatma, görünüşte dindar olmakla ihanet yolunu izleyip, hiçbir sınır tanımayarak tüm ahlaki değerler ve itikadi ilkeleri ayakları altına alıyorlar.
Bu Kurani mesajdan yola çıkarak tam bir zeka ve duyarlılık içerisinde biz de münafıklara aldanmamaya çalışmalı ve onların riyakarca davranışlarının tuzağına düşmemeye odaklanmalıyız.
İmam Sadık as'ın bu hususta çok güzel bir açıklaması vardır. İmam Sadık as bu çerçevede şöyle buyuruyor:" Kimi insanların oruç ya da namaz kılmalarına aldanmayın. İnsanlar bu tür amellere alışırlar ve hatta bu amellere bağlı hale gelirler. Ancak onları bu amellere göre ölçmeyin, onların sadakatleri, doğrulukları ve emanettarlık özelliklerini tartın ve değerlendirin. "
Bu yüzden kişileri tanımakta ve ölçmekte yüzeysel yaklaşmayı bir kenara bırakmalı ve derinlere inerek onların performansını değerlendirmeliyiz. Özellikle de sahte iman getirenler ve dini ve ahlaki değerlere saygı duyduklarını iddia edenlere daha dikkatli yaklaşmalı ve onların ihanette bulunmalarına müsaade etmemeliyiz.
Kuran-ı Kerim'de de birçok ayette kötü siretli tehlikeli münafıkların mahiyetine değinilmiştir. Bu çerçevede Bakara suresinin 8 ve 9'uncu ayetlerinde Allahu Teala şöyle buyurmuştur:" ﴾8﴿ İnsanlardan bazıları da vardır ki inanmadıkları halde "Allah’a ve âhiret gününe inandık" derler.
﴾9﴿ Akıllarınca Allah’ı ve iman edenleri aldatmaya kalkışıyorlar; halbuki onlar farkında olmadan yalnızca kendilerini aldatmış oluyorlar."
Allah Resulü ise vahiy kelamından esinlenerek yalan olarak iman getirmiş münafıkların iddiaları hususunda şöyle buyurmuştur:" Emanettarlık ruhundan yoksun olan birinin imanı da yoktur. "
Allah Resulü Hz. Muhammed saa bir başka temel görüşü çerçevesinde şöyle buyuruyor:" Gözünde emanettarlık küçük ve değersiz olan biri bizden değildir. "
Sonuçta gerçek Müslümanların iki temel ahlaki ilke olan sadakat ve emanettarlığa bağlı oldukları ve tam da bu iki önemli özelliklerinden dolayı gösteriş yapan münafıklar ve riyakarlardan saflarını ayırdıkları söylenmelidir.