Ekim 24, 2020 15:27 Europe/Istanbul

Bu bölümde emanettarlık ve İslam'ın bu ahlaki özelliğe yönelik yaklaşımını ele alacağız.

Geçen bölümde  asaletli İslam kültüründe  doğruluk ve sadakatin önemi ve konumundan sizlere bahsettik.   Tabii amel ve söylemde sadakate paralel olarak önemli ahlaki değerlerden biri de emanettarlıktır.  Bu özellik de dini öğretilerimizde dikkate alınmış ve hakkında önemli açıklamalar yapılmıştır.  

Emanettarlık hususunun öneminin farkına varmak için  Allahu Teala'nın  bu özellikler hakkında Nisa suresinin  58'inci ayetinde  şöyle buyurduğunu hatırlatmakta fayda vardır:" ﴾58﴿   Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi emreder... " 

Bu ayette Emanetler ifadesinin mutlak bir şekilde  hiçbir şart olmadan  söylenmesi yüzünden   yorumcular ve uzmanlar da   farklı görüşlerini açıklamış ve  emanetler ifadesinden kastedilenin  sırlar ve  gizemler, emanet bırakılan paralar ve mallar ve hatta  posta emanetleri, dini, siyasi, kültürel, ekonomik ve askeri sorumluluklar  olduklarını söylemişler. Bu çerçevede yetkili ve liyakatli olmayan insanlar  bu emanetleri doğru insanlara teslim etmeliler.  Zaten böyle yapmazlarsa kuşkusuz  emanettarlık ilkesine riayet etmemişler ve kendi toplumlarına da ihanette bulunmuşlardır. 

İlahi peygamberlerin  özelliklerinden biri de kendi çağlarında emin ve emanettar olma  özellikleri ile anılmalarıdır.  Bu yüzdendir ki insanlar da bu seçkin şahıslara güvenmişlerdir.   Allah Resulü Hz. Muhammed saa ise   bisetin ardından bile insani ve ahlaki  değerlerden yoksun  yaşayan cahiliye dönemi insanları arasında emanettarlığı yüzünden Muhammed Emin olarak tanınıyordu. 

İmam Sadık as ise Nebevi mektebinde yetişen seçkin bir şahıs olarak  peygamberlerin risaletleri ve bu göreve seçilmelerinin felsefesi hakkında şöyle buyuruyor:"   Gerçekten de  aziz ve yüce Allah, hiç bir peygamberi  doğruluk ve emanettarlık  vasıfları ile süslemeden  peygamberliğe seçmedi. "

Peygamberlerin dışında  Allah'a ve gönderdiklerine yönelik gerçekçi ve farkındalık içerisinde iman eden mümin insanlar  da   Allah elçilerinin  yaşam tarzları ve adetlerini  örnek almalı ve onlar gibi emanettar olmaya çalışmalılar.  

Kuran-ı Kerim'de ise  Muminun suresinde  kimi iman getirenlerin  ibadi, ahlaki, toplumsal özelliklerine değinilmesinin ardından surenin  8'inci ayetinde şöyle buyrulmuştur:" ﴾8﴿  Yine o müminler emanetlerine ve ahidlerine sadakat gösterirler;" 

Ahlakı  görece bir husus sayan ve  ahlaki değerleri araç olarak kullanan, çıkarları icap ettiğinde  bu değerlere bağlı kalan, icap ettiğinde de bağlı kalmayan  kimi kişiler ve ekollere karşı  İslam gerçek mensuplarından  tüm ahlaki ilkelerde ve durumlarda  emanettarlık ilkesine  bağlı kalmalarını, dostları ve düşmanları karşısında  eşit davranmalarını ve hiç bir fark gözetmemelerini istiyor.  

İmam Sadık as bu hususta ise şöyle buyurmaktadır:"  Allah'ın karşısında günah işlemekten   kaçının.  Emaneti sahibine teslim edin, iade edin.  Öyle ki  ceddim müminlerin lideri Hz. Ali as'ın katili bile bana emanet verirse kuşkusuz ben onu sahibine iade ederim.  

İmam Sadık as yine başka bir rivayette şöyle buyuruyor:"  Emaneti sahiplerine verin.  Hüseyin bin Ali as katili bile olsa. " 

Maalesef bu ahlaki öğretilerin tersine kimi münafık  ve fırsatçı kişiler ve gruplar  demagoji, insanları aldatma, görünüşte dindar olmakla ihanet yolunu izleyip, hiçbir sınır tanımayarak   tüm ahlaki değerler ve itikadi ilkeleri ayakları altına  alıyorlar.  

Bu Kurani mesajdan yola çıkarak  tam bir zeka ve duyarlılık içerisinde biz de  münafıklara aldanmamaya çalışmalı ve  onların riyakarca davranışlarının tuzağına düşmemeye odaklanmalıyız. 

İmam Sadık as'ın bu hususta çok güzel bir açıklaması vardır. İmam Sadık as bu çerçevede şöyle buyuruyor:"  Kimi insanların oruç ya da namaz kılmalarına aldanmayın.  İnsanlar bu tür amellere alışırlar ve hatta bu amellere bağlı hale gelirler. Ancak  onları bu amellere göre ölçmeyin, onların sadakatleri, doğrulukları ve emanettarlık özelliklerini tartın ve değerlendirin. "

Bu yüzden  kişileri tanımakta ve ölçmekte yüzeysel yaklaşmayı bir kenara bırakmalı ve derinlere inerek  onların performansını değerlendirmeliyiz.  Özellikle de sahte iman getirenler ve dini ve ahlaki değerlere saygı duyduklarını iddia edenlere daha dikkatli yaklaşmalı ve onların ihanette bulunmalarına müsaade etmemeliyiz. 

Kuran-ı Kerim'de de birçok ayette  kötü siretli tehlikeli münafıkların mahiyetine değinilmiştir. Bu çerçevede   Bakara suresinin 8 ve 9'uncu ayetlerinde Allahu Teala şöyle buyurmuştur:" ﴾8﴿ İnsanlardan bazıları da vardır ki inanmadıkları halde "Allah’a ve âhiret gününe inandık" derler.

﴾9﴿ Akıllarınca Allah’ı ve iman edenleri aldatmaya kalkışıyorlar; halbuki onlar farkında olmadan yalnızca kendilerini aldatmış oluyorlar."

Allah Resulü ise   vahiy kelamından esinlenerek   yalan olarak iman getirmiş münafıkların iddiaları hususunda şöyle buyurmuştur:"   Emanettarlık ruhundan yoksun olan birinin imanı da yoktur. "

Allah Resulü Hz. Muhammed saa   bir başka temel görüşü çerçevesinde şöyle buyuruyor:"   Gözünde emanettarlık küçük ve değersiz olan biri  bizden değildir. "

Sonuçta  gerçek Müslümanların  iki temel ahlaki ilke olan sadakat ve emanettarlığa bağlı oldukları ve tam da bu iki önemli özelliklerinden dolayı   gösteriş yapan münafıklar ve riyakarlardan saflarını ayırdıkları söylenmelidir. 

Etiketler