Dünya'da su krizi, endişeler ve umutlar – 43
Geçen bölümlerin devamında bugün yine İran geleneksel mimarisinde suyun önemi ve konumunu ele alacağız.
İran’ın geleneksel ve yerli mimari tarzı, çeşitli iklimsel şartlara uyum sağlamak için gelişmişken bir çok yenilik ve yaratıcılığı içinde barındırıyor. Suyu en azami ve en randımanlı kullanmak neredeyse tüm asırlarda İranlı mimarlar tarafından önemle dikkate alınan bir konudur. Kanatlar, rüzgar bacaları (Badgirler) buzullar ve sarnıçlar, bu toprakların tarihi geçmişindeki geleneksel mimarisinin örnekleridir.
İran mimarisi kesintisiz olarak en az 6 bin yıllık geçmişe sahiptir. Milattan önceden şimdiye kadar bu sanat sürekli çeşitli sebepler, özellikle dini nedenlerden dolayı gelişerek mükemmelleşti. İran mimarisi dünyada tanınan bir mimari tarzı olarak diğer ülkelerle kıyaslandığında özel bir değeri vardır. İranlı mimarlar ve mimari unsurlarının sergilediği İran mimarisinin azameti, uygun tasarım, dakik hesaplama, doğru dış cephe ve ayrıca bilimsel ve teknik konulara uyulması gibi özelliklere bağlıdır.
Su, mimari dünyasında bir binanın tasarımı ve mimari tarzının seçilmesinde önemli rolü olabilir. Bu rol, ortamı güzelleştiren bir simge haline bile gelebilir. Son yıllarda dünya çapında bir çok seçkin mimar, kendi eserlerini bu unsur ile birleştirerek mimarlık dünyasına sunmuşlardır. Bir binanın sudaki yansıması, olağanüstü görsel etkiye sahip olabilir ve çoğu zaman iklimsel şartlar ve özel ortamlarda bu yansıma, tasarımın en önemli unsuru haline gelebilir hatta mimari eserin nihai görüntüsünde esas role sahip olarak muhatabın belleğinde önemli etki bırakabilir.
Su insanın, kendi içinde tüm benliği ile hissetmesi için 5 duyusunu hizmete alıyor. Sesi ile muhatabına pozitif mesajlar gönderirken binada yaşayanları kendine çağırıyor. Antik İran’da mimarlık sanatı suya doğru hareket ediyor ve yanı başında huzura eriyor. Günümüzde orantısız kentleşme kriterleri ve geriye bıraktığı kirlilik nedeni ile su gibi bazı doğal unsurların bireysel ve toplumsal alanlardaki varlığı, insanların birbirine ve doğaya daha da yaklaşması, ruhsal ve psikolojik baskıların azalmasına sebep oluyor.
Sürdürülebilir mimari, çevre yaşam boyutlarına dayalı bir mimari tarzı olarak, dünyanın çeşitli bölgelerinde ve çeşitli iklimlerinde bulunan tasarımcılar ve mimarlar için sıradan bir tarzdır. İran’ın geleneksel mimari tarzı da eskiden günümüze kadar doğal nimetlerden yararlanma ve doğaya hakim olan düzene uyumlu olan bir düzen arayışında olmuştur.
İranlı mimar her zaman doğayı kendi yaşadığı küçük alanda sığdırma peşinde olmuştur. Bu yüzden büyük veya küçük, özel bir bahçe oluşturmaya çalışmış ve ona avlu demiştir, merkezinde su olan düzgün geometrik bir alan.
Su, İran geleneksel evlerinin dokusunun şekillenmesinde açık veya gizli önemli bir role sahiptir. Hatta bazen yerin derinliklerinden geçen kanat sularının kullanılması için ilginç yöntemler bulunmuştur. Bu durumda su açık bir şekilde avlunun ortasından çıkarak avludaki havuzda birikir. Avlularda bulunan havuzlar da şekil ve boyut olarak çok farklı çeşitlerde görünüyor.
Havuzun avlunun ortasında bulunması, suyun önemi ve merkezi konumuna işaret eder. Vaadedilen cennetin düşünülmesi, en güzel ve en ferahlatıcı bahçelerin bir görüntüsüdür ve avlular ise cennetin bir örneği olarak İranlıların evlerinde özel ve kendine has bir yeri ve konumu vardır. Avrupa’nın tanınmış İslam uzmanı ve araştırmacı Titus Burckhardt’ın belirttiği üzere, “Cennetin doğası gizli ve mistik olmasıdır, bu yüzden Müslümanların evi ortadaki bir avlunun odalar ve ağaçlar ve su ile çevrelenmesi ise bu manevi dünyaya benzer olarak inşa ediliyor.
Bazı oryantalistler ve yazılan kitaplara rağmen havuzdaki su, içmek için kullanılmaz, bahçedeki bitkileri sulamak ve yeşil alanı canlı tutmak için kullanılırdı. Bu sulama işlemi genelde yaz aylarının uzun günlerinin öğleden sonrasında yapılırdı. Böylece suyun buharlaşması sayesinde çevresi serinler ve havanın kuruluğu ise suyun nemi ile bertaraf olurdu. Böylece su ısı ve sıcaklığın ılımlaştırılmasında etkili olurdu ve suyun alanı her ne kadar geniş olsaydı çevresini daha çok etkilerdi
Genel olarak İran’ın geleneksel evlerinde çevre ile uyumlu bir kullanım sistemi bulunurdu ve avlu ortasındaki havuzların suyu ise bu mekanda bu duyguyu yoğunlaştıran etkendi. Üstelik havuzda biriken su, gök yüzünün mavi rengini yansıtırken sonsuzluk ve evrenin bir parçasını seyircilere sunuyordu.
Su sesi bir çoklarına hoş ve ferahlatıcı etkisi vardır, öyle ki suyun sihirli gücü, sesi ve görüntüsü ile açıklanır. Bu yüzden havuzların içinde bir veya birkaç fıskiye de bulunurdu. Böylece değişik su yüzeylerinde suyun akışı, doğal olarak çıkarttığı ses ile insana huzur verirdi.
Suyun bir diğer boyutu ise insanın cildi üzerinde akarak, temizlik ve huzur bağışlamasıdır. İslam dininde su, Mabud ile bağlantıda bulunmak için hazırlık demektir, gün boyunca defalarca abdest almak, insanın günlük yaşamındaki önemli ve temizliğin zaruretini gösteriyor. İran’ın geleneksel evlerinde avlu ve avluda havuzun bulunması, dini farizaları yerine getirmek için iyi fırsat oluşturuyor. Zira ev ahalisi genelde abdest almak için havuz suyunu kullanıyordu, böylece hem su israf edilmezken aynı zamanda abdest sırasında bahçenin güzelliğinden de faydalanıyorlardı.
İranlıların geleneksel evleri büyük bir alanı olan ana ve özel avlular olan enderuni ve biruni avluları vardı. Bu da varlıklı veya tanınmış ailelerin özelliği sayılırdı, nitekim bazı evlerde hala bu avlular bulunuyor.
Havuzhane ise evlerin bir diğer önemli parçasıydı ve genelde ana binanın alt katı yani bodrum katında yapılırdı. Bodruma talli yollar ve bodrumun diğer bölümlerine ise koridorlar veya havuzhanenin iki tarafında olan odalarca ulaşılabilirdi.
Ahvuzhane bodrum katında adeta bir salonda yapılırdı ve güney tarafta havuzhanenin karşısında ise mimari özelliklerle süslenmiş bir eyvan bulunurdu. Bodrum katları genelde yazın sıcak günlerinde serin olduğu için Havuzhanelerde yaz aylarında oturulacak bir bölme vardı. Tabi ki bu kısım binanın genel tasarımında önemli rol oynardı ve evin enderuni ve biruni bölümlerini birbirine bağlar.
Havuzun kubbehanenin altına inşa edilmesi ile serinlik, nem, çeşitli görüntülerin yansıması gibi özellikleri ise hane halkının boş zamanlarını güzel bir manzara seyretmekle geçirmek veya misafirlerle sohbet etmek için özel ve güzel bir mekan oluşturuldu. Tabi ki gönülleri okşayan enfes manzaralarla gözlere bir ziyafet çekmek ve bazen de havuzdaki fıskiye ile su sesi oluşturmak, insanda huzur ve mutluluk oluştururken biriken suyun israf edilmemesi için abdest alınması maksadı ile güzel bir ortam oluşturulurdu.
Havuzhanelerin iklimsel mimarideki rolü ise enerji tasarrufu ve yazlık evlerde istenilen huzurlu ortamı oluşturmaktır. Havuzla birlikte fıskiyelerin bazı çöl evlerinde Badgirler (rüzgar bacaları) doğrultusunda bulunması havanın havuzun üzerinden geçerek serinleyip badgirle istenilen oda veya ortama yönlendirilir. Böylece eski mimaride doğal unsurlarla adeta bir klima yapılmış oluyordu. Bu serin hava koridorlar vasıtası ile evin diğer bölümlerine aktarılır ve ahali için doğal ve serin hava armağan edilirdi.
İran’ın geleneksel özelliklerinden olan havuzlarla ilgili son konu ise havuzdaki fayans işlemeleridir. Tabi ki İranlı havuzların geometrik şekli ise onun güzelliğini çok daha fazla arttırır fakat havuzun içini renkli fayanslar ve desenlerle kaplamak havuzun güzelliğine güzellik Katar. Üstelik havuzun dolu olduğu izlenimi oluştururken avlunun içinde değerli bir taş gibi dikkat çekici olurdu. Tabi ki bu süslemeler üstü kapalı olan veya salonlarda olan havuzlarda daha fazla ve daha zarif olarak işlenirdi.
Havuzun fayans işlemelerinde genelde mavi tonları tercih edilir. Çeşitli boyutlardaki fayanslar çok güzel bir tasarımla yan yana işlenirken, türkuaz renkli havuzda kırmızı balıkların dolaşması ise avluya daha bir güzellik Katar. Saraylar ve köşklerde daha görkemli havuz örneklerinde kaliteli mermer taşların kullanılması ayrıca havuzun heykellerle süslenmesi ise havuza ihtişam katıyordu. Bu süslemeler bina sahibinin zevkini gözler önüne seriyor. Tabi ki sıradan evlerin havuzları birkaç sardunya veya diğer çiçeklerin saksıları ile süslenir, insana güzellik dolusu bir dünya armağan ederdi.