İslam'da Azınlıkların Hakları-21
Bu bölümde İslam açısından genel olarak insani hakları ve azınlıkların insani haklarını gözden geçireceğiz.
İslam açısından insan, üstün ve diğer yaratıklara göre daha iyi konumda olan bir mahluktur. Öyle bir mahluk ki Allah tarafından değerli kılınmış ve diğer mahluklar da onun hizmetinde olacak şekilde yaratılmıştır. İnsanoğlu, İslam açısından Allah'ın yeryüzündeki halefi sayılacak şekilde ilahi emanet sayılan bu görevini üstlenmesi gerekir.
İslam, insana vakur davranıp ona saygı duymuş ve onu her zaman değerli sayıp onun kerameti hakkında da bir çok açıklamada bulunmuştur. Bu çerçevede birçok ayetten söz edilebilir. Ancak en belirgin ayetlerden biri de Esra suresinin 70'inci ayetidir.
Allahu Teala isra suresinin 70'inci ayetinde şöyle buyurmuştur:" «وَ لَقَدْ کَرَّمْنا بَنی آدَمَ وَ حَمَلْناهُمْ فِی الْبَرِّ وَ الْبَحْرِ وَ رَزَقْناهُمْ مِنَ الطَّیِّباتِ وَ فَضَّلْناهُمْ عَلی کَثیرٍ مِمَّنْ خَلَقْنا تَفْضیلاً»،
"﴾70﴿ Andolsun biz insanoğluna şan, şeref ve nimetler verdik; onları karada ve denizde taşıdık, kendilerine güzel güzel rızıklar verdik ve onları yarattıklarımızın çoğundan üstün kıldık."
Bu ayette insanın evrilme sürecindeki kerametinden söz edilmiştir. Burada insanın doğduğundan itibaren onun hilkatinden beri var olan kerameti ele alınmıştır. Buna ilaveten bir de kazanılan keramet vardır. Yani insanoğlunun ahlaki değerlere riayet ederek elde edeceği keramet vardır. Bu ayette ise insanoğlunun ahlaki değerlerin, onlar için anlamı olmadığı mahluklara karşı üstün olması söz konusudur.
İnsanın kerametine işaret eden bir başka ayet de insanoğlunu yeryüzündeki Allah'ın halefi olarak adlandırdığı ayettir. Allahu Teala Bakara suresinin 29'uncu ayetinde tüm mahlukların insan için yaratıldıklarına işaretle şöyle buyurmuştur:" «هُوَ الَّذی خَلَقَ لَکُمْ ما فِی الْأَرْضِ جَمیعاً ثُمَّ اسْتَوی إِلَی السَّماءِ فَسَوَّاهُنَّ سَبْعَ سَماواتٍ وَ هُوَ بِکُلِّ شَیْءٍ عَلیمٌ»
"﴾29﴿ Yeryüzünde ne varsa tamamını sizin için yaratan, sonra göğe yönelerek onları, yedi gök olarak tamamlayıp düzene koyan O’dur ve O, her şeyi hakkıyla bilmektedir."
Bakara suresinin 30'uncu ayetinde ise Allahu Teala şöyle buyurmuştur:" «وَ إِذْ قالَ رَبُّکَ لِلْمَلائِکَةِ إِنِّی جاعِلٌ فِی الْأَرْضِ خَلیفَةً قالُوا أَ تَجْعَلُ فیها مَنْ یُفْسِدُ فیها وَ یَسْفِکُ الدِّماءَ وَ نَحْنُ نُسَبِّحُ بِحَمْدِکَ وَ نُقَدِّسُ لَکَ قالَ إِنِّی أَعْلَمُ ما لا تَعْلَمُونَ»
"﴾30﴿ Hani rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. Onlar, “Biz seni eksiksiz bilirken ve durmadan övgü ile tenzih ederken orada fesat çıkaracak ve kan dökecek birini mi yaratacaksın?” dediler. Allah “Şüphe yok ki, ben sizin bilmediklerinizi bilirim” buyurdu."
Meleklerin en başta insanın yaratılmasına karşı çıkmasının nedeni onların diğer alemlerde Adem as'dan önce insanların yaptıklarını gördükleri ve yaptıkları tahminler ve gayptan aldıkları haberlerdi. Onlar insanoğlunun kan dökeceğini ve fesada bulaşacağını biliyorlardı. Bu yüzden insanoğlu bu dünyada nefsani istekleri peşinde gidip yaratılışının ihtiras ve dünya düşkünlüğü temellerinde olduğunu düşünürse, mal mülk, zulüm ve kan dökmeye yeltenirse meleklerin de dedikleri tıpa tıp doğru olacaktır. Böylece Allahu Teala'nın insanın vücudunda bıraktığı potansiyel halife olma yeteneği de hiçbir zaman gün yüzüne çıkmayacaktır.
Aslında bu ayetlerden yola çıkarak Allah'ın insanı halife olarak atamasının diğer mahluklara göre üstünlük işareti olduğu ancak bunun sırf ibadet ve kulluk etmeye dayalı olduğu söylenebilir. Bu yüzdendir ki melekler de Allah'a tapmak için insana ihtiyaç olmadığını söylüyorlar.
Kuran-ı Kerim ayetlerine göre gezegenler, yer küre yüzündeki mahluklar, gece ve gündüz, her şey, Allah'ın yeryüzündeki halefi ve en gelişmiş mahluk olan insanın hizmetinde olacak şekilde yaratılmışlardır. Allahu Teala Casiye suresinin 13'üncü ayetinde şöyle buyurmaktadır:" «وَ سَخَّرَ لَکُمْ ما فِی السَّماواتِ وَ ما فِی الْأَرْضِ جَمیعاً مِنْهُ إِنَّ فی ذلِکَ لَآیاتٍ لِقَوْمٍ یَتَفَکَّرُونَ»
"﴾13﴿ Ayrıca O, göklerde ve yerde ne varsa hepsini kendinden bir lutuf olarak emrinize vermiştir. Bütün bunlarda düşünenler için işaretler vardır."
Tabii bu ayetlerde insanın hizmetinde olmanın onların insanın emirlerine göre hareket etmeleri anlamına değil insanın çıkarları ve hizmetine uygun düşecek şekilde hareket etmeleridir.
Hikmetli Allah, insanın yaratılışını en güzel yaratılış olarak adlandırdığı ve mahlukları onun hizmetine soktuğu gibi ona keramet bağışladığını ve ruhundan da onun vücuduna üflediğini buyurmuş ve sonunda da kutsal ilahi zata doğru geri döneceğini belirtmiştir.
Gerçekten de insana bu kadar azamet kazandırmanın nedeni nedir? Acaba insanoğlu değerini bilip ilahi emaneti doğru bir şekilde iade etmeli mi? Allah'ın yeryüzündeki halefi olarak görevini en iyi şekilde yerine getirmemeli mi? Bu yüzdendir ki söz konusu ayetlerde Allahu Teala herkesi düşünmeye davet edip insanın bu azametini düşünce ehli için gösterge olduğunu buyuruyor.
Kuran-ı Kerim'in başka ayetlerinde ise insan hizmetinde olacak şekilde diğer varlıkların yaratılışı anlatılmaktadır. Örneğin İbrahim suresinin 32 ve 33'üncü ayetlerinde şöyle buyrulmaktadır:" «اللَّهُ الَّذی خَلَقَ السَّماواتِ وَ الْأَرْضَ وَ أَنْزَلَ مِنَ السَّماءِ ماءً فَأَخْرَجَ بِهِ مِنَ الثَّمَراتِ رِزْقاً لَکُمْ وَ سَخَّرَ لَکُمُ الْفُلْکَ لِتَجْرِیَ فِی الْبَحْرِ بِأَمْرِهِ وَ سَخَّرَ لَکُمُ الْأَنْهارَ ؛ وَ سَخَّرَ لَکُمُ الشَّمْسَ وَ الْقَمَرَ دائِبَیْنِ وَ سَخَّرَ لَکُمُ اللَّیْلَ وَ النَّهارَ»
"﴾32﴿ Gökleri ve yeri yaratan, gökten su indirip onunla size rızık olarak türlü türlü ürünler çıkaran Allah’tır; izni ile denizde yüzüp gitmeleri için gemileri emrinize veren, nehirleri sizin için faydalı olacak şekilde yaratan O’dur.
﴾33﴿ Düzenli seyreden güneşi ve ayı sizin için yararlı kılan, gece ile gündüzü faydalanacağınız biçimde yaratan O’dur."
Bu ayetlerde sırf Allah'ın bu kadar ince detaylı bir yaratılışı gerçekleştirebileceği anlatılmaktadır. Allahu Teala yağmuru yağdırarak yeryüzünün temizlenmesini ve bitkiler ve hayvanların susamışlığının giderilmesini, cisimlerin su üzerinde yüzmesini böylece gemilerin su üzerinde kalmasını hedefledi. Sonuçta insanoğlunun içme suyunun, yıkanma suyunun karşılanması ve daha sonra tarlalarının ve hayvanlarının doyurulması için suyu indirdi.
Kuran-ı Kerim'deki kılavuzluk yapan aydınlatıcı ayetlerin yanı sıra masum imamlar da insanın üstünlüğü ve kerameti hakkında açıklamalarda bulunmuşlardır. İslami bilimler alimleri ise bu açıklamaları rivayetler halinde bize aktarmışlardır. Şimdi de bu rivayetlerden birini size nakletmek istiyoruz.
Allah Resulünden naklen şöyle rivayet edilmiştir: " Allah katında insanoğlundan daha değerlisi yoktur. "
Sordular:" Ey Allah'ın Resulü melekler değiller mi? " Allah Resulü " Melekler güneş ve ay gibi bağlı varlıklardırlar. "
Allah Resulü bu sözleri ile insanoğluna sunulan seçim gücünün diğer mahluklarda olmadığını anlatmaya çalışıyorlar. Melekler bile seçim hakkına sahip değil cebir üzerinden melek sayılırlar. Bu da özel bir avantaj değildir.
Bir başka hadiste ise İmam Sadık as'a şöyle bir soru yöneltildiği anlatılmaktadır:" Melekler mi insanlar mı daha üstün? " İmam Sadık as İmam Ali as'dan naklen şöyle buyurdular:" Allahu Teala meleklere akıl, hayvanlara şehvet ancak insanlara hem akıl hem şehvet vermiştir. İnsanlar akıllarına mukayyet olup şehvetlerini de dizginleyerek meleklerden daha üstün bir konuma sahip olabilirler. " Bu yüzden İmam Sadık as'ın buyurduğu gibi aklın şehvete üstünlük kurması insanı meleklerden daha üstün kılar. Bu yüzdendir ki İmam Ali as da şöyle buyurmuştur:" Mümin bir insana duyulacak saygı Kabe'ye duyulacak saygıdan daha fazladır. "
Evet değerli dinleyiciler insanın vücuduna yerleştirilmiş onu Allah'ın halifesi olacak kadar taşıyan tüm bu özelliklere bakıldığında insanın ne denli dikkatli olması gerektiğini de hatırlatıyor. İnsanoğlu gaflet ve aşağılığa doğru, şehvet ve geçici içi boş eğlencelere gitmemeli. Tabii tüm insanlar potansiyel olarak Allah'ın yeryüzündeki halifesi olabilirler ancak kötü amellerde bulunanlar yukarıya doğru değil aşağıya doğru yol kat edip Kuran-ı Kerim'de de buyrulduğu gibi hayvanlardan bile daha aşağı hale gelirler.
Bu çerçevede Araf suresinin 179'uncu ayetinde şöyle buyrulmuştur:" «وَ لَقَدْ ذَرَأْنا لِجَهَنَّمَ کَثیراً مِنَ الْجِنِّ وَ الْإِنْسِ لَهُمْ قُلُوبٌ لا یَفْقَهُونَ بِها وَ لَهُمْ أَعْیُنٌ لا یُبْصِرُونَ بِها وَ لَهُمْ آذانٌ لا یَسْمَعُونَ بِها أُولئِکَ کَالْأَنْعامِ بَلْ هُمْ أَضَلُّ أُولئِکَ هُمُ الْغافِلُونَ»،
"﴾179﴿ Andolsun biz, cinlerden ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmış olduk. Bunların kalpleri vardır ama onlarla kavrayamazlar; gözleri vardır ama onlarla göremezler; kulakları vardır ama onlarla işitemezler. Onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır."