Eylül 22, 2021 12:09 Europe/Istanbul

Bu sohbetimizde İran'ın Direnişe paralel olarak Filistin'de referandumun düzenlenmesi önerisini ele almaya çalışacağız.

İran İslam Cumhuriyeti'nin referandum planı silahlı direnişi, cihat ve dayanmayı engellemiyor. Tam aksi onu tamamlamayı hedefliyor. Kudüs'ün kurtuluşu için kapsamlı ve eksiksiz bir stratejiye ihtiyaç duyulmaktadır. Siyonist rejim hem siyasi olarak aktiftir hem de suç ve askeri işgalle haşır neşirdir. Bu nedenle Direniş Cephesi buna karşı koymak için siyasi-hukuki ve askeri eksenlerde eş zamanlı hareket etmelidir.

İran'ın öne sürdüğü referandum planı direnişe dayalıdır. Bu direnişin ise iki yönü vardır. Esas olarak Amerikalılar ve Siyonistler ile Arap-Siyonist-Batı üçgeninin gündeme getirdiği barış ve uzlaşmaya karşı durmak ve cihat ve silahlı mücadele yönü bu direnişin iki farklı yanıdır.  İran'ın planı, direnişi temel bir strateji olarak sunarken, aynı zamanda bir siyasi plan ortaya koymakta ve direniş stratejileri çerçevesinde herhangi bir zayıflamayı ve geri çekilmeyi kabul etmemektedir.

İşgal sırasında, uluslararası kurallar ve örgütler işgalciye karşı pasif bir şekilde hareket ettiğinde, halkın işgalcilere karşı kendini savunması için silahlı direniş hakkı doğmalıdır. Bununla birlikte, Batı medyası yanlış bir şekilde Siyonist rejimin yayılmacı terörizmine karşı meşru Filistin direnişini terörizm olarak adlandırıp  Siyonist rejimin Filistin içindeki ve dışındaki muhaliflerini ortadan kaldırmak ve öldürmek için yaptığı devlet terörü eylemlerini barışçıl olarak lanse etmeye çalışıyor.   Bu alandaki direniş kozu, Siyonistlere baskı uygulamak için bir kaldıraç görevi görmelidir. Muharebe alanında direnişin güçlenmesi, referandum planının uygulanma olasılığını güçlendirecektir. Çünkü direniş bir hedef değil, Filistinlilerin kendi kaderini tayin hakkı ve Kudüs'ün kurtuluşu için savaşmanın bir aracı ve yoludur. İran İslam Cumhuriyeti referandumu aynı zamanda Filistin'in ve Kudüs'ün kurtuluşu için bir araç olarak görüyor. 

Filistin meseleleri uzmanı Hüseyin Kenani Mukaddem'e göre, referandum önerisinin öneminin nedenlerinden biri, önerinin sunulması ve Birleşmiş Milletler tarafından onaylanmasının zamanlamasıdır. Bu plan, Filistin direniş güçlerinin Siyonist rejime karşı caydırıcı güç elde ettikleri ve çeşitli cihatçı eylemlerle Siyonistlere direnebildikleri bir aşamaya geldiği bir dönemde hazırlanmıştır. Yani bu plan güçlü olunduğu sırada ve güçlülük konumundan önerildi ve referandum ve direnişin tüm göstergelerini kapsayan siyasi ve askeri gücün bir bileşimi haline geldi.

Böylelikle cihadın ve silahlı direnişin devamı vurgulanırken, İran tarafından da siyasi-hukuki bir plan önerildi. İslam İnkılabı Lideri Ayetulllah Seyyid Ali Hamanei bu konuyu gündeme getirerek, dünya ile uluslararası ve bölgesel kuruluşların yargılarına pratik  siyasi bir plan sundu.  Bu bağlamda İran siyasi planını sunarak sorunun çözümünün Filistin'de, Filistin'de yaşayan ve Müslüman, Hristiyan veya Yahudi Filistin kimliğine sahip  mültecilerin topraklarına dönmeleri ile bir referanduma katılmalarında olduğunu vurguladı. 

 İran'ın siyasi stratejisi, Filistin topraklarında iki devletin kurulmasına ve Siyonist rejimin doğasının kabulüne dayanan planları reddediyor ve "Nehir'den Bahr'e Filistin toprakları" politikasını vurguluyor. Aslında bu planın anahtar noktası  Filistin topraklarının bütünlüğünü korumaktır. Siyonist rejim İsrail, İran İslam Cumhuriyeti'nin Yahudiler, Müslümanlar ve Hristiyanlar da dahil olmak üzere tüm yerli Filistinlilerin kamuoyuna atıfta bulunan planının uygulanmasının Kudüs'teki gasp rejiminin yıkılmasına yol açacağını biliyor.  Bu nedenle, Tel Aviv ve Amerika Birleşik Devletleri'ndeki iktidar rejimi, bu diplomatik politikaya karşı koyup uluslararası sistem tarafından kabul edilen normlara uygun olarak yıkıcı eylemler gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Bu durum ise  Siyonist rejim İsrail  ve Amerika Birleşik Devletler'in kendi itibarını zedelemesine yol açıyor. 

İran İslam Cumhuriyeti, Siyonist rejim İsrail'e karşı direnişi ve silahlı cihadı vurgularken, Siyonistlere siyasi olarak karşılanması gereken referandum planını sunmuştur. Bu öneriye olumlu cevap verilirse bu Siyonist rejimin yıkılması ve sonu anlamına gelecektir. Bu öneriye olumsuz cevap verirlerse,  bu da Filistinli güçlerin demokratik çağrılarına karşı çıkılması ve pratikte işgal altındaki topraklarda  demokratik süreçlerin tıkanması ve çıkmaza girmesi anlamına gelir.  Bu durumda da Siyonist Rejim İsrail yenilgiye mahkumdur.

Filistinli, direniş grupları, cihatçı gruplar ve hatta Arap siyasi partileri ve  örgütleri ve de çeşitli partiler, İran planına karşı olumsuz bir tavır sergilemediler. Bazıları planın direniş aracılığı ile hayata geçirilebileceğini  söylerken, diğerleri bunu başarmanın zorluğunu vurguladılar. Ancak genel olarak tüm Filistinli gruplar İran'ın teklifini memnuniyetle karşıladı. Dolayısıyla bu plan, Filistin halkının haklarını göz önünde bulundurarak, Kudüs'teki işgalci rejimin işgal altındaki topraklarda Müslümanlar, Hıristiyanlar ve Yahudiler arasında çatışma yaratma planlarının gerçekleşmesini engelleyen kapsamlı bir plan haline gelebilir. 

Bu planla İran İslam Cumhuriyeti, dinler savaşına hayır dediğini, milletlerin haklarını görmezden gelen ve Filistin halkını yerinden eden terörist, apartheid, Siyonist rejime karşı çıktığını açıkça belirtmiştir. Bu planda vurgulanan bir diğer önemli nokta da Filistinli mültecilere ciddi önem verilmesi ve Filistin'in geleceğinde rol oynamak için farklı topraklardan ve kamplardan ülkelerine dönmelerinin ele alınmasıdır.

Referandum planı Siyonist rejim için kabul edilemezdir. Siyonistlerin bu konuda olumsuz bir tavır alacağı baştan belliydi. İran İslam Cumhuriyeti , Filistin'in direnişini ve kurtuluşunu ve Siyonistlere karşı mücadelelerini yönetmeye çalışıp bu konuda öncülük yapıyor. Sahadaki mevcut gerçek ise, silahlı hain düşmanın bu  toprakları işgal ettiğini, Filistinlilerin temel haklarını ayakları altına aldığını,  hem ahlaki hem de uluslararası herhangi bir ilke veya temele saygısızlık ettiğini gösteriyor. Böyle bir ortamda referandum planı,  silahlı mücadele olmadan başarılı olabilir mi? Bu plan, İran'ın Filistin meselesine ilişkin nihai görüşünü sunuyor.  Peki Siyonist rejim referandumu kabul etmeye istekli mi?  Tabii ki cevap hayırdır. 

İşgalci ve yayılmacı bir rejimle karşı karşıyayız. Sonunda bu planı Filistin topraklarının direnişi ve kurtuluşu yoluyla gerçekleştirmeliyiz ve aslında bu nihai hedefe direnişle yürümeliyiz. Çünkü Korsan İsrail Rejimi ve Amerika Birleşik Devletleri sahadan ve operasyonel baskı olmadan referandum planını asla kabul etmeyecektir. İran'ın Filistin'i kurtarmak ve nihayetinde kamuoyu aracılığıyla Siyonist rejimi yok etme planı, silahlı direniş ve halk direnişiyle çelişkili olmadığı ve referandum hedeflerine ulaşmak için direnişin gündemde olması gerektiği söylenebilir.

Direniş ve cihat hareketi bu planın tamamlayıcısıdır.  Aslında referandumun yapılmasının ve asıl Filistinli sahiplerin buna katılımının ön şartı, İsrail adındaki sahte olgunun ortadan kaldırılmasıdır. Bu nedenle, bu sahte rejimi yıkmak için direniş silahlarına ciddi ve azami ölçüde güvenmeliyiz. Diğer bir deyişle, Filistin'de barış için önce gaspçı rejim ortadan kaldırılmalı, sonra bu toprakların gerçek sahipleri yerine geçen yapıyı ve oluşumu belirlemelidir. 

Referandum planı, direniş ve silahlı cihat baskısı nedeni ile Siyonist düşmanın referandum yapmaktan başka çaresi kalmadığında uygulanacaktır. Bu nedenle referandum planı ve direniş planı tamamlayıcı olarak görülmeli ve paralel olarak uygulanmalıdır.  Bu yüzdendir ki İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Seyyid Ali Hamanei  referandum gibi siyasi ve diplomatik sürece vurgu yapmasına paralel olarak  son yıllarda Batı Şeria'nın da silahlandırılmasına vurgu yapmıştır. Bu durum  direniş ve  referandumun örtüştüğünü ve aslında tamamlayıcı olarak görev yaptığını gösteriyor.