Ağustos 31, 2022 08:34 Europe/Istanbul
  • Türkiye'den köşe yazarları

Cumhuriyet: Çok sayıda özel hastanenin SGK sisteminden çıkmasıyla yurttaşlar mağdur oldu

Yeniasya:

EYT’liler haklarının iadesini istiyor

Evrensel :

İşsizler sordu: Erdoğan’ın "işsizlik yok" dediği ülke nerede?

Şimdi ise hafta içi köşe yazıları:

...***

Cevher İlhan 30 Ağustos tarihli Yeniasya gazetesinde, "“Kutuplaştırma komplosu”na karşı…"başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.

"“Millet ittifakı”yla “altılı parlamenter sistem işbirliği”nin eksenini oluşturduğu demokratik muhalefetin oylarının “cumhur ittifakı”nı açık ara geçmesiyle “iktidar cephesi” tam bir çâresizlikte. “İflas eden tüccar eski defterleri karıştırırmış” hesâbıyla paralı troller tarafından arşivler taranarak yıllar önce atılmış ve hakkında hiçbir soruşturma açılmamış bir tweet sanki yeni atılmış gibi “iktidara iliştirilmiş medya”da “yandaş yorumcular”ca ısıtılıp servis edilerek “ayrıştırma”, “düşmanlaştırma” tahrikleriyle ağızlarda sakız gibi çiğnenerek üzerinden fırtınalar koparılıyor."diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:

...***

Günlerdir ifşa edilen onca yolsuzluk, rüşvet, hırsızlık, soygun ihbarlarının üstünün örtülmesi maksadıyla birilerinin aylar - yıllar önce söylediği sözler serişte ediliyor. 

Bu tür gürültülerle resmi rakamlarla yüzde 80’i, gerçekte yüzde 180’leri aşan enflasyonu, yüzde 400’e varan fahiş zamlarla pahalığı, bir yılda 7 liradan 18 liraya çıkan doları - dövizi, bankaların yüzde 14’le Merkez Bankası’ndan alıp yüzde 26-30’la yine devlete sattıkları ve vatandaşlara verdikleri parayı, benzinin - motorinin litresinin 7 liradan 26 -28 liraya çıkmasını, dövizi baskılamak için 128 milyar doların hebâsına on milyarların eklenmesini, işsizliğin kat kat artıp geniş tanımlı gerçek işsizliğin yüzde 32’leri bulmasını gözlerden kaçırmaya çalışıyorlar.

Mahkemelerdeki icra dosyası sayısının son bir yılda eklenen 1 milyon 466 bin yeni dosyayla 24 milyon 53 bine, kredi veya kredi kartı borcunu ödeyemeyenlerin 4 milyon 148 bin kişiye, yasal takibe girenlerin yüzde 83 artarak 748 bin 437’e çıkışını, ödenmediği için takibe girip Mart itibarıyla 163 milyar liraya ulaşan borç batağını gizlemeye uğraşıyorlar.

Kısacası, ülkenin gerçek gündeminin konuşulmaması taktiğiyle kurulan maaşlı trol ordusuyla toplumun sinir uçlarıyla oynanıyor; her türlü tezgâha tevessül ediliyor. 

“Tek kişilik yönetim”de “siyasetin sopası” haline gelerek onca “ciddi yolsuzluk, rüşvet, uyuşturucu kaçakçılığı ve ticareti iddiaları”na soruşturma açmayan, iktidardakilerin savurdukları “çürük, sürtük, cibilliyetsiz, terörist, hâin” benzeri ağır tahkirlerine seyirci kalan savcılar, iktidarın hedef gösterdiklerine karşı harekete geçiriliyor.

Bu arada dinî değerleri suiistimalle “kutuplaştırma siyaseti”nin kamuoyunda ters tepmesine karşı “komplo”yu kuranlar dahi “komploya geldikleri”ni itiraf ederken, özellikle hâlâ ideolojik saplantılardan kurtulamamış eski tüfeklerin başı çektiği bir kısım “medyatik muhalifler”in zaman zaman tezgâha gelmeleri; medyatik saptırmalarla tetiklenip alevlendirilen ve her haliyle sırıtan “kutuplaştırma” tuzağına düşmeleri; toptancı saplantılarla toplumu kutuplaştırma ifsadı potasına girip tezgâha âdeta çanak tutarak ekmeğine yağ sürdükleri siyasi iktidara tersten çalışmaları dikkat çekici.

Demokratik muhalefet, bu komploları da boşa çıkarmalı… 

...***

Esfender Korkmaz 30 Ağustos tarihli Yeniçağ gazetesinde, "Dış ticarette sömürü düzeni"başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.

" Bu senenin Ocak-Temmuz, ilk 7 ayında dış ticaret açığı 62,2 milyar dolar oldu. Bu sene yıl itibariyle bu açık 100 milyar doları geçecektir. Cumhuriyet tarihinde dış ticaret açığı 2013 yılında en yüksek seviyeye çıkmıştı, 81,9 milyar dolar olmuştu. Böylece bu sene dış ticaret açığı rekor kırmış oluyor. 2003-2022 Temmuz ayına kadar geçen 19 yıl 7 ay içinde Türkiye 893,7 milyar dolar dış ticaret açığı verdi. Bu kadar açığa hiçbir ekonomi dayanmaz. Hiçbir zaman sürdürülemez."diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:

...***

Geçmişte bazı iktisatçılar büyüme varsa dış açıkların önemi yok dediler. Gerçekte dış açıklarla büyüme ülkenin gelecek yıllardaki potansiyel büyümesini bugünden kullanmak demektir. Onun için de 2021 pandemi nedeni ile arizi büyüme dışında bakarsak, Türkiye potansiyel büyümesinin çok altında büyüyor.

Bu sene ilk yedi ayda geçen senenin aynı dönemine göre, ihracattaki artış, yüzde 19 ve ithalattaki artış yüzde 40,7 oldu.

Bu tablo geçen aylarda da aynı olduğu halde başta ticaret bakanlığı, hükümet üyeleri, AKP sözcüleri ve yandaş medya; ihracatta rekor kırdık diye çığlıkları attı. Söz gelimi Ticaret Bakanlığı Haziran ayı dış ticaret verilerini açıklarken, "tüm zamanların en yüksek ihracatı" demişti.

Gerçekte ise patlayan ihracat değil, patlayan dış ticaret açığıdır. Eğer ihracatı, ithalat ve dış ticaret açığı ile birlikte değerlendirirsek, gerçekte Türkiye'nin ithalat yapmadan ihracat malı üretemeyeceğini ve ihracat artışının kendinden daha yüksek ithalat artışı ve dış ticaret artışı yaratığını görebiliriz.

Türkiye'de üretimde yüzde 40'ın üstünde, ihracat malı üretiminde yüzde 80 dolayında ithal girdi kullanmaya devam ettiğimiz için dış ticaret açığı kapanmıyor. Kapanması için, ithal ettiğimiz ham madde ve ara mallarını içeride üretmemiz lazım. AKP iktidarı istese de bunu yapamaz. Çünkü sermaye güvenmiyor ve kimse yatırım yapmıyor.

...***

Akif Beki 30 Ağustos tarihli Karar gazetesinde, " Suçla değil ifşacıyla mücadeleye devam"başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.

" Anlaşmazlık sonucu ihbar ve itirafla ortaya saçılan suç iddiaları yerine, bir kez daha ifşacı enselendi. AK Parti milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu’nun boşanma sürecinde ortaya dökülen iddialar, dudak uçuklatmıştı. SPK eski Başkanı ağabeyinin de adı geçiyordu. Rüşvet çarkı kurma, haksız kazanç, görevi kötüye kullanma gibi iddiaları, davalı eş Ünsal Ban ifşa etmişti. Boşanma davasında kendisinden istenen rakamlar astronomikti, bundan şikayetçiydi."diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:

...***

Derenin suyu nereden akıyordu? Açıklansa, açıklanabilse konu kapanırdı. Öbür yol seçildi; haberlere erişim, yargı kararıyla engellendi. O sırada organize suçtan aranan Sedat Peker, devreye girdi. Ünsal Ban’ın, tehditle susturulmak istendiğini söyledi.

Peker’in Twitter’dan paylaştığı yazışmalar, aile içi kavgada ağızdan çıkan sırların görüntüsü, ilave iddialar derken olay, dallanıp budaklandı, daha da büyüdü.

Ve Anadolu Ajansı’ndan dün bir haber düştü. Ban, Muğla’da gözaltına alınmıştı. Hakkında açılmış soruşturmadan aranırken yurt dışına kaçmaya hazırlandığı bildiriliyordu.

Suçlama ise “boşanma aşamasındaki eşine ait kişisel verileri organize suç örgütü lideri ile paylaşma, tehdit ve şantaj”dı.

Vahim suç iddiaları yerine, onları ifşa eden şikayetçinin tek taraflı soruşturulması ve tutuklanması, ilk kez olmuyor. Bu kaçıncı!

AK Partili Kavakçı’nın kıyak ABD bursunu açıklayan İBB şirketiyle gazeteye ceza verilmesindeki gibi. Gerekçe örtbas değil elbette, yine kişilik haklarını korumak. Bir de tehdit ve şantajın önüne geçmek.

Bu ikincisi de tanıdık gelmiyor mu size?

İfşa ve itiraf ettiği suçu görmezden gelip, itirafçı ve ifşacının kendisiyle mücadele etme yöntemi bu.

"Disiplin Kurulu hangi birine yetişecek” başlığıyla 2 Nisan 2021’de, burada yazmıştım.

AK Parti, pudra şekerci büro elemanı skandalıyla uğraşırken patlak vermişti.

Bir aracın bagajından para balyaları alınıp sayılırken çekilmiş görüntülerle kamuoyuna yansımıştı.

Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’la eski danışmanı da olan kuzenini ilgilendiriyordu.

Adıyamanlı genç girşimci Sadık Gürsoy, Aydın ve kuzenini savcılığa şikayet edince çıkmıştı.

Suçlama; 200 milyon liralık kamu arazisini kapatma vaadiyle Gürsoy’un 36 milyon lirasına çökme, rüşvet ve organize dolandırıcılıktı.

Karşı taraf da suç duyurusunda bulundu. Dolandırıldığını iddia edenin; tehdit, şantaj ve silahlı yağmadan tutuklanmasıyla sonuçlandı.

Diğer tarafla ilgili nasıl bir işlem yapıldığı, o gün bugündür haber verilmedi.

Ahmet Aydın, aynı zamanda pudra şekerci skandalını inceleyecek AK Parti Merkez Disiplin Kurulu Başkanı’ydı.

Ne onla ne bunla ilgili bir açıklamasını duydunuz mu?

Aslı astarı neydi, hala kamuoyu aydınlatılmadı.

Biliyorum; çoğunuzun diline hemen Shakespeare’in Hamlet’inden o replik geliyor: “Çürümüş bir şeyler var şu Danimarka Krallığı’nda.”

Bense o gün AK Parti’nin de Aydın’ın da sessizliğine hak vermiştim, bugün de veriyorum.

Biri toparlanmadan öbür görüntü patlayınca hangi skandala yetişsinler! Ona yetişseler, bunun hatırı kalıyor.

“Elbet sıraya koyacaklardır, bekleyelim” diye bitirmiştim. Bekleyiş o bekleyiş.Yokmuş gibi yapınca kokuşmanın yok olması mı bekleniyor?