Haziran 12, 2023 12:28 Europe/Istanbul
  • Türkiye'den köşe yazarları

Cumhuriyet: Asgari ücretliye tatil hayal

Karar:

7 milyondan fazla çalışanın gözü kulağı temmuzda: SGK Uzmanı asgari ücret zammını açıkladı

Milli gazete:

Akaryakıta zam kuyruğu! 

Şimdi ise hafta içi köşe yazıları:

...***

İrfan hüseyin Yıldız 11 Haziran tarihli Cumhuriyet gazetesinde, "Mehmet Şimşek ne yapabilir?"başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.

" Seçim bitti, geriye büyük bir ekonomik enkaz kaldı. Köpük ekonomisini canlandırmak için dağıtılan paralar ve uygulanan rasyonel olmayan ekonomi (heterodoks) politikaları; iç açığı (bütçe açığını), dış açığı (cari açığı), enflasyonu ve borçları patlattı. İtibardan tasarruf edilmedi, servet transferi hız kesmedi, seçmen cebine giren sıcak parayı sevdi, ihaleler yandaşlara akmaya devam etti ve Merkez Bankası’nın net döviz rezervleri eksiye döndü. Türkiye’nin mart ayı itibarıyla önümüzdeki bir yılda vadesi dolacak dış borç miktarı 203.3 milyar doları aştı, bu borcun 39.2 milyar dolarını Merkez Bankası ödeyecek."diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:

...***

Bilinmeyen maliyetlerle dost ülkelerden bulunan paralar da net hata ve noksan kaleminden ülkeye giren döviz girişleri de çare olamadı. İktidarın, kendi kendine devrettiği bu enkazı kaldırabilecek bir yiğit aranıyordu, uzun uğraşlardan sonra Mehmet Şimşek ikna edilerek Hazine ve maliye bakanı yapıldı. Peki Mehmet Şimşek ne yapabilir?

Sayın Şimşek yaptığı basın açıklamasında; “Hükümetimizin temel hedefi, toplumsal refahı artırmaktır. Bu hedefe ulaşmada şeffaflık, tutarlılık, öngörülebilirlik ve uluslararası normlara uygunluk temel ilkelerimiz olacaktır. Türkiye’nin rasyonel bir zemine dönme dışında bir seçeneği kalmamıştır. Kurala dayalı, öngörülebilir bir Türkiye ekonomisi özlenen bir refaha ulaşmada anahtar olacaktır” ifadelerini kullandı. Aslında bu ifadeler, 2021 yılında yürürlüğe sokulan “ekonomi modeli”nin de iflas ettiğini göstermektedir... 

2001 krizinde Kemal Derviş, Bülent Ecevit’in başında bulunduğu koalisyon hükümeti tarafından, ekonominin başına geçmesi için Türkiye’ye davet edilmişti. Şimdi piyasaların aradığı ilk cevap, Mehmet Şimşek de Kemal Derviş gibi ekonomi politikalarında, kurumsal onarımda ve yapısal dönüşümlerde tam yetkili olabilecek mi ve kendi ekibini kurabilecek mi? İlk günden, Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu’nun BDDK’nin başına atanmış olması, bu konulardaki şüpheleri iyice artırmışa benziyor...

Ayrıca Mehmet Şimşek’in enflasyonla mücadeleyi temel politika olarak belirlemiş olması, yeni bir kemer sıkma dönemine işaret ediyor. Ancak emekçilerin, esnafın hatta orta sınıfın artık kemer sıkacak bir hali kalmadı ayrıca yaklaşmakta olan yerel seçimler nedeniyle cumhurbaşkanının da buna izin vereceği pek ihtimal dahilinde görünmüyor. Kaldı ki seçim öncesi verilen vaatlerin bir kısmı seçimden sonraya sarkmış durumda: Temmuzda belirlenecek asgari ücretin 500 doların altında olmaması, en düşük memur maaşının 22 bin liraya çıkarılması, emeklilere enflasyon zammı verilmesi gibi deprem bölgesindeki alt yapı ve inşaat taahhütlerinin de yerine getirilmesi gerekiyor. Bütün bunlar enflasyonla mücadelenin öyle kolay geçmeyeceğini göstermektedir...

...***

Mehmet Kara 11 Haziran tarihli Yeniasya gazetesinde, " Gelen gideni eleştiriyor!"başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.

" Seçimlerin ardından hükümet kuruldu. Yeni bakanlar devir-teslim törenlerinin ardından işbaşı yaptılar. Çiçeği burnunda bakanlar göreve gelir gelmez izleyecekleri yol haritalar üzerine açıklama yapmaya başladılar. Başladılar başlamasına ama eski icraatları eleştirmekten de geri durmadılar. Sanki yirmi iki yıldır iktidarda olan kendileri değilmiş gibi gelen, gideni eleştiriyor.  Hükümet başka bir parti tarafından kurulsa anlayacağız da kendi kendilerini eleştirmelerine bir anlam vermek zor."diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor: 

...***

Büyük “umutlarla” göreve getirilen ve Cumhurbaşkanı’nın defalarca görüştükten sonra ekonominin başına geçmeye razı ettiği Mehmet Şimşek’in, “Türkiye’nin, rasyonel bir zemine dönme dışında bir seçeneği kalmamıştır” demesi geçmiş döneme yönelik en ağır eleştirilerden birisi oldu. Şimşek’in, “Durum sandığımızdan daha vahim” dediği de kulislere yansıdı. 

2021 tarihinde göreve geldiğinde “yeni ekonomik model” ile ülkenin ekonomisini düze çıkaracağını söyleyen Nureddin Nebati’nin ekonomiyi getirdiği durum ortada. Millet geçim sıkıntısı içinde kıvranıyor. Emeklilerin yarıdan fazlası en alt seviyeden maaş alır durumuna düştü. “Enflasyon tek haneye inecek” dedi ayak oyunları ile %40’lara ancak inebildi. Göreve geldiğinde 13,5 lira olan dolar görevi devrettiğinde 20 lira bandındaydı.  

Gelinen noktada geçim sıkıntısı had safhada. Temel gıda maddelerinin yanına yaklaşılamıyor. Millet fakirliğe alıştırıldı. Orta sınıf çöktü. KKM ile zengin servetine servet katarken, fakir daha fakir duruma düşürüldü.  

Hasılı, Türkiye ciddi bir ekonomik krizle boğuşur hale getirildi. 

Hükümeti destekleyen bir yazarın, uluslararası piyasaların Şimşek’e geniş kredi açtığını, 24 saat içerisinde yurt dışından 100 milyon dolar para girişi yaşandığı söylediği gün dolar 23, euro 25 lirayı geçmişti.   

100 milyon dolar gelmeseydi dövizin hali nice olurdu?! 

Gelen gideni eleştiriyor da, gelen gideni aratmasa bari… 

Seçim öncesi ekonomiyi eleştirenlere “hain” diyenlerin özür dilemesi ve helâllik istemesi gerekmiyor mu? 

Görevini devrettikten sonra derin bir “ohhh” çeken Nebati, bir cenderenin içinden çıkmış olmalı ki böyle derin bir “oh” çekiyor. Anlıyoruz ki, Şimşek’e devrettiği enkazın farkında ve bu enkaz milletin üzerinden “ışıltılı gözlerle” kalkacak cinsten değil. 

Şimdi bu sözlerini, “Şimşek’in, ortak ve sarsılmaz değerlerimize, bayrağımıza ve milletimize olan bağlılığını sorgulamak da kimsenin haddi değildir” sözleri ile kapatma gayretlerine bir şey diyeceğimiz yok da, birkaç ay önce söylenen sözleri nereye koyacağız, onu bilemiyoruz. 

...***

Esfender Korkmaz 11 Haziran tarihli Yeniçağ gazetesinde, " Piyasa kumar masası oldu!.."başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.

" Mayıs 2023 itibariyle finansal yatırım araçlarının, enflasyonun etkisi giderildikten sonra oluşan aylık ve yıllık reel getiri oranları açıklandı. Mayıs ayında en yüksek reel getiriyi altın, son bir yılda ise en yüksek reel getiriyi BİST 100 endeksi sağladı. Mayıs ayında en yüksek reel kaybı BİST 100, yıllık olarak en yüksek reel kaybı ise mevduat faizi getirdi."diyen yazar, yazısınıjn devamında şu ifadelere yer veriyor:

...***

Mevduata bir yıl önce 100 lira yatıranlar ortalama yüzde 16,02 faiz aldı. Parasının nominal değeri 116 ,02 liraya çıktı. Ama Mayıs ayı TÜFE oranı yüzde 39,59 olunca mevduatta reel olarak yüzde 16,89 oranında reel kayıp oluştu. Başka bir ifade ile bir yıl önce mevduata 100 lira yatıranların bu 100 lirası satın alma gücü olarak 83,11 liraya geriledi.

Aslında son 20 yılda hiçbir zaman Merkez Bankası tek görevi olarak TL’yi koruyamadı. 2006 yılına kadar kapalı 2006 yılından sonra açık enflasyon hedeflemesine gitti, ancak hiçbir yıl enflasyon hedefi tutmadı.

Eski Hazine ve Maliye bakanı ve MB liralaşma stratejisi diye bir slogan oluşturdu ve fakat altında kaldılar. Bundan sonra da faiz oranları reel seviyeye çıkarılmazsa, TL’den kaçış devam eder ve kısa vadeli sermaye de gelmez.

Dolar tutanlar; Mayıs ayında yüzde 2,19 oranında reel getiri sağladılar ve fakat son bir yılda yüzde 9,99 oranında reel kayıp yaşadılar. Ancak şimdi bu yıllık kaybı kazanca çevirdiler. Çünkü Mayıs ayında ortalama 19,46 lira olan dolar kuru, 9 Haziran Cuma günü 23,50’ye çıktı. Yani son bir ayda dolar kuru yüzde 20,76 oranında arttı.

Bu artışın bir nedeni; Seçim öncesi kur korumalı mevduata dolar bazında yüzde 30 gibi fahiş prim verilmesiydi. Seçim bitti, primde bitti. Dolara talep arttı.

Diğer bir nedeni, faiz artışında geç kalınmış olmasıdır. Seçim sonrasında MB para kurulunu olağanüstü toplayıp , faizleri artırmalıydı.

Dolar kurunun on günde yüzde 20 artması aslında yüksek devalüasyondur. Ama dalgalı kur olduğu için devalüasyon etkisi ve maliyeti tüm ekonomiye dağılıyor. Daha yüksek oranda TÜFE’ ye yansıyor. İhracatı artırıcı etki de yapmıyor. Çünkü ihracat malı üretiminde de ithal girdi payı yüksek, yüzde 80’e kadar çıkıyor.

Borsaya gelince; Mayıs ayında BİST 100 endeksi, aylık bazda 7,73 oranında reel kayıp getirdi ve fakat yıllık bazda yüzde 34,96 oranında reel getiri sağladı.

 

Etiketler