Temmuz 23, 2016 16:05 Europe/Istanbul

Namaz, İslam dininin en temel erkanlarından ve kul ile Allah arasında ilişki bağıdır.

Resul Ekrem'in nübüvveti ve İslam dinin tealimlerinden biri ise Namaz kılmaktır. Bugünkü sohbetimizde Namaz kılmanın faydaları ve Resulullah'ın toplumda Namaz'ın kılınması ile ilgili çalışmalarına değineceğiz.

Namaz, Allah ile ilişki kurmak için en temel ve güçlü araçtır; yani insan ve vahiy kaynağı ile olan ilişkisi; sonsuz küçük ile sonsuz büyük arasındaki ilişki. İslam bu derin manevi ve melekuti ilişkiyi güçlendirmek için, kullukta tevhid, arifane dualarla Allah ile raz-u niyaz etmek ve Allah'a ibadet gibi çeşitli çerçevelerden yararlanırken, çok dakik, mantıklı, ilkeli ve güdümlü bir programla kültür yaratmaya çalışıyor. Bu hareketin en bariz pratik örneği ise namazdır. Allah'ın farz kılması nedeni ile her gün Namaz'a duran, sabah, gün ortası ve günün sonunda 5 vakit Namaz kılan, Allah'ın sonsuz azameti karşısında boyun eğen ve kendisinin mutlak yoksulluk ve ihtiyaç içinde olduğunu göstermek için secdeye kapılan, Allah dergahına alın sürüyor.

Böyle bir insan bu sürekli ilişki ve bağ sayesinde oluşan manevi atmosferde yaşamak ve nefes alma sayesinde, kemale ver erdemliğe ulaşarak artık başka hiçbir mabud karşısında boyun eğmez,nefsani, para ve şehvet mezbahada çürümüş bir mundara dönüşmez, Allah'ın ona bahşettiği Yüce izzet ve insani erdemlik zirvelerini fetheder. İşte o Allah ki inanı en iyi ve en güzel şekilde  yarattı ve ardından yaratılışına aferin dedi ve insanın Kendisi ile ilişkini korumak ve güçlendirmek için namazı ona farz kıldı. Öyle ki Taha suresinin 14. ayetinde şöyle buyuruyor: "Şüphe yok ki ben Allah’ım. Benden başka hiçbir ilâh yoktur. O hâlde bana ibadet et ve beni anmak için namaz kıl."

Resul Ekrem –saa- ve İlahi Enbiyaların görevlerinin en önemli hedeflerinden biri, insanlar ve Yüce Allah arasında ilişki kurmaktır. Onlara Namaz kılmakla, Allah'ın adını gönüllerde canlı tutmak ve böylelikle insanların Allah ile ilişkilerini güçlendirme görevi verilmiştir. Bu bağlamda Kur'an Kerim'in Ankebul suresinin 45. ayetinde şöyle okumaktayız: (Ey Muhammed!) Kitaptan sana vahyolunanı oku, namazı da dosdoğru kıl. Çünkü namaz, insanı hayâsızlıktan ve kötülükten alıkor. Allah’ı anmak (olan namaz) elbette en büyük ibadettir. Allah, yaptıklarınızı biliyor.

Söz konusu ayetlerde üzerinde önemle durulan konulardan ve Namaz'ın önemli hedeflerinden biri, Allah'ı anmaktır. Aslında huzur içinde Mutahhar İlahi zat karşısında huşu içinde kılınan Namaz, insanın yaşamındaki tüm anlarda Allah'ın anısını canlı tutar. Böylece bizim Allah ile en büyük bağlantı köprüsü olan Namaz, bizi Allah'ın anısı ile asla bağdaşmayan kötü ve çirkin davranış ve amellerde bulunmaktan alıkoyarken, bizleri İlahi kata daha yaklaştırır.

Fakat eğer Namaz bir dizi göstermelik hareket olup tıpkı cansız bir beden gibi ruhtan yoksun olursa, hiçbir yapıcı ve önleyici rolü olamaz; üstelik bizde Allah anısını canlandırmadığı için hatta Namaz kılanı günaha bulaştırıp, sapkınlıklara sürükleyebilir. Resul Ekrem –saa- bu bağlamda şöyle buyuruyor: Kıldığı Namaz, onu günah ve kötü amelden alıkoymayan insanı (Allah'a yakınlaşmazken) Allah'ın kutsal dergahından uzaklaştırır.

Bu yüzden Allah her ne kadar Namaz kılmayı kullarına farz kılsa da, insanda faziletler, değerle ve duruluk ruhunu canlanmasını hedeflemekte. Namaz kılan insan tüm yaşamın anlarında kendinde Allah ile irtibatını güçlendirirken, diğer yandan da toplumda maddi ve manevi eksiklikleri gidermenin Allah'ın hoşnutluğuna sebep olduğunu bilmesi nedeni ile Allah ile bağlantılarına paralel olarak Allah'ın kulları olan diğer insanlarla güçlü ve sürekli ilişkide olmaya çalışır.

İnsanı yetiştiren ve terbiye eden Kur'an Kerim kültüründe Resul Ekrem –saa- ve tüm dini ve ilahi liderlerde bu iki özellik çok bariz bir şekilde göze çarpıyor. Başka bir ifade ile onlar bir yandan Namaz kılmakla Allah ile bağlarını güçlendirirken diğer yandan da Allah kullarının acısında gafil olmayıp, sosyal ilişkilerini dostluklarla güçlendirmeye, Allah'ın verdiği rızıklardan hiçbir beklenti içinde olmadan başkalarına da vermeye çalışıyorlar. Gerçek imana sahip olanlar bu yolda ilerlerken, aslında semavi liderlerini yolunu izliyorlar. Kur'an Kerim onların güzel simasını, İbrahim suresinin 31. ayetinde şöyle anlatıyor: İnanan kullarıma söyle, namazı dosdoğru kılsınlar, hiçbir alışveriş ve dostluğun bulunmadığı bir gün gelmeden önce kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda gizlice ve açıktan harcasınlar.

Hiç şüphesiz Namaz'ın sürekli okunması için, kültür oluşturulması gerekir. Atılan en temel ve köklü adım ise ailede atılıyor. Zira eğer ebeveyn sorumluluk duygusu ile Namaz kültürünün temelini atarsa, hiç şüphesiz bu kültür toplumda genel bir kültüre dönüşür. Bu konunun önemli nedeni ile Yüce Allah Resul Ekrem'e –saa- Taha suresinin 132 ayetinde şöyle buyuruyor: Ailene namazı emret ve kendin de ona devam et. Senden rızık istemiyoruz. Sana da biz rızık veriyoruz. Güzel sonuç, Allah’a karşı gelmekten sakınmanındır.

Tabi ki Namaz kütlrürünün ailede oluşturulması için dikkat, sabır ve iradeye ihtiyaç vardır. Zira bu konulara riayet edilmedikçe, Namaz kültürün ailede oluşturlması ve ihya edilmesi ise az ve hatta imkansızdır. Rsulullah –saa- Kur'an Kerim ayetlerine benzer veciz sözleri ile şöyle buyuruyor:

Çocuklarınızın 7 yaşında Namaz kılmaya mecbur edin.

Bu bağlamda insanda namaza aşk ve ilginin uyanması için gereken programın yapılması gerektir. Zira eğer böyle bir gelişme insanın ruhu ve canında yaşanırsa, artık dayatmalı yöntemlere gerek kalmayacaktır.

İnsanlarda Yüce Yaradan ile  ilişki duygusu canlanmalı ki herkes duyumsuz şevkle Namaz kılanların saflarına katılsın ve arifane fısıltılarından zevk alsın. Resul Ekrem –saa- namaza olan şevki hakkında değerli sahabesi Ebuzer'e şöyle buyuruyor: Ey Ebuzer, Allah göz nurumu namazda kılmıştır. Susamış insana duru su ve aç insana en güzel yemekler kadar, Namaz'ı bana değerli kılmıştır. Ey Ebuzer, aç yemekle ve susamış insan su ile doyar fakat ben Namaz'dan asla doymam. (Mekarim-ul Ahlak, cilt 2, sayfa 461)

Kalpte huzur ve huşu ile Namaz kılmak, Namaz kılan kula birçok getirisi vardır. Yüce İslam peygamebri Namaz'ın etkileri hakkında şöyle buyuruyor: Namaz, Allah'ın rızasının olduğu din ahkamındandır. Nama, peygamberlerin Allah'a doğru yolu ve yöntemidir; Namaz kılan için meleklerin dostluğu, hidayet, iman, Allah'ı tanımak, Hakkı batıldan ayırmak, rızıkta bereket, bedende sağlık ve rahatlık, şehytan'ın rahatsızlığı vardır... Namazla kul, en Yüce makamlara ulaşır ve kapalı kapıların açılması ve fethedilmesine sebep olur. (Buhar, cilt 82, sayfa 231)

İbadet ortamında her zaman Resulullah –saa- tarafından ciddi olarak dikkat edilen önemli konulardan bir diğeri ise, aklın cehaletten uzak durmasıdır. Başka bir ifade ile eğer ibadet, akıl, derin bilinç, basiret ve düşünceye dayanmıyorsa, bu işler cehaletle yapılır ve dolayısı ile karşılanmaz hasarlara sebep olur. Gece namazı kılıp, Kur'an Kerim okuyarak, halk arsında çok ibadet etmekle bilinen bir çok kişi, yaptıkları ibadetlerinin basiret ve bilinçten yoksun olması nedeni ile toplumun gelişmesinde asla rol alamadılar. Bu insanlar akıl nimetini doğru kullanmayarak, hak ve batili birbirinden ayırmakta ciddi sorunlar yaşadılar, yanlış ve sapkın algılamalara kapılarak, dönemlerinin diktatörlerinin sultasını kabul ettiler, onların destekleri ile, düşünülemez korkunç cinayetler işlediler.

Hz. Ali –as- hilafeti döneminde bu grupla karşı karşıya gelme acısını, Haricilerle girdiği Nehrevan savaşında tattı.

Çağımızda da bu grup ve kişilerin en bariz örneği, tekfirci gruplar ve IŞİD teröristleridir ki kendini Kur'an Kerim ve Nebevi sünnete bağlı gösteriyorlar, fakat Amerika, batı, Siyonizm ve gerici Arap hükümetlerin desteği ile diğer Müslümanları tekfir ediyorlar. Allah-u Ekber feryatları ile katliam ve yağma yapıp korkunç cinayetler işliyorlar. Bu yüzden Resul Ekrem –saa- ibadetlerin bilinçli ve yapıcı olarak yapılmasına tavsiye ederek şöyle buyuruyor: İbadet yapan cahiller ve günah işleyen bilginlerden uzak durun ( zira hem dünya ve hem ahretiniz için zararlıdırlar). (Nehc-ul fesahe, hadis 1647)

Resulullah bir başka rivayette de şöyle buyuruyor:

" İki grup belimi kırdılar: 1- cahil ve bilgisiz kutsal bağnazlar, 2- korkusuz bilginler ( zira her ikisi yanlış ve sapkın görüşleri ile tüm dini ve insani değerlerin sınırlarını yok ederler.)015