Hidayetin parlayan güneşi; Hz Muhammed-saa- 25
Dünyada tüm dini ve siyasi ekoller, kendilerini izleyenlerde morali yükseltmek ve motivasyon oluşturmak amacı ile gelecekten aydın bir tablo çiziyor ve yaptığı programlar çeşitli siyasetler ve taktikler uygulayarak, kendi hedef ve amaçlarını gerçekleştirmeye çalışıyor.
İlahi İslam dini ve Resulullah'ın -saa- siyeri de bu kaideden müstesna değil ve ilahi zafer vaadi ile Müslümanlar ve İslam dünyasının mustazafları için aydın bir geleceğin umudunu veriyor.
Dünyada tüm dini ve siyasi ekoller, kendilerini izleyenlerde morali yükseltmek ve motivasyon oluşturarak amacı ile gelecekten aydın bir tablo çiziyor ve yaptığı programlar çeşitli siyasetler ve taktikler uygulayarak, kendi hedef ve amaçlarını gerçekleştirmeye çalışıyor. İlahi dinler de bu kaideden müstesna değil, hatta diğer tüm ekollere ilaveten bu hareket yaratan ve hayati konuya daha çok önem veriyorlar. Başka bir ifade ile ilahi peygamberler kendi görev ve hareketlerini başlattıklarında, hak ile batıl arasındaki amansız ve zor mücadele şekillendi. Bu mücadelede bir yanda tevhidi adil nizama dayanan peygamberler ve onların gerçek izleyenleri varken, diğer yanda şirk ve zalim hakimiyetler yer aldı. Bu kader belirleyici karşılaşmada, umut veren bir gelecek olmazsa, savaş motivasyonu ve Saikleri zayıflar, umutlar ye'se dönüşür, hak cephesi izleyenleri ise yenilir. Yüce Allah hak yolu izleyenleri tehdit eden tehlikeli sorunları engellemek için gaybi yardımlar ve umut veren ayetlerle, her zaman onlara yardım ve zafer vaadinde bulunmuştur; böylece aydın bir gelecek ve ideal toplumun kurulması için savaşa devam etmelerini isteyerek, nihai zaferin hak cephesinin olacağını belirtmiştir. Nitekim Mumin suresinin 51. ayetinde şöyle buyuruyor: Şüphesiz ki, peygamberlerimize ve iman edenlere dünya hayatında ve şahitlerin şahitlik edecekleri günde yardım ederiz.
Fakat ilahi yardım ve zafer vaatleri, hak yolu izleyenlerin, zorluklara katlanarak, batıl cephesine karşı zaaf göstermeden tüm ülküleri ve hedeflerinde azimli oldukları zaman gerçekleşir. Kur'an Kerim'in Fussilet suresinin 30. ayetinde şöyle okuyoruz: Şüphesiz “Rabbimiz Allah’tır” deyip de, sonra dosdoğru olanlar var ya, onların üzerine akın akın melekler iner ve derler ki: “Korkmayın, üzülmeyin, size (dünyada iken) va’dedilmekte olan cennetle sevinin!"
Bu ilahi sünnete göre, Resul Ekrem -saa- küresel kıyamını başlattığı bisetinden itibaren, şeytanlara karşı savaşını başlattı; bu süreçte ve asr-ı saadette tüm olaylarda Yüce Allah o hazret ve Müslümanlara yardım etti ve gaybi yardımlarla özellikle Mekke'nin fethi sırasında, hak cephesini muzaffer etti. Bu durumda küfürlerini gizleyen ve Müslüman olduklarını göstermeye çalışan hasta münafıklar, müşrikler ve Yahudilerin işbirliği ile toplumda umutsuzluk tohumları ekerek tüm ilahi vaatlere karşı ortam oluşturmaya, ilahi vaatler ve Resulullah'ın -saa- sözlerinin yalan ve aldatmacan başka bir şey olmadığını topluma dayatmaya çalışıyorlardı.
Münafıklar bir yandan toplumda kendi siyasi ve sosyal konumlarını korumaya çalışırken diğer yandan da düşmanın güçlü olmasından korkuyorlardı. Çağımızda da bazı İslam beldelerin münafık hükümranlarının pasif tutumuna şahit oluyoruz. Onlar ilahi vaatler ve hakkın batıla karşı zaferine asla inanmıyor, uluslar arası Siyonizm ve küresel emperyalizmin kof güçlerine boyun eğiyor, asr-ı saadet dönemindeki münafıklar gibi ihanet hançerini arkadan mazlum ve savunmasız Müslümanların kalbine saplıyorlar.
Buna karşı bir de gerçek Müslümanlar yer alıyor, ilahi vaatlere derinden inanan, dik duruşları ile en ufak bir sarsıntı yaşamadan batıl cephesinin tüyler ürperten cinayetlerini tahammül eden, İslam'ın yeminli düşmanları ve uşaklarından asla korkmayanlar… Kur'an Kerim bu kesimi Ahzab suresinin 22. ayetinde şöyle anlatıyor: Mü’minler, düşman birliklerini görünce, “İşte bu, Allah’ın ve Resûlünün bize vaad ettiği şeydir. Allah ve Resûlü doğru söylemişlerdir” dediler. Bu, onların ancak imanlarını ve teslimiyetlerini artırmıştır.
Tarih sürecinde hak ve batılın sürekli devam eden savaşı nedeni ile Yüce Allah hak yolu izleyenlerine batılın yok olacağı, hakkın kesinlikle zafere ereceğini Enbia suresinin 18. ayetinin bir bölümünde şöyle anlatıyor: … biz hakkı batılın üzerine atarız da beynini parçalar. Bir de bakarsın yok olup gitmiş…
Hakkın batıla zaferi öyle kesin ve tartışılmazdır ki Yüce Allah Resul ekrem'e -saa- İsra suresinin 81. ayetinde şöyle buyuruyor: De ki: “Hak geldi, batıl yok oldu. Şüphesiz batıl, yok olmaya mahkûmdur.”
Tabi ki bu sözler, küfür ve nifak elebaşlarının komplo, savaş, katliam ve yağmalamaktan vazgeçmeleri anlamına gelmiyor, hedef batıl ile savaşta şüphe ve umutsuzluklara düşen gerçek Müslümanların, düşmanın güç gösterisinden etkilenmeyip, en sonunda batılın yok olacağı ve hak ile izleyenlerinin zafere ulaşmasından emin olmalarını sağlamaktır.
Yüce Allah bisetin başından itibaren, Kur'an Kerim'de İslam'ın diğer dinler ve ekollere karşı muzaffer olacağı vadinde bulunarak şöyle buyuruyor: O, Peygamberini hidayet ve hak din ile gönderendir. (Allah) o hak dini bütün dinlere üstün kılmak için (böyle yaptı). Şahit olarak Allah yeter. (Fetih suresi/28)
Kesin olan ve şüphe götürmez bu ilahi müjdeye rağmen, küfür ve nifak elebaşları yine kendi düşmanlıklarına devam ediyorlar. Bu yüzden Kur'an Kerim bir başka ayette onların sinsice çalışmalarına işaret ederek, onların geniş siyasi, kültürel, ekonomik ve askeri imkanlarla İslam'ın hayat veren ışığını söndürmeye ve yayılmasını engellemeye çalıştığını belirtiyor. Fakat ilahi azim ve iradenin İslam ve Kur'an Kerim'in hidayet nurunu tamamlamaya dayalı olduğu ve İslam'ın bir gün tüm dünyaya yayılacağından gafildiler. Kur'an Kerim Saff suresinin 8. ayetinde şöyle buyuruyor: Onlar ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar. Hâlbuki kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır.
Çağımızda ilahi irade, ne peygamberi görmüş, ne vahiyin nazil olduğuna şahit olmuş, ne de Resulullah'ın hayatında yaşanan hayret verici ilahi mucizelerin hiç birini idrak etmeyen, fakat öz Muhammedi İslam'ın öğretileri ve Kur'an Kerim'den ilham alarak tüm varlıkları ile İslam'ın varlığını savunanlar tarafından gerçekleşir.
Resul Ekrem -saa- sahabelerinden bazılarına bu grubu şöyle buyurmuş: Keşke ben kardeşlerini görebilseydim.
Bunun üzerine sahabe: Biz sizin kardeşleriniz değil miyiz? Değince o hazret şöyle buyurmuş: Sizler benim ashabımsınız fakat kardeşlerim sizlerden yıllar sonra, bana iman edip, beni seven ve yardım eden, onaylayan fakat beni görmeyenlerdir.
O hazret bir kez daha şöyle buyurdu: Keşke ben kardeşlerimi görebilseydim. (Bahr-ul Envar/ c3)
Bu insanların en bariz mısdakı ise Filistin'de, Suriye'de, Lübnan, Irak, Bahreyn ve diğer Müslüman ülkelerde, Amerika, Siyonist rejim, Al-ı Suud ve amerikan İslam'ına boyun eğenlere karşı uzlaşmayan savaşçılardır. Günümüzde hassas ve kader belirleyici çağımızda, kamuoyu arasında bir soru kafaları kurcalıyor: Acaba hak ve batıl arasındaki savaşın sonu ne olacaktır?
Batılı ve doğulu teorisyenlerin her biri, kendi dünya görüşü ve fikri eğilmeleri ile bu nihai savaşın kendileri lehine sonuçlanacağı tahmininde bulunuyorlar, fakat hiç şüphesiz bu tarihi savaşın sonucunu ilahi irade ve meşiyeti belirleyecektir. Öyle ki Nur suresinin 55. ayetinin bir bölümünde şöyle okuyoruz: Allah, içinizden, iman edip de salih ameller işleyenlere, kendilerinden önce geçenleri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için hoşnut ve razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaadde bulunmuştur. Onlar bana kulluk eder ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar…
Resul Ekrem -saa- ilahi müjde ve meşiiyeti doğrultusunda tarihi Gadir gününde (insani toplum ve tüm peygamberlerin hedefleri gerçekleşecek olan çağı ) zuhur çağındaki köklü değişikliklere değinerek şöyle buyuruyor: Bilin ki (imamet hanedanından) son İmam bizim hanedanımızdandır. Allah'ın selamı, (adı) Mehdi olan kıyam edenin üzerine olsun. Bilin ki o, zalimlerden intikam alacaktır. Bilin ki o, dünyadaki tüm dinlere zafer kazanacak. Bilin ki o, (zalimlerin erişilmez) tüm kaleleri fethederek viran edecektir.