Semavi sureler - 18
Bugün Enfal suresini ele alıyoruz. İbni Abbas’tan naklen, İslam peygamberi (sav) Bedir savaşında İslam savaşçılarını teşvik etmek amacıyla bazı mükafatlar belirlediği beyan edilir.
Bu teşvik sayesinde genç askerler onurlu bir rekabet çerçevesinde büyük bir cesaret örneği sergileyerek savaşmalarına vesile oldu, ancak yaşlı insanlar bayrakların altında beklemek zorunda kaldı. Savaş sona erdiğinde gençler mükafatlarını almak üzere İslam peygamberinin (sav) huzuruna geldi, ancak yaşlı askerler de bizim de payımız var, çünkü biz size moral verdik, dedi. O sırada Ensar’dan iki kişi arasında savaş ganimetleri konusunda tartışma çıktı ve böylece Enfal suresinin ilk ayeti nazil oldu. Bu ayette yüce Allah ihtilaf ve anlaşmazlığın kökünü kurutmak için ganimetleri paylaştırma yetkisini Allah resulüne (sav) devretti ve o hazret de savaş ganimetlerini İslam savaşçıları arasında eşit bir şekilde dağıttı. Enfal suresinin ilk ayeti şöyle buyurur:
Sana savaş ganimetlerini soruyorlar. De ki: Ganimetler Allah ve Peygamber'e aittir. O halde siz (gerçek) müminler iseniz Allah'tan korkun, aranızı düzeltin, Allah ve Resûlüne itaat edin.
Gerçi Enfal suresinin birinci ayeti savaş ganimetleri ile ilgilidir, fakat genel bir hüküm ve kavramı içerir ve özel sahibi olmayan tüm malları kapsar. Bu ayete göre bu mallar Allah’a, peygamberine ve halefine ve bir başka ifade ile İslam hükümetine aittir ve Müslümanların genel çıkarları doğrultusunda harcanması gerekir. Böylece Enfal, beytülmanın önemli desteklerinden biri sayılır. İslam ordusunun savaşması ile elde edilen savaş ganimetlerine gelince, bu malların beşte dördü savaşçılara aittir. Bu hüküm, mücahitleri teşvik etmek ve katlandıkları zorlukların bir bölümünü telafi etmek amacıyla verilmiştir. Savaş ganimetinden geriye kalan beşte biri ise hums olarak aynı surenin 41. Ayetinde beyan edilen durumlar için harcanmalıdır.
Enfal suresinin 2 ila 4. Ayetlerinde yüce Allah mümin kulların beş seçkin sıfatına işaret ederken şöyle buyurmakta:
Müminler ancak, Allah anıldığı zaman yürekleri titreyen, kendilerine Allah'ın ayetleri okunduğunda imanlarını artıran ve yalnız Rablerine dayanıp güvenen kimselerdir. Onlar namazlarını dosdoğru kılan ve kendilerine rızık olarak verdiğimi doğru yolda harcar. İşte onlar gerçek müminlerdir. Gelişme ve tekamüle erme tüm canlı mahlukların ortak özelliği olduğundan, gerçek müminler de sürekli kemale erme yolunda ilerler ve bir an bu hareketten geri kalmaz. Onlar canlı bir imandan yararlanır, iman fidanları gün be gün gelişir ve her gün daha yeni meyveler ve çiçekler verir. Ayetler şöyle devam ediyor:
Onlar için Rableri katında nice dereceler, bağışlanma ve tükenmez bir rızık vardır.
Enfal suresinin bir çok ayeti Bedir savaşı ve bu savaşın özellikleriyle ilgilidir.
Tarihte belirtildiği üzere Mekkeli müşriklerin büyüklerinden Ebu Sufyan büyük bir ticaret kafilesinin başında Şam’dan Mekke’ye dönmekteydi. Allah resulü (sav) sahabeye düşman sermayesinin büyük bir bölümünü taşıyan bu kervana saldırılmasını ve kervanda bulunan mallara el konulmasını emretti. Bu emrin sebebi, Müslümanlar Mekke’den Medine’ye hicret ettiklerinden mallarının büyük bir bölümü düşman tarafından gasp edilmiş olmasıydı. Öte yandan akıl ve mantık da Müslümanların düşmanın mallarını ele geçirerek kendi iktisadi ve askeri bünyesini güçlendirmesini icap ediyordu.
Ebu Sufyan casusları aracılığı ile müslümanların kararından haberdar oldu ve hemen Mekke’ye bir kurya yolladı ve Mekkeli müşrikleri konudan haberdar etti. Kurya anormal bir vaziyette Mekke’ye girerek halkın ilgisini çekmeye ve onları kışkırtmaya çalıştı. Kuryenin durumu anlatmasının ardından aralarında Mekke’nin önde gelen adamları da bulunduğu 950 savaşçı 700 deve e 100 atla birlikte harekete geçti. Müşriklerin ordusunun başında Ebu Cehil yer alıyordu.
Düşman ordusu müslümanların ordusuna nazaran üç kat daha fazla ve teçhizatı da bir kaç kat kadardı.
İslam peygamberi 313 İslam savaşçısı ile birlikte Mekke ve Medine yolu üzerinde yer alan Bedir’e geldi ve Allah resulü (sav) İslam ordusuna bizzat komutanlık etti.
Öte yandan Kureyş ordusu de Bedir’e geldi. Şartlar çok korkunçtu. Kureyş ordusu bol yiyecek ve savaş teçhizatı ile savaş arenasına girmişti. Müşrikler ilken savaşmaya gücü yetmeyecek bir ordu ile karşı karşıya olduğunu zannediyordu. İslam peygamberi (sav) o gece sahabenin rahat uyuyamayacağını ve yarın yorgun bitkin düşman ordusunun karşısına çıkacağını görüyordu ve bu yüzden ilahi vaat gereği şöyle buyurdu: gerçi sayınız az olabilir, ama üzülmeyin, çünkü meleklerden büyük bir ordu size destek verecektir.
Böylece İslam peygamberinin (sav) bu sözlerini duyan İslam askerleri o gece rahat bir şekilde uyudu. Öte yandan müslümanların kaygı duyduğu bir başka konu, savaş arenasının durumuydu. Bedir yöresi yumuşak kumlarla kaplıydı ve ayakların batmasına yol açarak askerlerin rahat hareket etmesini engelliyordu, ancak o gece yağmur yağdı ve İslam ordusu yağmur suyu ile abdestini aldı, ayrıca toprak de sertleşmeye başladı.
Ertesi sabah İslam’ın derli toplu ordusu düşman ordusu karşısında yer aldı. İslam peygamberi (sav) önce barış önerisinde bulundu. Gerçi bazı Kureyş liderleri barıştan yanaydı, ancak Ebu Cehil barışa mani oldu ve sonunda savaş başladı.
Savaşın başında İslam peygamberinin (sav) amcası Hamza, Hz. Ali (sa) ve diğer bazı İslam savaşçıları o dönemde gelenek olan teke tek çarpışmalarda rakiplerini bir bir dize getirdi. Bu gelişmenin ardından Ebu Cehil saldırı emri verdi. İslam peygamberi (sav) müslümanlara düşman ordusunun sayıca fazla olmasına bakmamalarını ve sadece karşılarına çıkanlara bakmalarını ve Allah’tan medet ummalarını buyurdu. Sonunda müslümanların direnişi Kureyş ordusunu sıkıntıya düşürdü ve aralarında Ebu Cehil’in de bulunduğu düşman ordusundan 70 kişi helak oldu, 70 kişi de esir düştü, fakat müslümanların kayıp sayısı çok azdı. Böylece müslümanlar düşmanla ilk savaşlarında beklenmedik bir şekilde zafere kavuştu ve ilahi lütuftan nasibini aldı.
Enfal suresinin 9 ila 14. Ayetleri Bedir savaşının hassas bölümlerine ve yüce Allah’ın bu arenada müslümanlara sunduğu çeşitli nimetlere işaret ediyor ve böylece müslümanlarda şükretme duygusunu geliştirerek daha sonraki zaferlerin yolunu açıyor.
Ayetler ilkin meleklerin yardım ettiğine işaret ederken şöyle buyurmakta:
atırlayın ki, siz Rabbinizden yardım istiyordunuz. O da, ben peş peşe gelen bin melek ile size yardım edeceğim, diyerek duanızı kabul buyurdu.
Ayetler şöyle devam ediyor:
Allah bunu (meleklerle yardımı) sadece müjde olsun ve onunla kalbiniz yatışsın diye yapmıştı. Zaten yardım yalnız Allah tarafındandır. Çünkü Allah mutlak galiptir, yegâne hüküm ve hikmet sahibidir.
Ve yine yüce Allah şöyle buyuruyor:
O zaman katından bir güven olmak üzere sizi hafif bir uykuya daldırıyordu; sizi temizlemek, şeytanın pisliğini (verdiği vesveseyi) sizden gidermek, kalplerinizi birbirine bağlamak ve savaşta sebat ettirmek için üzerinize gökten bir su (yağmur) indiriyordu.
Yüce Allah’ın Bedir savaşında mücahitlere yaptığı bir başka yardım, düşmanların yüreğine indirdiği panik ve dehşetti, öyle ki hepsinin moralini çökertti ve sonuçta Kureyş’in güçlü ordusu İslam’ın küçük ordusuna karşı moralini iyice yitirdi.
Enfal suresinin ayetlerinde yüce Allah müslümanların Bedir savaşında zayıf ve güçlü yönlerini beyan ediyor. Ayetler savaşın hassas anlarını beyan ederek müslümanların bu durumlardan ilham almasını sağlıyor.
Bedir savaşın getirilerinden biri müslümanların önemli adımlarla ilerletmesiydi. Bu parlak zaferin sayesinde müslümanların adı Hicaz yarımadasında yankı buldu ve herkes bu yeni inanç ve hayret uyandıran gücünü düşünmeye başladı.
Enfal suresinin 45 ila 47. Ayetleri ise savaş ve cihat konusunda bazı kurallara işaret ediyor ve mücahitlerde düşmanla yüzleşmelerinde sağlam adımlarla ilerlemelerini, Allah’ı bol anmalarını, Allah’a ve resulüne itaat etmeyi, bir biri ile sürtüşmemeyi ve birlik olmayı, direnmelerini ve kibirle savaş arenasına ayak basmamalarını ve insanları Allah’ın yolundan alıkoymamalarını buyuruyor.