Ocak 05, 2017 16:38 Europe/Istanbul

geçen bölümde insan hakları evrensel bildirgesinin onaylanışından sonra dünya kıtalarında insan haklarını pratikte uygulama ve ilerletme bağlamında çeşitli çalışmaların gündeme geldiği meselesinden bahs ettik.

Bölge ülkeleri çeşitli insan hakları sözleşmeleri çıkararak bölge düzeyinde insan hakları evrensel bildirisinin ilkelerini uygulamaya çalıştılar. Ancak islam ülkeleri insan hakları evrensel bildirisinin içeriğinin batı temelli olduğu için farklı tepkilerde bulundular.

Bazı ülkerler de bu bildirinin islami değerlerle örtüşmediği nedeniyle asla kabul etmediler. Bunun karşısında bazı islami ülkeler de söz konusu bildirinin ilke ve usulünü kayıtsız şartsız kabul edip insan hakları evrensel bildiri ve insan hakları konvansiyonlarından yola çıkarak kendi kanunlarını ona göre tedvin etmeye başladılar.Üçüncü grup ülkeler ise İslam'da kabul edilen insan hakları usulünün yeniden tedvin edilmesi konusunu ele alıp uluslararası alanda onu İslami insan hakları nizamı olarak tanıttılar.

İnsan haklarının İslam'da insana ait kural ve talimatların oluşması açısından geçmişi bu dinin zuhur ettiği döneme rastlıyor. Bu yüzden islam dini insan haklarını yeni bir konu olmadığını savunarak onun 14 asır önce islam Peygamberi –SAV- dönemine bağlıyor. İslami hukukun oluşum tarihi, Kuraan ayetlerinin nazil olması ve peygamber efendimizin siyeri ve söylemleri ile şekillenmiştir. Gerçi bu hukuk ve kurallar insan hakları adı altında ve günümüzde yazılı biçimdeki örnekler şeklinde değildir, ama İslam dini 14 asır önce insan haklarının siyasi, ekonomik ve sosyal alanlarında geniş kavramları ele almış ve kişisel ve toplumsal doğruluklar bağlamında hakların uygulanması ve korunması için cezalar hakkında bir denge kurmuştur.

Bu geçmişe bakıldığında, islam'da insan hakları kuralları ve usulü eski bir mesele olduğu ve yeni asırda bu konudaki tatrtışmaların gündeme gelmesiyle ele alınan bir konu olmadığı anlaşılır. Ancak islami temeller çerçevesinde son yüzyılda özen gösterilmeyen konulardan biri insan haklarının günümüzdeki biçimde tedvin edilmesi ve yasama modellerine uygun olmasıdır. 20. yüzyılın ikinci yarısından çeşitli ülkelerde düzenlenen farklı oturumlarda İslami gruplar tarafından islami insan hakları konuları gündeme gelerek onların tedvini için farklı yollar önerildi öyle ki 1980 yılından itibaren günümüze dek birkaç islami insan hakları bildirisi yayınlanmış bulunuyor.

İslami insan hakları evrensel beyannamesi 1980 yılında merkezi Londra'da olan Avrupa islam şurası tarafından yayınlanıp bu bildiride islam dünyasının bakış açılarının aktarılması için çalışılmıştır. Bu bildirinin giriş kısmında yaratılış aleminin ilahi dezeni, insanın eşrefi mahlukat olarak tanıtılması ve yeryüzünde yüce Allah'ın temsilcisi olduğu gerçeklerine dikkat çekilmiştir. Ayrıca bu giriş bölümünde insani değerler açısından tüm insanların eşitliği ve ırk, dil, renk ve etnik konuların üstün syılmayacak özellikler olduğu vurgulanmış ve Kuran-i kerimin Hücerat suresinin 13. Ayetine bu konuda istinad edilmiştir.

Bu ayeti kerimede şöyle okuyoruruz: '' Ey halk! Sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık ve birbirinzle tanışmanız için ırklara ve boylara ayırdık. Allah yanında sizin en değerliniz en erdemli olanınızdır. Allah bilen ve haberdardır.''

Bu giriş bölümünde islamın insanlara belli hak ve mezheb, ifade, fikir alanında özgürlük tanıdığı ve meşru mülkiyet hakkı ile  insani kerametin sahip olduğu sonucuna varılmış ve islami düzenin üye fertlerinin adalet ilkeleri üzerinden islami evrensel düzenin uygulanması bağlamında bir takım sorumluluklarının olduğu vergulanmıştır. Çünkü yüce Allah halk arasında adaleti uygulama amacıyla ilahi peygamberler ve kitaplarını göndermiştir. Bu bildiride ayrıca hükümetlere meşruiyet kazandıran tek kanun, ilahi kanun olup hükümet yaşamın çeşitli alanlarında adaleti uygulama, toplumun vahdetinin güçlenmesi, değerlerin korunması ve toplumun ilerleyip gelişmesi yollarnda gereken adımları atmakla mükellef kılınmıştır. Çağımızdaki medeniyetin krizlerinin dillendirilmesi, laik, komünist ve kapitalizm akımlarının başarısızlığı, islami nizamın mahiyetinin siyasi, ekonomik, eğitim, sosyal ve askeri alanlarda açıklanması, islami toplum ve hükümetler arasında islami dayanışma,islami bir hükümetin kurulması ve islam ümmetinin vahdet ve insicamının sağlanamsı gerektiği gibi konular bu bildiride ele alınmıştır.

Avrupa islam şurası'nın insan hakları bildirisi de bu konuda başka bir kanıttır. Avrupa islam Şurasının ikinci bildirisi olan bu belge islam dünyasının insan hakları hakkında görüşleri zemininde Londra'da 1981 yılında yayınlandı ve 19 Eylül 1981 tarihinde Paris'te düzenlenen UNESCO oturumunda remen ilan edildi. İslam açısından insan haklarını ele alan bu bildiri, Avrupa islami topluluğun genel sekreterinin açıklayıcı önsözü ve ondan sonra insan haklarının oluşması ve islami ideal bir toplumun şekillenmesi amacıyla 12 maddelik uzun bir girişi kapsıyor. Söz konusu bildiri daha çok tanınmış 23 maddelik insan hakları beyannamelerine benzerlik gösterip islam açısından insan için tanınmış hakları açıklıyor.

9 ila 14 Aralık 1980 tarihlerinde Kuveyt'te islam'da insan hakları konulu bir konferans Arap barolar derneği ve Kuveyt üniversitesi hukukçuları uluslar arası komisyonu tarafından düzenlendi ve burada alınan kararlar ve masaya yatırılan konular daha sonra ''Kuveyt konferansının sonuç ve önerileri'' adı altında yayımlandı. Kuveyt oturumu bildirisi iki bölümden oluşuyor: Birinci bölüm konferansta varılan sonuçaların irdelenmesi ve ikinci bölümde islami devletlere insan hakları zemininde kanun kararlarında bazı tavsiye ve öneriler sunuluyor. Bu tavsiyeler ekonomik, sosyal ve kültürel hukuk, azınlıklar hukuku, siyasi ve medeni hukuk ve kadınların konumuna ait hukukları içerir ve tüm öneriler 51 bölümde özetleniyor.

İslam işbirliği teşkilatı tarafından da insan hakları ile ilgili 3 bildiri yayımlanmıştır. Birinci bildiri ''islam'da  temel insan hakları bildirisi'' adı altında 1979 yılında  Arabistan'ın Mekke kentinde yayınlandı. İkinci bildiri ''islam'da insan hakları bağlamında belge planı'' adıyla  1981 yılında İİT'nın üye ülkelerinin konferansında Arabistan'ın Taif kentinde onaylandıktan sonra yayınlandı.Üçücni bildiri ise 'İslam'da insan hakları Kahire bildirgesi'' adıyla 1990 yılında islam işbirliği teşkilatı üye ülkelerinin 19. Dışişleri bakanları zirvesinde  Kahire'de onaylandı ki son bildiri islami insan hakları bildirisinin en resmi bayannamesi olarak kabul edilir.

Kahire bildirgesi islami insan hakları bağlamında İİT'nın fıkhî ve hukukî meseler uzmanları tarafından tasarlanıp bu bildirgenin sonunç taslağı 26 ila 28 Aralık 1989 tarihlerinde Tahran'da teşkilatın hukuki uzmanlar oturumunda onaylandı. Taslak son onaylanma aşamasına varmak için İİT'nın üye ülkelerinin dışişleri baknları zirvesinin 19. Oturumunda sunuldu ve söz konusu zirve  31 Temmuz'dan 5 Ağostos 1990 yılında kahire'de düzenlendi. Tahran taslağında yapılan değişikilikler ve islahatın yapılması ile  P-49/19 numaralı kararname üye ülkelerin insan hakları zemininde ondan yararlanmaları amacıyla onaylandı.017