Ehli Beyt Siyerinde Renkler ve Irkların Eşitliği
(last modified Fri, 17 Jul 2020 16:58:03 GMT )
Temmuz 17, 2020 19:58 Europe/Istanbul

Allah Resulü tüm iman getirenlere şefkatli, yumuşak ve güzel yüzlü bir şekilde davranırdı. Hz. Muhammed saa çalışanları, hizmetkarları, yoksullar, siyahiler ve renkli derililere iyi davranıp onlar ile beraber oturup kalkardı ve onlar ile aynı sofraya otururdu.

İlahi dinler insanların ırkları ve cilt renklerine bakmayarak onları kemale erdirmek ister.  Bu mesele ise Kuran-ı Kerim'in  güzel öğretilerinden, ilahi peygamberler, Allah Resulü ve ehlibeyt imamlarının siyerlerinden  anlamak mümkün.   

Kuran-ı Kerimin hidayete erdirici ayetlerinde de her türlü  ırkçılık ve ayrımcılık da nefyedilmiştir.  Bu hususta  Hucurat suresinin 13'üncü ayetinde şöyle buyrulmuştur:" " یا أَیهَا النَّاسُ إِنَّا خَلَقْناکمْ مِنْ ذَکرٍ وَ أُنْثی وَ جَعَلْناکمْ شُعُوباً وَ قَبائِلَ لِتَعارَفُوا إِنَّ أَکرَمَکمْ عِنْدَ اللَّهِ أَتْقاکمْ إِنَّ اللَّهَ عَلِیمٌ خَبِیرٌ؛

"﴾13﴿  Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık, Allah katında en değerli olanınız O’na itaatsizlikten en fazla sakınanınızdır. Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir, her şeyden haberdardır."

Bu ayette Allahu Teala  insanları farklı ırklar, soylar ve diller ile yarattığını ve hiçbirinin ırkları ve cilt renkleri ve soylarından dolayı üstün olmadıklarını, üstünlüğün kriterinin  sırf takva ve Allah'a kulluk olduğunu belirtmiştir.  Böylece hiçbir insan cilt rengi ve maddi imkanlarından dolayı  gurura kapılmamalı ve zulüm yapmamalıdır. 

Hz. Muhammed saa siyeri ve davranışlarına bakınca  ırkçılık ve ayrımcılık ile mücadele hususunda da önemli noktalara  ulaşabiliriz.  Allah Resulü   öyle bir dönemde peygamberliğe seçildi ki Arap cahiliyesi  de doruğa ulaşmış ve ırkçılık, sınıf farklı ve etnik ayrımcılık da geniş çaplı bir şekilde görülüyordu.   Buna karşın  Arap olmayanlar ve siyahiler hiçbir hakka ve avantaja sahip değillerdi ve sadece   köle olarak   Arap zenginlerinin refahı ve çıkarları için bir araç sayılırlardı.    

Allah Resulü Hz. Muhammed saa  Biset'in başlangıcından itibaren  Kuran-ı Kerim ayetleri ve ilahi fermanlarına esasen  cahiliye döneminin tüm hurafeye dayalı yanlış gelenekleri ve ritüellerini reddederek    özellikle de ırkçılığa karşı çıkıp kölelerin serbest bırakılmasına ve onların da onurlu yaşama hakkına vurgu yaptı.  Allah Resulü  23 yıllık  risaleti boyunca   her fırsatta ve konuşmasında  Arapları  soylarından ve aşiretlerinden dolayı övünmekten sakındırdı. 

Allah Resulü   Mekke fethinin ardından  en hassas anlarda bile insanları   ırkçılık ve aşiretçilikten  sakındırıp şöyle buyurdular:"  Ey insanlar!  Allah'ınızın bir olduğunu babanızın da bir olduğunuz unutmayın.  Bu yüzden ne Acep, ne Acem, ne siyah ne farklı cilt renginin  bir üstünlüğü olmadığını kriterin sırf takva ve ibadetkarlık olduğunu bilin.  Şimdi söyleyin bakıyım bu gerçeği aktardım mı size? "

Herkes evet deyince Allah Resulü " o zaman bu durumu burada bulunmayanlara da iletin " buyurdular.

Hz. Muhammed saa sahabesi arasında  Allah Resulünün yakın yarenlerinden sayılan  kimi siyahiler de bulunuyordu. Allah Resulü ise bu siyahileri de takdir etmişti. Örneğin Allah Resulü, Bilal Habeşi'yi çok severdi ve sesini beğenerek takdir ederdi. Bilal  iman getirdikten sonra Kureyşliler tarafından ağır işkencelere maruz kalan siyahi bir köle idi.  

Allah Resulü  Mekke fethinin ardından  Bilal'den   Kabe'nin üstüne çıkıp ezan söylemesini buyurdu.  Allah Resulü  Bilal'in takvası ve ibadetkarlığı yüzünden   onu cennet ehlinden biri olarak tanıtıp  şöyle bir vurguda da bulundu:"   Üç siyahi cennetin büyüklerinden ve efendilerinden sayılır.  İlki Lokman Hekim, İkincisi Habeşe Kralı Necaşi ve Üçüncüsü de Bilal Habeşi'dir. " 

Allah Resulü her zaman Selman, Ebuzer ve Bilal gibi pak ve imanlı insanları sever ve onlar ile oturup kalkardı.  Allah Resulü için zengin veya fakir olmak ne de siyahi veya renkli derili olmak değil  mümin olmak önemli idi.

Günlerden biri  Arap büyüklerinden sayılan Abdürrahman bin Avf ile siyahi bir köle  kavga etti.  Abdürrahman öfkelenip  köleye şöyle dedi:" Seni siyahi çocuğu! "  Allah Resulü bu lafı duyunca kızdı ve şöyle buyurdu:"  Hiç kimse siyahi bile olsun kimseye takvalı durumu olma hariç üstün değildir. "  

Allah Resulünün farklı kesimlere, ırklara ve soylardan gelen insanlara güzel davranışları kibirli olanlar ve kendini övenleri bıktırıp  şikayetlere yol açtı.  Günlerden biri Kureyş liderleri  öfkeli bir şekilde Allah Resulünün yanına gidip şöyle dediler:"   Ey Muhammed!  Acaba bu tür insanlar ile oturup kalkmak seni memnun etmiş de  bizim de sana uyup onlar ile oturup kalkmamızı mı istiyorsun?  Onları kendinden uzak tutarsan, belki de biz sana yaklaşıp sana uyarız. Senin etrafında dostlar çemberini oluştururuz. "

Bu sırada ise Enam suresinin 52'inci ayeti indirildi ve  şöyle buyruldu:" ﴾52﴿ Rablerinin rızâsını isteyerek sabah akşam O’na yalvaranları kovma! Onların hesaplarından sana sorumluluk yoktur, senin hesabından da onlara sorumluluk yoktur ki onları yanından uzaklaştırıp da zalimlerden olasın."  Bu ayette   Allahu Teala  bir kez daha  insanların üstünlük kriterinin yoksulluk, ırk ve cilt rengi olmadığına sırf salih amel ve takva olduğuna vurgu yapmıştır. Allah Resulü de hayatı boyunca hep aynı kriterlere uymuş  ve hiçbir zaman Kuryeşli zenginler ve büyüklerinin taleplerine boyun eğmemiştir.   Allah Resulü  tüm iman getirenlere şefkatli, merhametli ve yumuşak davranmıştır.  Allah Resulü kölelere, yoksullara, renkli derililere iyi davranmış, yemeklerini onlar ile paylaşmış ve onlar ile oturup kalkmıştır.  

Sırf Allah Resulü Hz. Muhammed saa değil pak ehlibeyti de  ırkçılığa, aşiretçiliğe ve ayrımcılığa şiddetle karşı çıkmıştır.  Bu saadet yolu kılavuzları  Kuran-ı Kerim öğretilerine ve Allah Resulünün siyerine de uymuş ve insanların üstünlük kriterinin salih amel ve takva olduğuna vurgu yapmışlar. 

İmam Ali as köleciliğe karşı çıkan ve adalet öncüsü olarak  2 bin kadar köleyi alıp  serbest bıraktı.  İmam Ali as  kısa süren 5 yıllık hakimiyeti sırasında  diğer dönemlere kıyasla  daha çeşitli  ırklar, diller ve dinler ile baş etmek zorunda kalsa da  adaleti uygulamak için elinden geleni yaptı.  

Hz. Ali as  bu doğrultuda  kendini temsil eden farklı bölgelere gönderdiği yöneticilere de   sıkı bir denetim sistemi uyguluyordu.  Hz. Ali as  farklı mektuplarında da görüldüğü gibi bu temsilcilerini adalete ve insani kerametin korunmasına davet etmiştir.  Hz. Ali as  en seçkin komutanlarından ve temsilcilerinden Malik Eşter'e yazdığı mektupta ise şu ifadelere yer vermiştir:" Ey Malik!  Elinin altında bulunanlara şefkat göster, onlara iyi davran  ve herkese  karşı merhametli ol.  Hiçbir zaman bir canavar gibi   üstünlük kurduğun kesimi avlamaya çalışma. Aslında elinin altındakiler ikiye ayrılırlar. Ya senin dini kardeşlerin ya da  yaratılışta seninle aynı olanlardır.  Yaptıkları günahlar, istenmeyen durumlar, hatalı bir talepleri varsa  onları örtmeye çalış ve günahlarını affet. " 

Bu mektuptaki  emirler  görünüşte ahlaki talimatlar olsa da  ancak  İmam Ali as'ın farklı ırklara ve kavimlere yönelik şefkati ve affının en ala göstergesidir.  İmam Ali as ayrıca  beytülmalin paylaşılması ve yoksullara yardım etmek hususunda da hiçbir zaman ayrımcı davranmadı.  

Günlerden bir gün biri Arap biri Arap olmayan iki kadın İmam Ali as yanına gelip yardım istediler. İmam Ali as her ikisine de eşit miktarda para ve yemek verdi. Arap kadın şöyle dedi:"  Ama ben Arap'ım ve bu kadın öyle değil. " İmam Ali as şöyle buyurdu:"   Allah'a ant olsun ki  bu malların paylaşılmasında Arap ve Arap olmayan arasında bir fark yoktur. "

Günlerden biri  herkes yağmurun indirilmesi için  dua etmek amacı ile çöle çıkmıştı.  Herkesin duası bitti ancak yağmur yağmadı.  Siyahi bir köle   tepenin üstünde herkesin gözünden ırak bir yerde secdeye kapılıp  mırıldanmaya başladı.  Secdeden başını kaldırdığı sırada ise yağmur yağmaya başladı.  Bu köle  mümin bir kişi ve İmam Seccad as sevenlerinden  ve hizmetkarlarındandı.  

Kim ki  Ehlibeytin siyeri ve davranışlarını kendine model seçerse  ilahi takva ve yüce katlara da ulaşır.  İster siyahi olsun ister beyaz. Evet Allahu Teala  nur dolu halis ve muhlis gönüllerin sesini duyar ve dualarını erken  karşılar.  Cevn bin Huvey de   İmam Hüseyin as ile beraber  şehit düşmeyi arzu etti ve hemen duası karşılandı. 

Cevn bin Huvey  İmam Hüseyin as'ın  vefalı  yarenlerinden biri olup İmam Hüseyin ile beraber Aşura günündeki savaşta imamdan icazet istedi.  İmam Hüseyin as ise şöyle buyurdu:"  Sen savaşa katılmak zorunda değilsin. Hiç zahmet etme. " Cevn ise şöyle dedi:"  Efendim!  Ben rahat mı edeyim. Siz de zorlukta yalnız mı kalasınız?  Allah'a ant olsun ki  vücudum kokar, siyahi biriyim ve ırkım de üstün değildir ancak  sizin gibi güzel kokulu, pak tenli bir efendim ve imamım var.  Bu benim yüzümü aka çıkarır ve cenneti bana müjdeler.  Allah'a ant olsun ki kanım sizin şerif kanınızla karışmadığı müddetçe  sizden ayrılmam"  

İmam Hüseyin as  ise  bu içten gelen sözlerini duyduktan sonra  Cevn'e savaş izni verdi. Tabii Cevn da tam bir cesaretle şehadet şerbetini içti.  İmam Hüseyin as ise Cevn'in cansız bedeninin yanına oturup şöyle dedi:"  Allah'ım! Onun yüzünü akla ve onun kokusunu hoş yap, onu iyiler ile mahşer günü bir araya getir ve Allah Resulü ve Al-ı ile aşina et. "  Bu sırada Cevn'in  yüzü beyazlaştı ve kokusu da  güzelleşti. 

Evet  Ehli Beyt'in  şefkat dolu siyerinde renkler, ırklar önemsizleşir ve sadece  Allah aşkı ile aydınlanan nur dolu yüreklere değer verilir.