Ehli Beyt Siyerinde Renkler ve Irkların Eşitliği
Allah Resulü tüm iman getirenlere şefkatli, yumuşak ve güzel yüzlü bir şekilde davranırdı. Hz. Muhammed saa çalışanları, hizmetkarları, yoksullar, siyahiler ve renkli derililere iyi davranıp onlar ile beraber oturup kalkardı ve onlar ile aynı sofraya otururdu.
İlahi dinler insanların ırkları ve cilt renklerine bakmayarak onları kemale erdirmek ister. Bu mesele ise Kuran-ı Kerim'in güzel öğretilerinden, ilahi peygamberler, Allah Resulü ve ehlibeyt imamlarının siyerlerinden anlamak mümkün.
Kuran-ı Kerimin hidayete erdirici ayetlerinde de her türlü ırkçılık ve ayrımcılık da nefyedilmiştir. Bu hususta Hucurat suresinin 13'üncü ayetinde şöyle buyrulmuştur:" " یا أَیهَا النَّاسُ إِنَّا خَلَقْناکمْ مِنْ ذَکرٍ وَ أُنْثی وَ جَعَلْناکمْ شُعُوباً وَ قَبائِلَ لِتَعارَفُوا إِنَّ أَکرَمَکمْ عِنْدَ اللَّهِ أَتْقاکمْ إِنَّ اللَّهَ عَلِیمٌ خَبِیرٌ؛
"﴾13﴿ Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık, Allah katında en değerli olanınız O’na itaatsizlikten en fazla sakınanınızdır. Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir, her şeyden haberdardır."
Bu ayette Allahu Teala insanları farklı ırklar, soylar ve diller ile yarattığını ve hiçbirinin ırkları ve cilt renkleri ve soylarından dolayı üstün olmadıklarını, üstünlüğün kriterinin sırf takva ve Allah'a kulluk olduğunu belirtmiştir. Böylece hiçbir insan cilt rengi ve maddi imkanlarından dolayı gurura kapılmamalı ve zulüm yapmamalıdır.
Hz. Muhammed saa siyeri ve davranışlarına bakınca ırkçılık ve ayrımcılık ile mücadele hususunda da önemli noktalara ulaşabiliriz. Allah Resulü öyle bir dönemde peygamberliğe seçildi ki Arap cahiliyesi de doruğa ulaşmış ve ırkçılık, sınıf farklı ve etnik ayrımcılık da geniş çaplı bir şekilde görülüyordu. Buna karşın Arap olmayanlar ve siyahiler hiçbir hakka ve avantaja sahip değillerdi ve sadece köle olarak Arap zenginlerinin refahı ve çıkarları için bir araç sayılırlardı.
Allah Resulü Hz. Muhammed saa Biset'in başlangıcından itibaren Kuran-ı Kerim ayetleri ve ilahi fermanlarına esasen cahiliye döneminin tüm hurafeye dayalı yanlış gelenekleri ve ritüellerini reddederek özellikle de ırkçılığa karşı çıkıp kölelerin serbest bırakılmasına ve onların da onurlu yaşama hakkına vurgu yaptı. Allah Resulü 23 yıllık risaleti boyunca her fırsatta ve konuşmasında Arapları soylarından ve aşiretlerinden dolayı övünmekten sakındırdı.
Allah Resulü Mekke fethinin ardından en hassas anlarda bile insanları ırkçılık ve aşiretçilikten sakındırıp şöyle buyurdular:" Ey insanlar! Allah'ınızın bir olduğunu babanızın da bir olduğunuz unutmayın. Bu yüzden ne Acep, ne Acem, ne siyah ne farklı cilt renginin bir üstünlüğü olmadığını kriterin sırf takva ve ibadetkarlık olduğunu bilin. Şimdi söyleyin bakıyım bu gerçeği aktardım mı size? "
Herkes evet deyince Allah Resulü " o zaman bu durumu burada bulunmayanlara da iletin " buyurdular.
Hz. Muhammed saa sahabesi arasında Allah Resulünün yakın yarenlerinden sayılan kimi siyahiler de bulunuyordu. Allah Resulü ise bu siyahileri de takdir etmişti. Örneğin Allah Resulü, Bilal Habeşi'yi çok severdi ve sesini beğenerek takdir ederdi. Bilal iman getirdikten sonra Kureyşliler tarafından ağır işkencelere maruz kalan siyahi bir köle idi.
Allah Resulü Mekke fethinin ardından Bilal'den Kabe'nin üstüne çıkıp ezan söylemesini buyurdu. Allah Resulü Bilal'in takvası ve ibadetkarlığı yüzünden onu cennet ehlinden biri olarak tanıtıp şöyle bir vurguda da bulundu:" Üç siyahi cennetin büyüklerinden ve efendilerinden sayılır. İlki Lokman Hekim, İkincisi Habeşe Kralı Necaşi ve Üçüncüsü de Bilal Habeşi'dir. "
Allah Resulü her zaman Selman, Ebuzer ve Bilal gibi pak ve imanlı insanları sever ve onlar ile oturup kalkardı. Allah Resulü için zengin veya fakir olmak ne de siyahi veya renkli derili olmak değil mümin olmak önemli idi.
Günlerden biri Arap büyüklerinden sayılan Abdürrahman bin Avf ile siyahi bir köle kavga etti. Abdürrahman öfkelenip köleye şöyle dedi:" Seni siyahi çocuğu! " Allah Resulü bu lafı duyunca kızdı ve şöyle buyurdu:" Hiç kimse siyahi bile olsun kimseye takvalı durumu olma hariç üstün değildir. "
Allah Resulünün farklı kesimlere, ırklara ve soylardan gelen insanlara güzel davranışları kibirli olanlar ve kendini övenleri bıktırıp şikayetlere yol açtı. Günlerden biri Kureyş liderleri öfkeli bir şekilde Allah Resulünün yanına gidip şöyle dediler:" Ey Muhammed! Acaba bu tür insanlar ile oturup kalkmak seni memnun etmiş de bizim de sana uyup onlar ile oturup kalkmamızı mı istiyorsun? Onları kendinden uzak tutarsan, belki de biz sana yaklaşıp sana uyarız. Senin etrafında dostlar çemberini oluştururuz. "
Bu sırada ise Enam suresinin 52'inci ayeti indirildi ve şöyle buyruldu:" ﴾52﴿ Rablerinin rızâsını isteyerek sabah akşam O’na yalvaranları kovma! Onların hesaplarından sana sorumluluk yoktur, senin hesabından da onlara sorumluluk yoktur ki onları yanından uzaklaştırıp da zalimlerden olasın." Bu ayette Allahu Teala bir kez daha insanların üstünlük kriterinin yoksulluk, ırk ve cilt rengi olmadığına sırf salih amel ve takva olduğuna vurgu yapmıştır. Allah Resulü de hayatı boyunca hep aynı kriterlere uymuş ve hiçbir zaman Kuryeşli zenginler ve büyüklerinin taleplerine boyun eğmemiştir. Allah Resulü tüm iman getirenlere şefkatli, merhametli ve yumuşak davranmıştır. Allah Resulü kölelere, yoksullara, renkli derililere iyi davranmış, yemeklerini onlar ile paylaşmış ve onlar ile oturup kalkmıştır.
Sırf Allah Resulü Hz. Muhammed saa değil pak ehlibeyti de ırkçılığa, aşiretçiliğe ve ayrımcılığa şiddetle karşı çıkmıştır. Bu saadet yolu kılavuzları Kuran-ı Kerim öğretilerine ve Allah Resulünün siyerine de uymuş ve insanların üstünlük kriterinin salih amel ve takva olduğuna vurgu yapmışlar.
İmam Ali as köleciliğe karşı çıkan ve adalet öncüsü olarak 2 bin kadar köleyi alıp serbest bıraktı. İmam Ali as kısa süren 5 yıllık hakimiyeti sırasında diğer dönemlere kıyasla daha çeşitli ırklar, diller ve dinler ile baş etmek zorunda kalsa da adaleti uygulamak için elinden geleni yaptı.
Hz. Ali as bu doğrultuda kendini temsil eden farklı bölgelere gönderdiği yöneticilere de sıkı bir denetim sistemi uyguluyordu. Hz. Ali as farklı mektuplarında da görüldüğü gibi bu temsilcilerini adalete ve insani kerametin korunmasına davet etmiştir. Hz. Ali as en seçkin komutanlarından ve temsilcilerinden Malik Eşter'e yazdığı mektupta ise şu ifadelere yer vermiştir:" Ey Malik! Elinin altında bulunanlara şefkat göster, onlara iyi davran ve herkese karşı merhametli ol. Hiçbir zaman bir canavar gibi üstünlük kurduğun kesimi avlamaya çalışma. Aslında elinin altındakiler ikiye ayrılırlar. Ya senin dini kardeşlerin ya da yaratılışta seninle aynı olanlardır. Yaptıkları günahlar, istenmeyen durumlar, hatalı bir talepleri varsa onları örtmeye çalış ve günahlarını affet. "
Bu mektuptaki emirler görünüşte ahlaki talimatlar olsa da ancak İmam Ali as'ın farklı ırklara ve kavimlere yönelik şefkati ve affının en ala göstergesidir. İmam Ali as ayrıca beytülmalin paylaşılması ve yoksullara yardım etmek hususunda da hiçbir zaman ayrımcı davranmadı.
Günlerden bir gün biri Arap biri Arap olmayan iki kadın İmam Ali as yanına gelip yardım istediler. İmam Ali as her ikisine de eşit miktarda para ve yemek verdi. Arap kadın şöyle dedi:" Ama ben Arap'ım ve bu kadın öyle değil. " İmam Ali as şöyle buyurdu:" Allah'a ant olsun ki bu malların paylaşılmasında Arap ve Arap olmayan arasında bir fark yoktur. "
Günlerden biri herkes yağmurun indirilmesi için dua etmek amacı ile çöle çıkmıştı. Herkesin duası bitti ancak yağmur yağmadı. Siyahi bir köle tepenin üstünde herkesin gözünden ırak bir yerde secdeye kapılıp mırıldanmaya başladı. Secdeden başını kaldırdığı sırada ise yağmur yağmaya başladı. Bu köle mümin bir kişi ve İmam Seccad as sevenlerinden ve hizmetkarlarındandı.
Kim ki Ehlibeytin siyeri ve davranışlarını kendine model seçerse ilahi takva ve yüce katlara da ulaşır. İster siyahi olsun ister beyaz. Evet Allahu Teala nur dolu halis ve muhlis gönüllerin sesini duyar ve dualarını erken karşılar. Cevn bin Huvey de İmam Hüseyin as ile beraber şehit düşmeyi arzu etti ve hemen duası karşılandı.
Cevn bin Huvey İmam Hüseyin as'ın vefalı yarenlerinden biri olup İmam Hüseyin ile beraber Aşura günündeki savaşta imamdan icazet istedi. İmam Hüseyin as ise şöyle buyurdu:" Sen savaşa katılmak zorunda değilsin. Hiç zahmet etme. " Cevn ise şöyle dedi:" Efendim! Ben rahat mı edeyim. Siz de zorlukta yalnız mı kalasınız? Allah'a ant olsun ki vücudum kokar, siyahi biriyim ve ırkım de üstün değildir ancak sizin gibi güzel kokulu, pak tenli bir efendim ve imamım var. Bu benim yüzümü aka çıkarır ve cenneti bana müjdeler. Allah'a ant olsun ki kanım sizin şerif kanınızla karışmadığı müddetçe sizden ayrılmam"
İmam Hüseyin as ise bu içten gelen sözlerini duyduktan sonra Cevn'e savaş izni verdi. Tabii Cevn da tam bir cesaretle şehadet şerbetini içti. İmam Hüseyin as ise Cevn'in cansız bedeninin yanına oturup şöyle dedi:" Allah'ım! Onun yüzünü akla ve onun kokusunu hoş yap, onu iyiler ile mahşer günü bir araya getir ve Allah Resulü ve Al-ı ile aşina et. " Bu sırada Cevn'in yüzü beyazlaştı ve kokusu da güzelleşti.
Evet Ehli Beyt'in şefkat dolu siyerinde renkler, ırklar önemsizleşir ve sadece Allah aşkı ile aydınlanan nur dolu yüreklere değer verilir.