Kurban Bayramı, kulluk ve ibadet bayramı
(last modified Fri, 31 Jul 2020 05:30:34 GMT )
Temmuz 31, 2020 08:30 Europe/Istanbul

Kulluk ve ibadet bayramı olan Kurban Bayramı dolayısıyla tüm İslam dünyası ve Müslümanları tebrik ederek sizleri hazırladığımız özel programı dinlemeye davet ediyoruz.

Kurban Bayramı hz. İbrahim -as- ve hz. İsmail’in -as- hatırasını canlandırırken gerçekleri arayan müminlere indirilen ilahi emirlere karşı tam teslimiyeti gözler önüne seriyor. Kurban Bayramı’nda kurban kesmek geleneği, hz. İbrahim’in -as- Allah dergahına yaklaşma çabaları ve en aziz varlığını Allah yolunda kurban ederek teslimiyetle beraber rızanın doruğunu sergiliyor. Yüce Allah da bu kulluk ve teslimiyeti görünce hz. İbrahim’e kurbanlık için bir koç gönderiyor.

Fıtır (Ramazan), biset, Kadir ve Kurban gibi İslami bayramlar çok önemli olayları zihinlerde canlandırırken, ibret alanlar için çok eğitici, yapıcı ve önemli dersler ve konular içeriyor. “Bayram” semavi nimetlerin müminlere indirildiği anlamına geliyor. İslam kültüründe ise insanların günah ve masiyet işlenmedikleri gün bayram sayılır.

 “Eyd” (Bayram) kelime anlamı olarak rücu’ etmek avdet etmek anlamındadır ve kurban ise, onun vasıtası ile yüce Allah’a yakınlaşmaya çalışılan her şeydir. Bu yüzden Eyd-i Kurban, Kurban Bayramı insanın ilahi takarrüp makamına geri dönüşüdür. Bu makam nefsani heva ve hevesler ile tezhip, kendini yetiştirme ve özel fırsatları kullanma sayesinde mücadele sayesinde kazanılır. Bir çok zorluklara katlanmak ve dünyevi bağlardan kurtularak ahiret durağına ulaşan Kâbe ziyaretçileri ve bugünü ilahi özel günlerden bilenler kurban bayramını kutlarlar.

Bugünde Müslümanlar hz. İbrahim -as- ve hz. İsmail’i -as- saygı ile anarak tarihe müvahhit olarak adları geçen bu büyük iki insanın fedakarlığından ibretler alarak bir kez daha kendi asi ve günahkar düşüncelerine gem vurup inançlarını bencillik ve kibir ile mücadeleye gönderiyor, böylece cihad-i ekber olarak bilinen nefsani istekler ile büyük mücadele meydanından zaferle çıkıyorlar.

 

Kurban Bayramı, gerçekleri arayan Müslümanların karşısına yüce Allah’ın emirleri önünde mutlak teslimiyetin sembolü olan hz. İbrahim ve hz. İsmail’i hatırlatırken gerçek Müslümanların sadece dilde ve sözde değil tüm benlikleri ve varlıkları ile yüce Allah’ın vahdaniyeti ve peygamberinin nübüvvetini tasdik ederek hak ve hakikate teslim oldukları gündür.

Maneviyat yolunun büyük önderi olan Emir el-Mu'minin hz. Ali -as- bir Kurban Bayramı gününde dünyaya bağlılıklardan kopmak konusunda şöyle buyurdu:

Bilin! Öyle ki dünya bitmiş ve veda ettiğini ilan etmiştir. İyilikleri bilinmemiş, hızla sırt çevirerek geçmektedir. Ahalisini mahvolmaya sürüklemiş ve komşularını ölüme sürüyor… ey Allah’ın kulları! Sonu yok olmak olan menzilden göç edin. Sakın arzular size musallat olmasın (uzun yaşayacağınızı düşünmeyin)

Kurban Bayramı Allah dergahına yakınlaşma kutlamasıdır ve bu anlam ancak ve ancak tüm dünyevi prangalardan ve geçici aldatmalarından kurtulmakla gerçekleşir. İslam dünyasının bu büyük bayramı dolayısıyla tüm Müslümanları tebrik ediyoruz.

Hac ibadetinin tüm menasiki başlangıçtan sonuna kadar çeşitli şekillerde gerçekleşmesine rağmen birlik içindeki bir ruha sahiptir ve onun hayatı ve doğurganlığı ise bu ruh sayesinde yani İlahi kata yakınlıkta tecelli buluyor. Bu konu ise Kurban bayramı ve sembolik olarak bir hayvanın kurban edilmesi şekli ile daha da tecelli buluyor zira bu gelenek hz. İbrahim'in -as- ilahi dergaha yakınlaşmak uğruna teslimiyet ve rızanın doruğunda en aziz varlığını, evladını kurban yerine götürüyor. Yüce Allah da onun bu kulluk ve teslimiyetini görünce kurban etmesi için ona bir koç gönderiyor.

Kutsal İslam dini Yunanlılar ve Kenaniler, Mısırlılar ve Avrupalılar gibi eski uygarlıklar ve kavimler arasında, insanı kurban etme ayrıca putlara kurban kesmek, insanları ve kurbanlıkları yakmak gibi çirkin gelenekleri reddediyor ve kurban bayramında kurban kesmenin bir nevi ibadet olarak halkın yararına ve yoksullara yardım ve infak şeklinde olması gerektiğini emrediyor.

Ehli sünneti'in büyük yorumcularından Fahr-i Razi şöyle diyor:

Cahiliye dönemi insanı, kurbanlık etini yemiyordu zira kendilerini yoksullardan daha üstün görüyordu; bu yüzden Allah kafirler ile muhalefet ve yoksullarla eşitliği sağlamak ve alçak gönüllülüğü yaymak için Müslümanları kurbanlık etini yemeğe emrediyor.

Belki de İslam bu sebepten dolayı kurban bayramında oruç tutmayı haram kılmıştır, böylece herkes kurbanlık etinden yiyebilir ve kimse oruçlu olduğunu bahane edemez.

Resul-i Ekrem'den -saa- bir rivayette şöyle anlatılıyor:

Ve yüce Allah bu kurbanı, miskinlerin ete doyması için karar kıldı, öyle ise onu yiyin.

Fakihlerin bir çoğu hac suresinin 36. Ayetine istinat ederek kurbanlık etini Müslüman olmayana bile verilebileceğini belirtiyorlar. Nitekim İmam Humeyni'nin –ra- kaleme aldığı "Hac Menasiki" kitabında şöyle yazılıyor:

Kesilen hayvan etinin 3'e bölünmesi ihtiyattandır, bir kısmı hediye verilsin, bir kısmı sadaka verilsin ve bir miktarı yenilsin ve müminlere sadaka verilsin… eğer kesilen hayvandan bir miktar veya hepsi kafir yoksullara verilse sorun olmaz.

İslam dini kurban kesilmesi için çeşitli fıkhi hükümler belirlemiştir. Resul-i Ekrem'in -saa- siyeri ve ehlibeyt'ten -as- bir çok rivayete göre kurbanlık hayvana kesilmeden önce su verilmeli ve hayvan kesimi en iyisi gündüz vakti yapılmalı ve gece kesiminden uzak durulmalıdır. Ayrıca kesim sırasında "Bismillah" demek ise vaciptir, nitekim En’am suresinin 119. Ayetinde,

 وَمَا لَکُمْ اَلَّا تَأْکُلُوا مِمَّا ذُکِرَ اسْمُ اللّٰهِ عَلَیْهِ وَقَدْ فَصَّلَ لَکُمْ مَا حَرَّمَ عَلَیْکُمْ اِلَّا مَا اضْطُرِرْتُمْ اِلَیْهِۜ وَاِنَّ کَث۪یراً لَیُضِلُّونَ بِاَهْوَٓائِهِمْ بِغَیْرِ عِلْمٍۜ اِنَّ رَبَّکَ هُوَ اَعْلَمُ بِالْمُعْتَد۪ینَ

“Üzerine Allah’ın adı anılarak kesilenden hayvandan niçin yemeyesiniz ki? Oysa Allah, çaresiz yemek zorunda kalmanız dışında, haram kıldığı şeyleri size açıklamıştır. Doğrusu birçokları bilgisizce kendi kötü arzularına uyarak saptırıyorlar. Muhakkak ki rabbin haddi aşanları çok iyi bilir.” buyuruyor.

Yine En’am suresinin 121. Ayetinde şöyle okuyoruz:

وَلَا تَأْکُلُوا مِمَّا لَمْ یُذْکَرِ اسْمُ اللَّهِ عَلَیْهِ وَإِنَّهُ لَفِسْقٌ وَإِنَّ الشَّیَاطِینَ لَیُوحُونَ إِلَى أَوْلِیَائِهِمْ لِیُجَادِلُوکُمْ وَإِنْ أَطَعْتُمُوهُمْ إِنَّکُمْ لَمُشْرِکُونَ»

Allah’ın ismi anılmadan kesilen hayvanların etlerini yemeyin; çünkü bu, Allah’ın yolundan çıkmaktır. Muhakkak ki şeytanlar, kendileriyle işbirliği hâlindeki dostlarına sizinle mücâdele etsinler diye sürekli telkinde bulunurlar. Eğer onlara uyarsanız, o zaman siz de hiç şüphesiz müşrik olursunuz.

Bir hayvanı keserken bir canlının canını alıyoruz bu yüzden bu can almanın Allah’ın izni ile olması gereklidir. Bu yüzden hayvanın kesimi sırasında Allah adının zikredilmesi ve böylece ve hayvan kesiminin de gerçek sahibi olan Hak hazretinin izni ile yapıldığı, insanlara ele geçirme ve kullanma izni verenin de yüce Allah olduğu anlatılıyor. Bu konunun hatırlatılmasının bir başka özelliği de vardır, zira kesim sırasında Allah’ın adının zikredilmesi, insanın elinin kan akıtmaya alışmamasını engelleyebiliyor.

Diğer yandan tarihi belgeler ve anlatılanlara göre bedevi Arapler kurban keserken kendi büyük putlarının adını zikrediyormuş, örneğin “el-lat ul-uzza” deniliyormuş. İslam dini bu sebepten dolayı bu çirkin alışkanlığı kökünden kurutmak için hayvan kesimi sırasında Allah’ın adının zikredilmesini emrediyor.

İnsan Allah yolunda kurban vererek, fedakarlık, özveri ve direniş ruhunu kendinde ihya ediyor. Aslında kurban kesmenin felsefesi kurban kesenin Allah’a doğru yakınlaşması ve takvaya ulaşmasıdır. Kurban kesmek Allah’ı hoşnut ederken insanın da gelişme ve yücelme basamaklarıdır. Kur'an-ı Kerim bu konuda yaptığı açıklamada kurbanlığın eti ve kanından Allah’ın bir yararı olmadığı, sadece O’na kullarının takva ve dindarlığının ulaştığını buyuruyor. Nitekim mübarek Hac suresinin 36. ayetinde  kurbanın hayır ve bereket sebebi olduğu açıklanırken yine aynı suresinin 37. Ayetinde kurban kesmenin de takva ve felaha sebep olduğunu belirtilerek şöyle buyruluyor:

وَ الْبُدْنَ جَعَلْناها لَکُمْ مِنْ شَعائِرِ اللَّهِ لَکُمْ فیها خَیْرٌ ... »؛ «لَنْ یَنالَ اللَّهَ لُحُومُها وَ لا دِماؤُها وَ لکِنْ یَنالُهُ التَّقْوی‏ مِنْکُمْ کَذلِکَ سَخَّرَها لَکُمْ لِتُکَبِّرُوا اللَّهَ عَلی‏ ما هَداکُمْ وَ بَشِّرِ الْمُحْسِنینَ

Onların etleri ve kanları asla Allah'a ulaşmaz. Fakat O'na sizin takvanız (Allah'a karşı gelmekten sakınmanız) ulaşır. Böylece onları sizin hizmetinize verdi ki, size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah'ı büyük tanıyasınız. İyilik edenleri müjdele.

Aslında bu mübarek ayete göre kurbanlık kesmede önemli olan, insanın kurban keserek ulaştığı maneviyattır ve böylece kulluk yolunda adım atarak yüce Allah’a yakınlaşır. Aslında Kur'an-ı Kerim’in bu ayetinde, yapılan ibadetlerin kabul sebebinin takva olduğu belirtilirken ayetin sonunda ise hayvanların insanın hizmetine verilmesine işaret edilerek, insanları ilahi hak yoluna hidayete erdirenin söz konusu büyük ve güçlü hayvanları, insanların emrine veren olduğu, böylece onları Allah’a itaat yolunda kurban ederek yoksullara hayırda bulunmak ve kendi geçimlerini sağlamak için kullanmalarını emreden olduğu ifade ediliyor. Ayetin sonunda da iyilikte bulunanlar, bu ilahi nimetleri O’na itaat etmek ve Allah yolunda infak etmek için kullanmakla müjdeleniyor.

Hz. İbrahim -as-, eşi Hacer ve hz. İsmail’in -as- imtihanları ve hikayeleri, tüm din kahramanları, salih, seçkin ve Allah’ın sadık kullarının hikayesidir. İbrahım’in hikayesinde o hazret ilahi takarrübe ulaşmak için tüm umudunu kurbanlık yerine götürüyor ve Hak emrine itaat etmek ve Rıza gösterme kahramanı oluyor.

Hacer de defalarca umut ve korkuyla sınanıyor ve Allah’a tevekkül ederek sabır makamına ulaşıyor. Büyük kurban yani İsmail ise Allah’ın rızasına razıdır ve büyük emre teslim olmuştur. İbrahim’in rızası, Hacer’in sabrı ve İsmail’in teslimiyeti, her biri insanın kalıcı öğretmenleri ve insanlığın modelidirler ve her biri dünyaya ebedi dersler veriyorlar.