Al İrfan; İslam dininde şehadet ve şehit - 12
Programımızın son bölümü olan bugünkü bölümünde İslam dininde şehitlerin anısı yaşatmanın önemi ve İmam Seccad’ın -s- Aşura kıyamının ebedileşmesi ve bu kıyamı koruması üzerindeki tesirinden söz etmek istiyoruz.
Kur'an'ı Kerim Allah tealanın mümin kullarına verdiği sayısı mükafattan biri, onları yeniden diriltmek ve pak bir yaşama kavuşturmaktan ibaret olduğunu buyuruyor. Bu pak yaşam her türlü acıdan ve kederden arınmış bir yaşamdan ve yüce Allah has kullarına teşekkür etmek üzere onlara nasip eder.
Allah teala Kur'an'ı Kerim’in bir kaç ayetinde bu pak yaşamdan söz ediyor ve bunu has kullarına en iyi mükafatlardan biri olarak vadediyor. Bundan başka Kur'an'ı Kerim Allah ve peygamberinin O’nun yolunda cihat etme davetini de bu pak hayata davet şeklinde ifade ediyor. Kur'an'ı Kerim Enfal suresinin 24. Ayetinde müminleri cihada teşvik ettikten sonra şöyle buyuruyor:
Ey inananlar! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Resûlüne uyun. Ve bilin ki, Allah kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız.
Şehadet taleplik, keramet ve izzeti nefsin en mükemmel mısdakıdır ve eğer müminlerin ruhu bu yüce dereceye nail olursa tüm dünya ve menfaatleri gözünde küçük ve hor gibi durur. İmam Ali -s- bu konuda şöyle buyurur:
Kim nefsinin kerametine nail olursa dünya gözünde hor olur.
İnsan şehit olmakla yüce kerametine ulaşır. Mümin şehadette ve şehadet taleplik ruhu ile en değerli ve en şerefli varlığı olan canını onu yaratan Allah’a takdim eder. Bu inanç ancak Allah’a ve dünya ahiret vaatlerinin doğruluğuna kalbi imanla mümkün olur. Gerçekte mümin insan her ne kadar güçlü iman ederse, şayeste amellerini yerine getirmek onun için bir o kadar önem kazanır ve bilakis, salih ameller imanını güçlendirir.
Eğer iman şehadet talepliği ve Allah yolunda cihat etmeyi ve canını feda etmeyi takviye ederse, bu anlayış hiç kuşkusuz mümin insanda iman ve inancını da güçlendirir. İşte bu yüzden Kur'an'ı Kerim şöyle buyurmakta:
Allah, doğru yola gidenlerin hidayetini artırır.
İman, cahillik ve sapkınlık karanlığında mümin insanların yolunu aydınlatan bir meşale gibidir ve salih amelleri yerine getirmek bu meşalenin nurunu daha da parlattığı gibi, hızını da arttırır ve yolun daha kolay bulunmasını sağlar. Dolayısıyla iman ve şehadet taleplik birbirini doğrudan etkileyen iki etkendir.
İslam dini tarih boyunca hakkı savunmuş ve batılla savaşmıştır. İslam dini müminleri mazlumları savunmak ve zalimlere karşı koymakla yükümlü hale getirmiştir. Bu yüzden her mümin insan canı gönülden dini savunması ve sonucu ne olursa olsun bu sorumluluktan kaçınmaması gerekir. Allah teala Tevbe suresinin 52. ayetinde şöyle buyurur:
De ki: Siz bizim için ancak iki iyilikten birini beklemektesiniz. Biz de, Allah'ın, ya kendi katından veya bizim elimizle size bir azap vermesini bekliyoruz. Haydi bekleyin; şüphesiz biz de sizinle beraber beklemekteyiz.
Yüce Allah bu ayette müminlere münafıkların sabotajlarına ve alaylarına şöyle karşılık vermelerini emrediyor:
Subhan Allah’tan bize iyilikten başka bir şey gelmez; ister görece zafer kazanalım, ister şehit olalım, fark etmez ve O’nun yolunda her iki sonuç bizim idealimiz ve arzumuzdur. Zira zafer durumunda hak dini galip gelmiş ve küfür ve şirk yok olmuş olur ki bu da her mümin insanın arzusudur ve eğer şehit olursak, yine zafer kazanmış sayılırız, zira Allah’ın dinini savunma görevimizi yerine getirmiş oluruz ve sonuçta Allah tealaya ve O’nun sonsuz nimetlerine kavuşuruz ki bu da her mümin insanın en büyük arzusudur ve her iki durumda biz saadete ermiş oluruz.
Dolayısıyla dünyevi yaşaman görece zevkleri ve şehvetlerinden kopma ve Allah tealaya gönül verme ve insanların hidayete ve kemale ermesine mani olanlarla mücadele etme anlamına gelen şehadet taleplik, izzet, keramet, şeref ve izzeti nefsin en mükemmel mısdakıdır.
Aslında müminlere göre ne öldürmek ve ne de öldürülmek asaletlidir. Eğer müminler Allah yolunda cihat ve şehadeti seviyorsa, bunun sebebi, Allah tealaya olan aşk ve O’nun rızasını kazanmak ve emirlerine itaat etmektir. Nitekim Nisa suresinin 74. ayetinde şöyle okumaktayız:
O halde, dünya hayatını ahiret karşılığında satanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse biz ona yakında büyük bir mükâfat vereceğiz.
İmam Hasan Asgeri -s- bu tür müminlerin hakkında şöyle buyuruyor:
Hakiki müminler, Allah yolunda ölmek veya öldürülmekten korkmayan insanlardır.
Dolayısıyla şehadet talep mümin için ne ölmek ve ne de öldürülmek amaçtır. Bu insanlar sadece Allah’ın dinini yüceltmeyi düşünür ve bu yüzden onlar için sonuç ne olursa olsun, makbul sayılır.
Aşura kıyamı ise dini gayret ve zulüm karıştığının en güzel ve en onurlu tablosudur. Bu cesur ve güdümlü hareket şehadet taleplik ve dini gayretin en değerli hazinesi olmuştur ve faydaları her zaman ve tarih boyunca adalet için kıyam edenlere ulaşmıştır.
Ehl-i Beyt -s- şehitlerin efendisi İmam Hüseyin -s- şehit düştükten sonra Aşura kıyamını koruyan en etkili insanlar olmuştur. Masum imamlar -s- da Hüseyni kıyamı ihya ederek dini değerleri ve ilahi şiarları canlı tutmaya ve zulüm karşını bu kıyamın mesajını tüm insanlara ulaştırmaya çalışmıştır.
İmam Hüseyin’in -s- sevgili oğlu ve Kerbela kıyamından sağ kurtulan ve Aşura mesajını başkalarına ulaştıran İmam Seccad -s- Aşura faciası yaşandığı sıralarda hastaydı ve bu yüzden küfür ordusu ile savaş meydanına çıkamadı ve sonuçta yüce Allah’ın iradesi imamet yolunun o hazretle devam etmesine yönelik olduğundan mukaddes varlığını Şia için korudu ve böylece imamet çizgisi o hazretle devam etti.
Aşura kıyamı ve İmam Hüseyin -s- ve hanedanı ve vefakar arkadaşlarının şehadetinden sonra İmam Seccad -s- risaleti ta esaretin ilk anlarından itibaren başladı ve her fırsatta Yezid’i ifşa etti.
Esirler kafilesi Yezid sarayına getirildiğinde İmam Seccad -s- Yezid meclisinde aydınlatıcı bir konuşma yaparak Yezid’in cinayetlerini ve haksız uygulamalarını ifşa etti ve böylece Yezid’in sevindiği zaferi hüsrana çevirdi.
İmam Seccad -s- Aşura faciasından sonra 35 yıl süren bereketli yaşamında çeşitli yollara başvurarak Hüseyni Aşura kıyamını yaşattı ve bu facianın unutulmasını engellemek için Ninova şehitlerine göz yaşı döktü ve hedeflerini yaşatmaya çalıştı. İmam Seccad -s- ne zaman su içecek olursa, gözlerinden yaşlar akıyor ve sebebi sorulduğunda şöyle buyuruyordu: Nasıl ağlamayayım ki, Yezid’in adamları çöldeki hayvanlara ve yırtıcılara suyu bırakırken babama su vermediler ve onu susamış vaziyette şehit ettiler.
İmam Seccad -s- Aşura kıyamının büyük habercisi olarak konuşmaları ile şehitlerin efendisi İmam Hüseyin’in -s- gerçekleştirdiği hak talep kıyamı tahriflerden korudu. Gerçekte Kerbela hadisesi ve Aşura kıyamının azameti yürekleri parçalayan bir olaydı ve bu hadiseye tanık olanlar yaşadıkları müddetçe onu unutmadı, nitekim şimdi de Aşura kıyamı üzerinden 15 asır geçtiği halde unutulması ve ebedileşti.
Bugün İmam Hüseyin -s- ve vefakar arkadaşlarının aşıkları ve hakiki müminler bu büyük insanlar için yas merasimleri düzenleyerek onların anılarını yaşatıyor ve yazdıkları hamaseti anarak onlar için göz yaşı döküyor.
Değerli dinleyiciler, Muharrem ayı dolayısıyla sizler için hazırladığımız “Al İrfan” başlıklı 12 bölümlük sohbetimizin 12. ve son bölümünün sonuna geldik. Buna göre sözü İmam Ali’den -s- bir rivayetle noktalamak istiyoruz.
İmam Ali -s- şöyle buyuruyor: Allah teala yer yüzünde yaşayan insanlara baktı ve bizi seçti ve bize yardım edecek ve sevincimizi ve kederimizi paylaşacak ve canını malını bizim yolumuzda verecek izleyenler verdi. O zaman onlar da bizdendir ve bizimledir ve bizlerle cennette yaşayacaktır.
Ey yüce Rabbimiz bize bu değerli insanların yolunda her şeyimizden vazgeçmeyi ve şehadet mertebesine nail olmayı ve ebedi cennette onlarla mahşur olmayı nasip eyle.012